Çayda fiyat bekleniyor
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çay alımının 3 Mayıs’ta başladığını, 5 yıldır artırılmayan yaş çay prim miktarının kilogramda 12 kuruştan 13 kuruşa çıktığını bildirerek, “Henüz yaş çay fiyatı açıklanmamıştır. Üreticilerimizin refah payını da dikkate alan bir fiyat belirlenmelidir” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Doğu Karadeniz Bölgesinde oldukça önemli bir yere sahip olan çay tarımı ve sanayinin istihdam sağlayarak bölgesel göçü önlediğini, yüz binlerce kişinin geçim kaynağı olduğunu belirtti. Çay tarımının ülkemizi çayda dışa bağımlılıktan kurtararak ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını vurgulayan Bayraktar, bölgede 210 bin üretici tarafından 762 bin dekar alanda 1 milyon 328 bin ton yaş çay yaprağı üretildiğine dikkati çekti.
Bölgenin iklimi ve coğrafi yapısı nedeniyle üreticilerin oldukça zor şartlar altında çay hasadını yaptığını bildiren Bayraktar, şöyle konuştu:
“Üreticilerimizin bin bir zorlukla hasat ettiği yaş çayın kısa sürede bekletilmeden işlenmesi gerekmektedir. Hasat olgunluğuna gelen çayın alımlarının, ürün kalite kaybına uğramadan ve üreticilerimiz mağdur edilmeden yapılması önem arz etmektedir. 2011-2015 yıllarında 5 yıldır artırılmayan yaş çay prim miktarı kilogramda 12 kuruştan 13 kuruşa çıkarıldı. Henüz yaş çay fiyatı ise açıklanmadı. Üreticilerimizin refah payını da dikkate alan bir fiyat belirlenmelidir."
Çay-Kur'un birinci sürgünde üreticiler için dekar başına kotayı 400 kilo olarak belirlediğini anlatan Bayraktar, şunları söyledi:
"Üreticilerimiz kota üzerindeki üretimlerini özel sektöre satmaktadır. Çay-Kur, kotaları artırmalıdır. Aksi takdirde özel sektör, açıklanan fiyatın altında alım yapmakta, teslim edilen yaş çay karşılığında, üreticiye yüzde 25-50 oranında kuru çay vermekte, pazarlama işini de üreticimize yüklemektedir. Üstelik özel sektör, üreticiye verdiği kuru çayı piyasa fiyatından üreticimize vermekte ve üreticiden kâr etmektedir. Özel sektörün, üreticiden teslim aldığı çayı da açıklanan fiyatın altında alması da işin çabasıdır. Üretici özel sektör ilişkisinde kaybeden hep üretici, kazanan özel sektördür.”
“KAÇAK ÇAY BÜYÜK TEHDİT”
Ülkemize yurt dışından gelen çayların zati eşya muafiyeti, yolcu beraberi hediyelik eşya muafiyeti, ithalat ve kaçak yolla geldiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi: “İthal ürünlerin girişinin zorlaştırmak amacıyla çayda vergi oranı yüksek tutulmaktadır. Nitekim 2016 yılı gümrük vergi oranı yüzde 145’tir. Çayımız yüksek gümrük vergileriyle korunmaya çalışılmaktadır. İthalat dışında özellikle kaçak yolla ülkemize giren çay büyük tehdit oluşturmaktadır. Kaçak çay, tüketicinin damak tadını etkileyerek, kendi çayımıza yabancılaşma tehlikesini beraberinde getirmektedir. Kaçak çay halk sağlığını tehdit ettiği gibi Türk çay pazarının daralmasına yol açarak üreticinin emeği ziyan olmasına neden olmaktadır. Bu durum, kendi üreticimiz yerine başka ülkelerin üreticileri desteklenmesine yol açmaktadır. Gayri resmi yolla ülkemize çay girişi kesinlikle engellenmelidir. Kaçak olarak ele geçirilen çay analiz edilerek, imha edilmelidir. Çay ihracatımız ülkemizin var olan potansiyeline rağmen artırılamamıştır. Ülkemizin ihracat imkanlarının artırılması bakımından, maliyeti düşürücü önlem alınarak, ülkemiz çayının sahip olduğu üstünlükler tanıtılmalı ve dış pazar araştırması yapılarak, pazarın taleplerine uygun, istenen kalitede ve ambalajda çay ihracatı yapılmalıdır.”
“ÇAYLIKLARIN YENİLENMESİNE BAŞLANMASI SEVİNDİRİCİ”
Çay alanının yaşlanmasının verimlerin düşmesine neden olduğunu bildiren Bayraktar, “Çaylıkların yenilenmesine yönelik çalışmaların başlamış olması sevindiricidir. Çalışma hızlandırılarak, yaşlanmış çay ocakları bir program dahilinde üstün verim ve kaliteye sahip çeşitlerle vakit geçirilmeden yenilenmelidir. Bu aşamada çay üreticilerimiz devlet tarafından desteklenerek, teşvik edilmelidir” dedi.
Ülkemizde çayın, tarım ve sanayinde kimyasal ilaç ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmesinin önemli bir avantaj olduğuna dikkat çeken Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu da organik çay tarımına geçişte büyük kolaylık sağlayacaktır. Avrupa Birliği ülkelerinde organik ürünlere olan talebin yüksekliği ve bu ülkelerde çay tarımı yapılmadığı dikkate alındığında, organik çay üretimi önemli bir potansiyel olarak görülmektedir. Bu avantajın değerlendirilebilmesi için organik çay üretimine gereken önem verilmelidir. Diğer ülkelerde çay üretiminde pestisit kullanılmaktadır. Türk çayının üretiminde ise kimyasal mücadele yapılmaması zirai ilaç kullanılmaması organik çay üretimi için büyük bir avantajdır. Yaklaşık 210 bin çay üreticisi bu konuda eğitilmeli, teşvik edilmelidir.”
“ÇAY KANUNU ÇİFTÇİYİ MAĞDUR ETMEMELİ”
Çay kanunu çalışmalarında tüm tarafların görüşlerinin alınması, fikir birliği sağlanması, çiftçiyi mağdur etmemesi gerektiğini belirten Bayraktar, “Oluşturulacak bir yapılanmada üreticilerimize mutlaka yer verilmelidir. Bilindiği üzere ülkemiz koşullarında ancak 3-4 ay süreyle hasat yapılabilmekte, bölgenin coğrafi konumu nedeniyle başka bir ürünün yetişmesi mümkün olmamaktadır. Üreticilerimizin çayın dışında yetiştirilecek ürün konusunda çok fazla seçme şansı bulunmamaktadır. Bölgede çayın alternatifi yine çaydır. Çay üreticisinin güvencesi de Çay-Kur’dur. Bu nedenle Çay-Kur’un yeri korunmalı, Çay-Kur özelleştirilmemelidir. Çay piyasası düzenlenmek istenirken üretici sahipsiz bırakılmamalı, mağdur edilmemelidir” dedi.
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.