Davutoğlu: 'Koalisyon müzakerelerine başlarken şunları demeyi arzu ederdim...'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Koalisyon müzakerelerine başlarken şunları demeyi arzu ederdim. Gelin hep beraber yüksek temsille yeni bir Anayasa, Türkiye'nin ufkunu açacak ortak bir perspektif çizelim. Malesef diğer partiler böyle bir ortak kader bilinciyle davranmak yerine AK Parti'yi dışlayan bir blok kurmaya kalktılar' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kanal 7 ekranlarında yayınlanan bir programa katıldı. Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde yapılan canlı yayında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, "Suriye ile ilgili olarak güvenli bölge konusunda bir karar verildi mi" sorusunu, "Şimdi Dışişleri Bakanıyken de beni en çok ilgilendiren, yoran demiyeyim ama efor sarfetmemiz gereken alan, dış politikanın kamuoyu iletişimi alanı olmuştu. Bazen kamuoyu bir uçtan bir uca çok rahat savrulabiliyor. 'Niye Suriye'deki şu gelişmelere kayıtsız kalıyoruz' diye bir kamuoyu oluşuyor, bir bakıyorsunuz ondan çok kısa bir sonra onu oluşturan çevreler bu sefer, 'Niye Suriye'ye müdahil oluyoruz' diye bir başka kamuoyu oluşuyor. Halbuki karar makamında olanların bu savrulmayı yaşamaması gerekir. Böyle bir savrulma yaşanmadan yapılması gereken ne ise kamuoyu psikolojisinin ötesinde rasyonel bir şekilde yapması gerekir. Bizim yaptığımız şu; 4 yıldır etrafımızda ateş çemberi var. Bütün vatandaşlarımızın bunu görmesi ve takdir etmesini rica ediyorum. Daha öncesinde de, 2003'te biz iktidara geldiğimizde, Irak Savaşı'nın eşiğindeydik. Hiç bir zaman Türkiye rahat bir coğrafyada olmadı. 'Irak Savaşı'na girecek miyiz, girmeyecek miyiz' tartışmasıyla biz iktidara geldik. Hiç etraftaki savaş atmosferini Türkiye'ye yansıttık mı? Hiç etraftaki savaşın Türk ekonomisini etkilemesine izin verdik mi? Hiç etrafta deletler çöküyor, güvenlik önlemlerini arttıralım, daha vidaları sıkıştıran bir yapıya mı gidelim dedik, yoksa özgürlükleri genişlettik mi? Hiç bir zaman paniğe kapılmadık. Türkiye'yi savaş ve benzeri risklerin içine sokmadık ama kayıtsız da kalmadık. 7 Haziran gibi kritik bir seçimden çıkmışız, ekonomi hala gayet istikrarlı bir seyir takip ediyor, toplumsal huzur devam ediyor. Bir taraftan da Suriye'de Irak'ta deprem yaşanıyor. Yunanistan'da ekonomik deprem yaşanıyor. Bu ülkeyi maceraya sokmayız ama bilinsin ki Türkiye'nin sınır boylarında belli yapıların oluşmasına da izin vermeyiz. Hiç bir şekilde terör örgütlerine müsamaha göstermedik. Hiç bir zaman da Türkiye ne Kürt fobisiyle, ne Arap fobisiyle, ne Sünni, ne Şii fobisiyle hareket etmedik. Kendi sınırlarımızı korumak adına güvenlik tedbirleri aldığımız doğrudur. Sınır ötesinde herhangi bir durum olursa Türkiye'nin güvenliğini tehdit altına alacak, bunun içinde gerekli tedbirleri alma talimatı verildi" diye cevap verdi.
"TÜRKİYE'DE, SÜNNİ-ALEVİ, TÜRK-KÜRT HEPİMİZ AYNI GEMİDE AYNI KADERİ PAYLAŞIYORUZ"
Madımak'ta yaşanan olayların 22'nci yıldönümü olması dolayısıyla hayatını kaybedenlere taziyelerini ileten Davutoğlu, " Türkiye'nin yakın siyasi tarihi için çok acı hatıralardı. Buradan çıkarılacak bir ders var. 1993 yılında ben yurt dışındaydım. Daha soğuk kanlı bir şekilde oradan takip ediyorum ve ciddi bir kaygı hissediyordum Arka arkaya olayların oluş seyrine şimdi baktığımızda 24 Ocak 1993 Uğur Mumcu öldürüldü, 5 Şubat 1993 Adnan Kahveci öldürüldü, 17 Şubat 1993 Eşref Bitlis öldürüldü, 23 Mart PKK ilk defa yürütülen müzakerelerle ateşkes ilan etti, 17 Nisan Turgut Özal vefat etti, 25 Mayıs'ta 33 askerimiz Bingöl'de şehit edildi; tam bu terörün sonuna yaklaşılıyor dendiği anda bu gelişmelerde önemli rol oynayan bütün siyasi kişilikler vefat etti. Bununla beraber yürütülen müzakereler durdu ve Türk-Kürt çatışması alevlendirilmek istendi. 2 Temmuz'da Madımak olayıyla bu sefer Sünni-Alevi çatışması çıkarılmak istendi. 5 Temmuz'da da Başbağlar'la bu daha da tahrik edildi. Şimdi bunlara baktığımızda, ne zaman Türkiye bir iç barışa doğru bir çalışma yürütmüşse, mutlaka bir takım zıtlıklar üzerinden kaos çıkarıldı. 2013 yılında benzer bir tabloyla, tam çözüm süreci ile ilgili çok ciddi adımlar atılırken bu sefer Gezi Olayları çıktı. Arkasından yaşananlar ile bir anlamda, 'Paralel yapı' ve Gezi Olaylarıyla, o günden bu güne 2 yıldır Türkiye tirbülansta tutulmak isteniyor. Buradan almamız gereken ders şu; Türkiye Sünni-Alevi, Türk-Kürt hepimiz aynı gemide aynı kaderi paylaşıyoruz" şeklinde konuştu.
"KİM KARŞILIK SİYASETİ YAPIYORSA ONA KARŞI ÇIKALIM"
Başbakan Davutoğlu son olarak, "Koalisyon müzakerelerine başlarken şunları demeyi arzu ederdim; olabilirse bu atmosfer beni memnun eder. Gelin hep beraber yüksek temsille yeni bir Anayasa, Türkiye'nin ufkunu açacak ortak bir perspektif çizelim. Bunu tartışmak isterdik. Malesef diğer partiler böyle bir ortak kader bilinciyle davranmak yerine AK Parti'yi dışlayan bir blok kurmaya kalktılar. Koalisyon müzakerelerine şimdiden çağrıda bulunuyorum; yüzde 95 temsil mükemmel bir temsilse hep beraber, eteğimizdeki taşları, zihnimizdeki kalıpları, inşa edilmeye çalışılan blokları kıralım oturup hep beraber, 'bu ülkenin geleceğiyle ilgili nasıl daha iyi bir Anayasa yazarız, nasıl etkin bir yönetim kurarız; nasıl insan haklarını, özgürlüklerini derinleştiririz, herkesin onur duyacağı siyasi ortamı, ekonomik ortamı sağlarız' bunu konuşalım. Onun için Madımak olayının yıl dönümünde, bütün o provakasyonların arkasındaki faktörleri değerlendirmenin vaktidir. Bu tabloyu doğru okuyalım kim karşılık siyaseti yapıyorsa ona karşı çıkalım. Onun için HDP'ye bu çağrıda bulunuyorum. Madem bir başarı sağladınız geldiniz, çıkın gür bir sesle 'artık bu topraklarda silah istemiyoruz' deyin. 'Karşıyız' deyin" değerlendirmesinde bulundu.
UĞUR KAN YÜKSEK
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.