Cumhurbaşkanı Erdoğan: Depremin istihdama etkisini en aza indirmek için kısa çalışma ödeneğini 3 ay uzatıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Depremin istihdama etkisini en aza indirmek için kısa çalışma ödeneğini 3 ay uzatıyoruz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Depremin istihdama etkisini en aza indirmek amacıyla başlatılan kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzatıyoruz." dedi.
Ankara

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

Türkiye'yi hedefleriyle buluşturma mücadelelerinin hız kesmeden sürdüğünü belirten Erdoğan, son Kabine Toplantısından bu yana yoğun bir mesai dönemi geçirdiklerini ifade etti.

İçeride toplu açılış törenleri ve il ziyaretleri, dışarıda uluslararası zirveler ve seyahatlerle millete hizmet yolculuğunu devam ettirdiklerini aktaran Erdoğan, "Bu çerçevede, 7 Temmuz'da Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenskiy'i ülkemizde misafir ederek, gündemimizdeki konuları ele aldık. Kendisiyle, 500 günden fazla süredir devam eden savaşın sona erdirilmesine yönelik önerilerimizi paylaşarak, bu doğrultuda üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu tekrar vurguladık." diye konuştu.

Erdoğan, aynı gün, Milli Savunma Üniversitesi'nin kara, deniz ve hava harp enstitülerinde eğitimlerini başarıyla tamamlayan 249 subayın mezuniyet sevincine ortak olduklarını da aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yeniden yapılandırdıkları üniversitenin asli vazifesini layıkıyla ifa ettiğini müşahede ettiklerini bildirdi.

"81 vilayetimizin tamamının güvenine mazhar olmak için çalışacağız"

Seçim kampanyası sırasında kendisine en çok teveccüh gösteren illeri ziyaret etme sözü verdiğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"28 Mayıs seçimlerinde Bayburt yüzde 82,5 oy oranıyla birinci, komşusu Gümüşhane yüzde 78,5 oy oranıyla ikinci oldu. Bunun için 8 Temmuz Cumartesi günü her iki ilimizi ziyaret ederek, desteklerinden dolayı oralardaki vatandaşlarımıza bizzat teşekkür ettik. 'Kuru kuruya teşekkür olmaz' diyerek, Bayburt'ta toplam yatırım bedeli 2 milyar 689 milyon lirayı, Gümüşhane'de ise 1 milyar 100 milyon lirayı bulan eserlerin toplu açılış törenini de bu arada gerçekleştirdik. Buradan bir kez daha bizleri asla yalnız bırakmayan, desteğini, duasını bizden esirgemeyen Bayburtlu ve Gümüşhaneli kardeşlerime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bu iki ilimizle birlikte, bize oy versin veya vermesin, 81 vilayetimizin tamamının güvenine mazhar olmak için canla başla çalışacağız."

"Başarıyı, mahalli idareler seçimleriyle tahkim etmek istiyoruz"

"14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde elde ettiğimiz başarıyı, 31 Mart 2024 mahalli idareler seçimleriyle tahkim etmek istiyoruz." diyen Erdoğan, hükümet ile yerel yönetimler arasındaki uyumun, anlayış ve vizyon birliğinin kıymetini her geçen gün daha net bir şekilde görebildiklerini belirtti.

Erdoğan, "Gerçek belediyecilik hizmetlerinden mahrum kalan şehirlerimizi Türkiye Yüzyılı'nın inşasına ortak etmek için önümüzdeki seçimler bir fırsattır. Milletimizin de desteğiyle inşallah bu tarihi fırsatın heba olmasına izin vermeyeceğiz." diye konuştu.

"Türkiye'nin beklentilerini açık ve net ortaya koyduk"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bayburt ve Gümüşhane ziyaretlerinin ardından NATO Zirvesi'ne katılmak üzere Litvanya'nın başkenti Vilnius'a gittiklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Kritik bir dönemde tertiplenen NATO Zirvesi, ülkemiz açısından terörle mücadele başta olmak üzere tezlerimizi dillendirdiğimiz, önemli diplomatik kazanımlar elde ettiğimiz uluslararası bir toplantı oldu. NATO tarihinde ilk defa Genel Sekreter tarafından terörizmle mücadele özel koordinatörü atanacağı duyuruldu. İttifak'ın yanı sıra ülkemizin de güvenliğine katkı sunacak pek çok hususta mutabakata varıldı. NATO'nun genişlemesine verdiğimiz ilkesel desteği ifade ederken, Türkiye'nin beklentilerini açık ve net ortaya koyduk. Sadece terörizme karşı değil, Batı'da veba gibi yayılan İslam düşmanlığıyla mücadele noktasında da ikazlarımızı yaptık. İsveç'in İttifak'a üyelik süreciyle ilgili atılacak karşılıklı adımlar, ortak açıklamayla belirlendi. Meclis'imizin açılmasıyla birlikte üzerimize düşeni yapacağız. Katılım protokollerine dair nihai kararı verecek olan mercii, Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Milletvekillerimizin, vicdanları doğrultusunda, ülkemizin menfaatleri neyi gerektiriyorsa, onu yapacağından şüphe duymuyoruz."

"Komşularımızla ve diğer ülkelerde aşılmaz denilen nice engeli aştık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vilnius Zirvesi'nde, ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in de aralarında olduğu 13 liderle ikili görüşme gerçekleştirdiklerini anımsatarak, "Bu görüşmelerde bir kez daha gördük ki, komşularımız başta olmak üzere bizim hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Diyalog ve diplomasiye alan açıldığı takdirde yanlış anlaşılmaların giderileceğine, anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz. Son 21 yılda bunu pek çok kez başardık. Komşularımızla ve diğer ülkelerde aşılmaz denilen nice engeli aştık. Aynı başarıyı bugün de yakalamamızın önünde hiçbir mani bulunmuyor." değerlendirmesini yaptı.

Özellikle Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmelerden ümitvar olduğunu bildiren Erdoğan, "Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz. Hem ülkemizin hem de Avrupa Birliğinin çıkarına olacak bu hamlelerin müspet neticelerini inşallah yakında göreceğiz." dedi.

Körfez turu

Dış politika kulvarında, iş dünyasından oluşan geniş bir heyetle yaptıkları Körfez turunun da çok önemli bir adım olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne gerçekleştirdiği ziyaretlerin, son derece başarılı ve verimli geçtiğini söyledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suudi Arabistan ile imzaladığımız 5 anlaşmayla işbirliğimizi daha ileriye taşıdık. Savunma sanayi alanında tarihimizin en büyük savunma ve havacılık ihracatı sözleşmesine imza attık. Katar ile mükemmel seviyede ilerleyen ilişkilerimizi, yeni ortaklıklarla taçlandırma kararı aldık. Birleşik Arap Emirlikleri, 10 milyar doları bulan ikili ticaret hacmimizle, ülkemizin bölgedeki en önemli ticari ve ekonomik ortakları arasındadır. Diplomatik münasebetlerimizin 50'nci yılını, Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey mekanizmasının kuruluşuyla kutlamış olduk.

Ziyaretimiz esnasında, farklı alanlarda toplam değeri 50,7 milyar dolara ulaşan 13 anlaşma imzalanmıştır. Yine ziyaretimiz vesilesiyle, ülkemizin gurur kaynağı olan Türkiye'nin otomobili Togg'u muhataplarımıza hediye ettik. Togg'un, her üç liderden de 'tam not' aldığını memnuniyetle belirtmek isterim. Şimdilik sadece ülkemizin yollarını süsleyen Togg'u, inşallah yakın zamanda diğer ülkelerin yollarında da görmeye başlayacağız. Nasıl İHA, SİHA ve TİHA'larımız onlarca ülkenin semalarını koruyorsa, Togg da 'Türkiye markasını' yollara, caddelere taşıyacaktır."

Kıbrıs ziyareti

Abu Dabi'den sonra geçtikleri Lefkoşa'da, Kıbrıs Türkleri'nin, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı coşkusunu paylaştıklarını dile getiren Erdoğan, Barış Harekatı'nın 49'uncu yılını, Ercan Havalimanı'nın yeni terminal binasının ve pistinin açılışıyla idrak ettiklerini anlattı. Erdoğan, 10 milyon yolcuya hizmet verebilecek kapasiteye ulaşan Ercan Havalimanı'nın, bir kez daha Kıbrıs Türk halkına hayırlı olmasını diledi.

Ada'nın gerçekleri temelinde hiçbir zaman çözümden kaçmadıklarını ve kaçmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kıbrıs Adası'nın kalıcı ve adil bir barışa kavuşması için elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz. Bu konudaki samimiyetimizi Annan Planı dahil, şimdiye kadarki tüm süreçlerde gösterdik, gerekirse yine gösteririz. Ancak, bunun için karşımızdakilerin de dayatmalarda ısrar etmek yerine sahadaki durumu kabullenmesi gerektiği açıktır.

Barış Harekatı'nın 49'uncu yılında bir kez daha şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yönelik desteğimizin baki olduğunu, tarımdan enerjiye, sudan elektriğe, ulaşımdan sağlığa her alanda katkılarımızın artarak devam edeceğini vurgulamak istiyorum."

"Türk milletinin 15 Temmuz gecesi yazdığı destanın büyüklüğünü her geçen yıl çok daha iyi anlıyoruz"

Erdoğan, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin yedinci seneyi devriyesini, şehit yakınları, gaziler ve İstanbul halkının katılımıyla Beylerbeyi Stadyumu'nda idrak ettiklerini, Türkiye Yüzyılı'nın kahramanlarına olan minnet borcunu bir kez daha hatırlayıp hatırlattıklarını söyledi.

Türk milletinin 15 Temmuz gecesi yazdığı destanın büyüklüğünü her geçen yıl çok daha iyi anladıklarını ifade eden Erdoğan, "O gece Türkiye sadece demokrasisine yönelik bir darbe teşebbüsünü bertaraf etmedi, o meşum gece ülkemiz asıl, bağımsızlığını hedef alan bir işgal girişimini püskürttü. Milletimiz, 253 vatan evladını toprağa verme pahasına Türkiye'nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya bir kez daha haykırmıştır." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz'un, asırlar boyunca yürütülen varlık-yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkası olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Demokrasi ve millet düşmanlarının 15 Temmuz'a yönelik bitmeyen kinlerinin gerisinde, işte bu gerçek vardır. FETÖ'cü alçakların ihanetinden medet umanlar, o gece yaşadıkları derin hayal kırıklığını halen unutamıyor. Darbecilerle anlaşıp tankların arasından kaçanlar, ayıplarını örtmek, korkaklıklarını gizlemek amacıyla iftira dahil her yola başvuruyor. 'Kontrollü darbe' yalanından '20 Temmuz darbesi' tarzı ahlaksız ithamlara kadar milletin direnişine kara çalmak için her şeyi yapıyorlar. Ama ne yapsalar nafile… Bunlar, tüm çabalarına rağmen son 7 yılda amaçlarına ulaşmadılar, Allah'ın izniyle hiçbir zaman da ulaşamayacaklar. Türkiye ve Türk milleti var oldukça, 15 Temmuz destanımız dilden dile, gönülden gönüle, nesilden nesile gururla aktarılmaya devam edecek."

"Gençlerimize ve çocuklarımıza gururla anlatacağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri rahatsız olsa da 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle tankları durduran kahramanların hatırasına ebediyen sahip çıkacaklarını belirterek, "Her biri kalbimizin en mutena köşesinde yaşayan 253 şehidimizin hepsini şükranla, özlemle ve minnetle yad edeceğiz. Gazilerimizin verdiği mücadeleyi gençlerimize ve çocuklarımıza gururla anlatacağız." dedi.

Film, kitap, belgesel, şiir ve çeşitli etkinlerle 15 Temmuz'u, manasına ve ruhuna uygun bir şekilde yaşatacaklarını kaydeden Erdoğan, tüm bunları yaparken, asla rehavete kapılmayacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son FETÖ'cü hain de hukuk önünde hesap verene kadar, bu terör örgütüyle, uzantılarıyla ve destekçileriyle mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu vesileyle şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlıklı, huzurlu, bereketli ömürler niyaz ediyorum. Rabb'im bizlere bir daha 15 Temmuz gibi bir ihanet yaşatmasın diyorum." şeklinde konuştu.

Seller ve orman yangınları

Erdoğan, küresel bir sorun olan iklim değişikliğinin olumsuz yansımalarını Türkiye'nin de tecrübe ettiğini, Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan sel ve taşkınların ardından, batı ve güney bölgelerde meydana gelen orman yangınlarının bunun son örnekleri olduğunu bildirdi.

Karadeniz Bölgesi'ndeki sel felaketine müdahaleye ilişkin çalışmaları aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Karadeniz Bölgemizdeki sel felaketine 7 bin 122 personel, 477 iş makinesi, 6 bin 323 diğer araç ve 2 helikopter ile müdahale ettik. İlgili bakanlarımız süratle afet bölgesine intikal ederek, çalışmaların koordinasyonunu bizzat sağladı. Selden etkilenen işverenlerimiz ile sigortalılarımızın prim ödemelerini, talep etmeleri halinde, bir yıl süreyle ertelediğimizi duyurduk."

Orman yangınlarıyla mücadelenin de başarıyla yürütüldüğünü söyleyen Erdoğan, "Geçen yıl 1 Haziran-24 Temmuz'da 265 orman yangını çıkarken, bu yılın aynı döneminde 358 orman yangınıyla karşılaştık." dedi.

Erdoğan, İzmir'deki yangına müdahale sırasında hayatını kaybeden orman işçisi Mustafa Gürpınar'a Allah'tan rahmet, ailesine ve çalışma arkadaşlarına sabır diledi.

Önceki yıllarda yaşanan yangınların bir kısmının doğal sebeplerden, bir kısmının da terör ve ihmal gibi faktörlerden meydana geldiğini ifade eden Erdoğan, "Bu sene en kötü senaryoyu düşünerek, havada ve karada güçlü bir altyapı kurduk. Mevcut filomuzu, Rusya'dan gelen 2 büyük uçakla tahkim ettik. Rezerv güçlerle birlikte toplam 24 uçak, 100 helikopter ve 10 İHA'mızla orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. Ayrıca 4 bin 800 aracımız ve 25 bin orman işçimiz de karadan müdahale noktasında görev yapıyor." bilgisini verdi.

"Ormanlarımızı korumaya, geliştirmeye devam edelim"

Ülkedeki yangınlara süratle müdahale ederken, ihtiyacı olan diğer ülkelerin de yardımına koştuklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyük bir yangınla boğuşan komşumuz Yunanistan'a 2 amfibi uçak ve 1 yangın söndürme helikopteri gönderdik. Rodos halkı başta olmak üzere Yunan komşularımıza buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz." dedi.

Erdoğan, her ne kadar hazırlıklar tamam olsa da hedefin tek bir yangının bile çıkmaması olduğunu vurgulayarak, tüm vatandaşları orman teşkilatının alarm durumuna geçtiği ağustos ayı boyunca dikkatli olmaya çağırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En küçük bir ihmalin dahi ciğerimizi yakan felaketlere yol açabileceğini lütfen unutmayalım. 'Orman vatandır' anlayışıyla hep birlikte ormanlarımızı korumaya, geliştirmeye devam edelim. Ormanlarımıza sahip çıkan herkese şimdiden teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Ülkenin dört bir yanında başlayan hasat mevsiminde bugün itibarıyla hububatın yüzde 65'inin hasat edildiğini belirten Erdoğan, Toprak Mahsulleri Ofisinin, 580 noktada alım faaliyetini kesintisiz sürdürdüğünü, çiftçiler ürünlerini teslim edene kadar alımların devam edeceğini de bildirdi.

"Türkiye Yüzyılı'nı inşa etme hedefiyle yolumuza devam ediyoruz"

Erdoğan, dün, Hatay'ın ana vatana katılışının 84, Milli Mücadele'nin dönüm noktalarından Erzurum Kongresi'nin ise 104. yıl dönümü olduğunu hatırlattı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlık ettiği Erzurum Kongresi'nde üç önemli ilkenin dünyaya ilan edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birincisi, milli sınırlar içindeki vatanın bölünmez bir bütün olduğudur. İkincisi, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı milletin topyekun direneceğidir. Üçüncüsü de manda ve himayenin kabul edilmeyeceğidir." diye konuştu.

Erdoğan, 104 yıl sonra bugün, devlet ve millet olarak, aynı ilkeler doğrultusunda Türkiye Yüzyılı'nı inşa etme hedefiyle yollarına devam ettiklerini vurgulayarak şöyle devam etti:

"Milli Mücadele, bizim vatan toprakları üzerindeki ne ilk ne de son kıyamımızdı. Anadolu topraklarının merkezinde yer aldığı coğrafya, bizim ana vatanımız olma yanında, tüm insanlığın köklerinin de çıkış yeridir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye, hatta okyanuslar ötesinden her gücün gözünün bu coğrafyada olmasının sebebi budur. Millet olarak, Selçuklu'dan Osmanlı'ya, oradan Cumhuriyet'e kadar kurduğumuz her devletin verdiği varoluş mücadelesinin böylesine ağır bedelli ve kesintisiz yürümesi boşuna değildir. Hatta hiç uzağa gitmeye gerek yok, Türkiye'nin son 10 yıldır maruz kaldığı siyasi, sosyal, ekonomik, askeri sıkıntıların neredeyse hiçbiri tabii süreçlerin ürünü değildir. Hepsinin de arka planında, insanlık tarihi kadar eski bir mücadelenin, modern yöntemler ve söylemlerle devam ettirilen sürümleri vardır. Bu mücadeleye bir de hem toplum hem coğrafya olarak bünyemizde taşıdığımız sorunları eklediğimizde, maliyetler daha da artmıştır."

"Çok sayıda meselenin üstesinden, milletin sağduyusu sayesinde gelindi"

Sosyal fay hatlarında kırılmalara yol açmak için girişilen sayısız denemelerin, milli birliğe ve beraberliğe sıkı sıkıya sarılarak akamete uğratıldığını söyleyen Erdoğan, Gezi Olayları'ndan terör saldırılarına, 15 Temmuz'dan seçim dönemlerinde yalanlar üzerinden tırmandırılan siyasi gerilimlere kadar çok sayıda meselenin üstesinden, milletin irfanı ve sağduyusu sayesinde gelindiğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dönemde küresel sağlık krizinin ve onunla birlikte yükselen küresel finans, üretim, tedarik, emtia krizlerinin Türkiye'ye etkilerini sırtlandıklarını, alınan tedbirler ve Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun geliştirilen politikalarla, yaşanan süreçleri en az hasarla atlatmayı başardıklarını anlattı.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin, ibadete açılmasının 3. yılı olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin yeniden ibadete açılmasının, Anadolu topraklarını vatan yapma mücadelemizin önemli sembollerinden biri olduğu şüphesizdir. Rabb'ime, bizlere bu şerefi bahşettiği için bir kez daha hamdediyorum." dedi.

Türkiye'nin coğrafyasındaki imtihanlarından birinin de tabii afetlerle olduğunu belirten Erdoğan, yangınlar, seller, heyelanlar, kuraklık ve en önemlisi depremin, ülkenin dört bir yanında ciddi hasarlara yol açtığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "6 Şubat'ı unutmak mümkün mü? Onun meydana getirdiği felaket, fatura unutulabilir mi? Şehitlerimiz, gazilerimiz unutulabilir mi?" diye konuştu.

Gerçekleştiği alan ve etkilediği nüfus bakımından tarihin en büyük afeti olan 6 Şubat depremlerinin üzerinden henüz 5,5 ay geçtiğini ifade eden Erdoğan, "Depremde kaybettiğimiz insanlarımızın acıları ilk günkü tazeliğiyle yüreklerimizi yakmayı sürdürüyor." dedi.

Evleri ve iş yerleri enkaza dönen vatandaşların, bir yandan kaybettikleri yakınlarının yasını tutarken, diğer yandan hayata yeni bir başlangıç yapmak için gerekli şartların oluşmasını beklediklerini anlatan Erdoğan, afetin etkilediği şehirlerde, acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı binaların enkazlarının tamamen kaldırıldığını, orta hasarlı binalarla ilgili çalışmaların sürdüğünü bildirdi.

Yapılan tespitlere göre, bölgede 872 bin bağımsız bölüme sahip 311 bini aşkın binanın yeniden inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, bunlardan yaklaşık 507 bini konut, 143 bini köy evi olmak üzere toplam 650 binini devlet eliyle yaparak, vatandaşlara teslim etmeyi planladıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 180 bin civarında konut ve köy evinin inşa sürecinin başladığını belirtti.

"Afetzede kardeşlerimize önemli destekler veriyoruz"

Yeri belirlenen ve zemin etütleri yapılan alanlarda hızla inşa çalışmalarına geçildiğini anlatan Erdoğan, inşaatı tamamlanan köy evlerinin hak sahiplerine teslim edildiğini anımsattı.

Erdoğan, "İnşallah sonbaharla birlikte konutları vatandaşlarımıza peyderpey teslim etmeye başlayacağız. Konutların inşasını hızlandırmak gayesiyle geliştirdiğimiz yeni projemizi kamuoyumuzla kısa süre önce paylaştık. Vatandaşlarımızdan gelen talepler doğrultusunda 'Yerinde Dönüşüm' çalışmalarımızı başlattık. Afetzede kardeşlerimize bir kısmı çok uygun şartlarda kredi, bir kısmı hibe olarak önemli destekler veriyoruz. Bugüne kadar 93 binden fazla depremzedemiz, yerinde dönüşüm için başvurdu. Bu sayının daha da artacağına inanıyorum." şeklinde konuştu.

Depremden hemen sonra ilan edilen mücbir sebep uygulamasıyla afetzedelerin yükünün hafifletildiğini belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:

"Mücbir sebep düzenlemesini, depremde en çok yıkıma uğrayan Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya illerimiz ile İslahiye ve Nurdağı ilçelerimizde devam ettirmeyi kararlaştırdık. Buraların dışından kalan vilayetlerimizden gelen münferit başvuruları da değerlendireceğiz. Konuyla ilgili detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız yakında milletimize açıklayacaktır.

Depremin istihdama etkisini en aza indirilmek amacıyla başlatılan kısa çalışma ödeneğini 3 ay süreyle uzatıyoruz. Daha önce 110 bin çalışanın faydalandığı ödenekten 115 bin insanımızın istifade etmesini sağlayacağız. Toplum Yararına Programlarımızı açma hazırlıklarımız, başta deprem bölgemiz olmak üzere, ülkemiz genelinde devam ediyor."

Hesaplamalara göre, 6 Şubat depremlerinin Türkiye'ye maliyetinin 104 milyar doların üzerinde olduğunu belirten Erdoğan, sadece bu yıl deprem kaynaklı harcamaların 762 milyar liraya ulaşmasının beklendiğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu rakam, çapı ne kadar büyük olursa olsun her ekonomi için, altından kalkılması zor bir yüktür. Üstelik 2013'ten beri yaşadığımız her hadisenin bir boyutunu oluşturan ekonomik saldırıların etkilerinin hala sürdüğü dönemde bu maliyetle karşılaştık." dedi.

"Türkiye'yi büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, içeride birilerinin, "Tüketmeyin", "Yatırım yapmayın", "Türkiye'ye gelmeyin" kampanyalarıyla ekonomiyi çökertme çağrıları yaptığı günlerin yaşandığını belirterek şunları kaydetti:

"Dışarıda ise 'Türk ekonomisini mahvetme' naralarıyla, ülkemize karşı ne iktisat bilimiyle ne akıl ve ahlakla bağdaşan tuzaklara şahitlik ettik. Tüm bu hücumlara karşı çareyi yine, her konuda ve her zaman olduğu gibi, kendi potansiyelimizi harekete geçirmekte, kendi gücümüzü kullanmakta, kendi hedeflerimize yönelmekte bulduk. Hep söylediğimiz gibi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme hedefi, öyle akşamdan sabaha ortaya çıkmış bir strateji değildir. Gerisinde çok büyük emeklerin ve çok büyük bedellerin olduğu bir sürecin sonunda bu noktaya geldik. Bugün de Türkiye bu temel ekonomik hedefine bağlılığını, şeksiz şüphesiz bir şekilde sürdürmektedir. Altını çizerek tekrar ifade ediyorum, Türkiye'yi istihdamı ve üretimiyle büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da sonuçta varmak istediğimiz menzil değişmemiştir.

Son haftalarda atılan adımların hem daha önceki gelişmelerin hem de depremin artık ertelenemez hale gelen mali yükünü karşılayabilmek için yapılan düzeltmeler olarak görülmesi şart. Bu adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini, orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz. Ülkemizin her meselesini 21 yıldır nasıl tesis ettiğimiz güven ve istikrar iklimi sayesinde çözmüşsek, bugünkü sıkıntıların üstesinden de aynı şekilde geleceğimizden kimsenin şüphesi olmasın."

Geçmişte, Türkiye'de ve dünyada gelişmekte olan pek çok yerde uygulanan ekonomi politikalarının en büyük zararı istihdama verdiğini aktaran Erdoğan, "İşsizliğin arttığı, insanların evlerine götürecek ekmek bulamadığı bir ortamda, kağıt üzerindeki göstergelerde elde edilen düzelme, toplumlara beklenen refahı, ülkelere beklenen huzuru sağlayamıyordu. Dolayısıyla bizim için ekonomik istikrar demek, istihdamı düzenli olarak artıran sürdürülebilir büyüme demektir." diye konuştu.

En az bunun kadar bir diğer önceliklerinin de ülkenin ve toplumun tüm dengelerini bozan enflasyonla mücadele olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hiç şüphesiz finansal istikrar da bu tablonun ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye'nin maruz kaldığı onca sıkıntıya, saldırıya, felakete rağmen her alanda hala dimdik ayakta kalmasının, bölgesel ve küresel güç olarak kabul görmesinin gerisinde işte bu politika vardır. Biz ülkemiz ekonomisini, sonuçlarla uğraşarak değil, sebeplere inip onları ortadan kaldırarak büyüttük, geliştirdik, diğer alanlardaki iddialarımızın dinamosu haline getirdik. Bugün de aynı anlayışla hareket ediyoruz. İstihdamı artıracak, enflasyonu düşürecek, finansal düzelmeyi sağlayacak her tedbiri alacak, uygulayacak, sonuçlandıracak ve ortaya çıkan zenginliği milletimizin her bir ferdine yayacak bir politika izliyoruz."

Her dönemde olduğu gibi, bu dönemde de politikaları hayata geçirirken önlerine çıkan zorluklar bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Her şeyden önce, sadece arz-talep ilişkisi üzerine kurulu iktisadi teorilerin, ülkemizde tam karşılık bulamadığı bir gerçektir. Bunun sebeplerinden biri, bilhassa küresel ekonominin dümenini elinde tutan güçlerin Türkiye'ye yönelik siyasi yaklaşımlarının ekonomik mantığın önüne geçmesidir." değerlendirmesinde bulundu.

Siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlenen, kendi politikalarını belirleyip hayata geçiren bir Türkiye fotoğrafının kimsenin işine gelmediğini belirten Erdoğan, bu yüzden de sürekli gizli-açık engellemelere, kural dışı uygulamalara maruz kalındığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin durumunu farklı kılan bir diğer sebep ise kimi dönemlerde avantajımız olan esnek sosyal ve ekonomik politikalarımızın, uzun vadeli politikaların ve kuralların kökleşmesini zorlaştırmasıdır." dedi.

"Verim, tasarruf ekonomisinden yana olalım"

Türkiye'de insanların tasarruf alışkanlığında döviz ve altının ağırlıklı yer tuttuğunu dile getiren Erdoğan, "Önemli bir kısmı da yastık altında duran bu varlıkların, iktisadi işleyişe, dolayısıyla istihdama ve üretime katkısı olmuyor. Onun için gelin, milletime sesleniyorum, 'Biz verim ekonomisinden yana olalım, tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım'. Bunun ne benim milletimin kendisine ne de devletime faydası vardır." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yükselen fiyatlar sebebiyle gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hale gelmesinin üretim artışının hak ettiği yere ulaşmasını engellediğini de belirterek, şunları kaydetti:

"Bu gerçekler çerçevesinde tamamen siyasi kaygılarla serdedilen sözde değerlendirmelerin ne ülkemize ne milletimize ne de yaşanan sorunların çözümüne zerre kadar faydası vardır. Türkiye gibi rezerv para veya petrol-doğal gaz gibi karşılıksız gelir sağlayan kaynaklara sahip olmayan bir ülkenin, tercüme değil, telif iktisadi analizlere ve çözüm yollarına ihtiyacı bulunuyor. Ülkemizin en büyük talihsizliği, dünyadaki gelişmeleri ülkemizin gerçekliğiyle mezcederek, milletimizin önüne ufuk açıcı teoriler koyacak iktisatçılardan uzun yıllar boyunca maalesef mahrum kalmasıdır."

"Kendi politikamızda ısrar ediyoruz"

Yaşanılan tecrübeler ışığında, Türkiye'nin önünde istihdam ve üretim dışında çıkış yolu olmadığına kanaat getirdiklerini belirten Erdoğan, "Kendi politikamızda ısrar ediyoruz." dedi.

Türkiye'ye 21 yılda kazandırılan eğitim, sağlık, güvenlik, ulaştırma, enerji, konut başta olmak üzere tüm alanlardaki yaygın altyapının, büyümenin en önemli itici gücü olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hamdolsun bu sayede ticaretten sanayiye, tarımdan turizme, istihdamın ve üretimin lokomotifi olan her alanda çarklar harıl harıl dönmektedir. İhracatımız ve turizmimiz, neredeyse her ay rekorlar kırarak yoluna devam ediyor. Ülkemiz giderek artan bir şekilde, uluslararası yatırımcıların ilgisini çekiyor. Yaptığımız her görüşmede, ülkemize milyarlarca, on milyarlarca dolarlık yatırım sözü alıyoruz. Bu yatırımların ağırlıklı kısmını, birilerinin iddia ettiği gibi varlık satışı değil, istihdama ve üretime dönük projeler oluşturuyor. Cari dengemizin en önemli handikabı olan enerji ithalatımızı, keşfettiğimiz doğal gaz ve petrol rezervleriyle kademe kademe azaltacak olmamız, hareket alanımızı daha da genişletiyor."

"Hiçbir kazanımından en küçük bir geri gidişe müsaade etmeyeceğiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi son 20 yılda, yılda ortalama yüzde 5,5 büyüttüklerini, milli geliri 238 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirdiklerini, satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada da 11'inci sıraya çıkarttıklarını bildirdi.

İstihdamı 19 milyondan 32 milyona yükselttiklerini, ihracatı 35 milyar dolardan 254 milyar dolara ulaştırdıklarını, turist sayısını 15 milyondan 52 milyona, turizm gelirini de 12 milyar dolardan 46,5 milyar dolara sıçrattıklarını söyleyen Erdoğan, "Velhasıl her alanda eşi benzeri görülmemiş başarılara imza atarak, bugünlere getirdik. Nüfusu artan, onunla birlikte iş gücüne katılım oranı yükselen bir Türkiye'de istihdamın azalmak bir yana sürekli artmasını, işte bu tabloya borçluyuz." dedi.

Ülkenin ve milletin hiçbir kazanımından en küçük bir geri gidişe müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, istikrar, güven ve sürdürülebilirlik ekseninde yollarına devam edeceklerini kaydetti.

"Yaşanan güncel sıkıntıları görmezden gelmiyoruz"

Erdoğan, "Şunu çok açık ve net söylüyorum, yatırım kararlarının lokomotifi olan öngörülebilirliği artırmak, aynı şekilde öncelliklerimiz arasında yer alıyor. Elbette bunları söylerken, yaşanan güncel sıkıntıları görmezden gelmiyor ve üzerini örtmeye çalışmıyoruz." diye konuştu.

Yükselen enflasyon sebebiyle refah seviyesi düşen ücretli kesimlerin kayıplarını telafi etmek için bugüne kadar pek çok düzenleme yaptıklarını dile getiren Erdoğan, bu kapsamda, asgari ücretten memur ve emekli maaş artışlarına kadar her alanda, bütçe imkanlarını sonuna kadar zorlayan tasarruflarda bulunduklarını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her kesimin ücret düzenlemesi, farklı süreçlere, farklı kurallara ve farklı dönemlere göre yapıldığından zaman zaman kısa süreli dengesizliklerin yaşandığını ifade ederek, şunları söyledi:

"Kamu işçilerinin, epeyce bir gecikmeyle yapılan toplu sözleşmelerinde ortaya çıkan tablo, memur maaşlarında ilave bir düzeltmeyi zorunlu kıldı. Bu defa da daha önceden sonuçlandırılan asgari ücret ve emekli maaşlarıyla ilgili bir huzursuzluk ortaya çıktı. Kamu işçisini ve memuru nasıl ortada bırakmadıysak, çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz.

Ek bütçede önceliğimizi, zorunlu olarak deprem bölgesinin hızla ayağa kaldırılmasını sağlayacak projelere verdik. Yaptığımız vergi artışlarından elde edeceğimiz geliri, şu aşamada başka yerlere aktarmayı vicdani olarak kabul edemeyiz. Bununla birlikte hem bütçe gelirlerini artırmaya hem de bütçe dışı kaynak sağlamaya yönelik çalışmalarımızın semeresini gördükçe, kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız. Bunu da çok gecikmeden, yılbaşı civarı neticeye ulaştırmayı planlıyoruz. Milletimin tüm fertlerinden serinkanlı olmalarını, bize güvenmelerini, ülkelerinin ve kendilerinin geleceğine sahip çıkmalarını istiyorum."

"Açgözlülükten kaynaklı dengesiz tasarruf, ortak refaha zarar veriyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimilerinin anlık telaştan, kimilerinin açgözlülükten, kimilerinin de art niyetten kaynaklı reflekslerle sergiledikleri her dengesiz tasarrufun, ortak refah ve huzur hedeflerine zarar verdiğini bildirerek, şöyle konuştu:

"Eğer üretim yapıyorsak maliyet ve kar hesabımızı, ticaret yapıyorsak fiyatlama politikamızı, ev sahibiysek kira talebimizi, aracımızı satıyorsak satış bedelini bu anlayışla belirlemeliyiz. Ne döviz artışıyla ne enflasyonla ne işletme maliyetiyle izah edilemeyecek derecede yüksek fiyatlarla piyasayı sürekli yukarıya çekmek, sonu olmayan bir kısır döngüye destek vermektir. Gün sonunda yüksek kazanç sağlamış gibi görünen bu süreç, aylar, yıllar geçtikçe herkesin hanesine zarar olarak yazılacak sonuçlara gebedir. Hiç kimsenin bilerek ve isteyerek, ne kendisine ne evlatlarına ne de ülkesine böyle bir kötülük yapacağına ihtimal vermiyorum. Şayet bu konuda ihmali ve kastı olanlar çıkarsa, devlet olarak biz de gerekeni yapmaktan çekinmeyiz."

"Ekonomideki sıkıntıların üstesinden geleceğiz"

Erdoğan, Ticaret Bakanlığının, özellikle otomobil piyasasında görülen stokçuluğun ve fiyat manipülasyonlarının önüne geçmek için denetimlerini artırdığını, konut fiyatları ve kiralarla ilgili ilave ne tür adımlar atılabileceğine dair değerlendirmelerinin de sürdüğünü vurgulayarak, şunları söyledi:

"Serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeden, haksız kazanç sağlama peşinde koşan fırsatçıların üzerine kararlılıkla gideceğiz. Milletimizle birlikte nasıl ülkemizin üzerindeki vesayet bulutunu dağıtıp, darbecilerin heveslerini kursaklarında bıraktıysak, nasıl istiklalimize ve istikbalimize yönelik tüm saldırıları boşa çıkardıysak, nasıl güvenliğimizi sınırlarımızın ötesinden başlayarak güçlendirecek tedbirleri aldıysak, nasıl her alanda potansiyelimizi harekete geçirerek, bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı bir Türkiye inşa ettiysek, Allah'ın izniyle, enflasyon başta olmak üzere ekonomideki sıkıntıların üstesinden de geleceğiz."

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.