Bosnalı kadın kadar özgür

Bosnalı kadın kadar özgür
"Başörtümüz bizim kişiliğimizdir. Türkiye'de başörtülü kadınların belediye başkanı ya da milletvekili seçilemediğini duydum.Umarım onlar da en...


"Başörtümüz bizim kişiliğimizdir. Türkiye'de başörtülü kadınların belediye başkanı ya da milletvekili seçilemediğini duydum.

Umarım onlar da en az ülkemdeki kadar özgür olurlar."
Bu sözler, Amra Babiç'e ait. Bosna-Hersek'te, geçtiğimiz hafta sonu yapılan seçimlerde Visoko kentinin belediye başkanı seçilen başörtülü bir Bosnalı o. Kocası Bosna savaşında şehit düşmüş.
Sizce, Amra Babiç'in sözlerindeki en vurucu bölüm hangisi?
Ben, "Umarım onlar da en az ülkemdeki kadar özgür olurlar" cümlesini vurucu buldum.
Bosna ve başörtülü kadının özgürlüğü...
Türkiye ve başörtülü kadının özgürlüğü...
Bosna'nın Bosna olması için nasıl çırpındı Türkiye, biliniyor ama başörtülü kadının özgürlük seviyesinde henüz Bosna kadar olamamak gibi bir paradoks var.
Neden?
Asker bile, sivil iradenin belirleyiciliğine razı oldu çama biz, başörtüsü konusunu gerçek anlamda çözemedik.

10 yıla rağmen

Çözülmüş görünen alanlarda, sadece fiili rahatlamalar var, o da çok sınırlı.
Kamuda başörtüsü, çok kısıtlı alanlarda ve "idare etme" mantığıyla "özgür."
Değilse, mesela birçok okulda müdür "yönetmelik ve yasak" inisiyatifini kullandığında, başörtülü öğretmen için özgürlük boğuşması başlıyor.
Özgürlük yönünde inisiyatif kullanan idareciler de, başörtülü kamu görevlisini "görünmez" alanlarda istihdam ederek işi kurtarmaya çalışıyor.
İktidar 10 yıllık.
Biliyoruz ki, içinden çıkardığı cumhurbaşkanı ile başbakanı ile başörtüsü mağduru bir iktidar var.
Ve inanıyoruz ki, iktidar başörtüsü sorununu çözme dışında bir şey düşünemez.
Ama çözemedi şu ana kadar.

İşte Başbakan, "18 yaş için seçilme hakkı"nı gürül gürül gündeme getirdi.
Peki hani "Başörtülü kadın için seçilme hakkı" diye bir çıkış.
Acaba diyorum iktidar partisi, seçilecek yerlerden 5-10 on aday gösterse ve bunlar seçilerek Meclis'e gelse, hangi Ecevit çıkıp da, öfkeden gözleri dönmüş halde, "Burası devlete meydan okunacak yer değildir" diye grubunun "dışarı dışarı" tamtamlarına öncülük eder?

Ne olur gerçekten?

Asker ne der diye düşünmeli miyiz?
Medya ne yazar diye düşünmeli miyiz?
5'li çete, başörtüsüne hayır diye meydanlara çıkar mı?
Ne olur gerçekten?

Hâlâ başörtüsüne özgürlük olamamasının ardında hangi saik vardır?
İşte, darbenin hukuki gerekçesi olarak görülen 35'inci maddeyi ve onunla birlikte sistemin tüm anti demokratik birikimini ortadan kaldırmak için harekete geçileceği beyanları geliyor iktidar kanadından.
Niye başörtüsüne ilişkin en küçük bir umut ışığı yok?
Anayasa'da bir şey yazmıyor.
Yasalarda bir şey yazmıyor.

12 Eylül döneminde çıkarılmış bir yönetmelik, 12 Eylül'den hesap sorulduğu bir zamanda ve aradan 32 yıl geçtikten sonra bile hâlâ başörtülü kadının boynundaki ilmek olarak varlığını sürdürüyor.
-Başörtülü kadınlarımız Bosnalı kadınlar kadar özgür olacaklar mı?
Ne kadar safiyane ama ne kadar kahredici bir soru bu.

Ben, meselenin kendi tabanında ne kadar önemli olduğunu bilen bir iktidarın, başörtüsü sorununu hâlâ çözememiş olmasını, Türkiye'de demokratikleşme ve özgürlükler açısından en büyük sorunun "kamu ve dini hayat" alanındaki "derin" çelişkide yattığına bağlayabilirim ancak.

Ağlamak

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in "Dağda ölene de ağlamak" üzerine söylediği söz, AK Parti'de, "Tayyip Bey'den önce ve sonra konuşmak" arasında öyle bir görüntü çıkardı ki, her bir aktörün sergilediği kişilik saygısı adına oturup ağlamaya değer. En iyisi, kimse ölen şu veya bu genç için ağlamasın, kendisi için ağlasın. Şunu da söyleyeyim: Bu görüntü Tayyip Bey'in liderliğini tartışılmaz kılıyor ama kazandırmıyor.

 

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.