Çukurova Üniversitesi narenciyenin gen kaynaklarını Adana’da koruyor.

Çukurova Üniversitesi narenciyenin gen kaynaklarını Adana’da koruyor.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Subtropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi Narenciyenin gen kaynaklarını Adana’da koruyor. Çukurova Üniversitesinde bulunan gen bankasında 150 tür narenciye bulunuyor.

 

cu-suptropikal.jpgÇukurova Üniversitesi (ÇÜ) Subtropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi Narenciyenin gen kaynaklarını Adana’da koruyor. Çukurova Üniversitesinde bulunan gen bankasında 150 tür narenciye bulunuyor. Yeni çeşit çalışmaların yapıldığı merkezde, çiftçilere fidan desteği de sağlanırken yerli gen kaynakları, narenciye koleksiyonu bahçesiyle korunuyor.

prof-dr-saadettin-baloglu.jpg

Merkez Müdürü Prof. Dr. Saadettin Baloğlu merkez hakkında bilgi vererek ülkemizin dünya turunçgil üretiminde yedinci sırada, Akdeniz Bölgesi ülkeler içerisinde ise ikinci sırada yer aldığını söyledi. Merkezin kuruluş amacı hakkında da bilgi aktaran Prof. Dr. Baloğlu şunları kaydetti;

“Bugün turunçgiller de seksenin üzerinde virüs ve benzeri hastalık mevcut. Bunlardan yaklaşık 18 ile 20 tanesi ülkemizde tespit edilmiş durumda ve zarar vermeye devam ediyor. Verimsizliğin sebeplerinden biri olarak ta karşımıza çıkıyor. Mücadele yöntemlerinin kısıtlı olması nedeniyle, özellikle başlangıç materyali olan fidanların yani aşı gözlerinin hastalıklardan ari olması çok önem taşıyor. 1970 yılların sonlarına doğru ülkemizde turunçgil çeşit ve geliştirme ıslahı projesi diye bir proje başlatıldı. Bu proje 80’li yıllara gelindiğinde Arsuz’dan Ayvalık’a kadar olan turunçgil yetiştirilen tüm bölgelerde ki turunçgil ağaçları tarandı. Bunların içerisinden bölgemizi temsil edecek üretici ve tüketici taleplerini karşılayacak ağaçlar belirlendi. Bu belirlenen ağaçlar doğru isimle üretilmesi, virüs ve benzeri hastalıkların arındırılması lazım. Merkezimiz arındırma işlemlerini başarıyla yürütmektedir.”

5 Milyondan Fazla Virüs Ve Benzeri Hastalıklardan Arındırılmış Fidan Dağıtıldı

1989 yılından bugüne kadar yaklaşık beş milyon civarında turunçgil fidanını ovaya, ismine doğru, virüs ve benzeri hastalıklardan arındırılmış şekilde dağıttıklarını ifade eden Prof. Dr. Baloğlu, ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağladıklarını söyledi. Merkezin 1989 yılından bu yana sertifikalı olarak Türkiye’de ilk üretime başlayan tesislerden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Baloğlu, “Bu ürettiğimiz fidanlar satıldı, satılmaya da devam ediyor. Zamanında arındırılmış çeşitlerle değişik yollarla merkezimize intikal etmiş çeşitlerden üretim ve satış yapıyoruz. Bugün itibariyle biz 2022 yılının güz veya 2023 yılı bahar dönemine sipariş alarak fidan üretiyoruz. Bunun yanında araştırma uygulama ve eğitim çalışmalarımızda var. Stajyer öğrencilerimiz oluyor, dersler için gelenler oluyor, bölge çiftçilerinden özellikle turunçgillerle ilgili çeşit seçimi, bakım, mücadele, sulama ve benzeri diğer konularla ilgili de sürekli olarak ya bizzat gelerek ya da telefonla bilgi alıyorlar. Dolayısıyla ovanın turunçgiller konusunda bilgilendirilmesine de hizmet ediyoruz.” dedi.

Merkezde Koleksiyon Olarak 150’ye Yakın Narenciye Çeşidi Muhafaza Edilirken, 45 Çeşit Fidan Ticari Amaçlı Üretiliyor.

150 civarında narenciye koleksiyonlarının olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Baloğlu, bakımını yaptıkları damızlık sayılabilecek turunçgil genetik materyalin ellerinde olduğunu söyledi. Ayrıca 65 çeşitten kurulmuş demonstrasyon bahçesinin de olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Baloğlu, şu bilgilere yer verdi;

“Yaklaşık 45 çeşitten talepler doğrultusunda fidan üretip bölge üreticisine satıyoruz. Hatta bunun yanında Kıbrıs, Azerbaycan gibi ülkelere de fidan ihracatımız söz konusu. Çünkü biz topraksız kültürde fidan üretiyoruz. Dışarda ki fidanlardan şekli farklı olmakla beraber ismine doğruluk ve hastalıktan arılık konusu oldukça önemli. Bizim yetiştirdiğimiz fidanlardan üretilen meyveler aşı gözleri tek kaynaktan geldiği için daha yeknesak oluyor, dolayısıyla üretici tarafından da ciddi şekilde destek görüyoruz ürünlerimiz talep görüyor. Bunun yanında son zamanlarda hemen hemen herkesin covitle ilgili olarak duyduğu ki biz bitkilerde de virüs hastalıklarını benzer yöntemlerden ELISA testi, PCR uygulamaları gibi uygulamalarla sürekli olarak özellikle damızlıklarımızı testleyerek kontrol ediyoruz. Dışarıdan örnek gelirse testlerimizi PCR yoluyla yapıp özellikle virüs ve benzeri hastalıklar için teşhis çalışmalarımızı laboratuvarlarımızda yürütüyoruz.”

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.