Darbelerin Ekonomi Politiği

Darbelerin Ekonomi Politiği
Hükümeti oluşturan yapılar teknik yönden bürokratlardan daha derin entelektüel bilgiye sahip olamayacakları için dolaylı yoldan ülkeyi bürokratların yönettiğini söyleyebiliriz.

Hükümet ekonomik ya da siyasi bir karar aldığında her durumda bürokrasinin onayını alma gereği duyacağından ülkenin geleceğiyle ilgili ciddi kararları bürokratik kesimin verdiği düşünülebilir. Burada önemli olan nokta bürokrasinin kime ve neye hizmet ettiğidir.

Darbe kültürü olan bir toplum yaşıyor olmak beraberinde ağır bedeller ödemeyi de zorunlu hale getirir.

Darbeler genel olarak siyasi, sosyolojik ve iktisadi hayatta ciddi sonuçlar doğurmaktadır.

Darbeler ülkelerde iç karışıklıkların, kutuplaşmanın, yolsuzluk olaylarının artması ve ekonomik sıkıntıların ortaya çıkması ile tetiklenir(KADIOĞLU).

Türkiye’de, çok partili demokratik siyasal yaşama geçildiği 1950’den bugüne kadar siyasete belli aralıklarla (yaklaşık 10 yıl) doğrudan ve dolaylı olarak birçok askeri müdahalenin yapıldığını, sistemin yeniden kurulduğunu, daha sonra da ordunun gönüllü olarak yönetimi sivillere devrettiğini görüyoruz(ÖZSAĞIR).

Askeri darbe dönemleri literatürde çoğu kez ‘ara dönem’ olarak adlandırılmaktadır. Buradaki ara dönem ekonomik anlamda ekonominin işleyişini düzenleyen kalkınma planları, orta vadeli ekonomik planlar, yıllık programlar, planlanan ekonomik reformlar, uluslararası reel ve finansal ekonomik ilişkileri düzenleyen yasal ve kurumsal yapının ya tümüyle askıya alınması ya da uygulama çerçeve ve yönteminin önemli ölçüde değiştirilmesi anlamına gelmektedir(ÖZTÜRKLER).

Geleneksel ekonomi, iktisadi analizlerde iktisadi hayatı dolaylı ama esaslı olarak etkileyen unsurları dışsal ya da sabit kabul eder. Oysa bu değişmez, sabit kabul edilen unsurlar ekonomiyi derinden etkileyen faktörlerdir. Sabit kabul edilen faktörlerin başında siyasal istikrar, adaletten yoksun yargı kararları, askeri darbe ve müdahaleler, oligarşik bürokratik yapı ve terör olayları gelmektedir. İlk bakışta ekonomi dışı gibi gözüken bu unsurların ülke ekonomileri üzerinde çok ciddi etkileri olduğu gözlenmektedir(ÖZSAĞIR).

Türkiye’deki darbe tarihine bakacak olursak bürokratik yapı ve ekonomik elitlerin ne kadar etkili olduğunu görebiliriz.

 

Ülkede yaşanan yapısal dönüşüm ve reformlar ile ilgili kuşku duyan, daha önemlisi bu dönüşüm ve reformların çıkarlarına aykırı olduğunu düşünen (elit/yeni elit) gruplar, bu süreçte darbelerin//darbecilerin en önemli destekçileri haline gelirler. Bu gruplar, politik ve ekonomik karar süreçlerinde etkin olduklarından, toplumda algı yanılgısı yaratacak asimetrik bilgi üretirler. Asimetrik bilgi, iktisatçıların ahlaki çöküntü adını verdikleri ve piyasa ekonomilerinin temel kurumlarından olan sözleşme sisteminin zayıflamasına neden olur. Böylece ulusal ve uluslararası yatırımcılar, üreticiler, tüketiciler gibi karar birimleri ekonomik faaliyetlerini ötelemeye başlarlar(ÖZTÜRKLER). Yani bir ülkede darbe ortamı yaratılmak isteniyorsa ekonomik ve bürokratik elitlerin en azından bir kısmının desteğini almak önemlidir. Türkiye’de yıllardır yapılan darbelerin arkasında hangi ülke var tartışmalarının cevabını bulmak için darbelerden en karlı çıkan ekonomik ve bürokratik kesimlerin araştırılması gerekir.

Temel prensip olarak bürokrasi hükümete bağlı olarak çalışan bir kurumdur. Ancak ekonominin performansını yakından etkilemektedir. Zira birçok kararda olduğu gibi, iktisadi kararların hem alınmasında hem de uygulanmasında hükümeti yönlendiren bir kurumdur. Bu konuda ne kadar güce sahip olacağı ve bu gücü nasıl kullanacağı hükümetin tavrına bağlıdır. Hükümetin tavrının yanı sıra, alınacak iktisadi kararın niteliği de bu süreçte, bürokrasinin rolünü belirlemektedir. Karar alınacak konu ne kadar karmaşık, ne kadar uzmanlık gerektirir nitelikteyse, bürokrasinin ağırlığı da o kadar fazla olacaktır. Bürokrasi bu süreçlerde zaman zaman bağımsız bir siyasal güç haline gelebilmektedir. Gerek parlamento gerek hükümet, özellikle karmaşık konularda, aslında çok önemli sonuçları olabilecek detayların düzenlenmesini genellikle bürokrasiye bırakmaktadır. Bu, birçok ülkede bürokrasinin anayasal ve demokratik denetimden kaçarak keyfi uygulamalarda bulunmasına neden olabilmektedir. Hükümetlerin gücünü ve nüfuzunu çok sayıda alana yaydığı durumlarda, bürokrasinin hükümetten bağımsız bir siyasal güç haline gelerek bu gücünü istediği gibi kullanma olanağı artmaktadır (COŞAR, ÖRS). Burada hükümet ve bürokrasi arasında asimetrik ilişki kendini göstermektedir. Hükümeti oluşturan yapılar teknik yönden bürokratlardan daha derin entelektüel bilgiye sahip olamayacakları için dolaylı yoldan ülkeyi bürokratların yönettiğini söyleyebiliriz. Hükümet ekonomik ya da siyasi bir karar aldığında her durumda bürokrasinin onayını alma gereği duyacağından ülkenin geleceğiyle ilgili ciddi kararları bürokratik kesimin verdiği düşünülebilir. Burada önemli olan nokta bürokrasinin kime ve neye hizmet ettiğidir.

Darbe dönemi uygulamalarının siyasi olduğu kadar gelir dağılımındaki yansımaları da oldukça önemlidir.

Darbelerin ekonomik etkileri ile ilgili literatürün temel bulgularından birisi, askeri vesayetin varlığının uzun dönemde bu ülkelerde kişi başına geliri azalttığı yönündedir. Askeri vesayetteki derinleşme ile kişi başına gelirdeki azalma arasında yüksek bir korelasyon gözlenmektedir(ÖZTÜRKLER).

28 Şubat darbesinin en önemli nedeni Anadolu sermayesinin bayilikten üretime geçmeye çalışması oldu. Anadolu sermayesinin üretime başlaması İstanbul'un statükocu sermayesini rahatsız etti. Anadolu kentlerinde üretime başlayan pek çok şirket "irticacı" suçlamasıyla iflas ettirildiÇünkü genişleme yatırımlarına teşvik verilmedi, aldıkları teşvikler iptal edildi. Ürünleri kara listeye alındı. 


28 Şubat darbesinin önemli bir nedeni de, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın bütçe açıklarını kapatmak ve KİT'lerin ödediği yüksek faiz yükünü azaltmak için KİT finansmanını kamu içinde bir finansman havuzu kurarak çözeceğini açıklamasıydı. Bu açıklamanın ardından özel banka sahiplerinden büyük tepki geldi. 
Kısacası, Erbakan Hükümeti'nin düşürülmesinin en önemli nedenlerinden biri bu finansman havuzunun kurulması oldu. Çünkü rakamlara bakıldığında, genel bütçe faiz giderleri 1997'de 1.9 katrilyon lirayken, Erbakan Hükümeti'nin düşürülmesinin ardından bu giderler 1998'de 5.6 katrilyon liraya, 1999'da 10.7 katrilyon liraya fırladı(YAŞAR). Erbakan’ın hamleleri uluslararası sermayenin monetarist politikaları açısından da sorun oluşturuyordu.

 

12 Eylül darbesinin Türkiye ekonomisine en olumsuz etkisi Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünün koşulsuz kabulü oldu. Dönemin devlet başkanı Kenan Evren darbenin hemen ardından, NATO Başkumandanı general Bernard Rogers ile Sivas ordu evinde gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıya sivil bürokrasiden diplomatlar alınmadı. Yine bir paşa olan Necdet Öztorun'un yazdığı tutanakla Yunanistan'ın NATO'ya girişi onaylandı. Darbecilerin bu keyfi tutumu, daha sonra Türkiye ekonomisini olumsuz etkiyen bir diplomatik hataya dönüştü. Çünkü NATO'ya kabulünün ardından Yunanistan, AB'ye tam üye olunca, Ankara Anlaşması'nın ek mali protokollerinden dördüncüsü olan 600 milyon ecu (şimdi euro) tutarındaki yardımı, 225 ve 375 milyon euro tutarındaki Avrupa Yatırım Bankası kredilerini Türkiye'yi veto ederek ödetmedi(YAŞAR). Tüm bunlar darbelerde ulusal elitler kadar uluslararası elitlerin de ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.

Darbelerin Dört tane önemli sac ayağı olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar küresel sermaye, yerli ekonomik, bürokratik ve askeri elitler. Bu yapılar toplumlar üzerinde bilgi gücü, ekonomik güç ve siyasi gücü manipüle etmeye devam ediyorlar.

 

GÜRKAN BİRİNCİ

 

KAYNAK

KADIOĞLU,Özcan, Darbelerin Ekonomiye Etkisi En Az 7 yıl, https://www.dunya.com/kose-yazisi/darbelerin-ekonomiye-etkisi-en-az-7-yil/28841

ÖZTÜRKLER, Harun, Darbeler ve Ekonomi, Orsam, Ortadaoğu Eylül-Ekim 2016 Cilt:8 Sayı:76

ÖZSAĞIR, Arif, Askeri Darbe ve Müdahalelerin Ekonomik Performans Üzerine Etkisi: Türkiye Örneği

YAŞAR, Süleyman, Darbelerin Ekonomiye Maliyeti Ne Oldu?, https://www.sabah.com.tr/yazarlar/yasar/2012/04/16/darbelerin-ekonomiye-maliyeti-ne-oldu

COŞAR, N, ÖRS, B, “Türkiye’de İktisat Politikalarında İstikrarsızlığa Neden Olan Siyasal Etmenler”, Toplum ve Ekonomi, 1996  Sayı: 9

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.