Davutoğlu: 'Eline silah alanlar muhatabımız değildir'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bu yeni süreçte muhataplarımız milletimiz ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileridir. Başka da muhatabımız olmayacak. Elinde silah tutan, ne zaman ne yapacağı belli olmayan kimseyi muhatap almayacağız. Önce bırakacaklar, bütün o silahları bırakacaklar, Türkiye’ye silah sokmayı durduracaklar ve terörle aralarına mesafe koyacaklar. Bizim için tek muhatap bundan sonra sivil toplum meclisleridir" dedi.
Davutoğlu: 'Eline silah alanlar muhatabımız değildir' - Tıkla İzle
Başbakan Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile birlikte geldiği Bingöl’de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve kanaat önderleriyle de bir araya geldi. Burada konuşan Davutoğlu, birlik, beraberlik ve kardeşlik mesajı vererek, terörle mücadelenin kararlı bir şekilde süreceğini vurguladı. Tarihin kırılma noktalarının olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Bugün de bir kırılma noktasındayız. 2016 iki olayın yüzüncü yılıdır. Kut'ül Ammare zaferi Irak’ta Bağdat yakınlarında işgalcilere karşı Arap’ın, Kürt’ün, Türk’ün, Müslüman’ın, Yezidi’nin ortak olarak direndiği zaferdir. Aynen Alparslan’ın Selahattin’in ordusunda bu halkların bir araya gelerek, Moğollara, Haçlılara karşı direndikleri gibi. 100 yıl geçti. Tam bu zaferi kazandığımız günlerde başka plan yapıldı. Ctesiphon planı. Asırlarca birlikte yaşamış halkları birbirinden koparmak ve Osmanlı devletini tavsiye etmek için yapıldı. Doğru Osmanlıyı tavsiye ettiler. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti çevrede ne zaman sıkıntı yaşansa sıkıntı yaşayan herkesin başvurduğu merci oldu. 12 Eylül ve 28 Şubat’ı gördük. Ak Parti ile devlet ile millet bütünleştiğinde bütün çevre coğrafyalarının mazlumlarının Türkiye’ye dönüp, bizden yardım istediğini de gördünüz.
Bizim torunlarımızın onurla yaşamasını istiyorsak, hep beraber bu toprakları koruyacağız. Bu sadece devletin üstlendiği bir görev değil, milletin de gereğini yapmasını gereken bir dönem” dedi.
“TÜRKİYE ESKİ GÜNLERİNE GERİ DÖNMEYECEK”
Artık devlet ve milletin bir ve bütün olduğunu anlatan Davutoğlu, “Eğer şu ya da bu özellikleri şu ya da bu kimliği dolayısıyla herhangi bir vatandaşımıza herhangi bir devlet bürokratı yan gözle bakarsa biz karşısında dururuz. Türkiye Dersim yıllarının tek partili zulmünü yaşamıyor. Türkiye başbakanların asıldığı bir Türkiye de değil. Türkiye 12 Eylül dönemini de yaşamıyor. Başörtülülerin baskı altında olduğu 28 Şubat döneminde de değil. Yeni Türkiye birleştirici ruhun adıdır. Dün mecliste gördünüz, bütün o partiler bir diğerine hiçbir şey söylemedi. Hepsi en ağır hakaretleri bize yönettiler. Çünkü onlar eski Türkiye’nin geri dönmesini istiyorlar. Eski Türkiye gelirse PKK’nın ekmeğine yağ sürülecek ve istismar edilecek dosyalar açılacak. Eski Türkiye’ye girersek, ki bölücü terör örgütü onun parçasıdır, demokrasi askıya alınacak. Ancak biliniz ki o defter kapanmıştır. Türkiye bir daha 90’lı yıllara da, 80’lı yıllara da, Dersim dönemine de dönmeyecektir. Yaptıklarımız bunun en önemli talimatıdır. Olağanüstü hali, Kürtçe Zazaca ve diğer dillerdeki yasakları kaldıran biziz. TRT Kürdi’yi kuran biziz. Dilleri kıymetli kılan, o dilde kullanılan kelimeler değildir, o kelimelerin ruhudur. Hangi dilde olursa olsun nefret ve şiddet dili kullanıyorsanız o dil çirkindir. Ben bugün hitap ederken Zazaca ve Kürtçe hitap ettim. Kimse artık Türkiye’de bundan rahatsız olmuyor. Eskiden olsa kıyamet kopardı. Çünkü biz kelimelerin arkasındaki anlama bakarız. Dilin arkasındaki gönle bakarız” diye konuştu.
“ONLAR SADECE PİYON”
Terör piyonlarının dosyaları yeniden açtığına dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Ne istiyorlar. Çözüm süreci bağlamında 2,5 yılda atılması gereken her adımı attık. Onlar ise biz bu adımları atarken bu ülkenin dağlarına ilçelerine yığınak yapmakla meşguldü. 90’yı yıllar boyunca hep yol aramalarından şikayet edildi. ‘Çok var’ dediler bunu kaldırdık. Seyahat özgürlüğünü en iyi şekilde yapalım dedik. Bundan herkes memnun oldu. Ama birileri, milletvekilleri bile arabalarının arkasına Bixi alıp, taşıdılar. Özgürlük deyince istismar edenler, Kürt vatandaşları tahrik edenler bu ülkenin insanlarının kardeş kavgası ile birbirine girmesini istiyorlar. Bunlar şeref meydanında durdurduğunuz Rus işgalcilerin Ermeni çeteleri gibi bugün de Moskova’ya gidip işbirliği yapıyorlar. Dillerinde Türkiyelileşme iddiası ama zihinlerinde Türkiye’deki insanları birbirine kırdırma düşüncesi. Herkes birbirine sorsun, siz özellikle STK’lar olarak ayağı kalkıp, sorun. ‘2013 Mart’ında silahları bırakacağız, silahlı gruplar Türkiye’yi terk edecek’ sözü niye yapılmadı. Daha çok silahı Türkiye’ye sokarak, ne elde etmek istediler. Çünkü irade onların iradesi değil, onlar sadece piyon. Birilerinin talimatını alan piyonlar şimdi, Cizre, Sur ve Silopi’de olanları istismar ediyorlar. İlim merkezi Cizre’yi kana bulayan kim. Halka hizmet için giden sağlık mensuplarını, ambulansları yakanlar tarayanlar devlet hastanesine roket atanlar kim. Bekliyorlar ki onlar bunları yapacak, devlet yani sizin devletiniz, yani sizin oy vererek ‘Beni koruyun’ diye görevlendirdiğiniz bizler onları seyredeceğiz. Biz seyretmeyiz. Biz seyretsek siz razı olmazsınız. Burada gerçek zulmü çekenler Kürt vatandaşlarımızdır.”
“BÖLGE HALKININ YANINDAYIZ”
33 erin barışa çok yaklaşılan bir dönemde şehit edildiğine işaret eden Başbakan Davutoğlu, şu ifadelerde bulundu:
“Bir el bizim istikrarımız sağlamlaştığı zaman müdahale ediyor. Çünkü biliyorlar ki Türkiye bütün masumların umutlarını bağladığı son kaledir. O kalenin düşmesine izin vermeyeceğiz. Eğer böyle bir sığınak olmasaydı 2,5 milyon kardeşimiz nereye gidecekti. Halep’in halini görüyorsunuz. Bu hale getirmek istediler şehirlerimizi. Şimdi sizlere STK’lara düşen görev, ayağı kalkmanız, ‘Bu topraklar, bu şehir, bu ilçeler, bu dağlar, bu ırmaklar bizim diyerek, hiç kimseye hiçbir terör odağına bu güzel beldeleri ve mekanları terk etmemenizdir. Biz bölge halkının yanındayız ve biz bölge halkından farklı değiliz.”
“TERÖRE BOYUN EĞMEYECEĞİZ”
Her şeyin konuşulabileceğini ancak terör ve şiddete boyun eğmeyeceklerini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Ortadoğu’yu parçalama, küçük parçalara ayıran o plan var ya, kardeşi kardeşten ayırdı. Takip ettiğimiz dış politika ile 13 yıl içinde bunların birleşmesi için her şeyi yaptık. Suriye rejimi halkına zulmetmezken vizeleri kaldırarak, bu şehirleri birleştirmeye gayret ettik. Suriye rejiminin zulmünün kalkması için telkinde bulunduk. Ve zulmetmeye başladığında biz ayağı kalktık. Ama birileri diyor ki bırakın Suriye rejimi Arapları, Kürtleri, Türkmenleri katletsin. Şimdi bizim görevimiz hep beraber bu coğrafyayı tekrar bütünleştirme çabası içine girmektir. Biz bunu yaparken onlarsa Suriye ve Irak gibi o zaman bölünen toprakları daha da küçük topraklara bölmek. Ve Türkiye’yi de bölerek, bir daha dünya 5’ten büyüktür diyenlere sesini etmeyecek, dünyada zülüm olduğunda sesini yükseltmeyecek zayıf bir Türkiye oluşturmak. Siz buna izin verir misiniz? Türkiye’nin zayıflaması, her bir vatandaşın zayıflaması, gönül coğrafyamızdaki her sesin kısılması demek. Türkiye’nin bütün halkları ayakta olması lazım. Onun için Bingöl’ün, Güneydoğu’nun sesine ihtiyacımız var. Zinhar kardeşle kardeş arasına fitne sokulmasına izin vermeyeceğiz. Bütün demokratik kazanımları, hakkımızı, hukukumuzu koruyacağız.”
“BAHARI OMUZ OMUZA KARŞILAYACAĞIZ”
Suruç saldırısı ve PKK’nın iki polisi şehit etmesi ile birlikte başlayan demokrasi ve huzur operasyonunun devam ettiğini dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi bu operasyon ikinci bir aşamaya geçti. Gerek saldırıları planlayan Kandildeki odakları, kırsal kesimdeki yapılanmaları ve bazı ilçelerimizde yoğunlaşan şehir eşkıyalarını etkisiz kıldık. Şimdi yaraları sarmak üzere birlik huzur ve demokrasi eylem planımızı hazırladık. Bunu Mardin’de paylaştık. Her yerde paylaşıyoruz. Bunun esası yaraların sarılmasıdır. Ekonomik boyutu vardır. Esnaf ve vatandaşın terörden gördüğü zararın telafi edilmesi anlamında. Sosyal boyutu vardır. Yerinden göç etmek zorunda kalan vatandaşların kira yardımı ve diğer sosyal desteklerle bulundukları yerlerde hayatlarını idame ettirmeleri için. Bütün bu eylem planının en çok önem verdiğim ayaklarından birisi her ilden sivil toplum kuruluşlarından oluşan istişare meclislerini kurulmasıdır. Valileri Ankara’da topladım ve söyledim. Bu yeni süreçte muhataplarımız milletimiz ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileridir. Başka da muhatabımız olmayacak. Elinde silah tutan, ne zaman ne yapacağı belli olmayan kimseyi muhatap almayacağız. Önce bırakacaklar, bütün o silahları bırakacaklar, Türkiye’ye silah sokmayı durduracaklar ve terörle aralarına mesafe koyacaklar. Bizim için tek muhatap bundan sonra sivil toplum meclisleridir. Ne talebiniz varsa karşılanacak. Sizi rahatsız eden ne uygulama varsa anında kaldıracağız. Sizin bu ülkeye aidiyetinizi sarsan, zayıflatan ne varsa onunla mücadele edeceğiz. Ama sizden de Türkiye’yi, Bingöl’ü, Doğu ve Anadolu’yu kan çanağına döndürmek isteyenleri karşı omuz omuza durmanız. Bu bizim sokağımız bu bizim yaylamız mayın döşeyemezsiniz, çukur açamazsınız diye sesinizi yükseltmenizdir. Onlar baharı karatmaya hazırlansınlar ben buradan bütün Doğu ve Güneydoğu’ya sesleniyorum biz bütün bahar aydınlığına hazır olalım. Onların karşısında kesinlikle başınız ağır olmasın. Hiçbir şartta, herhangi bir toprak parçamızda bu terör şebekelerine izin vermeyeceğiz. Bahar Nevruz ateşinin yandığı güzel şenlikleri getirecek. Hep beraber baharı, Nevruz’u Hıdırellez’i omuz omuza karşılayalım.”
HALİL İBRAHİM VARLI - KAMİL CANKILIÇ - YILMAZ ATAR
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.