ÇÜTAM Sohbetleri Devam Ediyor.

ÇÜTAM Sohbetleri Devam Ediyor.
Doç. Dr. Baycanlar, Türkiye’de Kimya biliminin öncülerinden Remziye Hisar’ın 1902 yılında Üsküpte dünyaya geldiğini, şair ve aynı zamanda öğretim üyesi olduğunu ifade etti.

cu_konak-(1).jpg

ÇÜTAM Sohbetleri Devam Ediyor.

Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi’nin konuşmacıları “Türk Kimyasının Kraliçesi Remziye Hisar’ın Şiire Düşen Yaşamı” başlıklı konuşmasıyla ÇÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sema Çetin Baycanlar, “Hayatın Gerçekleri İle Mitolojinin Birlikte Yaşanması” sunumuyla emekli yönetmen ve metin yazarı Hadi Şenol, “Michelangelo ve Leonardo da Vinci’nin Başyapıtlarında Gizlenmiş Anatomik Oluşumlar” sunumuyla Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Anatomi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Behice Durgun oldu.

“Türk Kimyasının Kraliçesi Remziye Hisar’ın Şiire Düşen Yaşamı”

Doç. Dr. Baycanlar, Türkiye’de Kimya biliminin öncülerinden Remziye Hisar’ın 1902 yılında Üsküpte dünyaya geldiğini, şair ve aynı zamanda öğretim üyesi olduğunu ifade etti. Doç. Dr. Baycanlar, Darülfünun’un fen okuyan ilk kız talebelerinden olan Hisar’ın, Avrupa’da kadınların pek azının kariyer yapabildiği bir dönemde Sarbonne’da “Devlet Kimya Doktorası” yapmayı başarmış bir bilim aşığı olduğunu ifade ederek Hisar ve ailesinin Balkan savaşında İstanbul’a göçmek zorunda kalmasına, eğitim hayatına, Bakü’ye öğretmen olarak gitmesine ve bu yolda çektiği zorluklara, yıllar sonra ise yolunun Adana’ya da düşmesine dair Remziye Hisar’ın aile ve eğitim hayatını içeren birçok bilgiyi aktardı.

“Hayatın Gerçekleri İle Mitolojinin Birlikte Yaşanması”

Bir başka sunum ise “Hayatın Gerçekleri İle Mitolojinin Birlikte Yaşanması” başlığıyla emekli yönetmen ve metin yazarı Hadi Şenol tarafından yapıldı. “Suların, Ateşin ve Taşların İmparatorluğu” konulu belgeselde, Fırat ve Dicle nehrinin arasındaki yaşamlardan ve Cudi dağının bulunduğu topraklardan bahseden Şenol söz konusu toprakların yalnızca bir kara parçası olarak değerlendirilmemesi gerektiğine ve bu bölgenin mitolojiye dair birçok unsuru barındırdığını söyledi. Sümer-Hitit ve Selçuk uygarlıklarına ev sahipliği yapan bu bölgede, Paleolitik dönemde Nuh Tufanının başladığını hatırlatan Şenol Paleolitik dönemin izlerinin ise bölgede yer alan kaya resimlerinde var olduğu ifade etti.

“Michelangelo ve Leonardo da Vinci’nin Başyapıtlarında Gizlenmiş Anatomik Oluşumlar”

Bir başka konuşmacı ise ÇÜ Tıp Fakültesi, Temel Tıp Bilimleri Bölümü, Anatomi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Behice Durgun oldu. Prof. Dr. durgun“Michelangelo ve Leonardo da Vinci’nin Başyapıtlarında Gizlenmiş Anatomik Oluşumlar” sunumuyla ÇÜTAM katılımcılarıyla buluştu. Prof. Dr. Durgun, konuşmasına Michelangelo’ya ait çeşitli bilgiler vererek başladı. Heykeltıraş, mimar, şair, ressam ve üstat anatomist olarak nitelendirdiği Michelangelo’nun, 1475 yılında Arezzo yakınlarında Caprese’de doğduğunu blirten Prof. Dr. Durgun Michelangelo’nun zamanla insan vücudunun şekli, yapısı ve hareketleri konusunda ressam ve heykeltıraşlara yardımcı olacak bir kitap yazmak istediğinden, cerrah ve anatomist Messer Realdo Colombo ile böbrek ve mide rahatsızlığı üzerine derin sohbetler yapmaya başladığını söyledi. Michelangelo’nun anatomi bilgisini tüm eserlerinde mistik ve sembolik bir şekilde gizlediğini belirten Prof. Dr. Durgun sanatçının Bruges Madonna, Pieta, The Rebellious Slave, The Doni Tondo, The Seperation of Light and Darkness ve Creation of Adam vb. birçok eserinde yer alan böbrek, beyin, kalın bağırsak, göz vb. anatomik unsurları ele aldığını ifade etti. Konuşmasına Leonardo Da Vinci hakkında çeşitli bilgiler aktararak devam eden Prof. Dr. Durgun, sanatçıyı ressam, mimar, heykeltıraş, bilim adamı, müzisyen, mucit, kartograf, matematikçi, mühendis, jeolog, vizyoner, filozof ve tüm zamanların en büyük anatomisti olarak nitelendirdi. Vinci kasabası yakınlarında Anchiano’da dünyaya gelen Da Vinci’nin, iyi bir anatomi bilgisine sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Durgun, sanatçının anne karnındaki bebek çizimi için bir insan kadavrasına disseksiyon yapmayarak inekleri incelediğini ve oradan elde ettiği sonuçları insan anatomisine uyarladığını söyledi.

Toplantı sonunda katılımcılardan gelen soruları yanıtlayan konuşmacılara katkı ve katılımlarından dolayı Merkez Müdürü Prof. Dr. A. Deniz Abik tarafından plaket takdim edildi.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.