Bozkır: 'HDP’ye 3 soru sormalarını rica ettim'
Avrupa ülkelerinde görüştüğü birçok mevkidaşın, siyasetçinin, sivil toplum kuruluşunun HDP ile ilgili soruları olduğunu aktaran Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, 'Kendilerine HDP ile temaslarında veyahut HDP’ye mümasil kuruluşlarıyla görüşmelerinde özellikle HDP’ye 3 soru sormalarını rica ettim' dedi.
Bozkır: 'HDP’ye 3 soru sormalarını rica ettim' - Tıkla İzle
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, temasları kapsamında geldiği Almanya’da basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Bütün terör örgütlerinin ortak amacı ülkelerin istikrarını bozmak, ülkede sorun yaratmak, insanları öldürmek geleceğe ilişkin o ülkede olumsuz resimler çıkarmak şeklindedir. Zamanı geldiğinde de değişik ideolojilere sahip, beklentilere sahip terör örgütlerinin bunu sağlamak amacıyla birleştiklerini görmek mümkündür” dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır temaslarda bulunmak üzere geldiği Almanya’da bulunan Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’nde basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu. Bakan Bozkır açıklamasında, son dönemde Türkiye’de ve bölgede önemli gelişmeler olduğunu kaydederek, “7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan tabloda da bir taraftan ülkeyi hükümetsiz bırakmamak adına devam ediyor. Böyle bir ortamda hem bölgemizdeki gelişmeleri terörizmle mücadele konusunda atmakta olduğumuz adımları hem de 7 haziran sonrası ortaya çıkan tabloda nasıl bir gelişme kaydedeceğimizi mevkidaşlarımla paylaşmak ve burada önemli basın kuruluşlarıyla bir araya gelmek ve bu konuda bir değerlendirme yapmak üzere birkaç gündür Avrupa başkentlerinde dolaşıyoruz. Öncelikle AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn ile Viyana’da bir araya geldik. Ağustos ayı genel olarak Avrupa mekanizmalarının, bürokrasisinin ve siyasetinin tatil olduğu bir ay. Ancak Johannes Hahn Viyana’daydı ve oraya gidip kendisiyle görüşme yaptık. Yaklaşık 2 saat süren detaylı bir şekilde konuları ele aldık. Bunu takiben dün gece Berlin’e geldim ve mevkidaşım Michael Roth ile hem baş başa hem heyetler halinde ve akabinde kendisinin verdiği bir çalışma yemeğinde bir araya geldik. Tüm bu konuları detaylı bir şekilde görüşme fırsatı oldu. Gelişmeler hakkında bilgi paylaştım ve Almanya’nın bu konudaki mevcut tutumunu ve beklentilerini de bu vesile ile konuşma imkanını buldum. Yarın da Dışişleri Komisyon Bakanı ile bir araya geleceğiz ve alman basınında çeşitli temsilcilerle bu akşam da Deutsche Welle’nin canlı yayınına katılarak Almanya programımızı tamamlayacağız. Cuma günü de İngiltere’ de AB Bakanı Lidington’la onun seçim bölgesindeki evinde bir araya geleceğiz. Akabinde de Türkiye’ye döneceğim” dedi.
“TÜRKİYE’NİN SON BAŞLATTIĞI OPERASYON 3 TERÖR ÖRGÜTÜNE YÖNELİKTİR”
Gerek Almanya’da gerekse Avrupa ülkelerinde olsun bir süredir yanlış bir yaklaşımın mevcut olduğunu kaydeden Bozkır, ”Bunun süratle giderilmesi de önem arz ediyor. O da özellikle terörle mücadele konusunda terör örgütleri arasında ayrım yapan ve bazı terör örgütleri Avrupa’ya ve hatta Avrupa’daki ülkelere zarar verebilir nitelikte bunlarla mücadele edelim bazı terör örgütleri de benden uzak bana zarar verme temayülünde değil. Bunlar da daha iyi bakalım şeklinde. Uzun zamandır böyle bir yanlış algıyla mücadele ediyoruz. Son gelişmeler ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkardığı için bütün bu yanlış bakış açısını dün Johannes Hahn ile bugün de mevkidaşımla konuşma fırsatım oldu. Türkiye bakımından terör örgütü terör örgütüdür ve terörist de teröristtir. Çünkü bütün terör örgütlerinin ortak amacı ülkelerin istikrarını bozmak, ülkede sorun yaratmak, insanları öldürmek geleceğe ilişkin o ülkede olumsuz resimler çıkarmak şeklindedir. Zamanı geldiğinde de değişik ideolojilere sahip, beklentilere sahip terör örgütlerinin bu sağlamak amacıyla birleştiklerini görmek mümkündür. Türkiye’nin son başlattığı operasyon 3 terör örgütüne yöneliktir. Bir tanesi IŞİD, bir tanesi PKK biri de DHKP-C’dir. Ortaya çıkan tablodan gayet net görülen bir durumda İstanbul’da Amerikan Başkonsolosluğu’na DHKP-C’li bir terörist saldırırken aynı anda PKK terör örgütü Sultanbeyli’de bir polis karakoluna canlı bomba saldırısı yapmıştır. 1 polisimizi şehit etmiştir. Aynı anda Türkiye’nin başka bir yerinde mayınlı bir saldırıda yine PKK terör örgütünün, birçok yine şehit verdiğimiz ortamlar aslında bütün terör örgütler aslında zamanı geldiğinde ortak hareket etme görüntüsü veren bir tema içinde oldukları ortaya koymaktadır. Bu nedenle bizim şu anda Avrupa ülkelerinden bu sıkıntılı dönemlerde bizimle birlikte olmaları talebimiz var, beklentimiz var. Bunu da hak var olarak görüyoruz” dedi.
“BARIŞ SÜRECİNDE SONUCA GÖTÜREN 2 UNSUR YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR”
Bakan Bozkır açıklamasında, sıkıntılı günlerde Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin yanında olması gerektiğini kaydederek, “Böyle anlarda bu sadece Türkiye’nin bölgesinde cereyan ediyor böyle kalsın ben uzaktan konuşayım dediğiniz zaman terörün yayılma teamülündeki görüntüsü ilerde o bölgede kalmaz, o ülkede kalmaz bütün dünya için, bütün dünya barışı, istikrarı için tehdit haline gelir. Ve bunda da aşağı yukarı aynı görüşlere vardık. Dün Johannes Hahn ile yaptığım görüşmeden sonra AB komisyonu sözcüsü yazılı açıklama yaparak PKK’nin AB’nin terör listesinde olduğunu ve Türkiye’nin terörle mücadelesini desteklediklerini resmen bildirdiler. Bugünkü bütün görüşmelerimizde de Alman hükümetiyle, Alman mevkidaşımla herhangi bir görüş ayrılığı içinde değiliz” dedi.
Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehdit ve Türkiye’nin terörle vermekte olduğu mücadelenin detaylarının konuşulduğunu kaydeden Bozkır, “Tabiatıyla Avrupa’da Türkiye ile ilgili olarak bazı yanlış kanaatler de oluşmuş vaziyette özellikle seçim sonrasında da beklentilerin tek bir şekle yoğunlaşmış olması da tabiatıyla doğru değil. Türkiye’de güçlü bir demokrasi var ve seçimler son derece huzur içinde eve 44 milyon insanın oy kullandığı ortamda başarıyla sonuçlanmıştır. Bunun sonucunda da ortaya çıkan tablonun gerekliliğini yerine getirmek tamamen Türk siyasetine, demokrasisine, Türk milletine ait bir şeydir. Dolayısıyla Türkiye’de hükümet kurma çalışmaları veya Türkiye’yi hükümetsiz bırakmama çalışmaları herhangi bir ülkeyi memnun etmek için değil veyahut herhangi bir ülkede bundan huzur duysun diye değil Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermek ve Türkiye’ye hizmet etmek için sürdürülüyor. Bunu dinamikleri de Türkiye ile ilgilidir. Dolayısıyla bunlarla ilgili gelişmeleri de paylaştık ve hükümeti kurma çalışmalarının hangi safhada olduğu konusunda detaylı bir görüş paylaşımı oldu bu açıdan da bir yararlı noktada olduğumuzu düşünüyorum” açıklamasını yaptı.
“HDP’YE 3 SORU SORULMALI”
Avrupa ülkelerinde görüştüğü birçok mevkidaşın, siyasetçinin, sivil toplum kuruluşunun HDP ile ilgili soruları da olduğunu aktaran Volkan Bozkır, “HDP seçimlerde yüzde 13 oy alarak meclise girmiş demokrasinin tecellisini tatmış bir partidir. Seçim sonuçlarına da bütün siyaset sisteminin de saygısı vardır. Burada önemli olan başka bir gelişme var. Bütün muhataplarıma da söylediğim o. Türkiye’de hiçbir parti milletten aldığı gücü terörle mücadele sırasında, terörle mücadele edilen örgütün lehine kullanma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla bütün muhataplarına bunu izah ettim. Kendilerine HDP ile temaslarında veyahut HDP’ye mümasil kuruluşlarıyla görüşmelerinde özellikle HDP’ye 3 soru sormalarını rica ettim. HDP olarak, Türkiye partisi iddiasıyla seçimlere girildi, belli bir oy alındı mademki böyle bir iddia var. Birinci soru: Siz, PKK terör örgütüdür diyebiliyor musunuz? İki; PKK silahlarını bıraksın çimentoya gömsün diyebiliyor musunuz? Üç; PKK silahlı militanlarının Türkiye’yi terk etmelerini başarabiliyor musunuz? Bu 3 sorunun cevabı aslında HDP ile ilgili kanaatin oluşması için de bir vesile teşkil edilecektir. Türkiye siyaseti bakımından da bu soruların cevaplandırılması gerekmektedir. Yurtdışında Türkiye ile ilgili kanaatler oluşurken de belli sonuca varmak için mutlaka bu soruların cevabı ile birlikte bir değerlendirme yapılması doğru olacaktır” diye konuştu.
“BARIŞ SÜRECİNDE SONUCA GÖTÜREN 2 UNSUR YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR”
Bakan Bozkır, HDP’nin AB’deki algısının terör olaylarından sonra değişip değişmediğine yönelik soruya, "Merak edilen konu barış sürecinin devam edip etmeyeceği. HDP bağlantısı da barış süreci ile ilgili olarak ortaya çıkıyor. Barış sürecini bu noktaya getiren AK Parti hükümetleridir. Türkiye’nin geleceği bakımından Türkiye’de etnik kökenine bakılmaksızın, yaşam biçimine bakılmaksızın, dini inancına bakılmaksızın her insanın Türkiye’nin birinci sınıf vatandaşı olması arzusu, hiç kimsenin öteki addedilmemesi arzusu aslında barış sürecine bizi getiren gelişmelerin de temelini teşkil etmiştir. Tabiatıyla bu gelişmenin de bugüne geldikten sonra sonuca ulaşması için gerekli 2 unsur maalesef yerine getirilmemiştir. O da PKK’nın silahlarını bırakması ve militanların Türkiye’yi terk etmesi. Temel unsur uygulanamayınca o zaman onun üzerine inşa edilmiş diğer hususların da uygulanması şu aşamada mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Türkiye bakımından barış sürecinin, çözüm sürecinin her zaman önemli bir proje olduğunu kaydeden Bozkır, “Ve bunun Türkiye’nin ilerletmesi içinde siyaseten gerçekten niyeti de vardır, arzusu da vardır, kararlılığı da vardır. Ama bunu ilerletmek bu noktada şu anda durmuş olan sürecin tekrar canlandırılması bu iki şartın yerine getirilmesine bağlıdır. Silahlar bırakılacak Türkiye’deki PKK terör örgütünün militanları Türkiye’yi terk edecek. Bunun dışında herhangi bir şekilde bu sürecin tekrar başlaması bugünün şartlarında mümkün görünmemektedir. Ve bütün görüştüğüm Avrupa mevkidaşlarım olsun, diğer temsilciler olsun hepsinden bu konuda bize yardımcı olmalarını arzu ettiğimizi ifade ediyorum. Yani çözüm süreci, barış sürecinin devam etmesi eğer Avrupa ülkelerinin Batı camiasının da bir arzusuysa o zaman Türkiye’ye vermekte oldukları mesajı, Türkiye’ye verdikleri kadar PKK’ya ve bu sürecin bir parçası olan HDP’ye de vermeleri gerekir. Bu noktada da tam zamanıdır. Şimdi barış sürecini gerçekten istiyorsa Batı camiası o zaman bu baskıyı silah bırakma yolunda Türkiye’deki PKK unsurları Türkiye’yi terk etmesi amacıyla bu baskıyı oraya teksif etmeleri çok önemlidir” dedi.
Bu konularda da görüşmelerde ortak bir noktaya ulaşıldığını kaydeden Bozkır, “Ben Avrupa Birliği Bakanı olarak Türkiye’nin nereye operasyon yapacağı konusunda kendimin yetkili olduğunu düşünmüyorum. Ama Türkiye bu terörle mücadelede son derece kararlı bir şekilde bu mücadeleyi vermektedir. Ne gerekiyorsa da o yapılacaktır. Tabi şehitler veriyoruz. Allah’tan hepsine rahmet diliyorum, milletimize ve acılı ailelere başsağlığı diliyorum, mekanları cennet olsun ama vatanı vatan yapan da, şehitlerin mevcudiyetidir. Tabiatıyla operasyonlar ne şekilde bundan sonra devam edecek onu söylemek mümkün değil. Ancak daha önceki uygulamalara baktığınızda BM kabul ettiği sıcak takip kavramı vardır. Eğer Türkiye’yi tehdit etmek üzere özellikle daha önce olduğu gibi Irak’tan terör örgütünün unsurları Türkiye’ye girerler, Türk askerine polisine saldırırlar, ondan sonra tekrar geldikleri yere kaçarlarsa BM de kabul ettiği sıcak takip çerçevesinde gerekiyorsa bu geçmişte yapılmıştı biliyorsunuz. Bundan sonra tabiatıyla bunu bu şekilde bu kapsam içinde düşünmek yanlış olmayabilir” ifadesini kullandı.
“BARIŞ SÜRECİNİN DEVAMI PKK’NIN SİLAH BIRAKMASINA BAĞLI”
Çözüm sürecinin devam edip etmeyeceği konusuna da değinen Bozkır, ”Biz çözüm süreci konusunda ‘bitmiştir artık hiçbir şekilde geri gelmeyecektir’ şeklinde yaklaşım içerisinde değiliz ama çözüm sürecinde bu kadar mesafe alınmışken siyaseten bu kadar önemli adımlar atılmışken bunun bundan sonra devamı ancak PKK’nın silah bırakması, silahlarını çimentoya gömmesi İrlanda örneğinde olduğu gibi ve militanlarının Türkiye’yi terk etmesi şartına bağlıdır. Dolayısıyla Alman Dışişleri Bakanı söylediğiyle şimdi söylenen arasında bir fark yoktur. Çözüm sürecinin devamını herkes arzu ediyor ama bunun şartı var. Almanya’da bunun eğer devamını istiyorsa PKK’ya olsun HDP’ye olsun bunların bütün diğer destekleyici bölümler olsun bu baskıyı uygulamaları halinde ancak barış süreci tekrar masaya dönebilir” dedi.
“MHP İLE KOALİSYON ALTERNATİFİ, SEÇİMLER ALTERNATİFİ VARDIR”
Hükümetin kurulması konusunda da değinen Bozkır, “Büyük koalisyon dediğiniz konu seçimlerden sonra ortaya çıkan tabloda milletin verdiği mesaj tek bir partinin iktidarı kurma imkanı olmadığı bir tablodur. Milletin tabi verdiği bu karar demokrasilerde herkesin başının tacıdır. Türkiye’de de bizim milletten başka güvendiğimiz demokraside hiçbir unsur yoktur. Dolayısıyla bu mesaj ve bu ortaya çıkan tablo çerçevesinde de 7 Haziran’dan itibaren Türkiye’yi hükümetsiz bırakmama çalışmaları sürmektedir. Tabiatıyla burada 8 Haziran günü mevcut olan birçok alternatif içinde hangilerinin olmayacağı ortaya çıkmıştır ve hangilerinin olabileceği şeklindeki tablo içinden de bir hükümet çıkar mı bunun çabaları sürmektedir. Dolayısıyla yarın genel başkanlarımız Cumhuriyet Halk Partisiyle AK Parti arasında sürmekte olan istikşafı görüşmelerinin sonucuna göre son bir görüşme yapacaklardır. Bunun sonucunda da AK Partiyle Cumhuriyet Halk Partisi arasında bir koalisyon hükümeti kurulup kurulmayacağı sonucunda AK Parti ile CHP arasında bir koalisyon hükümetinin kurulup kurulmayacağı yarın genel başkanlar tarafından açıklanacaktır. Onun dışında da MHP ile koalisyon alternatifi, seçimler alternatifi vardır. Ancak biz hiçbir alternatif sona ermeden diğer alternatiflerin yeterli olacağı kanaatinde değiliz. Dolayısıyla şu andaki görevimiz beklentimiz CHP ile olan bu istikşafi görüşmelerin sonucunda alınmasıdır. Bunun sonucunda bir hükümet kurulacağı kararı çıkarılırsa gereği yerine getirilir. Hükümet kurulamayacağı kararı çıkarsa o zaman diğer alternatiflere bakılır. Normal demokrasinin ve siyasetin mekanizmaları bu sürecin devamını kararlaştıracaktır” şeklinde konuştu.
“AB SÜRECİNDE BÜTÜN FASILLARI 2 AY İÇİNDE AÇABİLECEK BİR KONUMDAYIZ”
Avrupa Birliği süreci ile ilgili gelen soruya ise Bozkır, şu yanıtı verdi:
“Tabiatıyla Ağustos ayı Avrupa Birliği kurumlarının açıklanmamış anlaşmaya tatil olarak kullandıkları bir ay. Dolayısıyla biz de Ağustos ayı içindeyiz. Biz de Eylül ayından itibaren AB mekanizmaları, parlamento olsun, komisyon olsun tekrar çalışmaya başlayacak. Dolayısıyla AB müzakere sürecimizin devamında fasılların açılmasıyla ilgili olsun, parlamentodaki faaliyetlerle ilgili olsun, AB bürokrasisiyle Türkiye bürokrasisi arasındaki çeşitli temaslar olsun, ilerleme raporu ile ilgili olarak bilgi karşılıklı toplama çalışmaları olsun başlayacak. Biliyorsunuz 17. faslın açılması Haziran ayında mümkün olmadı ve fasılların açılması belli aylarda olabiliyor. Haziran, Ekim ve Aralık aylarında. Bütün beklentimiz, şu ana kadarki görüşmelerimizde ortaya çıkan sonuçta Ekim ayında bu faslın açılmasıyla ilgili bir engel olmadığı şeklinde. Tabiatıyla bugüne kadarki edindiğimiz tecrübeler, fasıl açılmadan açıldı demenin mümkün olmadığı yönünde. Ama her zaman söylediğim bir başka hususta fasıl açmak müzakere sürecinin sembolik unsurlarından bir tanesidir. 8 senedir Türkiye’de bütün fasılları açtık. Ve şu anda resmen 14 fasıl açılmış, 1 fasıl kapatılmış tablo olsa dahi aslında bu 8 senelik çabalarımız Sonucunda Türkiye 28 faslı açmıştır, 14 faslı da kapatmıştır.”
“TÜRKİYE AB SÜRECİNDE ZAMAN KAYBETMEMİŞTİR”
Bakan Bozkır, ilerleyen dönemde Kıbrıs sorunu çözüme kavuşursa Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından bloke edilen yaklaşık 14 faslın açılabilir hale geleceğini kaydederek, “Bu 8 yıllık çalışmamızın bir sonucu olan bütün bu fasılları 2 ay içinde açabilecek bir konuma gelmiş bulunuyoruz. Şayet bu 8 senedir bu çalışmaları, kendi tempomuzla kendi arzumuzla, kendi çabalarımızla yürütmemiş olsaydık. O zaman Kıbrıs sorununun çözümünden sonra hadi gelin 10 faslı açıyoruz dediklerinde belki bizim 4-5 senelik yeni çalışmaya ihtiyacımız olacaktı. Türkiye zaman kaybetmemiştir, Avrupa sürecinde görev alanları kaybetmemiştir ve fasılları Türkiye’de açtık ve kapattık dediğimiz açılardan da Türkiye’nin seviyesi AB’ye daha çok yaklaşmıştır. Dolayısıyla biz önümüzdeki dönemde çalışmalarımızı devam ettireceğiz. İnşallah Ekim ayında 17. fasıl açılabilir. Ama bütün muhataplarımızla konuşmalarımızda söylediğimiz çok önemli bir husus var. Bizim için sembolik olarak 17. faslı açmanızdan daha da önemlisi 23. ve 24. fasılları açmanızdır. Çünkü 23. fasıl siyasi kriterlerle ilgili fasıldır. 24. fasıl da bütün bu mülteci sorunu, sınır güvenliği, pasaport güvenliği, geri kabul anlaşması, vizelerin kalkmasını kapsayan fasıldır. Ve bunun açılmamış olmasını biz eksiklik olarak görüyoruz. Bu fasılların açılması halinde AB’nin Türkiye’nin bir anlamda hak etmediği tenkit yapma imkanını o zaman bu fasıllarla legal olarak önüne geçilebileceğini ifade ediyoruz. Bu fasıllar açılmış olsaydı kurulacak mekanizmalarda hem daha çok konuşabilirdik hem birbirimiz daha iyi anlardık, tenkitlerimizi karşılıklı olarak dile getirirdik. Bundan Türkiye de yarar görürdü, AB de yarar görürdü, süreç de yarar görürdü. Bütün bunun yansımaları itibariyle bölgedeki ülkeler de yarar görürdü. Bugün dahi bunlar görüşüldü. Genişleme Komiseri ile dün de görüştük. Önümüzdeki dönemde beklentimiz 17. faslı açtık, 4 senedir sembolik fasıl açıldı görüntüsünün ötesinde işin esasına yönelik 23. ve 24. faslın açılmasıdır. Bir yanlış algı vardı: 'Türkiye bunları açmak istemiyor' diye. Birkaç senedir biz 2 ay içinde bu fasılları açarız, açılış kriterlerini yerine getirdik. Dolayısıyla bizim tarafımızdan bir sorun yok tezimizi dile getiriyoruz. Hiçbir sıkıntımız yok. Bütün fasılları 2 ay içinde açabilecek konumdayız. Hatta ben espri yapıyorum. Ton balığı gibi açılmamış fasılların numaralarını torbaya koyun, çektiğimiz numara hangi fasla tekabül ediyorsa 2 ay içinde açalım diyoruz. Bu kadar iddialıyız. Ama bu siyasi bir karar açılmazsa da dünyanın sonu değil, işimize bakıyoruz, işimizi devam ettiriyoruz” dedi.
Bakan Bozkır, kamuoylarında mekanizmaları yanlış algılar varsa bunları düzeltmenin tek yolunun konuşmaktan ve tenkitlere yanıt vermekten, tekrar konuşmaktan geçtiğini belirtti.
Türkiye olarak ne kadar imkan varsa gelip konuşmak, çağırıp konuşmak, tenkitleri dinlemek, tenkitlere cevap vermek, mekanizmalarla bilgilendirmek kararlılığında olduklarını kaydeden Bakan Bozkır, “Tabiatıyla maalesef Türkiye’deki bir süredir çok yoğun seçimlerin arka arkaya gelmesi özellikle milletvekillerini seçim kampanyalarında bir anlamda mahsur bıraktı. Dolayısıyla eskiden çok yoğun olan milletvekillerimizin Strasburg’da Avrupa Parlamentosunda ülke parlamentolarıyla olan yoğun temaslarını geçtiğimiz dönemde maalesef layıkıyla yerine getiremedik, ama inşallah önümüzdeki dönemde buda giderilecektir. Bakanlarımız olsun, milletvekillerimiz olsun, siyasi mekanizmalarımız olsun ama ondan da önemlisi sivil toplum kuruluşlarımız sendikalarımız Türkiye’deki bütün bir araya gelen mekanizmaların karşıtlarıyla mevkidaşlarıyla irtibatı sürdürmesi önemli. Sadece siyasetçilerle yürüyecek bir mekanizma değil, herkes kendi alanında kendi yoğunlaştığı sivil toplum faaliyetleri alanında Avrupa’daki o konuda görüş sahibi olanlarla bir araya gelmelidir. Sadece de Türkiye için önemli olan konularda değil entelektüel bazda Avrupa Birliğinin sorunlarını da ele alacak şekilde bu görüşmeler sürmelidir. Ancak o zaman Avrupa ülkeleri kendi sorunlarıyla da ilgilenen Türk sivil toplum kuruluşları veya Türk mekanizmalarını gördüğü zaman bu ailenin daha yakın olduğunu hissederler. Bunu yapmadığımız zamanda yanlış algılar oluşur, hakketmediğimiz sonuçlara ulaşır ve bu algıları kırmak oluşmasından önce beş dakikalık bir saatlik konuşma yaparak bunların çıkması önlenebilecekken bir kere o algı yerleştikten sonra düzeltilmesi de zor oluyor. Ama Türkiye’nin bütün enerjisini de oluşmuş algıları gidermek içinde çaba sarf etmesi yanlıştır. Türkiye doğru işler yaptıkça, demokraside gelişme kat ettikçe ve bu güven duygusu yayıldıkça yanlış algıların giderek ortadan kaybolması zaten mümkün olacaktır. Bizim geleceğe ilişkin Avrupa Birliği olsun Batı camiası olsun bakışımız bu şekilde ve hiçbir şekilde de Türkiye’de şunu saklayalım, şunu konuşmayalım, şundan kaçalım gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Bizim utanç duyacağımız hiçbir noktamız yok her şeyi konuşmaya hazırız yanlış olabilir eğer doğru olduğuna inanırsak, tenkitlerin düzeltmeye çalışırız. Yanlış olduğuna inanırsak bu yanlış tenkidin nesnesini düzeltmeye çalışırız. Bütün medeni camiada zaten işlerini bu şekilde sürdürüyor” açıklamasını yaptı.
“BATI CAMİASINI, DÜNYA DEVLETLERİNİ YANIMIZDA GÖRMEK İSTİYORUZ”
Bakan Bozkır, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ne gerekiyorsa Türkiye için o yapılır bir defa bunda bir tereddüt yok. Yalnız tabi özellikle bu tekrar terör faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir atmosferde özellikle HDP şu anda halka verdikleri mesajın aslında makyajının çizildiğini, makyajının silindiğini gördükleri için başka bir çaba içindeler. Yani terör saldırılarını örtmek için ve hatta HDP’nin PKK’yla olan bağlantısını gizlemek için ‘Türk hükümeti bunların müsebbibidir. Türk hükümeti saldırı halindedir’ ve dedikleri bir kelime de 'herkes elini tetikten çeksin' yoksa biz kendi güvenliğimizi sağlarız. Şimdi buralarda bunun iyice sorulup tam olarak ne denildiğinin anlaşılması lazım. Devletin hiçbir mekanizması asker olsun polis olsun silahtan legal olarak kendisine verilmiş silahlardan elini çekme durumunda değildir. Ülkenin güvenliği için insanların güvenliği için Türkiye’de istikrarın, barışın devamı için Türkiye’nin bekası için silahlı kuvvetlerimiz ve güvenlik güçlerimiz mevcuttur. Elini silahtan çekecek olan terör örgütüdür. Sadece silahtan çekecek olan da değildir bu silahları bırakacak olan çimentoya gömecek olan ve bu silahlarıyla Türkiye’yi terk edecek olan PKK terör örgütüdür. Dolayısıyla yanlış bir algı yaratmak artık kolay değil ortada gerçekten çok net olarak çıkmış bir tablo var. Ve bunun önce açıklamasını yapmak mecburiyetindedir bu işle bağlantısı olanlar. Bunu yapabilirlerse Türk siyasi hayatının, Türk meclisinin, Türk demokrasisinin muhtemel bir partisi olarak ve milletin oylarını almış bir partisi olarak devam ederler. Bunu yapamadıkları nispette de o zaman yine milletin sorularının cevabını veremez durumda kalacakları bir tabloya intikal ederler.”
Avrupa Birliği Bakanı, açıklamalarını şöyle tamamladı:
“Eğer bu terörle mücadele de birlikte yapılamazsa ve bizim bölgemizde bu yayılma temayülü önlenemezse o zaman bu sadece Avrupa’ya değil bütün dünyaya yayılabilecek bir tablo haline gelir. Daha çok yakında Fransa’da yaşananlar, Danimarka’da yaşananlar, Almanya’da yaşananlar, İngiltere’de yaşananlar Akdeniz’i çevreleyen ülkelerde Tunus’ta yaşananlar, Amerika’da yıllar önce yaşananlar terörün ne kadar vahşi olduğunu ve insanların hayatlarına yönelik ne kadar emellerle mücehhez olduğunun aslında göstergeleri. Dolayısıyla bizim verdiğimiz bu mücadele sadece Türkiye için değil dünya barışı ve istikrarı için, bölge barışı istikrarı için de önem arz etmektedir. Ve biz böyle anda Batı camiasını, dünya devletlerini yanımızda görmek istiyoruz, destek olmalarını istiyoruz ve bu mücadeleyi birlikte yapmamızın önemini anlatmaya çalışıyoruz.”
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.