Dr. Şakir Diclehan: Necip Fazıl, Sezai Karakoç Ve Kar Şiiri

Dr. Şakir Diclehan: Necip Fazıl, Sezai Karakoç Ve Kar Şiiri
Bugün hemen hemen Türkiye’nin birçok şehri kar altında, bir gelin gibi beyaza bürünmüş ve süslenmiştir. Biz de istedik ki bu manzara karşısında Sezai Karakoç’un “KAR” şiirini gündeme getirelim ve onun sanat hayatında bir dönüm noktası ve bir kilometre taş

Bugün hemen hemen Türkiye’nin birçok şehri kar altında, bir gelin gibi beyaza bürünmüş ve süslenmiştir. Biz de istedik ki bu manzara karşısında Sezai Karakoç’un “KAR” şiirini gündeme getirelim ve onun sanat hayatında bir dönüm noktası ve bir kilometre taşı oluşturan bu konuyu irdeleyelim.

Birçok şair tarafından karla ilgili şiir yazılmıştır. Köroğlu’dan Behcet Necatigil’e kadar onlarca şair… Köroğlu, “ Kar Yağıyor Döne Döne” isimli şiirinde, hem sevgilisinin ismini zikreder ve hem de Kırata binme özlemini dile getirir:

“Sen sordun ben de deyim

Kar yağıyor döne döne

Uca dağların başına

Kar yağıyor döne” der ve şiirinin bir yerinde:

“Bu kış uzunca kışladı

Canım sıkmaya başladı

Kır-at havluda kişnedi

Kar yağıyor döne döne”

Diyerek Kır atının avludan kişneyerek suvarisini beklediğini ve ona binip Çenlibel (Çamlıbel)’e gidip “Döne”sini göreceğinin söyler.

Cumhuriyet döneminde “Kar” şiirini yazan şairler içinde Karakoç’un ayrı bir önemli yeri vardır. Onun “ Kar” isimli şiirinin uzun bir hikâyesi olduğu gibi onun sanat hayatında bir dönüm noktasını da oluşturur adeta.

Karakoç’la Necip Fazıl arasındaki ilişki, çok az insana nasip olacak türdendir ve hayatlarının sonuna kadar sürer. Cevherin Farkına Varan Necip Fazıl, bir yazsında Sezai Karakoç’a övgüler yağdırır. Buna karşı iltifat ve övgüyü pek sevmeyen Sezai Karakoç’un, başkalarına iltifat ettiği ise, pek nadir görülmüştür.

Karakoç’un “Şahdamar” ismindeki şiir kitabı yayımlandığı zaman, kendisine “Üstadım” dediği ve çok yakınında bulunduğu halde, Karakoç’un büyük bir şiir yeteneğinin olduğunu keşfetmeyen Necip Fazıl, oldukça üzgündür.

Üstad, iltifattan oldukça çok hoşlanır ve kalabalıkların alkışları arasından adeta mest olur ve kendinden geçercesine bir duruma gelir.

Sezai Karakoç’un Necip Fazıl’la beraber olduğu, yanında bulunduğu ve çalıştığı 1950-1960 yıllar arası, kafası o kadar dolu ve meşğuldür ki, Sezai Karakoç’un şiir yazdığını bile bilmez. Ancak 1962 yılında bu durumun farkına varır. Karakoç’un şiir yazdığını ve onun bir şiir kitabının çıktığını duyar… Oysaki Karakoç’un ilk şiir kitabı KÖRFEZ, 1959’da çıkmıştır. Ayrıca Sezai Karakoç, uzun bir süre Büyük Doğu’da “Sanat ve Edebiyat” sayfasını hazırlamıştı önceki yıllarda (1956) …

Hapis cezalarından birini tamamlayıp özgürlüğüne kavuşan Necip Fazıl, SON POSTA gazetesinde köşe yazarlığına başlar. Sezai Karakoç, o günlerde yayımlanan ŞAHDAMAR kitabını Necip Fazıl’a takdim eder.

Üstat Necip Fazıl, kendi köşesinde “Onu Anlamak” başlıklı bir yazı yazar ve Karakoç’u övgülere boğar. Bu yazının girişinde, Sezai Karakoç’tan duygu yüklü cümlelerle söz açan Üstad, çok yakınında bulunan Sezai Karakoç’un şiir yazdığını öğrenmesini, “bir babanın doğramacı evladının şair olduğunu” öğrenmesindeki duygularına benzetir ve ona eş tarzda görür. Özellikle Karakoç’un “Kar” şiiri üzerinde durur. Büyük şiir üstadı Necip Fazıl, Karakoç’un şiirindeki “Her şeyi beni anlayacaksın” dizesindeki “beni” sözcüğünü eleştirir ve Karakoç’a dizeyi “Her şeyi O’nu anlayacaksın” biçiminde yazmasını önerir.

Necip Fazıl’ın bir insana iltifat etmesi, hele Necip Fazıl’ın bir gencin, hele hele şiire yeni başlayan bir şairin, şiir kitabını övmesi, övmeyi bir tarafa bırakalım, tanıtan bir yazı kaleme alması pek az görülmüş şey değildir.

Daha sonraki zamanlarda Son Posta gazetesinde yazmaya başladığı yazılarını sürdüren Kısakürek, genç şairin ikinci şiir kitabı olan “Şahdamar” üzerine bir yazı kaleme alır. Aslında Necip Fazıl, çok yakınında olmasına rağmen uzun zaman farkına varamadığı bir gerçeğin neden olduğu hayret duyguları içindedir kendisi... Elbette Kısakürek, Karakoç’un sanatçı kişiliğini yeni öğrenmemiştir. Onun Büyük Doğu’da neşredilen şiirlerinden ve edebi yazılarından haberdardır. Bununla beraber o zamana kadar genç şairin edebi metinlerine pek fazla dikkat etmemiştir.

Toplumu sarsan olaylar, dergi çıkarma telaşı ve hapis çilesi ve cezası gibi faktörler, onun şairliğini üstada unutturmuş olabilir. Ancak 5 Mayıs 1962’de Son Posta’ da yayımlanan “Onu Anlayınca” başlıklı yazısında Necip Fazıl, Karakoç’un şiirlerine ilk kez ciddiyetle eğilir ve şaşılacak derecede onun şiirlerini beğendiğini söyler.

“Bazı ‘modernist’lerin mantık bağlarından çözülmek, his tedâisine (çağrışımlarına) bağlanmak” diye mantıkî bir tanıma sokmak istediği, yeni şairlik veya şairellik: Lisan çuvalından rastgele niyet üfürükçülüğü, herhangi bir nizam çapulcusuna olduğu kadar, ulvi ilham ruhunun bu müstesna örneğine de hâkimdi.

İstakozların, kırmızı ve mavi ıstakozların

Bir mavzerlik peygamberlikleri üzerine,

Küçük ve büyük, acılı ve acısız

Yeminler edersiniz…

Halbuki o, şekle, iç ve dış, mücerret (soyut) ve müşahhas (somut) şekle bilmeden yaklaşırken, içinin soylu kumaşını belli ediyordu.”

Kimseyi çok fazla övmeyen ve takdir etmeyen Necip Fazıl, “Doğramacı oğlunun geceleri ses sanatkârlığı ettiğini haber alan bir baba gibi” diye nitelendirdiği bir insanın, “Şahdamar” isimli şiir kitabından alıntılar yapmayı da ihmal etmez.

Karayılan, seni çağırıyorum,

Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe!

…………………………………………………

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum,

………………………………………………..

Ben yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyorum!

Bu, gerçekten soylu duygu cevherinden ötesi, bir takım yanık kokulu taşcıklar… Ruh buğdayını bulmadan dönen fasit daireli bir fikir değirmeninin, kendi taşlarını öğütmesinden fırlayan dumanlı zerreler.

Ruhum seni düşünce ışıdı,

Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın!

Diyebilecek kadar büyük mücerrede merdiven dayayabilen Sezai Karakoç, ezeli ve ebedi ölçü ve nizam sırrı davasında, şu an son cümlesini (mısra demiyorum. Çünkü üstat, o dönemlerde serbest şiire karşıdır) kendisine değil, ona atfetmelidir:

Her şeyi O’nu anlayınca anlayacaksın!

Necip Fazıl, Şahdamar’ı değerlendirirken, kimseye fazla iltifat etmediği ve övgüler dizmediği bir tarz ve üslupta kalem oynatır.

“Onu Anlayınca” başlığıyla çok övücü sözler sarf eder Necip Fazıl: “Tam 19 yıldır ürpertili gençler arasında güttüğüm ve beni ıslak zindan duvarları içinde güden gâyenin, büyük istidatlar halkasından Sezai Karakoç…” şeklinde duygularını dile getirir ve şöyle sürdürür yazısını: “Onun şair olduğunu, mesela doğramacı oğlunun geceleri ses sanatkârlığı ettiğini haber alan bir baba gibi, hayli gecikerek öğrendim. Ben de ses sanatkârı olduğum halde, onun bu tarafıyla ilgilenmemişim. Aradan tam 10 yıl geçtikten sonra bugündür ki, kendisinin bir konserini başından sonuna dinleyebiliyorum:

Sezai Karakoç’un ikinci şiir kitabı olan “Şahdamar”… 32 sayfalık kitabı, içindeki cümle (mısra demiyorum) ve kelime dizilerini sayılandırabilecek bir dikkatle, okudum ve en yakınlarımdan bir gence, yıllardır şair sıfatıyla niçin dikkat etmediğimin özrünü ele geçirir gibi oldum.

Benimle kâinat ve dünya görüşü bakımından çizgisi çizgisine uygun bir ruh taşıyan Sezai Karakoç, şiir anlayışımda, şiirin örgüsü davasında, babasına tam aykırılık belirtiyordu.

Necip Fazıl, yazdığı ve öve öve bitiremediği Karakoç’tan gelip teşekkür etmesini beklemektedir. Çünkü kendi şiirinin dışında başkasının şiirlerini beğenen ve bu şiirler hakkında övgü dolu yazılar yazan biri olmadığı gibi, yanında bulunanların da övülmesinden takdir edilmesinde pek haz almaz ve hoşlanmaz.

Karakoç, bu gelişmeden birkaç gün sonra şairi ziyarete gittiğinde onu, kendisine darılmış halde ve ona mesafeli şekilde durduğunu görür. Zira Kısakürek, “yazıyı okur okumaz koşup teşekkür etmediği(ne)” kırılmıştır. Söz konusu yazı “olay” olmuştur, ama yazının sahibi ortada yoktur. Hatta Sabri Esat Siyavuşgil, Kısakürek’e telefon etmiş, “Sen gençler için yazı yazmazdın!” diyerek şaşkınlığını dile getirmiştir. Karakoç ise ilgisizliğinden değil, utancından dolayı arayıp teşekkür etmediğini belirtir.

Sezai Karakoç’un “Kar” isimli şiiri, Necip Fazıl’ın sadece dikkatini çekmekle kalmaz “Her şeyi O’nu anlayınca anlayacaksın!” dizesindeki düzeltme önerisi, bir dönüm noktası olur şairin hayatında. Şiir planında bir gelişme atılımını cesaretle göğüsleyecek, şiirler yazacak ve şiir dehasını harekete geçirecektir Karakoç ve “GÜNDOĞMADAN” şahaserini ortaya koyacaktır.

İşte “Kar”ın bugün bize hatırlattıkları ve bizi geçmiş günlere götürerek iki şiir üstat ve düşünce dehâsını gündeme taşımıza neden olacaktır…. Kalın sağlıcakla bu karlı Pazar gününde..

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.