"Çok şükür bu günleri de gördük"

"Çok şükür bu günleri de gördük"
Gülay Göktürk, Balyoz kararlarından sonra Özkök ve Yalman Paşaların yaptığı açıklamaları mercek altına aldı. İŞTE O YAZI:Susmak için artık...


Gülay Göktürk, Balyoz kararlarından sonra Özkök ve Yalman Paşaların yaptığı açıklamaları mercek altına aldı.

 

İŞTE O YAZI:

Susmak için artık çok geç

Şükürler olsun ki bugünleri de gördük...

Kim derdi ki 27 Mayıs'tan beri şahinlikleriyle övünen komutanlar bir gün gelecek güvercinlik yarışına girecek?..

Şimdiye kadar 3,5 darbe gerçekleştirmiş, hükümete ve topluma defalarca balans ayarları yapmış bir kurumun, her bir ferdi yüreği her daim iktidara el koyma ateşiyle çarpan komutanları artık birbirleriyle anti-darbecilik yarışına girişiyor. Hilmi Özkök'ün darbeyi önleyen Genelkurmay Başkanı olarak oynadığı rol ve demokrasiye bağlılığı nedeniyle halkın gönlünde taht kurması bazı komutanları kıskançlıktan çatlatıyor.

Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman'ın Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'ya yönelttiği sitem, yaşanan iklim değişikliğini ne de güzel ortaya koyuyor!

"Hilmi Paşa'nın kaç tankı var?"

Olayı duymayanlar için özetleyelim: İsmail Küçükkaya NTV televizyonunda yaptığı bir konuşmada Hilmi Özkök'ten "Darbeyi önleyen komutan" olarak söz edince, zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman kendisini telefonla arıyor ve hakkını teslim etmediği için sitem ediyor: "Darbeyi Hilmi Özkök önledi diyorsun, aç iddianameyi oku, darbeyi asıl önleyen benim" diyor. Burada da durmayıp devam ediyor: "Hilmi Paşa'nın kaç tankı tüfeği var? Türk Ordusu demek, Kara Kuvvetleri demektir."

Gerçekten de Balyoz İddianamesi'nde Aytaç Yalman'ın "namus kurtarmak" için kullanabileceği, hatta ileride torunlarına okuyabileceği satırlar var. Ama biz Yalman'ın darbe karşıtlığının derecesini de niteliğini de (Özden Örnek günlüklerinden) gayet iyi biliyoruz.

Aralık 2003'teki bir toplantıda "Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz" diye konuşan Yalman, 3 Şubat 2004'teki bir başka toplantıda "Hemen 10 Mart'ta ihtilal yapalım" diye bastıran İbrahim Fırtına ve Şener Eruygur'a karşı çıkıyor, onları frenliyor.

Peki neden? Darbelere karşı olduğu için mi? Ne gezer... Sadece zamanın uygun olmadığını düşünüyor ve beklenmesini tavsiye ediyor. Şimdi de inanılmaz bir pişkinlikle bu davranışından dolayı kalkmış bizden demokrasi madalyası talep ediyor.

Hani komploydu?

Ama yine de bu durumdan şikayetçi olmamız için bir sebep yok.

Zira Yalman'ın tarihe düşmeye çalıştığı bu notun, bütün genç subaylar tarafından ibretle izlendiğine kuşku yok. Artık harp okullarına kaydını yaptıran her subay adayı bu ülkede darbeciliğin değil darbe karşıtlığının prim yaptığını; siyasi iradeye kafa tutan komutanların önünün açık olduğu günlerin geride kaldığını bu vesileyle bir kez daha görmüş oluyor.

Ayrıca Yalman'ın bu çıkışının bir faydası daha var:

Bu tutum aynı zamanda bir ikrar ve iddianamenin doğrulanması anlamını taşıyor. Zira bizzat zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı "Darbeyi ben önledim" diye çırpınırken, "Ne darbesi, o sadece bir oyundu" diyenler fena halde zor duruma düşüyorlar.

Öyle ya, eğer bu dava, dava sanıklarının iddia ettikleri gibi iktidarın hem muhaliflerini ezmek hem de Amerika'ya karşı direnen subayları tasfiye için giriştiği bir komplo, Balyoz Planı da hayal ürünü ise Aytaç Yalman'ın
"Darbeyi Özkök değil ben önledim, demokrasi kahramanı o değil, benim" sözlerini nereye koyacağız?

Zaten Çetin Doğan'ın eşi o yüzden panik içinde çağrılar yapıyor: "Artık ikiniz de susun!"

Ama susmak için artık çok geç.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.