Diş tedavisinde organik dönem
Clinic Plus Uzman Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Uzm. Dt. Sevgen Eralp, diş tedavisinde organik dönem hakkında bilgi verdi.
Vücudumuzun çalışma mekanizmasındaki mükemmelliğin sırları çözülmeye başlandıkça, doku mühendisliğinin, tıbbın bütün alanlarında önem kazandığını ifade eden Dt. Eralp, “Diş hekimliği de doku mühendisliğinin nimetlerinden her geçen gün daha da fazla faydalanmaktadır. Bu nimetlerden biri de kendi damarlarımızda gezen kanımızdan elde edilen PRF (trombositten zengin fibrin) uygulamalarıdır. Ağız bölgesi gibi kompleks ve enfeksiyona her zaman açık bir bölgede başarılı ve öngörülebilir yumuşak ve sert doku rejenerasyonu elde etmek, vücudun diğer bölgelerine göre nispeten daha zordur. Bu durumda doku mühendisliği uygulamalarının önemi daha da artmaktadır.” dedi.
“Kan kaynaklı ürünlerin vücudun herhangi bir bölgesinde, yara kapatılmasında ve yara iyileşmesinin uyarılmasında kullanımı, yaklaşık 40 yıl önce fibrin yapıştırıcılar ile başlamıştır” diyen Clinic Plus Uzman Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Uzm. Dt. Sevgen Eralp, şöyle konuştu:
“Fibrin yapıştırıcılar yara kenarlarını örtmede ve yenilenmeyi hızlandırmak için plastik cerrahide oldukça yoğun kullanılmaktadır. Otolog olarak piyasaya sürülen fibrin yapıştırıcıların, sentetik ve diğer canlı kaynaklı olabilen üretim protokollerinin karmaşıklığı ve yüksek maliyetleri sebebiyle kullanımları sınırlı kalmaktadır. Bilinen bir gerçek var ki, trombosit yara iyileşmesinde oldukça etkilidir. Damar yaralanmalarında pıhtılaşmayı sağlar ve fazla kan kaybını önler. Trombositler, kemik ve yumuşak doku rejenerasyonunu sağlayan çok sayıda büyüme faktörü içerirler. Tam da bu özelliklerinden dolayı bu hücrelerin tedavi amacıyla kullanılması fikri ortaya çıkmıştır. İlk olarak 2001 yılında PRF (trombositten zengin fibrin) ağız içinde yara iyileşmesinde kullanılmıştır ve çok başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Günümüzde diş hekimliğinde özellikle cerrahi işlemlerde, yara bölgesinin hızlı ve en iyi şekilde iyileşmesini istediğimiz durumlarda, kemik grefti (kemik tozu) kullanılması gereken durumlarda, ya da yumuşak doku kazanımı elde etmek istediğimiz durumlarda PRF tercih edilmektedir. PRF uygulaması hem kolay, hem hızlı hem de dah ekonomiktir.
Hastanın kendinden alınan 10ml kadar bir tüp venöz kan, santrifüj cihazında işleme tabi tutularak hazırlanır. Elde edilen PRF, yara bölgesine, kemik ya da yumuşak doku kazanımı istenen bölgeye uygulanır. Bir nevi kök hücre uygulamasına benzer bir uygulamadır. Ekstra hiçbir materyal ihtiyacı yoktur. Fakat her hastanın kendi kanı olması gerekir. Hastalar arasında PRF paylaşımı söz konusu değildir. PRF, yönlendirilmiş kemik ve yumuşak doku cerrahisinde, sinüs kaldırma operasyonlarında, kemik defektlerinin tamirinde, yara iyileşmelerinde, implantların çevresinde, diş eti çekilmelerinde flap operasyonu gerektiren bölgelerde kullanılabilir. Uygulama alanları oldukça geniş ve basittir.
Her sistemde olduğu gibi, PRF uygulamaları da her ne kadar altın standartlarında bir tedavi seçeneği olsa bile mutlaka burada da dezavantaj ve avantajlar olacaktır. Şu anda PRF uygulamalarının tek dezavantajı hastaya bağlı bir sistem olmasıdır. Hastadan venöz kan alınması ve alınan kanın kendi bünyesi içinde oluşturacağı doku cevabına ve iyileşme kapasitesine bağlıdır. Her hastanın kendi kanı olması gerekir. Hastalar arasında PRF paylaşımı söz konusu değildir. Dolayısıyla PRF uygulama amaçlı bir banka kurulması mümkün değildir. Her hastanın PRF uygulaması kendisine aittir.”
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.