Bize düşen bilgilendirmek
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, kendilerine düşen görevin Cumhurbaşkanını bilgilendirmek ve eksik kalan yönleri anlatmak olduğunu söyledi.
ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakanlığa devredilen Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yaklaşık 4 saat süren Bakanlar Kurulu Toplantısı'na verilen aranın ardından, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Bakanlar Kurulu Toplantısı öncesinde, Başbakanlık Resmi Konutu'nda "çözüm süreci" ile ilgili bir toplantı yaptıklarını belirten Arınç, Nevruz öncesi ve sonrası gelişmeler hakkında, çözüm sürecinin içinde bulunduğu şartları tekrar değerlendirdiklerini söyledi.
Arınç, Bakanlar Kurulu'nda gündemdeki ilk maddenin TBMM ile ilişkiler konusu olduğunu vurgulayarak, bugün ve bundan sonraki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çalışma takvimi hakkında, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, tarafından sunum yapıldığını bildirdi.
Arınç, toplantıda, Başbakan Davutoğlu'nun da seçim süreciyle ilgili AK Parti genel merkezinde yaptığı çalışmalar, katıldığı kongre ve toplantılarla ilgili bilgi verdiğini ifade etti.
Arınç, bir soru üzerine, cumartesi günü "Barış Kenti Kudüs" ile ilgili toplantıdan sonra, pazar günü de Yeni Dünya Vakfı'nda üniversite öğrencilerine yönelik verdiği konferanstan sonra konuşmalar yaptığını, bu konuşmaların kamuoyunun malumu olduğunu dile getirdi.
Bazı medya mensuplarının bu konuşmaları, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hükümet veya kendisiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında çekişme, ihtilaf ya da karşı karşıya gelme durumu olduğunu belirten yazılar yazıp, dedikodular yaptığını" belirten Arınç, "Arınç fevri çıkış yaptı, duygusal tepki verdi, paralel devlet tartışmalarından ayrı düşmüşlerdi, şimdi intikam alıyor" gibi çok basit, sığ, terbiye dışı şeylerin konuşulduğuna işaret etti.
-"Duygularımı karıştırmam"
Ülke ve millet meselelerine duygularını karıştırmadığını vurgulayan Arınç, sözlerini söyle sürdürdü:
"Yeni bir siyasetçi değilim. Yıllardan beri Parlamento içi ve dışında, Meclis Başkanlığında, devlet, hükümet yönetiminde bulunmuş bir insanım. Dolayısıyla tecrübelerimle gönlümden, kalbimden geçenleri birleştirerek, bir şeyler söylersem, elbette bunun tartışmasını kamuoyu yapabilir. Ama bunun kötü niyetli bir tartışma olduğunu söylemek için doğrusu sözlerimi ya anlamamak veya yanlış anlamaktan kaynaklandığını söyleyebilirim.
Biz Sayın Cumhurbaşkanımız ile duygusal polemiklere girecek tıynette insan değiliz. Ona karşı bir nezaketsizlik yapmayı hiçbir zaman aklımızdan geçirmeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız ile hukukumuzun yıllar öncesine dayandığını ve ateş çemberlerinden geçerek bugünlere geldiğimizi herkesin bilmesi lazım. Rahat yataklarımızda, ayaklarımızı uzatarak evlerimizde sadece bunların lafını ederek bugünlere gelmiş değiliz. Türkiye'nin her tarafını köyleriyle, kasabalarıyla, Avrupa'nın her yanını düşündüğümüz inancımızı ve ülke için gördüğümüz hayırlı işleri anlatarak geçirmiş, cezaevlerinden, DGM'lerden, siyasi yasaklı olmaktan, cuntacılıktan bugünlere kadar süzüle süzüle safiyetle samimiyetle gelmiş insanlarız.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile olan hukukumuzun bir kardeşlik hukuku, bir dava arkadaşlığı hukuku olduğunu herkesin bilmesi lazım. Birileri bilmeyebilir, o yüzden vesile oldunuz, tekrar söylüyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız devletin başıdır. Milletimizin birliğini temsil eder. Bu Anayasa'daki konumudur. Ama bunun dışında da bizim liderimizdir, yıllarca başbakanlığımızı yapmıştır, çile insanıdır ve örnek bir aile reisidir, milletini candan seven bir insandır ve halkımızın kahramanıdır. Bunları her zaman bilen, gözyaşlarıyla bu sevgiyi her zaman takdir eden bir insanım. Ama şunu düşünmemiz lazım: Sayın Cumhurbaşkanımız, bazı konularda düşüncelerini ifade ediyor. Eğer o düşünceler yanlış kanaate, eksik bilgiye, yanlış yönlendirme gayretinde olan insanların adeta hoşuna gidecek bir noktaya geliyorsa bize düşen, haşa onu eleştirmek değil, onu yanlış bulduğumuzu söylemek değil, onu bilgilendirmektir, olayın eksik kalan yönlerini anlatmaktır. Benim iki gün üst üste yaptığım konuşmaları tek tek analiz ederseniz, en ufak bir saygısızlık göremezsiniz, muhatap alma göremezsiniz, polemik göremezsiniz. Ben hükümetin bir üyesiyim. Hükümetimi belli konularda elbette savunurum, yanlış anlamalara yol açabilecek eksik bilgileri tamamlamak da benim görevim olur. Dolayısıyla o günkü yaptığım konuşmaların, ben samimi olarak karşılandığını ve bundan artık diyalog yollarının ve kanallarının daha çok açılması gerektiğinden hareket ederek bugün geldiğimiz noktayı faydalı, yararlı bir nokta olarak görüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız ile ilişkilerimiz sadece Anayasal çerçevede Cumhurbaşkanlığı ve hükümet ilişkilerini belli bir noktada götürmek değil, aynı zamanda Türkiye için çağ atlatacak noktada, en büyük gelişmelerde imzası bulunan, toplumsal kardeşliğimizi pekiştiren, ülkenin maddi kalkınmasında en önemli hizmetleri yapmış bir insanın, vatandaşlarımızın, yurttaşlarımızın, fakirlerin, yoksulların, kimsesizlerin sevgilisi haline gelmiş bir insanla, aynı zamanda saygıya ve sevgiye dayalı bir arkadaşlığımız da vardır."
-"Kusuru kendimizde ararız"
Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini hiç yanlış anlamayacağını, kendisinin de bugüne kadar onun sözlerini hiçbir zaman küçültücü, insanlara karşı söylenmiş alçaltıcı bir ifade olarak kabul etmediğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Çözüm Süreci ve diğer konularda, Sayın Cumhurbaşkanımızı eksik bilgilendirmişsek, belli konularda görüş ve düşüncelerine layıkı veçhile eğer karşılık verememişsek, kusuru kendimizde ararız. Ama kamuoyu bazı şeyleri tartışmaya başlamışsa o zaman da bunu en güzel şekilde ifade etmek bizim vazifemiz olur. Benim adım Bülent Arınç, söylediğim sözler ortadadır. Bunların arkasında hiç kimse bir şey aramasın. Ben cam gibi bir adamım, önüm arkam bellidir. Kimsenin adamı değilim, kimsenin çantasını taşımadım. Ben siyasi hayatımın sonunda, Allah kısmet ederse iki ay sonra, başım dik alnım açık olarak gezeceğim. Hiçbir akçeli işte benim ismim geçmez. Hiçbir dürüst olmayan ilişkide benim ismim geçmez. Ben hayatını, sevgisini, aşkını, gençliğini, çocukluğunu, evlatlarını bu dava için harcamış, tüketmiş bir insanım.
Her sözümün arkasında kimse 'Acaba neden bunu söyledi' diye herhangi bir şey aramasın. Başkaları için arayabilirsiniz ama ben bu hesapları yaparak bugünlere gelmiş bir insan değilim. 8 Haziran'da sokağa çıktığım zaman 'Bu adam namuslu, dürüst, vicdanlı bir adamdı. Doğru söylerdi, doğru söylediği için de dokuz köyden kovulmuştu. Helal olsun' diyeceklerini biliyorum. Başkaları için teminat veremem ama benim için böyle denmesi milyarlara, trilyonlara sahip olmaktan çok daha değerlidir.
Arkadaşım soruyor, 'Sayın Başbakan ile bunun öncesinde görüştünüz mü'. Bütün şerefimle temin ediyorum, cumartesi ve pazar günü yaptığım konuşmada, konuşacağımı değil ki içindeki içeriğini konuşmuş olayım."
-"Bunları söylemiş değilim"
Başbakan Davutoğlu ile geçen Perşembe ve Cuma akşamı parti genel merkezinde, Bursa ile ilgili seçim çalışmaları konusunda bilgi vermek üzere bir araya geldiklerini belirten Arınç, "İkinci olarak da partimize gelmesi arzu edilen veya talep üzerine kendisiyle konuşmam gereken bir kişiyle görüşmem olmuştu. Onun sonuçlarını Sayın Başbakanımıza arz etmek için gittim. Bunun dışında 'Sayın Cumhurbaşkanımız böyle konuşuyor, ben böyle bir cevap vereceğim...' Bunları söylemiş değilim. Sayın Ahmet Davutoğlu, bu konuda tamamen masumdur. Ben böyle bir şeyi kendisine bildirmedim. Bu suç değil ki masumiyetten bahsetmiş olayım. Hayır. Ama birileri bizim o görüşmelerimizi dışarıya başka türlü nakletmiş olabilirler. İçeriğini size söyledim" diye konuştu.
Arınç, kendisine yöneltilen "O gün hükümet sözcüsü sıfatıyla mı konuştunuz" sorusuna cevaben, şunları söyledi:
"Ayıptır, günahtır canım. Benim adım Bülent Arınç. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsüyüm. Her mikrofon uzatıldığında bunu aynen açıklamak zorunda mıyım? 'Bak bu benim kişisel düşüncemdir, altını büyük bir şekilde çizelim. Bak şimdi tam hükümet sözcülüğüne sıra geldi, o sıfatla konuşuyorum.' Arkadaşlar, ben uzatılan mikrofondan 40 senedir kaçmamış bir adamım."
-"Bu dava için ömrümü feda ettim"
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Twitter'da kendisiyle ilgili mesajları eleştiren Arınç, "Ben görevimin başındayım. Bugüne kadar da zamkla yapışmış koltukta oturan bir insan değilim, bunu kendisi çok iyi bilir" diye konuştu.
"Koltuk sevdası, mevki, makam sevdası" olmadığına vurgu yapan Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Çıkar para ilişkisi değil, adam kandırma değil, birilerinin yaptığı gibi. Ben burada bir dava için varım. Bu dava için ömrümü feda ettim. Ülkeme, milletime hizmet etmek için bu görevleri üstlendim. Allah kısmet ederse seçimlerden sonra bu görevde olmayacağım. Şerefimle yaşayacağım, sadece emekli maaşıyla geçinen ama kalbi huzur içinde olan bir insan olarak Ankara'nın sokaklarında dolaşacağım. Buna herkes emin olsun. Beni istifaya davet etmek, beni görevden almak için birilerine çağrıda bulunmak senin hakkın değil, haddin de değil."
Gökçek'in kendisi ve ailesiyle ilgili mesajlarına da değinen Arınç, özel hayata saygı gösterilmesini istedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, 2009 ve 2014 seçimlerinde Gökçek'in adaylığına itiraz ettiğini bildirerek partisinin adaylık kararından sonra Gökçek'i desteklediğini anımsattı. Arınç, "Adaylığı üzerine karar verince eleştirilerimi bıraktım, onun seçilmesi için çalıştım. Bir AK Partiliye yakışan da bu olmuştur" dedi.
-"Pazar günkü açıklama görüşmeyle ilgili değil"
Arınç, bir başka soru üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun Cumartesi günü görüştüğünü, buna ilişkin "talep üzerine gerçekleşti" açıklaması yapıldığını ancak ne konuştuklarından, nerede bir araya geldiklerinden haberdar olmadığını, özel kalem müdürlüğü yapmadığını söyledi.
Arınç, Pazar günkü açıklamanın bu görüşme veya bunun sonuçlarıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını da bildirdi.
Öcalan'ın Nevruz mesajlarının ne anlama geldiğini, hangi eksik hususların bulunduğunu, hangilerinin mevcut olduğunu Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığınca analiz edildiğini belirten Arınç, şunları söyledi:
"Ben sadece bir şeye dikkat çekmiştim, bizim beklentilerimiz farklıydı. Başka olması gerekenler bulunmalıydı, olmaması gerekenler de çıkmalıydı. Ama açıklandığı şekliyle bile bu mesajı olumlu bulduğumu söylemiştim. Bugünkü çalışmalarımız içinde de Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı bu konuyu derinlemesine tahlil ederek bundan sonraki aşamaların ne olabileceğini çalışıyor."
-"İzleme heyeti konusu bizim kabulümüzdür"
Arınç, izleme heyeti konusunun kendilerinin kabulü olduğunu belirterek, "Çözüm Süreci içerisinde böyle bir mekanizmaya ihtiyaç duyulduğu, iyi çalışırsa bunun faydalı olabileceği kararımız altına alınmıştır. İzleme heyetinde bulunacak kişilerin daha önce bu görevlerde başarılı hizmetleri geçmiş akil insanlar içerisinden olacağını rahatlıkla söyleyebilirim" ifadesini kullandı.
"Son haftalarda her kafadan farklı sesler çıkmıştı, bunu HDP için de söylüyorum, 15-16 kişiden bahsedildi, sonra yalanlandı" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Sayın Akdoğan da süreci en iyi takip eden arkadaşlarımızdan birisidir. 'Bundan sonra Sayın Başbakanımızın, benim ve süreçle ilgili insanların sözlerine itibar edin' dedi. Bunun sayısının 5-6 civarında olacağını düşünüyorum bir. Yalnız bizim düşünmemiz yetmiyor, bu konuda kendilerinin de onayını almamız ve onların kabul etmesi halinde bunu gerçekleştirmemiz lazım. Aynı zamanda izleme heyetine hangi görev verilecek, hangi fonksiyonu ifa edecekler, ne şekilde bu süreçte görev yapacaklar bunu da belirlediğimiz bir listemiz var. Yani akil insanlardan seçilecek izleme heyetinin bu süreç içerisindeki görevi ne olacaktır, bu görevi ifa ederken nelere dikkat edilecektir bu da bir kayıt altına alındı. Şimdiki süreç akil insanlar içerisinden izleme heyeti olarak uygun gördüğümüz kişilerle Sayın Akdoğan temas kuracaktır veya Sayın Başbakanımız, onların oluru halinde de bu faaliyete geçmiş olacaktır.
Ancak geçtiğimiz haftadan bu yana Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği, bizim de üzerinde daha çok hassasiyetle durmamız gerektiğine inandığımız bir konu var. Sayın Cumhurbaşkanımızı, izleme heyeti konusunda, Çözüm Süreci'nin geldiği nokta üzerinde ve geçtiğimiz temmuz ayında çıkarılan kanun ve buna yönelik usul ve çalışma esasları konusunda daha fazla bilgilendirme ihtiyacımız doğdu. Burada bir eksikliğin bizim tarafımızda olduğunu da kabul etmeliyim. Bu aşamalar önemli aşamalardır, Sayın Cumhurbaşkanımız her noktada süreci başlatan bir kişi olarak ve süreci sahiplenen bir insan olarak da en azından yapılacak işlerden mutlaka etraflıca bilgilenmelidir, bilgi sahibi olmalıdır. Bunun görevi bize düşüyor diye düşündük, Sayın Başbakanımız ve süreçle ilgili arkadaşlarımız Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi arz edeceklerdir. Onun talimatları, görüşleri doğrultusunda da bu çalışmalarımızı devam ettireceğiz."
Arınç, "Çok daha önemli yenilikler gelecektir, biz buna da hazırız' demiştiniz, o yenilikler neler olabilir, bugünkü toplantıda ele alındı mı" sorusunu, "Hayır, etraflıca hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bu mesajların ne anlama geldiğini, bu işle ilgili İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışan bizim müsteşarlığımız var, ayrıca MİT Müsteşarlığımız var. Süreçle ilgili çalışmaları onlar takip ediyorlar ve bizi de bilgilendiriyorlar" diye yanıtladı.
Bu konuda, kabul edemeyecekleri noktaların bulunduğuna işaret eden Arınç, şunları kaydetti:
"Eşme'den bahsedilmiş olması, hakikat ve yüzleşme komisyonundan bahsedilmiş olması. Biz bu çalışmaların içerisinde PKK'nın veya İmralı'nın terminolojisine bağlı kalamayız. Biz hükümetiz, biz devleti yönetiyoruz. O yüzden hiçbir şey yapılacaksa bunun örgüte ait terminolojiyle değil, hükümetimizin uygun gördüğü bir şekil ve tarzda yapılması gerekir. Her şeyi reddediyor anlamında söylemiyorum. Ama mesela diyalog başka şeydir, müzakere başka şeydir. Onlar hep 'müzakere' sözünü kullanabilirler, biz 'müzakere' sözünü şu veya bu sebeple kabul etmeyebiliriz, etmiyoruz da zaten. Henüz o noktada olmadığımızı, o noktaya gelirken de çok daha önemli işler yapılması gerektiğini düşündüğümüz için. Biz Anayasa ile kanunlarla bağlıyız. Bir hukuk devleti olan Türkiye'de bütün bu işlerin hukuk devleti ölçütlerine uygun olarak yapılması gerektiğini de düşünürüz."
Arınç, "KPSS soruşturması"nın Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda gündemediğini bildirdi.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bilgilendirme konusunda, 'Burada eksiklik bizim tarafımızda' dediniz. Daha önce yaptığınız açıklamalarda bu konunun anlatıldığını söylemiştiniz. Dolayısıyla, bugünkü noktaya nasıl gelindi" sorusuna ise Arınç, şu yanıtı verdi:
"Çok ince işler soruyorsunuz. Yani nüanslar üzerinde durmayalım. Söylemek istediğim şu: Çözüm Süreci'nin sorumluluğu hükümetin üzerindeyse bunu bir görev, yetki ve sorumluluk esasları içerisinde yapıyorsa elindeki kanun ve çalışma esaslarını uyguluyorsa aldığı kararları yapacağı işleri bizim Çözüm Süreci Kurulumuz var, oralarda düşünürüz, kararlaştırırız ve uygularız. Bu sadece hükümetin sorumluluğu veya görevi olarak kalmamalı, elbette kalmaz. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuyu 'Baldıran zehri içmek' gibi nitelendirdiğini, 'siyasi hayatımızın sonuna gelsek bile bunu başarıyla sonuçlandıracağımızı' söylediğini hepiniz biliyorsunuz. Dolayısıyla süreci başlatan, bütün zorluklara göğüs geren ve siyasi hayatını adeta Çözüm Süreci'yle özdeş hale getiren bir kişinin her aşamada yeterince bilgilendirilmiş olması gerekir. O ne zaman emrederse Sayın Başbakanımız da bakanlarımız da koşarlar, bilgi verirler. Ancak onun talep etmediği durumlarda bile ilgili arkadaşlarımızın kendilerine mutlaka bilgi sunmalarında fayda olduğunu söylüyorum."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.