Dinçer: Vatandaşı üzerseniz ben de sizi üzerim..
İl Milli Eğitim Müdürleri ile bir araya gelen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Milli Eğitim yetkililerinden vatandaşlara iyi davranmalarını istedi. Dinçer çok net bir mesaj verdi:
Milli Eğitim Bakanı (MEB) Ömer Dinçer, eğitimdeki sorunların çözümü için yöneticilerin değişime açık olması gerektiğini belirterek, ''Vatandaşlar kendilerine kötü muamele edildiği için şikayet mektubu yazıyorsa haksız bile olsa onu haklı kabul ediyoruz. Net bir mesaj vermek istiyorum, vatandaşı üzerseniz ben de sizi üzerim'' dedi.
Dinçer, Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen İl Milli Eğitim Müdürleri Yeni Eğitim-Öğretim Yılına Hazırlık toplantısına katıldı.
İl müdürlerine seslenen Dinçer, eğitim sisteminin ciddi sorunları bulunduğunu belirterek, fiziki şartlardan öğretmene, çocukların yetiştirilmesinden maddi sorunlara kadar pek çok alanda sorundan bahsetmenin mümkün olduğunu kaydetti.
Derslik azlığından, öğretmen başına düşen öğrencinin çokluğundan, öğretmenlerin gelir durumunun yetersizliğinden çalışma şartları sorunlarından bahsedilebileceğini anlatan Dinçer, ''Hep beraber eğer bu sorunları aşmak istiyorsak yegane çözüm yolunun eğitim olduğunu bilmeliyiz. Bu ülkede biz bireysel olarak yaşam kalitesini geliştirmek mi istiyoruz, insanlar daha sağlıklı yaşasınlar, hayal ettikleri işe sahip olsunlar, çalışma şartları daha iyi olsun mu istiyorsunuz o zaman insanları eğitmeliyiz. Çünkü sağlık eğitimle beraber geliyor, istihdam eğitimle beraber geliyor. Nitekim bizim ülkemizde üniversite mezunu olanların istihdam edilme oranları yüzde 72'ler civarında, daha da önemlisi cinsiyet ayrımı da yok. Yaşam kalitemizi yükselteceksek çocuklarımızı iyi yetiştireceksek, eğitime ihtiyacımız var'' dedi.
Ülkenin gelişmesi, daha katılımcı yönetimlerin sağlanması için de eğitimi iyi yapmak gerektiğini dile getiren Bakan Dinçer, ''Sorunları ne kadar çok görüyorsanız, sorunları aşmak için o kadar çok iyi eğitim yapmakla mükellef olduğunuzu bilmekte yarar var'' diye konuştu.
''Bu ülkenin makus talihini ancak eğitimle yenebileceğimizi bilmenizi istiyorum'' diyen Dinçer, bunun için de sürekli değişmeye hazır hale gelmek gerektiğini kaydetti.
Dinçer şöyle konuştu:
''İçinde bulunduğumuz sorunların çok büyük bir bölümünün değişime uyum sağlayamamaktan kaynaklandığının farkında mısınız? Dünya değişiyorken uzmanlığa dayalı rekabet gücü artmışken bizim çocuklarımıza hala temel becerilerde yeteri kadar eğitim verememiş olmamız önemli bir handikap olarak durur. Değişime uyum sağlamak bu ülkenin önemi sorunlarından birisi. Değişim dediğimiz şey başkasına ait olan şey değildir. Değişim bize ait şeydir, ancak biz değişirsek değişim olacaktır. Ben her il müdürünü her genel müdürüme, her il yöneticime ve okul yöneticime şunu tavsiye ediyorum; Arkadaş bizim sorunumuz ne nasıl ve biz nasıl değişiriz?
Değişime kendi nefsimizden başlayacağız. MEB olarak her düzeydeki yönetici arkadaşlarıma bunu öneriyorum. Bakanlıkta neredeyse herkes değişmenin gerektiğini fark etmiş. Ama bireye indirgediğiniz zaman hiç kimse kendi genel müdürlüğünün değişmesiyle ilgili yeni bir modele hazır değil. O zaman nasıl değişeceğiz. Değişimin başlama noktası biz olurken bunun için bilgiden başka şansımız yok. İdeal olanı bilgi söyleyecektir.
Bakanlıkta onlarca yüzlerce rapor gördüm ben. Öyleyse birini tercih etmek, ideal olan üzerinden işlem yapmak bizim için yapacak en iyi şeydir. Bu ülkeye dair, yetiştirdiğimiz çocuklara dair, yetiştirdiğimiz çocuklarımızın ailelerine dair bizim bir misyonuz davamız olmalı.''
-VATANDAŞ ODAKLI YÖNETİM-
Bakanlığında vatandaş odaklı yönetim tarzı yürüteceklerini belirten Dinçer, ''Her şeyden önce vatandaşın ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan, içinde bulunduğumuz mahallin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan ve nihayet ülkemizin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan bir hizmet anlayışıyla çalışma yürüteceğiz'' dedi.
MEB personelinin herkese eşit ve adil davranmayı temel prensip kabul ettiğini ifade eden Dinçer, il müdürlerine şöyle seslendi:
''Hiç kimsenin etnik yapısına, hiç kimsenin dini inancına, mezhebine, ideolojisine bakmayacağız. Bize getirilen çocuğun bu dünyada kendini ayakta tutacak bilgilerle donatılması bizim amacımız olacak. Herhangi bir ayrım bu bakanlığın telaffuz edebileceği bir kavram olarak ortaya çıkmamalı.
Vatandaşa en yakın yerde hizmeti sunmalıyız. Vatandaşın veya diğer kurumların taleplerine hayır diyeceksek, olumsuz olarak görüyorsak bunu şifahen söylemenizi istemiyoruz sizden. Herhangi talep yazılı olarak ve gerekçesiyle birlikte belirtilmelidir. Teşkilatımızın bütün kademelerinden insanlar kendilerine itiraz veya bir talep geldiğinde eğer olumsuz olarak görüyorlarsa yazılı olarak vermesini istiyorum. Ben göreceğim, sizin neye niçin karar verdiğinizi bilmek istiyorum.
Vatandaşların şikayetlerini ciddiye alın. Her şikayeti kendimizi geliştirmek için bir vesile olarak görelim. Bana bakanlığımın herhangi bir kişi ve birimiyle ilgili bir şikayet ulaşmışsa çok ciddiye alıyor ve inceliyorum.
Vatandaşlar kendilerine kötü muamele edildiği için şikayet mektubu yazıyorsa haksız bile olsa onu haklı kabul ediyoruz. Net bir mesaj vermek istiyorum. Vatandaşı üzerseniz ben de sizi üzerim, bunu çok net bir şekilde söylüyorum.''
-PERFORMANS ÖLÇÜMÜ UYGULAMASI-
İl müdürlerinin ildeki eğitim sorunlarının çözümü için stratejiler geliştirmek zorunda olduğunu anlatan Dinçer, ''İlin bütün sorunlarını bize anlatarak sorumluluktan kurtulamazsınız. Sorunları bulacaksınız tespit edeceksiniz ve çözümlerini de bulacaksınız. Ancak merkeze bu sorunların çözümünde nasıl bir rol gerekiyorsa o rolü uygulamak için söyleyecekseniz'' dedi.
Eğitimde çok hedefleri bulunduğunu kaydeden Dinçer, ''Okul öncesinde, ilköğretimde yüzde 100 okullaşma oranına ulaşmak istiyoruz. Ortaöğretimde yüzde 90'nın, mesleki öğretimde en kötü yüzde 50'lerin üzerine çıkmak istiyoruz'' şeklinde konuştu.
Dinçer ''Bundan sonraki dönemde il yönetiminin performans ölçüleri olacaktır. Önümüzdeki yıldan itibaren bütün illerde il yöneticileri, ilçe yöneticileri, okul yöneticileri için performans ölçüleri koyan uygulamayı başlatmak istiyorum. Bu sizin tabiri caizse imtihan sorularınız olacak'' dedi.
Sadece akademik becerilerle ölçülmüş başarının yeterli olmayacağını belirten Dinçer, yapılan dersliklerin, atanan öğretmen sayısının ve sınavlarda alınan puanların meseleyi çözmeye yeterli olmadığını ifade etti. Dinçer, okul yöneticilerinin, eğitime aileyi de katması gerektiğini kaydetti.
Fiziki faktörlerin eğitim gibi hizmetin üretildiği alanlarda tali faktör olduğunu belirterek, ''İki şey daha önemlidir. Birincisi öğretmenin niceliği ve niteliği, ikicisi de bize emanet edilen çocukların ve ailelerin aidiyet duyguları. Eğer siz çocuğu okula aidiyetlik verememişseniz, vereceğiniz bilgi hep yabancı bilgidir'' dedi.
-''SİHİRLİ DEĞNEK SEVGİ''
Eğitimin içinde bulunduğu fiziki şartların sihirli bir değnekle ortadan kalkabileceğini dile getiren Dinçer, ''Elimizde sihirli değneğimiz var. Bu davranışlarımız, güler yüzümüz, sevgimiz ve şefkatimiz'' dedi. Dinçer, tüm yöneticilerin, öğretmenlerin ve okul müdürlerinin bunu kullanmasını istedi.
Dinçer sorunları çözmek için bakış açılarının değiştirilmesi gerektiğini bildirerek, ''Yaptığımız işlerin başarılarını görerek motive olmak mümkün. Birbirinize sorunları anlatmaktan vazgeçin, başarıları anlatın'' diye konuştu.
Eğitimde fiziki sorunların ortadan kaldırılması için bütün alternatifleri deneyeceklerini anlatan Dinçer, dersliklerin etkin kullanımı için yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Dinçer, şöyle devam etti:
''Okul binaları okul müdürlerinin ve okul yöneticilerinin mülkiyeti değildir. Okul binaları öğrencilerimizin, ailelerin, öğretmenlerin ve okulun bulunduğu mahallin ortak malıdır. Ben okulun fiziki şartların, sahip olduğu teknolojik imkanların sıkı sıkıya sadece okul müdürlerinin ve öğretmenlerin denetiminde kullanılan malzemeler ve mekanlar olarak düşünülmesini kabullenmekte zorlanıyorum.
Hafta sonları okullar açık olsun, bilgisayarlar açık olsun, öğrenciler ödevlerini orada yapsınlar. İnterneti orada kullansınlar, bir tane öğretmenleri nöbetçi koyun ek ders ücreti vermiyor muyuz. Okul yöneticileri bilgisayar odalarını hep açık tutsunlar.
Okullarımızı bir kültür merkezi olarak düşünmeliyiz. Her şehre kültür merkezi yapmak yerine, okulları kültür ve sosyal merkez olarak kullanabiliriz. Okulları sıkı sıkıya kapatmanın bilgisayarların üzerine toz bezi koymanın hiçbir manası yoktur.
Fiziki mekanlarımızın en güzel yerlerini kendinize ayırmayın. Okulda en iyi ve en temiz yer derslikler olmalı, öğretmenlerin odası olmalı. Müdür, öğretmene ve çocuklara hizmet için müdürdür. Kim hangi kadroyu işgal ediyorsa hakkını vermelidir. Kimseyi ideolojik sebeplerle veya mahkeme kararıyla geldiği için dışarda tutmak gibi bir lüksümüz olamaz.''
İllerde tüm yöneticilerin, alt kadrolardakilerle haftada ya da ayda bir toplantı yapması gerektiğini anlatan Dinçer, ''Eğer bütün sorunları bakan çözecek diye bekliyorsanız, benim öyle bir kabiliyetim yok, arkadaşlar yanlış bakan seçtiniz. Ben sizlere güvenip geldim buraya onun için siz benim güvenimi sarsmayın lütfen'' dedi.
Okul bahçelerini otopark olarak kiraya verenlere seslenen Bakan Dinçer, ''O bahçe okula gelir sağlasın diye değil çocuklara hayat kazandırsın diye tanzim ediliyor. Okul bahçeleri çocuklarımızın oyun alanlarıdır, öğretmenlerimizin çocuklarımızla ders dışında ilişki kurma alanlarımızdır. O yüzden okul bahçelerimizi düşünürken bir köşesine ağaç dikin, yeşillik oluşturun'' dedi.
Hizmet alımlarında en düşük maliyeti düşünerek hizmet almanın yanlış olduğuna değinen Dinçer, alınan hizmetlerde kalitenin maliyet kadar önemli olduğunu ifade etti.
Çocukların sağlıklı beslenmesi için yeni düzenlemeler getireceğini belirten Bakan Dinçer, eğitim öğretim dönemini başladığı zaman okullarda bakım onarım işleri görmek istemediğini söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.