Cemaat Hedefini Şaşırdı
?Hocamızın yazdığı kitaba gösterdiğimiz saygı ve özeni Kur?an?a gösteremez olduk??
Açtığı kurslarla insanlara din eğitimi veren Anadolu İlahiyat Akademisi?nin Kurucu Genel Müdürü Tuncer Namlı, Gülen Cemaati?nin hedefini şaşırdığını söyledi. Namlı ?Esas işlerini bırakıp devletçilik oynamaya soyundular. Fakat uğrunda yola koyuldukları değerleri unutup sonunda düşmanlarına satıldıklarını bile fark edemez hale geldiler. Hocamızın yazdığı kitaba gösterdiğimiz saygı ve özeni Kur?an?a gösteremez olduk? dedi.
Akit?ten Muhammet Erdoğan?ın Anadolu İlahiyat Akademisi?nin Kurucu Genel Müdürü Tuncer Namlı ile yaptığı söyleşi şöyle:
?MÜSLÜMANLARIN ÖNÜ KESİLDİ?
-AK Parti öncesi insanların dini eğitimi nasıldı? Nasıl bir Müslümanlık vardı?
Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye?de dini eğitimi hep sorunlu olmuştur. Tek partili dönemde devlet, İslam kültürünü yeniden kurup yeni bir medeniyet inşasını tarihi derinlikleri üzerine oturtmak yerine devleti, milletin ve dinin karşısında konumlandırdı. Devlet kurulduktan sonra küçük bir azınlık devlet kurumlarını ele geçirdi ve halkla birlikte onun dinini de dışladı. Tek parti dönemi boyunca dinî değerlerini yok sayarak eğitim hakkını elinden aldı. O süreçte halkımız kültürel kimliğini korudu ve Müslüman kalmaya çalıştı. Ancak; okulları kapatıldı, kitapları yakıldı, hocaları asıldı, cenaze yıkayacak İmam bulunamadı. O dönemde insanımız, Kur?an?ı gizli gizli, korka korka kuytu köşelerde okudular. Biraz da ilmihal okuyanlar İmam olmuşlardı. Biz onların hikayeleriyle büyüdük. Bizi yetiştiren bu zor zamanların neslidir. 1950?den sonra İHL ve İlahiyatlar açıldı. Din hizmeti veren diyanet görevlileri ile Din kültürü öğretmenleri yetişti ve ciddi başarılar gözlendi. Bu gelişme birilerini rahatsız etti. Bunun sonucunda, 28 Şubat?ta inançlı insanlarımızın önü kesildi. İmam-Hatiplerin orta kısmı kapandı. Katsayı problemi ortaya çıkarıldı. Başörtüsü sorunu gündeme getirildi. Bütün bu nedenlerden ötürü din eğitimi krizi tekrar derinleştirildi.
?İSTİHBARAT, CAMİ CEMAATİNİ İZLERDİ?
-Sivil olarak insanlarımız veya STK olarak kurumlarımız neden dinini bilen nesil yetiştirememiş?
Devlet geçmişte Müslümanların kurumlarına izin vermemiş, yeniden açılmasına müsaade etmemiş, kurum açanlara kuşku ile bakmış, insanların dinini yerine getirmesini suç unsuru olarak algılamış ve fişlemiştir. İstihbarat birimleri ülke düşmanlarını takip etmek yerine, irtica adı altında cami cemaatini izlemeyi görev ilan etmişti. Bu toplumda insanlar dinini nasıl öğrenecek, dinini nasıl yaşayacaktı? Dinin temel kavramlarını öğrenemedi, nasıl kurumsallaşacaktı?
?DİNİMİZİ YENİDEN ÖĞRENİYORUZ?
-AK Parti döneminden sonra din eğitimi konusunda ne gibi gelişmeler yaşandı? Dindar nesil yetişme noktasında gereken adımlar atıldı mı?
AK Parti iktidara geldikten sonra biliyorsunuz 2010 referandumuna kadar devlete tam anlamıyla muktedir olamadı. Referandumdan sonra, İmam-Hatiplerin ortaokul kısmı açılarak tekrar canlandırıldı. Katsayı sorunu ortadan kaldırıldı. Başörtüsü sorunu Türkiye gündeminden çıkarıldı. Nitelikli ve kaliteli eğitim noktasında ciddi sıkıntılar olsa bile din eğitimi önündeki engeller önemli ölçüde kaldırıldı. Bunun yanında hükümet dindar nesil yetiştirmek isteyen STK?ların önünü açtı. Rahatlıkla hareket edebiliyoruz. Ancak bu yeterli değildir. Okullara Din kültürü, Siyer ve Kur?an-ı Kerim dersleri kondu; İlahiyatların sayısı artırıldı. Fakat yetişmiş kadro sıkıntısı var. Bunun yanı sıra halkımız ve özellikle genç nesil bu gelişmelere adapte olabilmiş değil. Bilgi ve bilinç noktasında çok büyük eksikliklerimiz var. Nitelikli kadrolara ihtiyacımız var. Daha da önemlisi, İmam-Hatip ve İlahiyat öğrencileri dışında kalan kesimin neredeyse tamamına yakını din eğitiminden yoksun. Bunların eğitimi konusunda STK?lara büyük görev düşüyor. Fakat maalesef sivil kurumların bu gelişmeleri yeterince değerlendirdiğini ve gelişen şartlara göre kendini yenilediğini söyleyemeyiz. STK?ların da tam donanımlı ve nitelikli öğretici eksiklikleri söz konusu. Bu sorun halen devam ediyor. Birçoklarının halkın cehaletini istismar ettiğini İHL?lerin bile açılmasından rahatsız olduğunu söylemek bile mümkündür.
?KÜLTÜREL OLARAK MÜSLÜMANDIK?
-Sıraladığınız bu önemli iyileştirmeler neticesinde insanımızda bir değişim yaşandı mı?
Tabi ki yaşandı. Bizim insanımız zaten duygusal olarak dindar ve kültürel olarak Müslüman?dı. Bu duygusal ve sayısal gelişme sevindirici ancak yetmez. Bu gelişmeyi bilgi ve bilinçle nasıl yoğurabiliriz, niteliği nasıl artırabiliriz, bu konuda alacağımız daha çok mesafe var. Din eğitimi bizim on yıllardır hatta yüzyıllardır ihmal ettiğimiz bir sorundur. Eğitimli hale getirdiğimiz insanlarda sağlıklı din eğitimi geliştiremediğimiz gibi eğitime önem verdiğine inandığımız gelişmiş kuruluşlar da hedeflerini şaşırabiliyorlar.
ESAS İŞLERİNİ BIRAKIP DEVLETÇİLİK OYNAMAYA BAŞLADILAR
-Bu konuyu biraz açar mısınız?
Şöyle; birçokları hedeflerinden uzaklara düştü ve kayboldular. Esas işlerini bırakıp devletçilik oynamaya soyundular. Fakat uğrunda yola koyuldukları değerleri unutup sonunda düşmanlarına satıldıklarını bile fark edemez hale geldiler. Hocamızın yazdığı kitaba gösterdiğimiz saygı ve özeni Kur?an?a gösteremez olduk. Kılıfına gösterdiğimiz saygıyı, içinde yazılanlara gösteremiyoruz. Ne yazdığını bilmiyoruz. Kitap bize, biz kitaba yabancılaşmışız. Allah?tan geldiğini söylediğimiz kitaba O?ndan gelmemiş gibi davranıyoruz. Bu topluma, bu gençliğe, Allah?ın mektubu olan kitabı açıp yeniden okumalıyız. Bu bizim görevimiz ve bu görevi yerine getirmek, bu işi meslek edinmiş olanlar için farzı ayındır.
?CEMAATİ VE HÜKÜMETİ AŞAN BİR DURUM VAR?
-Dini eğitim derken cemaatlerin de bu konuda çok büyük çalışmaları oldu? Ancak bu cemaatlerden biri olan Gülen Cemaati?nin, hükümeti yıpratmaya hatta devirmeye yönelik operasyonlarının olduğu konuşuluyor. Bu konuda ne diyorsunuz bir Cemaatin görevi bu mu olmalı?
Kimi sivil toplum kuruluşlarını maalesef köhne devlet yapısı bu pozisyona itmiştir. Halkı ve onun kurumlarını devlete yabancılaştırmış ve yabancı güçlerin kucağına itmiştir. Bazı yapılar kendisini yabancı güçlere muhtaç hissetmiş, onlara yakınlık hissetmiş ve zamanla da onların güdümüne girebilmiştir.
-Örnek verebilir misiniz?
Örneğin Gülen Cemaati diye bilinen bu yapıyı ele alalım. Bu yapı bir sivil toplum kuruluşu veya bir cemaat olarak ortaya çıkmıştır. Zamanla büyümüş, yurt içi ve yurt dışında devasa yapılar kurmuş, eğitim kurumları açmıştır. Güçlenen veya güçlendirilen bu yapıyı zamanla yabancı güçler kontrol altına almış ve onları kullanır hale gelmiştir. Bu güçler cemaat içindeki üst düzey bir grupla temas halinde olup tabanın bundan haberi olduğunu düşünmüyorum. Üstelik bu cemaat, yakın bir zamana kadar hükümetle de beraber çalışmıştır. Devlet içindeki uzantılar, bu cemaati öylesine büyütmüş ki devletin her tarafını sarmış durumda. Bu sefer dış güçlerin güdümüne giren bir grup, bu yapıyı kullanarak hükümete ve dolayısıyla devlete böyle bir operasyon yapmıştır. Bu olay, cemaati de hükümeti de aşan bir durumdur. Devlet böyle büyük bir sorunla boğuşuyor. Vahim bir tablo var. Ülkesini ve milletini seven kuşakların uyanık olması ve yabancı unsurların oyunlarını defetmek için her türlü mücadeleyi vermesi ve hassas davranması lazım. Göz yumarsak bunun hesabını veremeyiz. Cemaatin tabanını uyandırmak lazım. Çok çetrefilli bir sarmalın içine düştüklerini sanıyorum. Allah bize hakkı hak olarak görmeyi nasip etsin?
?CEMAAT ?YANLIŞ YAPTIK? DEMELİ?
-Peki sizce, cemaatin bu saatten sonra ne yapması gerekiyor?
Cemaat yetkilileri çıkıp şunu demeli: ?Birileri içimize sızmış veya bizi kuşatmış olabilir. Yabancı odakları görememiş olabiliriz. Birileri bizi istismar etmiş olabilir.? Sorgulamanın ve öz eleştirinin olmadığı yerde körlük başlar. Sorgulama sonunda bir yanlış görürlerse, bunu fark ettiklerinde, ?Biz hep olayın ön yüzüne bakmışız, arka yüzünü görememişiz ve yanlış yapmışız? diyebilmeliler. Bunu demek kurtuluşun en kolay yoludur. Böyle davranmak, hakşinaslıktır ve bir erdemdir. Bu milletle barışmanız anlamına gelir. Milletin huzurunda çıkıp tövbe ettiğinizi göstermiş olursunuz. Bu millet çok şefkatli ve merhametlidir, affeder. İnsanlar hata ve yanlış yapabilir. Hatamızı itiraf etmeyi, özür dilemesini, tövbe etmesini bilmemiz lazım. İnadımızın arkasına düşüp yanlışlarımızı örtmeye ve kavga etmeye kalkışırsak daha çok batarız. Sadece kendimize zarar vermekle kalmayız, millete ciddi acılar yaşatırız. İşte o zaman bu millet affetmez. Çünkü o zaman yapılan yanlış, hata olmaktan çıkar gaflet ve hıyanetle ölçülür.
DİNİ EĞİTİMİN, HER DALINDA EĞİTİM VERİYOR
Anadolu İlahiyat Akademisi, Ankara?daki Hacı Bayram Veli Camii?nin yanında hizmet veriyor. İlahiyat programlarını destekleme kursları ile gençlere ve yetişkinlere din eğitimi kazandırmaya çalışıyor. Akademik, uzman ve donanımlı kadroları ile genç ve yetişkinlere; Kur?an-ı Kerim, Mesleki Arapça, Siyer ve İslam Tarihi, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, İslam Felsefesi, Din Sosyolojisi, Din Psikolojisi, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi ile İletişim ve Halkla İlişkiler eğitimi vermektedir. Din eğitiminden mahrum kalmış gençlere ve açık öğretim öğrencilerine ilahiyat eğitimi ve Arapça kursları veriyor. Sabah, akşam ve hafta sonu seanslarıyla kursiyerlerin zaman sorununa çözüm üretiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.