CHP?de frenler boşaldı?.

CHP?de frenler boşaldı?.
 Şu son iki, üç gündür ?c? deseniz reyting alıyor, çünkü herkesin aklına CHP geliyor. Bunda da şaşılacak bir şey yok, Cumhuriyet?in en eski partisi...

 

Şu son iki, üç gündür ?c? deseniz reyting alıyor, çünkü herkesin aklına CHP geliyor. Bunda da şaşılacak bir şey yok, Cumhuriyet?in en eski partisi ve ana muhalefet konumunda olan CHP?de evlere şenlik bir kavga patladı.

Dün akşamüzeri Habertürk TV?de Balçiçek İlter?in ?Söz Sende? programının konuğuydum. CHP?de yaşanan deprem, başka konulara yer bırakmadığı gibi bizim konuşma süremizi de hayli kırptı, zira programa o kadar çok reklam gelmiş ki, reklamlar bizim süremizi çaldı. Mademki, CHP?deki kavga bugünlerde reyting alıyor, bizler de el mahkûm bir süre bu konuyu konuşacağız.

Herkes gibi beni de en çok şaşırtan şey, ağır oturaklı görünen ?abilerin? bir günde mahallenin haylaz çocuklarına dönüşüvermeleri oldu. Bir günde söylenmedik şey bırakmadıkları gibi, bina işgaline kadar gittiler, biri bir katı öbürü diğerini tuttu. Kemal Kılıçdaroğlu, Önder Savı ?korku imparatoru? ilan ederken, o da Kılıçdaroğlu?ya ?aşiret reisi? dedi. Ve bütün bunlar bir gün içinde olup bitiverdi.

Yalnızca bu görüntüden kalkarak bile olsa CHP?de bu bir gün içinde olup biteni ?frenlerin boşalması? olarak niteliyorum. Bu parti kurulduğundan buyana kendi içine hep baskı uyguladı, gıkını çıkaranı disiplin kuruluna verdi, partiden attı. Buna rağmen yine de hizipler partisi olmaktan kurtulamadı. Ve artık hizipler halinde yaşamak da sürdürülemez hale gelince parti en tepeden çatlayıp bölündü. Bu kadar ağır sözlerden sonra herhalde yeniden birarada olamazlar. Olurlarsa eğer CHP kendi tabanında bile tüm inandırıcılığını, saygınlığını yitirir. Ama diyeceksiniz ki ?burası Türkiye, olmaz olmaz.?

Fren patlamasına neden olan ikinci faktör ise bu partinin, Bülent Ecevit dönemi hariç tutulursa, devlet korumacılığından, statüko savunuculuğundan başka söyleyebilecek yeni sözlerinin olmaması, başka deyişle politika yapmanın da baskı altına alınmasıdır. Bu politikasızlık hali daha fazla süremezdi.

Tarafların birbirlerine söyledikleri arasında bana ciddi gelen iki söz var. Kemal Kılıçdaroğlu , ?Halka sesleniyorum, yetki verin, izin verin, CHP?yi Atatürk?ün özgür CHP?si yapalım? dedi. Hayli ilginç bir laftı bu. CHP ne zaman ?özgür? bir parti oldu, hiç hatırlamıyorum, hele Atatürk zamanında, ama bunu bir yana koyarsak Kılıçdaroğlu?nun açık isteği ?özgürlük?. ?Söz söyleme?, politika yapma özgürlüğü istiyor. Eee, haksız değil! Dün Kemal Anadol yaptığı açıklamada, ?Kılıçdaroğlu, PKK?lılara af, türban, bir haftada anayasa değiştirelim derken hangi parti kuruluna sordu. Şimdi yapılan Babıâli baskınıdır? dedi. Önder Sav?ın söyledikleri içinde önemli bulduğum ise, ?CHP?nin mayasını bozdurmayız, CHP içinde laikliği tartıştırmayız? sözüdür. Sav hâlâ frenlere asılmakta ısrarlı ve kararlı görünüyor. Aslında başka bir yolu da kalmadı.

CHP?nin iç dinamikleri mi bu basıncı doğurdu? Hayır. Hizipleşmeler dışında CHP?de Ecevit?ten bu yana ciddi bir fikirsel muhalefet hareketi görmedik, olanlar ise dışlandı. Yani bu patlama, huzursuzluklar olsa da parti içi basınç nedeniyle olmadı. Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu?nun son dakikaya kadar Önder Sav ile birlikte olmaya çabaladığı biliniyor. Kaldı ki, hepimizin bildiği gibi Deniz Baykal?ın gidip yerine Kemal Kılıçdaroğlu?nun gelmesi, parti içi muhalefet hareketinin bir sonucu olmadı. Her şeyi bir kaset halledivermişti. Kılıçdaroğlu?yu Sav?a karşı harekete geçiren ise Yargıtay Başsavcısı?nın müdahalesi oldu. Ki bu da ayrı bir garabettir. Bir savcının bir partinin iç işine karışmasına müsaade eden bir siyasi partiler ?hukuksuzluğumuz? var.

Öyleyse, fren boşalmasının nedenini parti içinde değil dışında aramak doğru olur.

Bana göre temel neden ülkeyi saran değişim dalgasıdır. Önünde katı olan hiçbir şey ayakta kalamıyor. Askerî vesayet sisteminin ana mekanizmalarının zayıflaması sonucu, katı merkezci bürokratik devletin çözülmeye başlamasıyla birlikte devlet partisi olan katı merkezci Kemalist CHP de çözülüyor. Şöyle de söylenebilir: 12 Eylül Halkoylaması?yla kabul edilen kısmi Anayasa değişikliğiyle birlikte, sistemin merkezî idari yapılarında gerçekleşen çözülme, ideolojik yapılarda da bir çözülmeyi zorluyor.

Neresinden bakarsanız bakın, ?hayırda hayır vardır? diyenlerdeki bu çözülme ?hayırlı? olmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu?nun genç ekibi eğer iktidarda kalmayı başarır ve en azından kutuplaştırıcı olmayan yeni bir dil kurmayı kotarabilirlerse bu durum hem Kürt sorununun çözümünde, hem yeni anayasa için önemli olur.

 

 

Nabi Yağcı, Taraf.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.