Çocuklarınıza mutlaka su içirin

Çocuklarınıza mutlaka su içirin
 Diyetisyen Şeyma Ekizoğlu, çocukluk döneminde başlangıç gösteren diyabetin, görme kusurlarından dikkat dağınıklığına kadar yaşam kalitesini...

 

Diyetisyen Şeyma Ekizoğlu, çocukluk döneminde başlangıç gösteren diyabetin, görme kusurlarından dikkat dağınıklığına kadar yaşam kalitesini bozan bir hastalık olduğunu belirtti.

Ekizoğlu, “Diyabeti teşhis edilen çocuğu, başlangıçtan itibaren uluslararası standartlarla belirlenen tedavi kriterlerince uygun tedavi ve takibi yapıldığında; olumsuzluklar en aza indirilip olası hastalıkların gelişmesi engellenebilir fakat, bir başka açıdan da sağlık standartlarının geliştirilmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması hedeflendiğinde bu hastalığın iyileştirilmesinden ziyade toplumda görülme sıklığını azaltmak çok daha doğru bir hedef!” dedi. Diyetisyen Şeyma Ekizoğlu, çocukları bu salgından koruyabilmek için şu önerilerde bulundu: “Diyabet (şeker hastalığı) asla yalnız dolaşmaz her daim “obezite, hipertansiyon, aterosklerotik kalp hastalıkları, dislipidemi, hipotiroid bozukluklar” gibi ardından getirdiği arkadaşları vardır. Unutmayın ki; çocuğunuza sunduğunuz besinler rafine şeker ve glikoz oranları ile orantılı olarak onların yaşam boyu birlikte olacağı arkadaşlarını seçmesinde temeli oluşturacaktır. ABD’de ve Avrupa ülkelerinde 0-12 yaş aralığı, olguların sıkça başladığı yaş aralığı olarak bildirilmiştir. 0-12 yaş aralığında çocuklarınıza vereceğiniz sağlıklı yaşam alışkanlıkları şüphesiz onlara bırakacağınız en büyük miras! Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırdığınız çocuğunuzun okul başarısı, özgüveni, hayat disiplini artacağı gibi obezitenin neden olduğu hastalıklardan arındırmış olacaksınız. Sağlıklı beslenmenin yanında “çocuğunuzun yaşına ve yapısına uygun spor ve düzenli uyku” önemli!

Çocuğunuza kaliteli bir ömür sunmak için altı-altın standart!

  1. Kahvaltı alışkanlığınız sadece Pazar günlerinde kalmasın! Beslenme alışkanlığı aynı zamanda öğrenilmiş bir davranış biçimidir ve çocuklar daha çok duyduklarını değil gördüklerini öğrenmeye eğilimlidir, bu sebepten kahvaltı yapan bir çocuksa istediğiniz; siz de onunla birlikte kahvaltı yapın! Gece uykuda tüketilen düşük glikojen depoları ile güne başlamak yerine depoyu fulleyip, “düşük enerjili ve yorgun bir güne hayır” deyin. Bir de, depoyu fulleyeyim derken, taşırmayın!
  2. Glikoz tüketimini en aza indirmek! Bilindiğinin aksine “şeker yediğinde sınavı daha iyi geçmeyecek çocuklarımızın” ; aşırı glikoz tüketimi istenmeyen insülin salınımına yol açması sebebi ile ilerleyen süreçte oluşturduğu hipoglisemik tablo; “asabiyet, uyuklama ve uyku hali, algıda odaklanamama, el-ayak titremeleri, mide bulantısı ve sık acıkma periyodları” ile karşımıza çıkıyor.
  3. Fazla insülin salınımına yol açan (hiperinsülinemi) “rafine gıda” lardan çocuklarınızı uzaklaştırın! Dondurularak, tatlandırılarak, renklendirilerek, ayrıştırılarak, katkı maddesi eklenerek, konserve edilerek yapısının dönüştürüldüğü gıdalar, bırakın onlar market raflarında kalsın!
  4. Süpermarketlerde çocuk gezdirmeyi bırakmalı, yeşille-maviyle büyütmeli! Açlık ve iştah hormonlarının salınımını tetikleyen görsellerle dolu, kalabalık ve oksijenden zayıf süpermarketler yerine, dokulara yeterli oksijen ve besin taşınabilmesi, çocuğunuzun fiziksel gelişiminin yanında gelecekte ona sağlıkla atan bir kalp bırakmak adına düzenli olarak doğa sporları ve açık alan yürüyüşleri ona en büyük armağan olacaktır!
  5. Biz çay içmekten su içmeyi unutan bir toplumuz, çocuklarda artık teknolojiden kendilerini unutur durumdalar! Tablet, bilgisayar ve akıllı telefonlar ile zaman geçiren çocuklarımız hareketsiz kaldıkları gibi bu cihazların oluşturdukları ışınlar, gece uykusu sürecinde salınan melatonin hormonunu olumsuz yönde etkiliyor. Bu cihazların günlük kullanımında mutlaka zaman sınırı olmalı ve bu cihazlar ile yatağa girilmemeli! Yapılan araştırmalarda çocukları sedanter yaşama iten cihazların günde 2 saatten fazla kullanımı; kardiyovasküler hastalık yaşını aşağılara taşıdığı gibi diyabet riskini arttırdığı bildirilmiştir.
  6. Ve son olarak elbette SU! “Assolistler sonra çıkar” gibi oldu bu. Ortalama %59’u su olan insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğe, yalnızca %2 sini kaybetmek dahi bağışıklık sistemi için ciddi risk
    faktörü. “Su” yun üzerine sayfalarca yazar ve çizebiliriz, yine görevleri ve vücuttaki önemini anlatmaya yetmeyecektir. Lakin havaların soğumaya başladığı günlerde “vücut ısı denetimi” adına dahi gereken en önemli öğe, yine yapılan araştırmalar gösteriyor ki yeterli su tüketimi sağlanmadığında, vücut total kan hacmi azalmakta ve azalan kan hacmi ile dokulara yeterli besin ve oksijen taşınamamaktadır. Ortalama 8-10 bardak (2.0-2.5 lt) yeterli olacaktır. 

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.