Cumhurbaşkanı Erdoğan: Cumartesi günü Fatih sondaj gemimize gideceğiz
TBMM
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda geçirdiği rahatsızlık nedeniyle Gaziantep'te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Kilis Belediye Başkanı Abdi Bulut'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Kilis halkına başsağlığı diledi.
Son grup toplantısının 11 Mart'ta, Türkiye'de ilk koronavirüs vakasının tespitinin ertesi günü yapıldığını hatırlatan Erdoğan, salgın döneminde milletvekilleriyle çeşitli vesilelerle, telekonferans vasıtasıyla veya kısıtlı yüz yüze programlarla bir araya geldiklerini ancak tüm milletvekillerinin katılımıyla grup toplantısı yapamadıklarını söyledi.
Meclis'in yeni yasama yılının açılışının ardından geçen hafta yapmaları gereken grup toplantısını da Kuveyt ve Katar ziyaretleri dolayısıyla gerçekleştiremediklerini anımsatan Erdoğan, "Yaklaşık 7 ay sonra bir kez daha grup toplantımız vesilesiyle sizlerle birlikte olmanın memnuniyeti içindeyim." ifadesini kullandı.
Meclis'in, 27. Yasama Dönemi'nin en verimli yılını, geçen sene yaşadığını dile getiren Erdoğan, kapandığı 29 Temmuz'a kadar yaptığı 233 birleşimdeki 995 oturumda, 27'si kanun ve 40'ı sözleşme olmak üzere toplam 67 düzenlemenin, Meclis'te görüşülerek kabul edildiğini bildirdi.
"Yeni dönemde bizi çok önemli bir gündem bekliyor"
Başkan Erdoğan, bütçeden yargı reformu paketlerine, askerlikten sosyal medyaya kadar pek çok hususu içeren bu tarihi düzenlemeler için yeri geldiğinde sabahlara kadar süren mesailer yapıldığını vurgulayarak, yeni dönemde de çok önemli bir gündemin beklediğini söyledi.
AK Parti Grup Yönetimi'nin, geçen dönemden devralınan işler ve bu dönem hazırlanacak yeni düzenlemelerle ilgili kapsamlı bir çalışma yaptığını anlatan Erdoğan, "Milletimizin beklentilerine cevap verecek kanunların hazırlıklarını titizlikle takip ediyoruz. Komisyonlardan Genel Kurul aşamasına kadar Meclisin tüm çalışma safhalarında her birinizden aktif katkı bekliyorum. Öncelikli işimizin yasama olduğunu unutmadan, vaktimizin ve enerjimizin kahir ekseriyetini burada kullanmalıyız." diye konuştu.
Milletvekillerinin, yasama görevi yanında, millet ile yürütme arasındaki en güçlü bağlardan biri olmayı sürdürdüğüne işaret eden Erdoğan, "Hükümet olarak bu çerçevede milletvekillerimizden gelen tüm talepleri dikkate alıyor, değerlendiriyor, mümkün olduğunca olumlu şekilde de neticelendiriyoruz. Tüm bakanlıklarımızı ve kurumlarımızı, milletimizin vekilleri aracılığıyla ilettiği taleplere hassasiyetle yaklaşılması konusunda sık sık ikaz ediyorum." dedi.
"Meclisimizin güçlü desteğine ihtiyacımız var"
TBMM'nin, kurucu vasfı ve zengin temsil yelpazesiyle, Türkiye'nin ortak vicdanını da temsil ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu çatı altında teröre bulaşmaması ve hukuka uygun davranması şartıyla, her siyasi görüşün yeri, anlamı, söz hakkı vardır. AK Parti, 'Bismillah' diyerek yola çıktığı günden beri bu zenginliğin korunması ve geliştirilmesi için çalışmıştır. Bundan sonra da aynı anlayışla hareket edeceğiz. Ülkemizin karşılaştığı zorluklar ve meydan okumalar karşısında, Meclisimizi tek ses, tek yürek olarak hep yanımızda bulduk. Bu yüce kurumdan aldığımız güçle, yolumuzu kesmeye yönelik saldırıları, hedeflerimize yönelik bir engel olarak görmek yerine, yeni yol ve yöntem arayışlarının fırsatı haline dönüştürdük. Hamdolsun bugüne kadar da birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi muhafaza ederek, engelleri birer birer aşmayı başardık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek dönemde atacakları adımlarda da Meclis'in güçlü desteğine ihtiyaçları olduğunun altını çizerek, "Yeni yasama yılının, geçen seneyi de geride bırakacak şekilde dolu dolu geçeceği şimdiden anlaşılıyor. Milletimizin beklentilerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek düzenlemeleri, titiz bir çalışmanın ardından birer birer hayata geçirmekte kararlıyız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Bahçeli'ye teşekkür
Cumhur İttifakı olarak ortaya koyacakları güçlü dayanışma ve gerektiğinde sağlayacakları çok daha geniş uzlaşmalarla, Meclis'in yeni yasama yılını en verimli şekilde değerlendireceklerini belirten Erdoğan, "Bu vesileyle bir kez daha bugüne kadar girdiğimiz her mücadelede desteğini yanında bulduğumuz Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız Milliyetçi Hareket Partisine ve özellikle de Genel Başkan Sayın Devlet Bahçeli'ye şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.
Cumhur İttifakı olarak Türkiye'yi, yeni reformlarla, yeni hizmetlerle, yeni ufuklarla buluşturmayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, yeni yasama yılındaki çalışmalarında tüm milletvekillerine başarılar diledi.
Meclis'in tatilde olduğu ağustos ve eylül aylarında, Cumhurbaşkanı ve hükümet olarak çalışmaları kesintisiz devam ettirdiklerine dikkati çeken Erdoğan, Ankara ve İstanbul'daki programların yanı sıra Kocaeli, Rize, Bitlis, Muş, Giresun, Gaziantep ve Konya'ya ziyaretleri olduğunu anlattı.
Erdoğan, pek çok yere telekonferans yöntemiyle bağlanarak, görüşmeleri, toplantıları ve açılışları gerçekleştirdiklerini anımsattı.
Kabine, Merkez Yürütme Kurulu, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, il başkanları gibi rutin toplantıları kesintisiz sürdürdüklerini aktaran Erdoğan, güvenlikten yatırımlara kadar ihtiyaç duyulan her hususta dar veya kapsamlı istişarelerde bulunduklarını söyledi.
Erdoğan, şehir hastanelerinden otoyollara, fabrikalardan barajlara kadar pek çok eseri ya bizzat yerine giderek ya da videokonferansla katılarak hizmete açtıklarını bildirdi.
Dünya liderleriyle yapılan çok sayıda telefon ve telekonferans görüşmesinde, bölgedeki ve küresel düzeydeki meseleleri değerlendirdiklerini belirten Erdoğan, özellikle Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Azerbaycan gibi kriz bölgeleriyle ilgili konularda, tüm taraflarla sık sık görüşerek, diplomasi kanallarını etkin şekilde kullandıklarını ifade etti.
Suriye'de yeni insani trajedilere izin vermeyeceklerini, sınırların güvenliği konusunda asla geri adım atmayacaklarını her görüşmede açıkça dile getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin haklarını, hukuklarını, çıkarlarını gözetmeyen hiçbir planın hayata geçme şansının olmadığını, ortaya koydukları sağlam duruşla herkese gösterdiklerini belirtti.
"Yeni müjdeler geliyor"
Bölgede sondaj yapan Yavuz gemisinin, bir süredir yürüttüğü çalışmayı bitirip bakım için limana yanaştığına işaret eden Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bakımını müteakip yeni sondajlar için Akdeniz'e açılacak bu gemimizin güvenliğini donanmamız sağlıyor. Aynı şekilde Oruç Reis sismik araştırma gemimiz de bakım çalışmalarının tamamlanmasıyla yeniden Akdeniz'deki görevine döndü. Barbaros Hayretin Paşa gemimiz ise Akdeniz'deki sismik araştırma çalışmalarına zaten devam ediyor. Avrupa Birliği ve NATO platformlarında yürütülen görüşmelerdeki sözlerini tutmayan Yunanistan'a ve Kıbrıs Rum kesimine hak ettikleri cevapları sahada vermeyi sürdüreceğiz.
Ülkemizin sondaj filosuna kattığımız son gemi olan Kanuni, bakım çalışmalarının bitmesinin ardından, Karadeniz'deki görevi için yola çıktı. Önce İstanbul'a, ardından Zonguldak'a uğrayarak belirlenen sondaj sahasına ulaşacak Kanuni gemimizin faaliyetlerinden de müjdeli haberler bekliyoruz. Fatih sondaj gemimizin keşfettiği 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin haberi milletimizi adeta sevince boğmuştu. Bu gemimizin halen süren sondaj çalışmalarından yeni müjdeler geliyor. İnşallah Cumartesi günü Fatih sondaj gemimize giderek, hem çalışmaları bizzat yerinde görecek, hem de yeni rezerv miktarını açıklayacağız."
"Bunu gidermek boynumuzun borcudur"
Erdoğan, ekonomideki tek güzel haberin, sondaj çalışmalarından gelmediğini, sanayi üretiminden ihracata kadar her alanda ardı ardına, salgın döneminin sıkıntılarının aşıldığına işaret eden veriler açıklandığını anımsattı.
Eylül ayı ihracatının 16 milyar doların üzerine çıkarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığına işaret eden Erdoğan, "Dün de sanayi üretimi artışında, dünyada Singapur’un ardından ikinci sırada yer aldığımız ağustos ayı rakamları ilan edildi. Otomobil üretiminden konut satışına, kurulan şirket sayısından kapasite kullanım oranlarına kadar her alanda ümit verici gelişmelerle karşı karşıyayız." diye konuştu.
Organize sanayi bölgelerindeki elektrik tüketiminin, salgın dönemi öncesinin dahi üzerine çıkmış olmasının da önemli bir gösterge olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bu gelişmeler beraberinde istihdamda toparlanmayı da getiriyor. Küresel ekonomi değerlendirmeleri, Türkiye'nin dünyadaki üretim ve tedarik pastasından aldığı payın yükseldiğini ve bunun daha da artacağını vurguluyor. Özellikle en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği içinde üretim ve tedarik konusunda hızlı bir yükselişe geçmiş bulunuyoruz. İnşallah Avrupa Birliği ile aramızdaki sıkıntıları en kısa sürede suhuletle neticelendirerek, bu olumlu grafiği daha da iyileştireceğiz." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunları söylerken, ülkemizde kimi salgın tedbirlerinden kaynaklanan, kimi daha farklı sebeplere dayanan sıkıntılar yaşandığını unutuyor değiliz. Milletimizin tamamının ve her bir ferdinin derdi bizim de derdimizdir. Ülkemizin ve şehirlerimizin her meselesi bizim de meselemizdir. Herhangi bir yerde, herhangi bir vatandaşımızın işiyle, eviyle, aşıyla, eğitimiyle, sağlığıyla, güvenliğiyle, bilhassa da geleceğiyle ilgili endişesi varsa, bunu gidermek boynumuzun borcudur. İnşallah salgının kontrol altına alınmasıyla, tedbirlerden kaynaklanan sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Sanayi ve ticaret alanında önümüzde açılan yeni pencereler hizmet sektörünü de hızla canlandıracaktır. Türkiye, dünyadaki siyasi ve ekonomik yeniden yapılanma sürecinden, Allah’ın izniyle, hak ettiği yeri alarak çıkacaktır. İşte o güne kadar bize durmak, dinlenmek yoktur."
"Sinsi oyunlarına asla gelmeyeceğiz"
Türkiye'nin girdiği ve başarıyla çıktığı her mücadelenin, ülke ve millet olarak geleceğe daha güvenle bakabilmeyi sağlandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin, yaptığı hiçbir fedakarlığın boşa gitmediğini zaten gördüğünü ve bildiğini söyledi.
Erdoğan, "Muhalefet yapmak adına, bulduğu her yarayı kaşıyan, her çatlağı büyüten, amacına bakmaksızın bizim karşımızdaki herkesin yanında yer alan zihniyetten böyle bir basiret beklemiyoruz. Ama en azından ülkenin ve milletin ortak çıkarları konusunda biraz feraset, biraz akıl, biraz vicdan, biraz ahlak beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Teröristlerin yanında, zalim rejimlerin arkasında, darbecilerin safında, hasımlarımızın dizi dibinde yer almanın adına siyaset yapmak diyemeyiz. Milletimiz bu tavra bir isim mutlaka vermiştir." dedi.
Muhalefet adına konuşanların, çoğu defa hezeyan noktasına varan açıklamalarına, gerektiğinde kabinedeki arkadaşlarının, gerektiğinde parti yöneticilerinin, gerektiğinde grup yönetiminin zaten cevap verdiğini, kendisinin ihtiyaç olduğunda devreye girdiğini dile getiren Erdoğan, "Meydanı, tek amaçları ülkenin istikrarını bozmak, birliğini ve beraberliğini çökertmek, ortaya çıkacak kaostan istifadeyle de kirli emellerini gerçekleştirmek olanlara elbette bırakmayacağız. Ama onların sinsi oyunlarına da asla gelmeyeceğiz." diye konuştu.
"Burada asıl dikkat çekeceğim husus şudur: Ülkemiz siyasetinin geleceğinde, karşımızdakilerin ne dediği ve ne yaptığından ziyade, bizim duruşumuzun belirleyici olduğudur." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hep söylediğim gibi, AK Parti'nin ve geldiğimiz nokta itibarıyla artık Cumhur İttifakı'nın kaderiyle ülkemizin kaderi bütünleşmiştir. Üstlendiğimiz tarihi sorumluluğun ehemmiyetine uygun şekilde hareket etmek, çalışmak, mücadele vermek zorundayız. Kongre sürecimizi de bu hakikate uygun şekilde yürütüyoruz.
İlçe kongrelerimizin çok büyük bir bölümü tamamlandı. İnşallah il kongrelerimize de başlıyoruz. Önümüzdeki günlerde yapılacak bazı il kongrelerimize şahsen biz de iştirak edeceğiz. Bu çerçevede hafta sonu Şırnak'ta olacağım. 24 Ekim'de Kayseri, 25 Ekim'de Malatya, 31 Ekim'de Van, 1 Kasım'da Samsun, 7 Kasım'da Kahramanmaraş, 8 Kasım'da Kocaeli il kongrelerimizde bizzat yer alarak milletimizle kucaklaşacağız."
"1 milyon fidan"
Erdoğan, iktidara gelişlerinin 18. yıl dönümünü geride bırakacakları 3 Kasım'da, bir milyon yeni üye kampanyalarını, 81 ilde 1 milyon fidan dikerek taçlandıracaklarını bildirdi. Ankara’da gerçekleştirecekleri bu program sırasında 7 ille de canlı bağlantı yapacaklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki yılın bahar aylarına kadar illerdeki çalışmalarımızı tamamlayarak, büyük kongremiz için hazır hale gelmiş olacağız. Kongrelerde yeni bir heyecanla, güçlenen teşkilat yapımızla, 2023 seçimlerine kadar milletimizle olan gönül bağımızı çok daha sıkılaştırmayı amaçlıyoruz. Sizlerden, bu kritik sürece, bireysel hesapların ötesine geçerek olumlu yönde katkı vermenizi, özellikle de dar kadrocu yaklaşımdan uzak durmanızı istiyorum. AK Parti’nin gücü milletimizden aldığı destekten gelir. Milletimizin desteğini de ancak biz kendi aramızda birlik ve beraberlik içinde hareket edersek yanımızda bulabiliriz. Yani akraba, aşiret, şu bu değil; geniş kapsamlı bir yaklaşımla, kucaklayıcı bir anlayışla inşallah teşkilatlarımızı oluşturmamız lazım. Bunun dışındaki her şey teferruattır. Sizlerden, önümüzdeki sürece bu anlayışla bakmanızı özellikle istirham ediyorum."
'Meslek kuruluşlarındaki sorunlar da artık tahammül edilmez seviyeye ulaşmıştır'
Erdoğan, Türkiye'nin mutlaka çözmesi gereken sorunlarından birinin de meslek kuruluşlarının artık sürdürülemez hale gelmiş, çarpık yapısı olduğunu belirtti.
Barolarla ilgili sıkıntının çözümü konusunda gerçekleştirilen kanun değişikliğiyle önemli bir adım attıklarını hatırlatan Erdoğan, "Terör örgütünden birisini getirip Türk Tabipleri Birliğinin başına koyuyorlar. Ne zamandan beri terörle iç içe olanlar Tabipler Birliği gibi önemli bir kuruluşun başına geçebiliyor? Bunun adı, demokratik bir yaklaşım değildir. Bunun adı, terör örgütlerinin sivil toplum kuruluşlarına adeta el koyması hadisesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, hükümetin en başarılı olduğu alanlardan birisinin sağlık olduğuna işaret ederek "Bütün fiziki altyapısıyla tarihinde görmediği yatırımları gerçekleştirmiş olan bu hükümete kalkıp da hala çirkin yaklaşımlar içinde bulunmak herhalde kabul edilebilir bir şey değildir." ifadelerini kullandı.
Şehir hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri ve bütün hastaneler ile çok farklı bir dönemin yaşandığını, farklı adımlar atıldığını anlatan Erdoğan, "Bunlar, buralarda yapmaları gereken görevlerini yerine getirmiyor ama saygısızlık, hakaretse bu hakareti yapıyorlar. Biz bunlara hastalarımızı nasıl teslim edeceğiz? Nasıl bunlardan şifa arayacağız? Teröristten bu beklenir mi? Onun için Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere diğer meslek kuruluşlarındaki sorunlar da artık tahammül edilemez seviyeye ulaşmıştır." şeklinde konuştu.
"Çoklu Baro Sistemi'ndeki çalışmayı Türk Tabipleri Birliğinde de yapmak durumundayız"
Anayasanın 135. maddesine göre, meslek kuruluşlarının, kamu kurumu niteliğine haiz tüzel kişilikler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, aynı anayasa maddesinde meslek kuruluşlarının, kuruluş amaçları dışında faaliyet göstermeyeceğinin yazıldığını belirtti. Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının organlarının görevine mahkeme kararıyla son verileceğinin de hükme bağlandığını aktaran Erdoğan şöyle devam etti:
"Türk Tabipleri Birliği, bunun gibi kimi meslek kuruluşları açıkça anayasaya aykırı faaliyet içindedir. Her şeyden önce bu meslek kuruluşlarının yönetimleri, söz konusu meslek mensuplarının tamamını temsil etmekten çok uzaktır. Çoklu Baro Sistemi'nde yapıldığı gibi aynı çalışmayı Türk Tabipleri Birliği ve diğer meslek odalarında da yapmak durumundayız. Cumhur İttifakı olarak da bu konuyla ilgili çalışmayı başarılı bir şekilde sürdüreceğimize inanıyorum. Uzun yıllardır küçük ama örgütlü klikler tarafından kontrol edilen bu meslek kuruluşları sadece temsilde değil uygulamada da kuruluş amaçlarından sapmışlardır. Bu kuruluşların bir kısmının yönetim organları, ideolojik sapkınlıkların veya dar grupların çıkarlarının kalesi haline dönüşmüştür. İnsanları acımasızca katletmekten ormanları yakmaya, çocukları kaçırmaktan kadınlara tecavüze kadar her melanete bulaşmış terör örgütünü savunmak, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz. Suriye'de kendi halkını katleden zalim bir rejimi ve onunla birlikte hareket eden bir terör örgütünü yüceltmek, bir meslek kuruluşun görevi olamaz. Kendi devletinin sınırlarını, güvenlik altına almaya yönelik harekatlarını itibarsızlaştırmaya çalışmak, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz. Vatan topraklarını kurtarma mücadelesi veren Azerbaycan devletini hedef almak, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz."
"Versenize işgal altındaki topraklarını"
Azerbaycan'ın topraklarını işgalden kurtarmanın mücadelesini verirken anamuhalafetten ciddi bir ses çıkmadığına işaret eden Erdoğan, "Görüşme talebinde bulunduklarında da Azerbaycan olumsuz cevap veriyor. Niye? Çünkü olması gereken zamanlarda onların yanında olmazsanız, onlara düşman olanlara karşı eğer siz Ermenilerin - ben Ermeni vatandaşlarımı kastetmiyorum, Ermeni yönetimlerini kastediyorum- Ermeni yönetimlerinin yanında yer alırsanız kusura bakmayın bu millet size 'Hoş geldin' demez." diye konuştu.
Türkiye'de 100 bin civarında Ermenistan kökenli Ermeni olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bizim ülkemizde her türlü imkanlardan istifade ediyorlar. Biz, onlara karşı olumsuz bir tavır hiçbir zaman takınmadık. Ama onlar, maalesef benim Azeri kardeşlerimin topraklarını işgal etmek suretiyle onları topraklarından Dağlık Karabağ'dan ötelediler. Onlar, o toprakları terk etmek durumunda kaldılar. Şimdi verilen mücadele nedir? Biz, işgal altındaki topraklarımızı istiyoruz. Başka bir talep yok, istenen bu." dedi.
Minsk üçlüsünün hala oyalama taktikleriyle bu işi geçiştirdiğini ifade eden Erdoğan, "Versenize işgal altındaki topraklarını. Gitsin kendi topraklarına. Kendi topraklarında ne yapacaklarsa yapsınlar. Ama işgal var burada. İşgal altındaki bu topraklardan eğer dünyada insan hakları, demokrasi varsa ve siz de 30 yıldır bu Minsk üçlüsünün içinde bu sorunu çözmekle görevliyseniz yapmanız gereken nedir? Oyalama değil, bir an önce müzakereleri bitirip, bu toprakları sahiplerine terk etmektir, vermektir. Bir müzakere 30 yıl sürer mi? 30 yıldır oyalama." yorumunu yaptı.
Acemlerin "Oturdular, konuştular, dağıldılar" sözüne atıfta bulunan Erdoğan, "30 yıldır bunu yaptılar. Otururlar, konuşurlar, dağılırlar. Verin ya bu kadar uzun sürecek bir iş değil bu. Verin, vermediler. İş nereye geldi? İşte bu hale geldi." diye konuştu.
Ermenilerle Azerbaycanlıların mücadele sürdürdüğünü belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizi arayanlar da bize ne diyor? Siz, Suriye'den mücahitleri oraya gönderdiniz. Bizim böyle bir derdimiz yok. Biz, Azeri kardeşlerimize her türlü desteği vermeye varız, yine vereceğiz. Minsk üçlüsünün içerisinde olanların verdiği desteği niye konuşmuyorsunuz? Rusya'dan bu kadar silahlar geliyor. Aynı şekilde Fransa'dan bu kadar silahlar geliyor. Bunları niye konuşmuyorsunuz? Bunca besleme karşısında sessiz kalıyorsunuz. Gelip, Azerbaycan'a diyorsunuz ki 'Suriye'den mücahitleri oraya gönderiniz'. Onların kendi topraklarında işi var, oraya gitmezler."
"Türk ve Türkiye ismini hak etmeyen meslek kuruluşlarından bu imtiyazlarını derhal almalıyız"
Erdoğan, bir asır önce yaşanan trajedide, bu topraklarda alçakça şehit edilen kendi vatandaşlarını görmezden gelip, onları katledenleri yüceltmenin, bir meslek kuruluşunun görevi olamayacağını vurguladı.
Hocalı katliamının da bunlardan birisi olduğuna işaret eden Erdoğan, "Milletin değerlerine savaş açmak, görev alanıyla ilgisi olmayan konularda bildiriler yayınlamak, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz. Hükümetin her yaptığına karşı çıkarak siyasetin en çirkef halini sergilemek, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz." diye konuştu.
Anayasa'nın ilgili maddesinin, her meslek kuruluşunun kuruluş kanunları ve dünyadaki uygulamaların ortada olduğunu belirten Erdoğan, "Bunların hangisinde meslek kuruluşlarının terör örgütlerini destekleyebileceği, ülkenin milli politikaları aleyhinde kampanyalar yürütebileceği, kendi halkının değerlerine hakaret eden bildiriler yayınlayabileceği yazıyor? Dünyanın neresinde bu şekilde hareket eden meslek kuruluşları var?" diye sordu.
Erdoğan, Türkiye'nin artık bu ayıptan kurtulmasının vaktinin geldiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi bu Tabipler Birliğiyle ilgili de barolarla ilgili atılan adım ne ise aynı şekilde Tabipler Birliğiyle, diğerleriyle ilgili de süratle bu dönemde bu adımları atıp, buralarda da her fikrin, her düşüncenin içinde yer aldığı Tabipler Birliğini oluşturmamız lazım. Mimarlar var; 25-28 tane bu şekilde kuruluş var. Bunların hepsi için bu çalışmaların yapılması lazım. Cumhur İttifakı olarak süratle bu adımı atmamız lazım. Diğer siyasi partiler buna katılır katılmaz ayrı bir konu. Onlarla da grubumuz görüşmelerini yapar ama bu adımı atmamız lazım. Vakit kaybına tahammülümüz yok. Önce meslek kuruluşlarıyla ilgili genel bir düzenleme, bunun yeterli olmadığı durumlarda da tek tek her meslek kuruluşuyla ilgili değişiklik için Meclisimiz derhal harekete geçmelidir. Grubumuzdan, MHP Grubuyla da istişare halinde, gereken hazırlıkları süratle yapmasını istiyorum. Mümkünse diğer partilerin de desteğini alarak, değilse de Cumhur İttifakı'nın imkanıyla bunları en kısa sürede hayata geçirmeliyiz. Bütçenin hemen ardından Meclisimizin ilk işlerinden biri bu konu olmalıdır. Türk ve Türkiye ismini hak etmeyen meslek kuruluşlarından, bu imtiyazlarını derhal almalıyız. Türk Tabipleri Birliğinin başındaki 'Türk' ifadesi, zaten bunlara yakışmıyor. Ondan zaten nefret ediyorlar. Onun için bir an önce bizim onların elinden bunu almamız lazım."
"Yeni modeller geliştirmek"
Erdoğan, meslek kuruluşlarının yönetimlerini, söz konusu meslek mensuplarının tamamının görüşlerini, düşüncelerini, hassasiyetlerini yansıtan, temsil kabiliyeti yüksek, demokratik bir yapıya kavuşturmanın şart olduğunu belirterek, "Milletimizin sağlığını emanet ettiğimiz hekimlerimizi, bir avuç örgütlü ideolojik fanatiğin insafına bırakamayız. Milletimizin hayatının her alanında var olan meslek mensuplarımızın hiçbirini böyle bir çarpıklığa terk edemeyiz. Kimsenin patırtısına, gürültüsüne, hezeyanına aldırmadan, ülkemiz ve milletimiz için en doğrusu neyse onu kararlılıkla hayata geçireceğiz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu halleriyle meslek teşekküllerinin, kendilerine tanınan kamu kurumu niteliği ve imtiyazlarıyla uyumsuz bir konumda bulunduklarını söyledi.
Belki de bu yaşananların, meslek kuruluşlarının örgütlenme modelinin köklü sorgulanmasına vesile olarak, hayırlı gelişmelerin önünü açacağını ifade eden Erdoğan, gelişmiş ülkelerde kamu kurumu niteliği olmayan sivil toplum örgütlenmelerinin bu derece yaygınlaştığı ve güçlendiği bir dönemde, belki Türkiye'nin de artık yeni modeller geliştirmesi gerektiğini kaydetti.
"Ermenistan'ın kıpırdayamaz hale getirilmesi lazımdı"
Azerbaycan'ın, Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarını kurtarmak amacıyla yürüttüğü şanlı mücadeleyi bir kez daha selamladığını dile getiren Erdoğan, vatan müdafaası yapan Azerbaycanlılara Allah'tan güç, kuvvet ve zafer temenni etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ermenistan'ın, hem saldıran taraf hem ateşkesi bozan taraf olmasına rağmen, ısrarla Azerbaycan'a baskı uygulayan ülkelerin amacı; çatışmaları durdurmak değildir. Şayet öyle olsaydı, şimdiye kadar Azerbaycan'daki sivil yerleşim yerlerine ağır silahlarla, balistik füzelerle saldıran Ermenistan'ın kıpırdayamaz hale getirilmesi lazımdı." dedi.
İşgal altındaki Azerbaycan topraklarında uygulanan zulümleri, katliamları ve hukuksuzlukları 30 yıldır görmezden gelenlerin, bugün adalet ve hakkaniyet çizgisine gelmelerini beklemenin beyhude olduğunu belirten Erdoğan, yaşanılan tecrübelerin, hak almanın ancak söke söke yürütülen bir mücadele sonunda olabildiğini gösterdiğini vurguladı.
Erdoğan, "Azerbaycanlı kardeşlerimizin de böyle bir kararlılıkla hareket ettiklerini biliyorum. Türkiye olarak, hem imkanlarımızla hem tüm kalbimizle sonuna kadar Azerbaycan'ın yanında olmayı sürdüreceğiz." açıklamasında bulundu.
"Kapalı Maraş bölgesinin açılması, Kıbrıs için tarihi bir dönüm noktasıdır"
Kıbrıs'taki gelişmeleri de yakından takip ettiklerini belirten Erdoğan, 1974 Barış Harekatı'ndan beri kapalı olan Maraş bölgesindeki iki ana cadde ile sahilin, geçen günlerde Kıbrıs halkının kullanımına açıldığını hatırlattı.
Kapalı Maraş bölgesinin açılmasının, Kıbrıs için tarihi bir dönüm noktası olduğunu fakat bundan rahatsız olanların bulunduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kim rahatsız oluyor ona bakacağız. Batı rahatsız oluyor. Kim rahatsız oluyor? Yunanistan rahatsız oluyor. Kim rahatsız oluyor? Güney Kıbrıs Rum, onlar rahatsız oluyor. Ama bir de bakıyorsun içeride de rahatsız olanlar var. Bunlar bizi gerçekten üzüyor. Kapalı Maraş bölgesi Kuzey Kıbrıs Türkü'nündür, bunun bir defa böyle bilinmesi lazım. Bunun üzerinde spekülasyonlar yapmaya gerek yok. Bugüne kadar hep kapanın elinde kaldı. Güney öyle olmadı mı? Güney Kıbrıs'ın AB'ye girişi öyle olmadı mı? Bize Bürgenstock'ta 'referandum yapılsın, referandumdan sonra da gereği ne ise bunun adımını atalım' dediler. Referandum yapıldı, yüzde 65 Kuzey Kıbrıs 'Evet' dedi. Güney, 'Hayır' dedi. Güney 'Hayır' dediği halde AB'ye aldılar. İdari ve mali noktada çok güçlü bir parasal destek vermeleri gerekiyordu Kuzey Kıbrıs'a, bu desteği vermediler. Hala vermediler, vermiyorlar. Bütün bu olanlar ortadayken şimdi Kapalı Maraş ile ilgili de, 'Burası bizimdir' havasına giriyorlar. Ben de Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımıza Türk kardeşlerime sesleniyorum: Bu topraklar sizin. Bu topraklara sahip çıkmanız lazım. Bu topraklara sahip çıkan siyasi iradeye de sahip çıkmanız lazım. Eğer bunu tam anlamıyla ortaya koyacak olursak inanıyorum ki Kıbrıs'ta gelecek çok daha farklı olacaktır. Bu güzel gelişmenin Kıbrıs Türklerine hayırlı olmasını diliyorum."
"KKTC vatandaşlarının en doğru kararı vereceklerine inanıyorum"
Anamur'dan Kuzey Kıbrıs'a su taşıyan boru hattındaki arızayı, uzun ve zahmetli bir çalışmanın ardından onararak, adaya yeniden su vermeye başladıklarını anımsatan Erdoğan, bu boru hattının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin içme suyu, sulama suyu ve kullanma suyu ihtiyacının tamamını karşılayabilecek kapasitede olduğunu kaydetti.
Erdoğan, adeta bir bereket kaynağı olarak Anadolu ile Kıbrıs'ı birbirine bağlayan boru hattının yeniden faaliyete geçmesinin de Kuzey Kıbrıs'a hayırlı olmasını diledi.
Bu arada bir adım daha atıldığını, İstanbul'da Atatürk Havalimanı'nda yapılan 1006 odalı hastanenin bir benzerini çok kısa sürede Kuzey Kıbrıs'ta da yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, "Hastane yapımı şu anda bitmek üzere, bu hastanenin bitişiyle de alternatif bir hastaneyi Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimize kazandırmış olacağız. O da yine iki aylık bir süre içerisinde bitti, bitiyor. Böylece oradaki soydaşlarımızın alternatif bir hastaneleri daha olacak. Bu da onlar için hayırlı olsun. İkinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de Kıbrıslı kardeşlerimiz için en hayırlı olacak şekilde neticelenmesini temenni ediyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının, kendileri ve ada için en doğru kararı vereceklerine inanıyorum." diyerek, sözlerini tamamladı.
"Çok talihsiz bir açıklama"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nın ardından Meclis'te gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
AYM üyesi Yıldırım'ın "Işıklar yanıyor" paylaşımının tartışıldığı dile getirilerek, "Sizin AYM'yle ilgili yorumlarınız ne olur?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Demek ki tartışmalı bir tweet attı. Tartışmalı bir tweet attığı için de tartışılır hale geldi. Bunu özellikle bireysel bir tweet olarak değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü 'Bütün çalışıyoruz. Işıklarımız yanıyor.' ifadesiyle zaten bir bütünü adeta bir kolektif yapıyı ifade eden bir yaklaşım burada söz konusu. Çok talihsiz bir açıklama. Bu talihsiz açıklamayı keşke yapmamış olsaydı. Kaldı ki bir üyenin üzerine böyle bir şey düşmezdi. AYM üyesinin adeta böyle bir sürecin içinde farklı bir şekilde yer alması adeta bir siyasete soyunmuş olması; çok arzu ediyorsan bu işi istifa edersin, gelirsin siyasetin içerisine girersin. Siyasetin içinde bunu da bundan daha ötesini de söyleme şansını da yakalarsın."
AYM üyesi Yıldırım'ın, "yanlış anlaşıldığını ve kamuoyundan özür dilediğini ifade ettiği" hatırlatılarak, "Sizce bu özür yeterli mi?" sorusuna Erdoğan, "Bunu şu anda AYM Başkanı ve heyeti düşünmelidir. Ortada böyle bir tablo varsa gereğini de onlar yapmalıdır." karşılığını verdi.
"İstanbul'daki yerel mahkemenin AYM kararını uygulamama yönündeki kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "O, tamamen yasanın kendi içinde sürdürdüğü bir süreçtir. Geçmişte de bunun örneği Şahin Alpay'la ilgili vardı. Yine yerel mahkeme bir karar vermek suretiyle böyle bir adımı atmıştı. Demek ki böyle bir adımı atabiliyor. Burada da yerel mahkeme, bu kararı vermek suretiyle atabileceği bir adımı atmıştır. Olay budur." ifadelerini kullandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, AYM'nin yapısında bir değişikliğin söz konusu olması gerektiğini belirttiği hatırlatılarak, "Gelecek dönemde buna ilişkin bir çalışma görebilecek miyiz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah." dedi.
Erdoğan, "Cumartesi günü vereceğiniz müjde, bir öncekine kıyasla daha mı büyük olur?" sorusuna, "İnşallah." karşılığını verdi.
Erken seçim tartışmalarının çok sık gündeme getirildiği aktarılarak, değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "Bunlar, affedersin, çocuksu şeyler. Bunlar halen daha siyaseti anlamadılar. İlan edilen bir tarih var. Gelişmiş ülkelerde ilan edilen tarihin dışında hiç erken seçim, şu bu dedikodusu duyar mısınız? Bu, kabile devletlerinin işidir. Kabile devletlerinde bu olur. Bunun için de bizim gündemimizde böyle bir şey kesinlikle yok. Cumhur İttifakı olarak Sayın Bahçeli'nin de ifade ettiği gibi böyle bir şey söz konusu değil. Bunun vakti saati bellidir, Haziran 2023." diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.