Dosyaların hesabını vereceksiniz

Dosyaların hesabını vereceksiniz
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Neyi kapatırsanız kapatın, bu dosyalar kapanmaz. Bu dosyaların hesabını gün gelecek vereceksiniz. Bunun arkasında...

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Neyi kapatırsanız kapatın, bu dosyalar kapanmaz. Bu dosyaların hesabını gün gelecek vereceksiniz. Bunun arkasında sonuna kadar duracağız" dedi.

 

 

ANKARA (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bütün endişe 17 Aralık için de böyle bir karar verilebilir miydi? Geldiğimiz noktada gördük ki  burada da bir takipsizlik kararı verildi. Kararının arkasında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin olduğunu hepimiz bilmek zorundayız" görüşünü savundu.

 

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, 21 Ekim 1860'da Tercümanı Ahval gazetesinin yayına başladığını, o tarihin de gazeteciler tarafından "bayram" olarak kutlandığını anımsattı.

 

"2014 Türkiye'sinde gazeteciler gerçekten özgürce yazabiliyor mu?" sorusunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bir Bakanın AB'de, "gazeteciler üzerinde siyasi baskı yok, onların patronu baskıyı yapıyor" dediğini aktardı.

 

Kılıçdaroğlu, "Ben merak ediyorum bu bakan hiç Alo Fatih'i duymadı mı acaba, emin olun onlar biliyorlar. Sen kendi halkını kandırıyorsun. Her gazetenin içine bir hükümet komiseri yerleştirip, haberlere müdahale edildiğini hepimiz biliyoruz" dedi.

 

Toplumun her kesiminde bu baskının olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Manisa Salihli'de üzüm mitingi yaptıklarını anımsattı. Geçen yıl üreticinin üzümü 5 liradan sattığını bu yıl ise üzeme 2,5 lira verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Bütün üzüm üreticilerine, çiftçi kardeşlerime sesleniyorum; neyin fiyatı yüzde 50 düştü ki sizin ürettiğiniz ürün, 5 liradan 2,5 liraya düştü. Oturacaksınız düşüneceksiniz, sizi sefalete düşüren siyasal iktidara 2015'te ders vereceksiniz" ifadesini kullandı.

 

- Ahmet Taner Kışlalı'yı andı -

 

21 Ekim 1999'un Ahmet Taner Kışlalı'nın katledildiği tarih olduğunu da hatırlatan Kılıçdaroğlu, Kışlalı'nın bu ülke için neler yaptığını bildiklerini anlattı.

 

Kışlalı'nın bilge bir insan olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ama ondan rahatsız oldular, baskının olduğu ülkelerde aydın olmanın zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Büyük mücadele verdi, arkasında yiğitçe durdu. Aydın insan budur" diye konuştu.

 

Bir İngiliz düşünür tarafından "aydın" tanımının 1800'lü yıllarda yapıldığını belirten ve o tanımı okuyan Kılıçdaroğlu, aydının görevini yapmazsa bir toplumda kokuşmuşluğun başlayacağını söyledi.

 

"Eğer aydın oturursa toplumda kaos doğar. Aydının görevi toplumu aydınlatmaktır" diyen Kılıçdaroğlu, "Aydın nasıl olmalı diye düşünenler, dönüp Ahmet Taner Kışlalı'ya baksınlar. O hiçbir zaman güce, otoriteye itaat etmedi, kalemini satmadı, bizim bildiğimiz yürekli bir aydındı. Bazı gazeteler onu hedef gösterdi ve amaçlarına ulaştılar. Bebeği daha 29 günlüktü, hayatı maalesef bir bombayla acı bir şekilde sonlandı. Kışlalı'yı da Bahriye Üçok'u da Çetin Emeç'i de Necip Hablemitoğlu'nu da Muammer Aksoy'u da Hrant Dink'i de unutmadık" dedi.

 

Bu dava görülürken Kışlalı'nın kızı Dolunay'ın, "bu cinayet faili meçhul değil, faili meşhur bir cinayettir" dediğini de aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

 

"Umut davasında bir terör örgütünün bu cinayeti işlediği yönde ciddi iddialar ortaya atıldı. Selam Tevhid Kudüs Ordusu. 2010'da bu örgütle ilgili bir iddianame hazırlandı. Yabancı ülke lehine ajanlık yapanlar, kara para aklayanlar, bu süreç içinde dikkate alındı. Ama bu dosyada AKP Hükümeti tarafından kapatıldı. Tıpkı 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun kapatıldığı gibi. Buradan bütün yurttaşlarıma sesleniyorum; Türkiye'ye bir sözümüz var. Türkiye canilerin elini kolunu salladığı, mağdurların acı içinde adalet beklediği bir Türkiye olmayacaktır. Türkiye canilerin hak ettiği yerde olduğu, adalet bekleyen yurttaşların da sokakta özgürce gezdiği bir Türkiye olacaktır. Bunun sözünü veriyorum."

 

Kılıçdaroğlu, 15 gün önce 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili bir takipsizlik kararı verildiğini, "Bütün endişe 17 Aralık için de böyle bir karar verilebilir miydi? Geldiğimiz noktada gördük ki  burada da bir takipsizlik kararı verildi. Kararının arkasında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin olduğunu hepimiz bilmek zorundayız" dedi.

 

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugün partisinin grubunda bir konuşma yaptığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

 

"Arkadaşlara söyledim, 'acaba 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili bir cümle edebilecek mi?' Tek bir bir cümle yok. Eğer bu dosyada rüşvet ve yolsuzluk dolasıyla bir delil yoksa, emin olun dünyadaki hiçbir yolsuzluk davasında bir delil yoktur. Her türlü delil her taraftan fışkırıyor, paralar, makinalar, dolarlar, ses kayıtları, mahkeme kararıyla tespitler... Bunların hepsi var, ama savcıya göre hiçbir şey yok. Ama asıl 247 milyar liralık bir yolsuzluk var. Bu savcı hiçbir delili görmüyor. 25 Aralık 2013, bunları bir bakanı Erdoğan Bayraktar çıkıyor televizyona ve aynen şunları söylüyor; 'rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa edeniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul edemem. Diyor. Kendi bakanı, 'bana baskı yapıyorlar' diyor. Savcı bunu görmüyor. 'Kabul etmiyorum' diyor. 'Çünkü soruşturma dosyalarında var olan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakanın onayı ile yapıldı. Bu mihval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakanın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.' diyor. Daha ne söylesin."

 

Bayraktar'ın yıllarca TOKİ'de başkanlık yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, savcının hiçbir iddiayı görmediğini yeniledi.

 

Pek çok yasal düzenlemeler yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "17 Aralıktan sonra yapılan bütün yasal düzenlemelerin tek amacı vardı; yolsuzluk dosyalarını kapatmak. HSYK ile oynandı, tek amacı vardı, yolsuzluk dosyalarını kapatmak. Davutoğlu'nun Başbakan yapılması vardı, tek amaçtı, yolsuzluklarını kapatmak" görüşünü savundu.

 

- "Ülke iyi yönetilmiyor demektir..." -

 

"Sen şu alanlarda görev yapacaksın" diyerek Davutoğlu'nun görev alanını çizdiklerini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Kendisine 'bu dosyayı aklayacaksın' dediler. O da 'başüstüne' dedi. Bugün konuşmamasının temel nedeni de budur. Eğer bir ülkede bu kadar yolsuzluk var, hırsızlık var, o ülkenin Başbakanı ısrarla konuşmuyorsa, o zaman ülkenin yönetiminde ciddi bir açık var, ülke iyi yönetilmiyor demektir" şeklinde konuştu.

 

Dönemin Başbakanlık Müsteşarı'nın, "savcıyı görevden alın" diyerek polise telefon ettiğini ve bu ifadelerin bütün kamuoyu tarafından bilindiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, sadece savcının görmediğini kaydetti.

 

Çıkarılan yasalara atıfta bulunan ve "Türkiye Cumhuriyeti'ni bir hortumcular ülkesi haline getirdiler" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

 

"Kimler vardı o yolsuzluk dosyalarının içerisinde; bakanlar vardı, kolunda 700 milyar liralık saat takan vardı, rüşvet parasıyla Hacca gidenler vardı. Ayakkabı kutularında dolarları saklayan banka genel müdürleri vardı. 'Bakara, makara' diye Kur'an-ı Kerim'le dalga geçip, çikolata kutusunda rüşvet alan bakanlar vardı. Bütün bunların hepsini biliyoruz. Birisi çıkıyor 'ben bu dosyaları kapattım' diyor. Neyi kapatırsanız kapatın, bu dosyalar kapanmaz. Bu dosyaların hesabını gün gelecek vereceksiniz. Bunun arkasında sonuna kadar duracağız. Ey hırsızlar; rüşvetçiler, rantçılar, komisyoncular, kaçakçılar, sakın 'devleti de hukuku da satın aldık' diye düşünmeyin. Satın aldığınız şey Türkiye değil, şerefini satılığa çıkarmış adamların kendisidir. Onlar gelir geçer, bu ara dönem mutlaka biter, bu devlet asli rotasına döndüğü zaman, adaletin tokadı suratınıza çarpacaktır, bundan emin olun. Bu hırsızların ortaklarına da seslenmek istiyorum; 'bugün belli bir gücünüz var, ağzınızdan çıkan kanun oluyor, ne yaparsak yırtarız' diye sakın düşünmeyin. Bazı suçların zaman aşımı yoktur, halka karşı suç işleyip kimse elini kolunu sallayarak gezemez. Pinoşe nasıl yargılandıysa sizde aynı şekilde yargılanacaksınız."

 

Savcı'nın bir parantez açtığını dile getiren Kılıçdaroğlu, o parantezin günü geldiği zaman kapanacağını savundu.

 

"Bizim yanımızda komisyoncular, rüşvetçiler, kaçakçılar, katiller yok. Bizim yanımızda alnının akıyla kazanan Somalı madenciler var. 14 yaşında biber gazı kurşunuyla hayatını yitiren Berkin Elvan var. Adalet için sokağa çıkıp öldürülen Ali İsmail Korkmaz'lar var. Bizim yerimiz burası" diyen Kılıçdaroğlu, "Bizim yerimiz adaletten, ekmekten, özgürlükten yana. Biz, Ethem Sarısülük'ün katiline 7 yıl hapis cezası verip, annesine 10 yıl isteyenlerle yan yana değiliz" diye konuştu.

 

Kılıçdaroğlu, Ethem Sarısülük duydukları üzüntünün aynısını Yasin Börü için de Uludere'de hayatını kaybedenler için de duyduklarını aktardı. Kılıçdaroğlu, bu ülkede hiç kimsenin düşüncelerinden ötürü öldürülmemesi gerektiğini belirtti.

 

- "Savcıya da sözümüz var..." -

 

"Tabii savcıya da sözümüz var" diyen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:

 

"Ona savcı diyorlar, resmi adı savcı gerçek adı reel dünyada Rıza Zarraf'ın avukatı. Savcıyla, avukatın rolü farklıdır. Rıza Sarraf kendine avukat değil, bir savcı bulmuş. O savcı şunu unutmasın; Nazi Almanya'sında Adalet Müşaviri Hans Brank'ın adalet teşkilatına yönelik bir açıklaması var, 'verdiğiniz her kararda önce kendinize şunu soracaksınız; benim yerimde Fühler olsa nasıl karar verirdi.' Bu savcıda aynı felsefeyle yola çıkıp karar verdi. 'Benim yerimde Erdoğan olsaydı, yolsuzluktan istifa eden dört bakan olsaydı, nasıl karar verirdi.' Bu savcıda öyle karar verdi. Benim merak ettiğim bu karar değil, o savcı adalet sarayına giderken, diğer hakimlerin yüzüne nasıl bakıyor, eşinin, çocuklarının yüzüne, komşularının yüzüne nasıl bakıyor. Soyadı Aydıner, bence değiştirsin. Mesela 'Karanlık' soyadı çok yakışır.  Ona savcı denmez, düşüncesini satan, vicdanını satan, kalemini satan, adaleti satan adama savcı denemez kimse kusura bakmasın. 700 milyarlık rüşvet kol saatini takacaksın, bakanların çocukların yatak odalarında milyon dolarlar çıkacak, onlar hiçbir şey olmamış gibi sokaklarda gezecekler, gazilerimiz burada, onun protez ayağına haciz uygulayacaksın, bu mu adalet? Adaleti nerede arayacağız?"

 

Kılıçdaroğlu, "Davulu boynuna asılmış, tokmağı başkasının elinde olan bir hükümet var. Böyle bir hükümet yürümez. Her kafadan bir ses çıkıyor. Hepsi şikayet ediyorlar. Şikayet eden hükümetten iş çıkmaz. Kendisi sorun olan bir hükümet, sorunları çözemez" dedi.

 

Daha baskıcı bir Türkiye'nin hedeflendiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Şimdi yeni bir yasa getiriyorlar, 'Efendim, yüzü kapalı olanlar için ceza', var zaten ceza. Sen yakaladın da elinden tutan mı oldu? 'Molotof kokteyli atanlar için ceza', var zaten ceza. Milleti niye kandırıyorsun? Niye yakalayamadın? Niye adalete teslim etmedin?" diye sordu.

 

Türkiye'nin bir provokasyonla karşı karşıya olduğunu, daha baskıcı bir yönetim getirilmek istendiğini, ülkeyi yarı açık cezaevine döndürülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

 

"Biz molotof kokteyli kullanıp çevresine zarar veren insanları hiçbir zaman savunmadık. Doğru bulmayız. Belediye otobüsü yakılacak, doğru bulmayız. Kütüphane, halkevleri yakılacak doğru bulmayız. İnsana zarar verilecek, doğru bulmayız. Kuyumcunun dükkanı yağmalanacak, doğru bulmayız. Doğru bulmayız da biz iktidar değiliz. Biz iktidar olsaydık onları kulaklarından yakalar adalete teslim ederdik. İktidar olduğunu farkında değil. Şikayet ediyor. Sen başbakansın. Şikayet edeceksen, peki kim savunacak? Böyle bir anlayış olabilir mi? Adalet kavramının içini boşalttılar. Özgürlük diye satıyorlar bunu. Hangi özgürlükten bahsediyorsun sen? Belediye otobüsünü yakan adamı mahkemeye çıkardın da karşı çıkan vatandaş mı oldu? '50 yıllık, 100 yıllık kütüphaneyi yaktılar' diye gittin failleri yakaladın, karşı çıkan mı oldu? Türkiye yeni bir sürecin içine sokulmak isteniyor. Herkesin bunu bilmesini isterim."

 

- "BM'de Türkiye'yi bu hale getiren kim?" -

 

CHP olarak itibarı olan, hukukun üstünlüğüne inanan, demokratik bir Türkiye istediklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi 2015-2016 dönemi geçici üyelikleri için yapılan seçimleri kaybettiğini, bunun ülkenin itibarına ilişkin önemli bir gösterge olduğunu savundu.

 

Başbakan Davutoğlu'nun seçim öncesinde yaptığı bir konuşmada Türkiye'nin büyük ihtimalle geçici üyeliğe seçileceğini söylediğini, ancak sonucun böyle gerçekleşmediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Tam bir yüz karası, Türkiye'ye karşı yapılmış tam bir diplomatik darbe. ve bunlar hala Türkiye'nin itibarından söz ediyorlar. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum; BM'de Türkiye'yi bu hale getiren kim? Bu soruyu kendine soracaksın. Sen hükümetsin, dışişleri bakanın var, burnunun ucunu göremiyorsun. BM'de neyin olup, neyin olmayacağını göremiyorsun" diye konuştu.

 

Suudi Arabistan Kralı'nın Türkiye ziyaretinde bütün diplomatik kuralları yer ile bir ettiğini, dönemin cumhurbaşkanı ve başbakanının da koşa koşa giderek onu karşıladığını, diplomatik kurallara uymayan yaklaşımlar sergilediklerini ileri süren Kılıçdaroğlu, BM Güvenlik Konseyi geçici üye seçiminde Suudi Arabistan'ın bile Türkiye aleyhinde kulis yaptığını söyledi. "Suudi Arabistan bunlara dersini verdi. BM'de Türkiye aleyhine kulis yaptı. Fatura çıktı mı? Çıktı. Ne diyorduk? Dış politika, iç politikanın malzemesi olamaz. Dış politika milli olmak zorundadır. Dış politikayı, iç politika malzemesi yaparsanız gelir böyle duvara toslarsınız" diyen Kılıçdaroğlu, İran'ın da Suudi Arabistan'ın benzeri bir tavır sergilediğini kaydetti.

 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

 

"Hamaney'e gittiler, ip gibi dizildiler. Ve Erdoğan'ın şu cümlesi çok önemli, 'Buraya gelince kendimizi ikinci evimizde hissediyoruz' dedi. İran da aleyhimize kulis yaptı. Sen İran ile ilişkilerini Rıza Sarraf aracılığıyla götürürsen, Suudi Arabistan ile ilişkileri Yasin El Kadı ile götürürsen, gelirsin böyle bir sonucu görürsün.

 

Bundan çıkan sonuç şu; Türkiye iyi yönetilmiyor. Türkiye'de ciddi bir yönetim boşluğu var. Gazetecisi, işçisi, çiftçisi, gazisi, şehit yakını memnun değil. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren değerli yurttaşlarım da memnun değil. Ben bu hükümeti eleştirirken sakın ola ki sizi eleştiriyorum zannetmeyin. Sizler demokrasinin vazgeçilmez kişilerisiniz. Sandığa gidiyorsunuz, oy kullanıyorsunuz. Ben sizlerden sadece şunu istiyorum, ülkemiz, çocuklarımız, geleceğimiz, bayrağımız, güvenliğimiz için sandığa giderken düşünün. Yen bir hükümet, yeni bir anlayış. Halkçı bir anlayış. 'Bunu hangi parti söylüyor?' diye kendi vicdanınıza sorun. Göreceksiniz vicdanınız size seslenecek, 'CHP' diye."

 

- "Bizim için yeni Türkiye değil, yeniden Türkiye. yeniden Türkiye'yi ayağa kaldıracağız" -

 

CHP için tek önceliğin vatandaş olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, halkın yetki vermesi halinde Türkiye'yi ayağa kaldıracaklarını, bütün sorunları çözeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin iyi yönetilmediğinin bir göstergesinin de ülkeye gelen Suriyeli'lerin içinde bulunduğu durum olduğunu belirterek, "Milyonlarca Suriyeli'yi Türkiye'de dilenci konumuna kim soktu?" diye sordu.

 

Vatandaşın artık bu gidişe "yeter" demesini isteyen Kılıçdaroğlu, "Birde bu ülkeyi dürüst, namuslu adamlar, kul hakkı yemeyenler yönetsin. Hırsızın kime ne faydası olur? AKP'ye oy veren saygı değer yurttaşım; evini hırsıza teslim eder misin? Etmezsin. Memleketi niye teslim ediyorsun o zaman?" diye konuştu.

 

İnanç, kimlik, yaşam tarzı üzerinden siyasetin CHP'nin kitabında olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu unsurları siyasete bulaştıranların, ülkeyi böldüğünü, sahtekarlık yaptığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Bizim için yeni Türkiye değil, yeniden Türkiye. Yeniden Türkiye'yi ayağa kaldıracağız. Bu ülkeye adaleti getireceğiz. 'Çocuğum işsiz' diyorsun. Peki oturup kendine şu soruyu niye sormuyorsun; 12 yıldır, 13 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Senin çocuğun işsiz, onların çocukları işsiz mi? O zaman şu soruyu soracaksın; benim çocuğum niye işsiz? Bu soruyu kendine soracaksın. Demokrasinin özü soru sormakla başlar" değerlendirmesinde bulundu.

 

Siyaset yapanların hiçkimseyi toplumdan bölerek, kendi arka bahçesi konumuna sokamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ayakkabı kutusunda para çıktığı zaman ne dediler? 'O parayla biz imam hatip okulu yapacaktık' dediler. Haram parayla Türkiye Cumhuriyeti'nde imam hatip okulu yapılmaz. Bundan sonra da yapılmayacak" ifadelerini kullandı.

 

- "2015 seçimleri bir dönüm noktasıdır" -

 

Türkiye'nin yeni bir sürecin içine girdiğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Ortada bir hükümet yok. Kimse kimseyi kandırmasın. Şeklen bir hükümet var. Davulu boynuna asılmış, tokmağı başkasının elinde olan bir hükümet var. Böyle bir hükümet yürümez. Her kafadan bir ses çıkıyor. Hepsi şikayet ediyorlar. Şikayet eden hükümetten iş çıkmaz. Kendisi sorun olan bir hükümet, sorunları çözemez. O nedenle bütün yurttaşlarıma sesleniyorum; 2015 seçimleri bir dönüm noktasıdır."

 

Kararı seçmenlerin özgür iradesiyle vereceğini ve Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağını kaydeden Kılıçdaroğlu, CHP olarak herkesin iş ve aş sahibi olduğu bir Türkiye'yi vaat ettiklerini söyledi.

 

Yurttaşlardan CHP'ye güvenmelerini isteyen Kılıçdaroğlu, "Her krizin sonunda Türkiye'yi aydınlığa çıkaran CHP olmuştur. Burada da CHP Türkiye'yi bu krizden çıkaracak. Demokrasiye inanarak ve güvenerek yapacağız bunu. Ne söylediğimizi, ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Önümüzdeki süreç içinde göreceksiniz. Çok güzel projelerle halkımızın karşısına çıkacağız. Onlardan tek şey istiyoruz. Bize güvenin ve görün Türkiye nasıl ayağa kalkarmış" diye konuştu.

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.