Davutoğlu'ndan Attiyah ile basın toplantısı

Davutoğlu'ndan Attiyah ile basın toplantısı
Davutoğlu ile Katarlı mevkidaşı Al-Attiyah ve beraberlerindeki heyetlerin Çırağan Sarayı'nda gerçekleşen görüşmesinin ardından her iki bakan ortak...


Davutoğlu ile Katarlı mevkidaşı Al-Attiyah ve beraberlerindeki heyetlerin Çırağan Sarayı'nda gerçekleşen görüşmesinin ardından her iki bakan ortak basın toplantısı düzenledi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Katar Dışişleri Bakanı Khalid bin Mohammed al-Attiyah ve beraberindeki heyet ile bir araya geldi. Davutoğlu ile Katarlı mevkidaşı Al-Attiyah ve beraberlerindeki heyetlerin Çırağan Sarayı'nda gerçekleşen görüşmesinin ardından her iki bakan ortak basın toplantısı düzenledi.

Ahmet Davutoğlu, konuşmasına Türkiye'de ilk kez birlikte bir basın toplantısı düzenlediği mevkidaşı Al-Attiyah'a dışişleri bakanlığı görevinde başarı dileklerini ileterek başladı. Türkiye ile Katar ilişkilerinin son dönemde diğer ülkelere örnek teşkil şekilde gelişerek derinleştiğini belirten Davutoğlu, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin olağanüstü bir boyut kazandığını gerek siyasi ilişkiler, istişareler, diyalog gerekse ekonomik ve kültürel alanda olağanüstü şekilde bir noktaya geldiğini söyledi. İki ülke arasında bölgesel ve küresel sorunlara ortak bir bakış olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Arap baharının ilk anlarından itibaren Türkiye ile Katar arasında ortak bir bölgesel vizyon çerçevesinde olağan üstü bir işbirliği ortaya çıktı.

Suriye'de zulmün durması için Türkiye ile Katar'ın iş birliği söz konusu. Son olarak Mısır'da istikrarın sağlanması ve Mısır halkının taleplerinin meşruiyet içinde siyasi hayata yansıması konusunda da birlikte benzer pozisyonlarla katkılarda bulunmaya çalıştık. 'Medeniyetler İttifakı" gibi bir çok küresel projede de birlikte çalıştık. Bugün yaptığımız görüşmede gündemde olan iki konu ile ilgili yoğun istişare imkanı bulduk. Zaten iki gün önce de başbakanımız ile Emir Şeyh Temim arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşmişti" diye konuştu.

"21. Y.Y'NİN İNSAN KANINI DONDURAN EN KORKUNÇ MANZARALARINI GÖRDÜK"

Katarlı mevkidaşı ile yapılan görüşmede öncelikli ve acil olan konunun Suriye'deki gelişmeler olduğunu ifade eden Davutoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: Biz Suriye'de ilk olayların başladığı andan itibaren Katar ile birlikte bir çok insiyatif ile o zaman yakın ilişkiler içinde olduğumuz Beşar Esad'ı böyle bir zulme yönelmesini engellemek için çok girişimde ve uyarılarda bulunduk. Ama O, bu dostane uyarıları ve halkının sesini dinlemektense halkını ezmeyi ve acımasız yöntemlerle halkını bastırmayı tercih etti. Bu yöntemler o günden bugüne kadar artarak sürdü. Keskin nişancılar, top ve tank atışlarıyla şehrin bomba altında tutulması, daha sonra hava bombardımanları ve bu yılbaşında scout füzeleri ve nihayet kimyasal silah saldırısı.Birkaç gün önce bütün dünya büyük bir şokla uyandı. Ortaya çıkan manzaralar modern dönemin en ürpertici manzaralarıyldı. Belkide 21. yüzyılın insan kanını donduran en korkunç manzaralarını gördük. Çocuklar ve kadınlar hiçbir kurşun izi ya da kan olmadan yan yana ölmüş şekilde bulundular.

"BU SUÇUN FAİLLERİ EN ŞİDDETLİ ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALI"

Davutoğlu, bir an önce Birleşmiş Milletler(BM) inceleme heyetinin kimyasal silahların kullanıldığı bölgeye girmesine imkan sağlanmasının ve izin verilmesinin gerektiğini söyledi. BM'nin aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 37 ülkenin girişimiyle Suriye hükümetinden bu bölgelere giriş için izin istediğini belirten Davutoğlu, Suriye yönetiminin hala daha izin vermediğini belirterek, "Rusya'nın çağrısına rağmen böyle bir konuda ayak sürümesi Suriye yönetiminin bir şeyleri saklama gayreti içinde olduğunun açık göstegesidir. Bu konu kesinlikle kınamalarla geçiştirilemez. Orada kimyasal silahlarla katledilen her bir canlının hukuku üzerimizdedir. Suriye Ulusal Koalisyonu bu konuda Suriyeli muhalefet adına açık bir davette bulunmaktadır. Eğer Suriye yönetimi izin vermezse BM Güvenlik Konseyi, Suriye yönetimine dönük olarak bazı delilleri karartma suçu da dahil olmak üzere süratle karar alınmalıdır. Eğer izin verir ve ortada kimyasal bir suç işlendiği tespit edilirse bu suçun faillerinin en şiddetli şekilde cezalandırılması ve Suriye halkının özgürlüğüne kavuşması için gerekli her türlü çaba ortaya konmalıdır" şeklinde konuştu.

KİMYASAL SİLAHLARI KİM NEREDE KULLANIRSA KULLANSIN BİZ ONUN KARŞISINDAYIZ

Kimyasal silahların kim tarafından ve nerede kullanırsa kullanılsın karşısında olduklarını kaydeden Davutoğlu, "Bu ilkeli tutumu Rusya va İran'ın da benimsemesini istiyoruz. Görüş ayrılıklarımız olabilir Suriye üzerinde. Farklı siyasi görüşleri benimseyebiliriz. Farklı perspektiflere de sahip olabiliriz ama mesele kimyasal silahsa burada herkesin tek bir çizgide buluşması lazım. Bu insanlık suçudur kim bunu kullanmışsa hepimiz buna ortak tepki vereceğiz. Eğer buna ortak tepki verilmezse şu veya bu kaygı sebebiyle bundan sonra çokta ağır suçlar başka ülkelerde başka bölgelerde veya Suriye'de işlenebilir. Bunu ben çok açık bir şekilde İran'lı dostumla bu şekilde paylaştım. Çünkü onlarda Saddam döneminde kimyasal silahtan çok acı çektiler. Yine Rusya ile bu konuda mesajlarımız oldu ama bizzat konuştuğumuzda da vurgulayacağız. Daha önceki birçok kereler görüştüğümüzde de sayın Lavrov ile bu konuları ele almıştık. Aynı tutumu benimsemek önemli" dedi.

Davutoğlu konuşmasına şu şekilde devam etti: Eğer Suriye rejimi BM heyetine izin vermezse Rusya ve İran'dan bizim beklentimiz birşeyler gizlendiği düşüncesi de hakim olduğu için uluslararası toplumla birlikte Suriye yönetimine karşı alınacak müeyyidelerde uluslararası toplumun buluşması ve BM konseyi kararıyla Suriye rejiminin bu erişim imkanı tanınmaya zorlanmasıdır. Muhalefet her yeri gelin tetkik edin diyor. Demek ki, çekindiği bir şey yok. Suriye rejiminin bu teftiş neticesinde kimyasal silah kullandığı ortaya çıkarsa yine Rusya'dan ki uluslararası hukukun garantörü olan bir ülkedir beş daimi üye veto hakkına sahip olduğu için. Kimyasal silah kullanan bir rejimin yanında olmayıp, biran önce o rejimin uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli müeyyide uygulanması için yine BM birlik içinde hareket etmesine öne çıkarması lazım. Eğer BM güvenlik konseyi eğer bir birlik içinde karar alırsa başka bir alternatife gerek kalmayacak. Geçmişte böyle bir karar alınmış olsaydı. Daha önceki katliamlar esnasında emin olun evvelsi gün o manzarada ölmüş çocuklar, kadınlar insanlar yaşıyor olacaktı. Bunun sorumluluğu bu kararı alamayanlar üzerinde artık BM Güvenlik konseyi bu kararı alabilmesi lazım. Bütün bunlar olmazsa bu ilk opsiyon değil, insanlık vicdanı adına bu vicdanı dillendiren ülkeler bir araya gelerek bu insanlık suçu konusunda ortak bir tavırla gerekli müeyyideyi uygulama konusunda bir insiyatif geliştirmesi kaçınılmaz hale gelir.

MISIRDA YAŞANANLAR: "MURSİ BAŞTA OLMAK ÜZERE SİYASİ TUTUKLULAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALI"

Ayrıca Davutoğlu, görüşmede Suriye dışında Mısır'da yaşanan gelişmeleri de ele aldıklarını ifade etti. Katar'ın Mısır konusunda geliştirdiği her girişime destek verdiklerinin altını çizen Davutoğlu, Türkiye ve Katar olarak darbe öncesinde de darbe sonrasında da tansiyon düşürücü, güven artırıcı çözüme siyasal bir çözüm bulucu ortak teklifleri olduğunu ifade etti. Davutoğlu, uluslararası toplumun darbe karşısında net bir tutum alma basiretini gösteremediğini belirtti. Suriye'de yaşananlar göz önüne alınarak Mısır'da süratle demokrasinin restore edilmesi, Mısır halkının iradesinin tecelli edeceği şartların sağlanması yönünde adımlar atılmasının zaruret olduğunu söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu: Suriye'deki gelişmeler göstermiştir ki eski otokratik rejimlerin bu ülkelerde devam etmesine izin vermek ya da bu otokrasinin devam edeceğini düşünmek mümkün değil. Bu yolla herhangi bir şekilde bölgesel barışın sağlanması da mümkün değil. Onun için Mısır'da yetkili bütün taraflara buradan sesleniyorum; Başta sayın Mursi olmak üzere siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalı. Ve onlarında içinde olduğu yeni siyasi yol haritasıyla bir an önce meşruiyetin ihdası hem Mısır için hem bölge için hem de İslam dünyası için elzemdir.

AL-ATTİYAH: "MISIR'DAKİ DEĞİŞİM BİR GÜÇLE YAPILDI"

Öte yandan Katar Dışişleri Bakanı Khalid bin Mohammed al-Attiyah ise konuşmasında Suriye ve Mısır konusunda Katar ve Türkiye'nin görüşünün aynı çizgide olduğunu ve mutabık olduklarını belirtti. Türkiye'nin 'Arap Baharı'nı desteklemesi nedeniyle takdir ettiklerini belirten Al-Attiyah, "Suriye rejimi sadece kırmızı çizgileri geçmemiştir, bütün çizgileri geçmiştir. Çocukları, kadınları kimyasal silah kullanarak öldürüyorlar. Uluslararası haram kılanan silahlarla bunu yaptılar. Ben bütün sorumluluğu BM Güvenlik Konseyi'ne yüklüyorum. Oradaki barışı onların sağlaması gerekiyorlardı. Bu konuda başarısız bir neticeye ulaştılar. Bu olay güvenlik konseyini geçmiş durumda. Artık bu meseleye yeni bir metot aramak lazım. BM'ye gitmemiz lazım, çok sayıda ülkeyi Suriye halkının acısını hissettirmemiz lazım. Suriye halkına karşı sorumluluklarını hissetmeleri lazım. Mısır konusuna gelince, biz halka bakarak kendi rollerimizi ve siyasi tutumuzu ortaya koyuyoruz. Mısırda güç kimin elindeyse ona tavsiyelerde bulunduk. Mısırdaki değişim bir güçle yapıldı. Halk ve sandık yoluyla yapılmadı. Kahire'deki meydanlarda insanlara şiddet uygulandığını hepimiz gördük. Siyasi yollarla çözülebilirdi. Türkiye'deki kardeşlerimle istişare ettik. Kahireye gittiğimde istediğimiz taraflarla görüşemedik. Siyasi çözüm yakındı ama maalesef olmadı. Her tarafla görüşmemiz gerekir ve biz diyaloğa hazırız. Mursinin derhal hapisten çıkması lazım. Mısırla ilgilendiğimiz için tenkit ediyorlar. Mısır Arapların, Araplığın kalbidir. O nedenle Mısır'daki çatlaktan hepimize zarar gelir" diye konuştu.

TÜRKiYE İLE KATAR ARASINDA HERHANGİ BİR GÖRÜŞ AYRILIĞI YOKTUR

Bir gazetecinin "Katar ile Mısır'da yaşanan olaylarla ilgili olarak bir görüş ayrılığınız oldu mu?" şeklindeki soruya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu "Türkiye ile Katar arasında böyle bir görüş ayrılığı söz konusu olmamıştır. Şunu söylemekten büyük bir mutluluk duyuyorum; karşılıklı güvenin nereye ne ölçüye ulaştığını göstermek için. Sayın Attiyah yaptığı her telefon görüşmesi öncesi ve sonrası, her girişimin öncesi ve sonrası bizi arayıp istişare etmiştir. Bende yaptığım her telefon görüşmesi öncesi ve sonrasında her girişim öncesinde ve sonrasında kendisini bilgilendirdim. Kendisi Kahire'ye gittiğinde de bizimde paylaştığımız görüşleri orada paylaşmak üzere gitti. O görüşlere imkan tanınmadığı Mursi ile görüşme imkanı tanınmadığı için Kahire ziyaretinden döndü. Yine dikkat çekici olan bir işaret olarak vurgulamak istiyorum. Bende bir Avrupa turu yaptım 3-4 gün içinde sayın Attiyah da bir Avrupa turu yaptı İstanbul'da buluştuk ve intibalarımızı paylaştık. Sayın Başbakanımızda sayın emir Şeyh Tamim ile daha iki gün önce bunları paylaştı. Dolayısıyla Türkiye ile Katar arasında herhangi bir görüş ayrılığı ve sekranizasyon, problem yoktur" şeklinde yanıt verdi.

"BÖYLE BİR YÖNTEMIİ KULLANMIŞ OLMASI HEPİMİZİN BEKLENTİLERİNİN ÖTESİNDE BiR ŞEY"

Öte yandan Davutoğlu, "Pentagon'un Suriye'ye karşı askeri seçenekleri değerlendiği ve Akdeniz'de varlığını arttırdığına yönelik açıklamalar var. Böyle bir seçenekte Türkiye nasıl bir rol oynayacak?" şeklindeki soruya ise "Olayın hemen ertesinde sayın Kerry ile bir telefon görüşmemiz oldu. Karşılıklı olarak olayı değerlendirdik, elimizdeki verilerle hangi zemine oturduğu konusunda istişarede bulunduk. Birçok kere ülkemize geldi telefon görüşmeleri yaptık. Zaten eskiden beri böyle bir koordinasyon sürüyordu. Bu olay Türkiye içinde Amerika içinde diğer ülkeler içinde bir şok niteliği taşımıştır. Bir rejimin kendi halkına karşı böyle bir yöntemi kullanmış olması hepimizin beklentilerinin ötesinde bir şeydir. Kimyasal silah tehlikesi vardı ama böylesi sonuçlar doğuracak şekilde kullanımı, dolayısıyla hepimizin öncelikli gayreti bunun biran önce en iyi şekilde incelenmesidir. Daha sonra BM güvenlik konseyinden bir bütünlük içinde birlik içinde bir karar çıkması. Bölgesel istikrar bakımından kaygı duyan bir ülke olarak Amerika dahil bütün taraflarla yoğun istişarelerimiz devam edecek. Katar gibi ülkelerle yaptığımız görüşmeler gibi. Önümüzdeki dönemde Suriye'nin dostları grubunun çekirdek grubu ile ortak çalışmalar yapabiliriz. Gönül isterki BM güvenlik konseyi tek bir bütün olarak hareket edebilsin. Ama bunun olmaması durumunda hepimizin üzerinde bu insanlık suçuna karşı neleri yapabileceğimizle ilgili imkanlarımızı değerlendirmemiz bir zorunluluk haline gelir. Bosna'da da bu olmuştu, Kosova'da da. Orada da kola herkes isteyerek böyle bir sürecin içine girmedi ama insanlık suçu işlenmeye başlandığında birilerinin dur demesi gerektiğini de eğer uluslararası toplum buna demezse daha sonra büyük felaketler yaşanır. Maalesef Suriye'de bunu gördük" diye yanıt verdi.

Kaynak: İHA

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.