Din Dersi de kaldırılsın mı?

Din Dersi de kaldırılsın mı?
Bir askerlik dersi ile din dersini asla mukayese edemezsiniz fakat din dersi ? Din Dersi? gibi yazılmalı, okutulmalı ve seçmeli olmalıdır.28 Ocak 2012, Cumartesi...



Bir askerlik dersi ile din dersini asla mukayese edemezsiniz fakat din dersi ? Din Dersi? gibi yazılmalı, okutulmalı ve seçmeli olmalıdır.
28 Ocak 2012, Cumartesi günü Milliyette ki köşesinde Can Dündar, mecburi din dersinin orta öğrenimden kaldırılmasını isteyen bir makale yayımladı.
Yazı bir hayli dağınık biraz da öğrencilerin gönüllerini okşayan nitelikte olmasına rağmen maksadını anlatmış. Söz konusu yazıya birçok açıdan bakılabilir ve tutarsızlığı daha detaylı bir şekilde ortaya konulur. Ancak ben bir makale çerçevesinde ve birkaç açıdan konuya bakacağım. Konuya girmeden önce peşin peşin söyleyeyim.
Evet, ben de mecburi Din Dersinin okullardan kaldırılmasından yanayım.

Ancak, Milli Güvenlik dersinin kaldırılması ile Din Dersini mukayese edip madem Milli Güvenlik kaldırıldı, Din Dersi de kaldırılsın demek sadece insafsızlık ve tutarsızlık değil, Din?in insan hayatında ki yeri ile Milli Güvenliğin yani askerliğin insan hayatında ki yeri hakkında ciddi bir bilgisizliğin de olduğunu görüyorum gazeteci arkadaşta.

Bunu söylerken Din?e, dinin içinden bakarak değil ama aynı zamanda söz konusu yazar gibi dinin tamamen dışından da bakmıyorum. Yani bu konuyu gerçeğin, aklın, izanın ve hiç değilse insafın ışığında düşünmeye çalışıyorum.

Askerlik ve diğer birçok dersi alan kişinin durumu şöyledir:
a ? Kendi geçimini temin eder
b ? Vatanını korur, dolayısı ile o ülkede yaşayan bütün insanlar bu kişinin bilgi ve becerisinden olumlu etkilenir.

Din eğitimi alan kişi ise;

a ? Bu eğitimi alan kimse de geçimini temin etme imkanı elde eder.
b ? Din eğitim ve bilgisini alan bir kimse insanlara o dinden öğrendiği iyilikleri anlatır ve toplumsal hayata katma değer sunar.
c ? üçüncü ve belki de en önemlisi kişinin daha bilgili, becerikli ve inancının gereği olarak sadece sonu olan bir dünyaya değil sonu olmayan o sonsuz hayata karşı da donanımlı olmak istemesidir.

Bu sebeple; bilgilerden biri, sadece kişiyi bu dünya ile sınırlandırırken diğeri hem bu dünyayı hem de sonu olmayan bir dünyayı ilgilendirmektedir. O yüzden din bilgisi ile; bir matematik, bir fizik, bir askerlik, bir biyoloji bilgisini bir tutamayız. Çünkü biri kişinin bir dünyasını biri de iki dünyasını ilgilendiriyor.

İkinci ve hiç sonu olmayan bir dünyaya ait bilgileri kendisine vermediğiniz kişi dönüp devletine şunu derse, ne cevap vereceksiniz bu insana?

Vatandaş olarak benim bedeni ihtiyaçlarımı gideriyorsun, peki benim aynı zamanda inancım da var, neden inancımla ilgili bilgileri bana vermiyorsun? Ben askerlik yapmıyor muyum, bu devlete? Ben vergimi vermiyor muyum, bu devlete?

Siz bu vatandaşa ?git sen kendi inancına ait bilgiyi özel bir yerden al? diyemezsiniz: Çünkü; özel kuruluşlar bu bilgileri vatandaşa bedava vermez. Bu durumda devlet vatandaşının maddi ve manevi asgari bilgi ihtiyacını ortaöğretim sıralarında vermeye mecburdur.

Ancak; inancı olmayan veya farklı inancı olan vatandaşın çocuğuna da başka bir inanca ait bilgileri vermek yanlıştır. Evet, bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Alevi vatandaşların başvurusuna haklı olarak olumlu cevap vermiştir ve bu cevap yerindedir. Eğer bir tek vatandaş dahi başka bir inanca veya mezhebe ait bilgileri almak istemiyor da siz ona bu bilgileri dayatıyorsanız, bu doğru değildir.

Peki, Ne Yapmalı?

1 ? Şimdiki mecburi din dersini ? ki böyle bir ders kitabı, hiçbir dini doğru dürüst öğretmiyor/ öğretemez- kaldırılmalıdır. Bunun yerine gerçekten de ?dini? öğreten, hatta diğer belli başlı dinleri ve mezhepleri de, etrafını cami ağyarını mani bir şekilde birinci sınıftan son sınıfa kadar kademeli olarak öğreten doğru dürüst bir din dersi konmalıdır ve bu en az haftada 3-4 saat olmalıdır. Ancak bu din dersi seçmeli olmalı, dileyen çocuğuna bu dersin öğretilmesini istemeli, dilemeyen de bu dersi almamalı.

2 ? Öte yandan sadece ortaöğrenime değil, anaokulundan itibaren tüm ilk ve orta kademedeki okullara mecburi ders olarak, başka bir ders konulmalı. Bunun adı ne olur bilemem, ama içeriğinde ?insan olmayı? öğretmeliyiz. Empatiyi, hakkı, hukuku öğretmeliyiz çocuklarımıza. Emeği, alın terini ve bunun kutsallığını öğretmeliyiz. Trafik kurallarına uymayı, sıraya girmeyi, hırsızlık yapmamayı, birbirimize saygılı olmayı öğretmeliyiz. Davranışlarımızla ilgili temel bilgileri; görgü kurallarını, edebi, adabı ve milleti millet yapan ve her millete ve uygarlığa göre bazen farklı da olabilen kural ve kavramları öğretmeliyiz. Üslup öğretmeliyiz çocuklarımıza. Üslub ?u lisan ayniyle insan denmiştir mesela. Denmiştir de çevrenize bir göz atın bakalım, kaçımız üslup biliyoruz.

Yani çocuklarımıza kuru bilgi verme konusunda oldukça girişimci ve titiz olduk, ama bu bilgileri nasıl kullanacakları ve nasıl hazmedecekleri konusu asla umurumuzda değil. Kaldı ki bu kuru bilgileri de, ne hikmetse hep Batı?lı ve Hıristiyan bilgin ve filozofların icat ettiğini öğretiyoruz insanımıza. Oysa bugün ki teknolojiden tutunda aklınıza hangi bilim dalı ve icat gelirse gelsin bunlar insanlığın ve medeniyetlerin ortak emek ve çalışması sonucunda ortaya çıkmıştır. Astronomi üzerine Müslüman bilim adamları çalışmamış olsaydı, belki de Ay?a yüzlerce yıl sonra gidecekti. Yani bilimlerde müteselsil (zincirleme) bir yapı vardır ve bunu insanımıza öğretmiyoruz. Bu sebeple bizim insanımızda ciddi bir kendini Batı?lı dan aşağı görme psikolojisi mevcuttur genel olarak.
Halbu ki; Kindi?yi, Sinâ?yı, Farabi?yi, Tusi?yi, Mağribi?yi, Algebre?ı, Haldun?u, Arabi?yi, Razi?yi, Rüşt?ü, Hacı Bektaş?ı, Gazali?yi, Yunus?u, Mevlana?yı, Hacı bayram?ı? ve daha onlarcasını, yüzlercesini çocuklarımıza doğru dürüstün öğretsek ve desek ki; ?Bugüne ulaşmış bütün bu bildiğiniz ve gördüğünüz bilgi, ilim, kültür, teknoloji insanlığın ortak mirasıdır. Bu mirasta bizim payımız diğerlerinden daha fazladır. Fakat bu zincirleme gelen birikimin halkalarından Batılılar bizi çıkarmışlardır, uluslar arası hiçbir platformda bizim esamemiz okunmaz, bizi okutmazlar? desek çocuklarımız yine de bugün ki gibi ?kompleksli? yetişir mi? hayır, daha kendine güvenen bir nesil yetişir.
Bu konuda bir örnek vereceğim: açın Montesquieu?nün Theorie Climats?sını (İklimler Teorisi) ve yine açın L'esprit de lois?sını (Kanunların Ruhu) okuyun iklimlerin insanlar üzerinde ki etkilerini, yasaları, yasaların ve devletlerin doğup büyüyüp yaşlanıp ölüşlerini ve sosyolojinin genel ve ana kanun ve kurallarını. Sonra açın İbn Haldun?un Mukaddime?sini okuyun? ve eminim şaşıracaksınız ve eminim ?işte intihal budur? diyeceksiniz. 18. yüzyılda yaşayan Montesquieu, 14. yy da yaşayan İbn Haldun?un kitabını adeta kopya etmiş, iddialı olduğu konuları Mukaddime?den almıştır. Şimdi biz bunları, bu gerçekleri gençlerimize, yeni nesillerimize öğretmeyecek miyiz? Yoksa hala bu hakikatleri çocuklarımıza öğretmenin zamanı gelmedi mi?

Yoksa Abdullah Cevdet kafası ile bunların, bu hakikatlerin üstünü örtecek ve insanlığın bugün sahip olduğu her değeri Batılıların / Hıristiyanların ürettiğine yani tamamen onların icat ettiği yalanına inandıracak mıyız nesillerimizi? Bu çok büyük bir vebaldir.

Siz de, sayın yazar bu vebalin altına girmeyin.

Ayrıca bakın ben size Batılı bir İlim Adamının yazdığı bir kitaptan söz edeceğim, bunu okuyun ve biyoloji ile Din?in hangi değerlerinin, nasıl çelişip çelişmediğini yeniden düşünün. La science arabe et son role dans l'évolution scientifique mondiale Leyde 1938, Aldo Mieli. Bu kitaba yine Batılı üç ilim adamı bazı ilaveler de yapmıştır kendi konularında. Onlar da; Max Meyerhof, Julius Ruska ve H. Renaud?dur.

Sözü uzattığımın farkındayım. Bir askerlik dersi ile din dersini asla mukayese edemezsiniz fakat din dersi ? Din Dersi? gibi yazılmalı, okutulmalı ve seçmeli olmalıdır.

Ayrıca yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi çocuklarımıza ahlak, terbiye, edep, adap, davranış, kamil insan olma, güzel ahlak edinme, kendi değerlerine uygun ve bu topraklarda yaşayan istisnasız her ferdin gururla öğretilmesini isteyecekleri; Mevlana,Yunus, Ahmet Yesevi, Ahmede Hani, Hacı Bektaşi Veli, Said Nursi, Hacı Bayramı Veli? gibi yaşantılarından örnek alınacak insanları ve üslup edinmeyi, saygıyı, sevgiyi, erdemi öğrenecekleri haftada en az 4 saat, anaokulundan lise sona kadar mecburi okutulan bir ders konulmalıdır. Bu ders hayati derecede önemlidir.

Çünkü mevcut durumda hiçbir ders çocuklarımıza bir uygarlığa mensubiyeti öğretmiyor ve çocuklarımız ?kişilik?, ?mensup olma?, ?örnek davranış edinme?, ?sahiplenme?, ?mensup olduğu değerlerle gurur duyma? gibi çocukluk ve ergenlik çağında edinmesi gereken temel değerler bakımından boşlukta ve örneksiz bırakılıyor. Fazilet, erdem ve güzel ahlakın temel değerleri ve örnekleri, kahramanları verilmiyor, tanıtılmıyor çocuklarımıza. Ve biz toplum olarak bu eksikliğin bedelini ağır ödemeye başladık. Fakat içim rahat ve biliyorum ki hem bu ve benzeri konuları çok iyi bilen, hem de bugüne kadar aldığı her işi başarıyla yapmış olan Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ömer Dinçer önümüzde ki ders yılına 12 yıllık mecburi ve ama kademeli sisteme geçişi gerçekleştirir ve aynı öğretim yılına bu kitapları da yetiştirir.
Ferman Karaçam ? Haber 7
http://twitter.com/fermankaracam

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.