CHP herzaman haklın yanında
CHP Genel Başkan Kılıçdaroğlu, partisinin her zaman halkın, mazlumun yanında olduğunu, zulme karşı direndiğini ifade etti.
TBMM (AA) -CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren saygı değer yurttaşlarıma sesleniyorum: Ramazan ayındayız. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Allah'ı düşündüğünüz gibi düşünün. Rüşvet yemeyen bir adamın sürüldüğü bir Türkiye'de, onu süren adam, Cumhurbaşkanı adayı olursa oy verecek misiniz vermeyecek misiniz?" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, kurulduğu tarihten bu yana CHP'nin her zaman halkın, mazlumun yanında olduğunu, zulme karşı direndiğini ifade etti.
Meclis'te, 25 dönümden az olan zeytin alanlarının sanayiye açılmasına ilişkin tasarı getirildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Hangi gerekçeyle? Birilerine peşkeş çekmek için. CHP olarak bütün zeytin üreticilerinin yanındayız. Parlamentoda elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Ama bütün zeytin üreticilerinin unutmaması gereken bir şey var. Onların hakkını kim savunuyor? Oylarını ona göre kullansınlar" dedi.
Kılıçdaroğlu, Ethem Sarısülük'ün ölümüne ilişkin davadaki tutuklama kararını değerlendirdi. Gezi olaylarının, sağlıklı işleyen demokrasilerde yaşanması gereken olaylar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, toplumun baskıya, özel yaşamına müdahale edilmesine tahammül edemeyecek duruma geldiğini savundu.
Buna rağmen orantısız güç kullanıldığını savunan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'ın talimatıyla destan yazdırıldı. Pek çok insanın hayatı karartıldı" dedi.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Erdoğan bütün gücüyle, 'Nasıl olur da ben bu davaları kapatabilirim?' telaşı içine girdi. Ama bu ülkede adalet var. Uzun süre direndiler, tutuklamak istemediler. İnsanı öldürüyorsunuz. Allah'ın yarattığı en değerli varlığı öldürüyorsunuz. 'Öldür' talimatını veriyor. 'Ne yapacaksınız? Elbette silah çekip öldüreceksiniz' diyor. Bu tablo dün değişti. Tutuklama kararı verildi.
Sanıyorlar ki baskı olacak, birileri vazgeçecek. Baskılar bizi yıldıramaz. Baskıya karşı direnmek bizim ruhumuzda var zaten. Biz baskılara teslim olan değil, baskılara direnen bir gelenekten geliyoruz."
-"Dünyaya güldüreceğiz kendimize"
Gümrük soruşturması ile ilgili davaya da değinen Kılıçdaroğlu, söz konusu soruşturma ile ilgili süreci anlattı. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"17 Aralık'ta, cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yapıldı. Erdoğan çıktı, 'Bu, bize karşı darbedir' dedi. Oysa ortada darbe yoktu, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele vardı.
Olayın başlangıcı, 12 Şubat 2007 tarihine dayanıyor. Edirne Kapukule Gümrük Kapısı'nda bir TIR'ın içinde 202 kilo eroin ele geçiriliyor. Büyük paraların döndüğü saptanıyor ve dinleme kararı alınıyor. Kara paranın nasıl aklandığı ortaya çıkıyor. MİT, Recep Tayyip Erdoğan'ın önüne üç sayfalık bir rapor koyuyor. Altın işi dahil, kendi bakanlarının, Rıza Zarraf ile olan ilişkileri anlatılıyor. 'Bunlar eğer duyulursa hükümetin çok zor durumda kalacağı' ifade ediliyor. MİT önüne rapor koyuyor ve sen aylarca sesini çıkarmıyorsun.
Raporun bir bölümünde, "Kapalı çarşıda altın, döviz ticareti yapan İran asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Rıza Zarraf, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile yakın ilişki içinde olup, kardeşi Muhammet Zarraf'ın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alınması için bazı girişimlerde bulunuyorlar' deniliyor.
Aynı raporun sonuç ve değerlendirme bölümünde de şu ifadeler var:
'Rıza Zarraf'ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların, hükümet aleyhine kullanılabileceği hususları değerlendirilmiştir.' Olay bu kadar açık.
Hamisi kim, Recep Tayyip Erdoğan. Ramazan ayındayız. Manevi duygularımızın en yoğun olduğu aydayız. Bütün yurttaşlarıma şunu söylüyorum: Hırsızlığa hamilik yapana, Cumhurbaşkanı adayı olduğunda oy verecek misiniz? Yolsuzluğa hamilik yapan adama Cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman oy verecek misiniz? Elinizi vicdanınıza koyup sandığa gideceksiniz. Şimdi bu adam çıkmış, 'Ben Cumhurbaşkanı adayıyım' diyor. Dünyayı güldüreceğiz kendimize."
-"Rüşvete direnen adam sürülüyor, rüşvet yiyen adam ödüllendiriliyor"
Kılıçdaroğlu, 1 Ocak 2013 tarihinde Gana'dan kalkan bir kargo uçağının, inmesi gereken Sabiha Gökçen Havalimanı yerine, Atatürk Havalimanı'na indiğini belirtti. Gümrük memurlarına uçakta 1,5 ton doğal taş olduğunun söylendiğini anlatan Kılıçdaroğlu, aslında uçakta 1,5 ton altın olduğunun ortaya çıktığını ifade etti.
Gümrük memurlarının yaptığı araştırmada, uçaktaki yükün İstanbul Beylikdüzü'nde bir adrese teslim edileceğinin anlaşıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Gümrük memurları doğal olarak mühürlüyorlar. 4 Ocak 2013. Uzun tartışmalar... Araya Rıza Zarraf, Bakanlar, özel kalemleri, müsteşarlar giriyor ve olayı örtmeye çalışıyorlar. 8 Ocak 2013... Malın cinsini değiştirdiler. 'Doğal taş değil, altın' diyorlar. Araya bu kez Dışişleri Bakanlığı giriyor. 10 Ocak 2013, Rıza Zarraf diyor ki 'Gümrük Müdürü bize yardımcı oluyor. Nasıl uçağı dışarı çıkarabiliriz tekrar altınlarla beraber?' Rıza Zarraf bir telefon konuşmasında, 'Rüşvet ver' diyor. Onun söylediği şu: 'Teoman'a neler yaptım, ne vaatler. Almıyor. Adam (Ben memuriyetimi yakmam) diyor.'
Teoman... Gözünü sevdiğim Teoman. Hepimizin onuru olan Teoman. 'Recep Tayyip Erdoğan haram da yese ben haram yemem' diyor. Bu Teoman'a ne oldu? Sağlıklı işleyen bir demokraside Teoman ödüllendirilir. Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu bir hükümette Teoman sürülür. Gaziantep'e tayini çıkarıldı. Yani sürüldü.
Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren saygı değer yurttaşlarıma sesleniyorum: Ramazan ayındayız. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Allah'ı düşündüğünüz gibi düşünün. Rüşvet yemeyen bir adamın sürüldüğü bir Türkiye'de, onu süren adam, Cumhurbaşkanı adayı olursa oy verecek misiniz vermeyecek misiniz? Eğer siz, 'Vicdan olarak ben rahatım. Bana Müslümanlık onların anladığı gibi öğretilmedi' diyorsanız, kul hakkı yemenin en büyük günah olduğunu düşünüyorsanız, rüşvet yemeyen bir memuru süren adamı siz sandıkta sürmek zorundasınız.
Rüşvete direnen adam sürülüyor, rüşvet yiyen adam ödüllendiriliyor. Süren adam Türkiye Cumhuriyeti'ne Cumhurbaşkanı adayı oluyor. Kimsin sen? Ahlak fukarası bir adamla karşı karşıyayız. Beni üzen nokta da budur. Hiçbir ülkenin yasasında, 'cumhurbaşkanı ya da devlet başkanı ahlaklı olacak' diye bir kural yoktur. Çünkü bu zaten eşyanın tabiatında vardır. Bütün inançların ortak temeli ahlaktır. Ahlaklı değil de ahlaksızlığı ödüllendiren rejime, sisteme sahip çıkan bir kişiye nasıl deriz ki 'Gel sen Cumhurbaşkanlığı koltuğuna otur.'
Her sözüme laf yetiştirir. 'Senin Bakanının koluna 700 milyarlık saati darbeciler mi taktı?' Tık yok. Sen oğluna telefon ettin, 'Paraları sıfırlayın' diye. Darbeciler mi sana telkinde buldu? Boy boy kasaları, kasaların içine milyon dolarları darbeciler mi koydu? Şimdi kalkmış utanmadan, 'Ben Cumhurbaşkanı adayıyım' diyor. Olmaz. Böyle bir şey olamaz."
-"Rüşvet yiyenlere meydan bırakmayacağız"
Söz konusu süreçle ilgili konuşmasına devam eden Kılıçdaroğlu, 11 Şubat 2013'te Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın soruşturma açtığını ve olayın medyaya yansıdığını anımsattı.
Müfettiş'in hazırladığı raporda, "Gana'da düzenlenen belgelerin gelişigüzel yazıldığı ve gerçeği yansıtmadığı sonucuna varılmaktadır. Külçe altınların Gana mevzuatına uygun olmayan bir şekilde kaçak olarak yurt dışına çıkarıldığı sonucuna varılmıştır. Altınların Babek Zencani ve şirketlerinin ilgisi olduğu açık bir şekilde göstermektedir. Bu durumda altınların kısmen veya tamamen Türkiye'ye sokulmak istendiği ortadadır" ifadelerine yer verildiğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bir gün sonra gümrükçüler bir bakıyorlar, 292 kilo altın eksik. Değeri 14 milyon 600 bin dolar. Nereye gittiği belli değil. 17 Ocak 2013... Uçak Dubai'ye gidiyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı'na arkadaşlarımız soru soruyorlar: 'Transit uçak neden buraya geldi?' diye. Efendim, 'Yakıt ikmali için geldi...' Hayatımda duyduğum en saçma şeylerden biri. Ne transiti, yük Beylikdüzü'ne teslim edilecek. Arkadaşlarımız güzel bir hesap yapmışlar. Gana'dan İstanbul'a mesafe 7 bin 354 kilometre. Direkt Duba'iye gitseydi, 2 bin 992 kilometre. 7 bin kilometre, 2 bin kilometre. Üstelik buraya gelip yakıt ikmali yapacak. Fazladan yaktığı kilometre, 10 bin 346 kilometre. Yalan söylüyorlar. Böyle bir şey olabilir mi?
Savcı soruşturma açtı gümrük memurları hakkında. O soruşturmada Vali izin vermedi. Savcı da hiçbir şey demeden dosyayı kapatıyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı için bu dosyayı takip edeceğiz. Rüşvet yiyenlere meydan bırakmayacağız. Bu ülkenin insanlarına haksızlık yapanlara meydanı bırakmayacağız. Kul hakkı yemek en büyük günahsa, o hakkı yiyenlerden hesabını mutlaka soracağız."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.