Ahmet Yürekli: Daha fazla özlemeyelim sevmeyi..
İnsanlarla, sorumluluklarını önceledikleri bir hayatı yaşamak, daha güzel olabilirdi.
Bencilliğin zirvesinde bile, kimseyi, kendiyle meşkul göremiyorum.
Bizi, kendimize kıymadan mutlu olabileceğimiz bir düzlüğe ne çıkarır?
Güzelliğin hakkını vermek, sevmeye hazır bir gönülle mümkün.
Sevmeye iştahlı..
Kıpır kıpır bir gönül..
İnsanı, sevebilen bir varlık olmaktan, zıvanadan çıkaran bir dil, yaklaşım, bizim aşkımız olabilir mi? İnsandan sevgiyi sökmenin ikinci adımı, vicdanını da sökmek olarak görünmüyor mu sizin kuleden?
Bu baskı yok mu üstünüzde?
Nefret mesaisi bizi kemiriyor.
Çürüğünü kabuğuna yansıtmamaya çalışan elmalar gibiyiz.
Hayatın kıymetini bilmeli..
Ve, onu yaratanın kıymetini bilerek başlamalı bu işe.
Dikkat ve ilgisini çekmek, insanı dağıtmak, algısını yöneterek insanı ele geçirmek, şartlandırmak, kukla etmek, siyonist bir tezgah. Bu boyunduruktan ancak; inanç değerlerimize, örf, adet ve geleneklerimize çok daha sıkı sarılarak kurtulabiliriz.
İnsanı kendinden uzaklaştıracak her fırsatı en üst limitte değerlendiren siyonist akıl, bu defa da seçimi bahane gösterip, son bir buçuk yıldır milletimizi ortadan çatlatmak için elinden geleni yaptı, yapıyor. Kendimizde değiliz, kaybımız büyük.
Siyaset, toplumu ince dilim doğrayan; insandan, kendiyle barışık olmadığı binlerce kötü huy çıkaran, kendine düşman bir varlığa dönüştüren zehirli bir virüs.
Bırakın kardeşim.
Kanalizasyonda temizlik yarışı olmaz.
Allah bizi, yüzde 60’ı Müslüman olan bir coğrafyada yaratmış.
Bu dengeyi de, insanlığın selameti için bozmuyor.
Bu işin, sağ sol ile bir ilgisi yok.
İlgisi Allah ile.
Siyasetçinin yarışı, Allah olmak değil.
Siyasetçiden de, Allah olamadığı için razı olmayan bir toplum, millet değil.
Her düşünce, kendi anlayışının mücadelesini verecek, vermeli ama, olgunluk ve had bilmeyle.
Ne doyumsuz, kanaatsiz, aç gözlü bir toplum olmaya, ne de kasanın anahtarını elinde tutmak için kudretini Allah ile yarıştırmaya çalışan politikacılar olmaya ihtiyaç ve hakkımız yok; muhtaçlığımız kendimize..
Türkiye’nin siyasi dönüşümü, 100 yıldan erken gerçekleşmez.
Bu denge, 100 yıl sonra, belki Allah dilerse, yarı yarıya olabilir. Bu da, insanlığın değişim hızı arttığı için böyle. İyi niyetli siyasi çabalar ise, insanımızı 100 yıl ilerisine hazırlamayı, bir asır sonrasının toplumunu inşa etmeyi içermeli. Değilse, bizi yaralar.
Zaman bol, yol uzun, mücadele anlamlı.
Şimdi sevgi kalesine dönme vakti.
Daha fazla özlemeyelim sevmeyi...
Ahmet Yürekli
18.05.2023, İstanbul.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.