?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal?

?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal?
Yıllarca önce düşünüp geçtiğimiz pek çok fikri meseleyi yeniden düşünmemi sağladı bu kitap, her şeyden önce ?Yahya Kemal?in şiirini Martin Heidegger...



Yıllarca önce düşünüp geçtiğimiz pek çok fikri meseleyi yeniden düşünmemi sağladı bu kitap, her şeyden önce ?Yahya Kemal?in şiirini Martin Heidegger yorumlasa? isteğini uyandırdı gönlümde...

Yahya Kemal, büyük şiirin üç sütunun üstünde yükseldiğini söyler: Fikir, hayal ve musiki. Dolayısıyla Yahya Kemal, şiirin fikir boyutuna önem veren şairlerdendir.

Felsefe çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. H.Ömer Özden, ?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal? adını verdiği kitabını, Yahya Kemal?in sanatına şekil veren felsefi arka planı ve sanatçının düşünce yapısını, eserlerinden, şiir ve nesirlerinden çıkarma amacıyla kaleme aldığını önsözünde ifade etmektedir. Yazar, Yahya Kemal?in şiirlerinin fikri boyutunu ortaya koyacağını, meselelere hangi bakış açısıyla, nasıl ele aldığı, felsefe ve estetik çerçevesinde değerlendirmeye çalışacağını belirtmektedir söz konusu sunuşta.. Yahya Kemal?in şiirine felsefi bakış, edebiyatımıza derinlik ve zenginlik katacağı düşüncesiyle okumaya başladım kitabı.

?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal?in tanıtımına geçmeden, Yahya Kemal?in kültür sanat dünyamızdaki konumuna ve mesajına değinmek isterim. Sezai Karakoç, Yahya Kemal için ?bozgunda fetih düşü? der, bu şair için yapılmış en doğru tanımlamadır.

Aynı tarih döneminde yaşamış iki büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile Yahya Kemal Bayatlı bir madalyanın iki yüzü gibidir, yan yana konulduklarında birbirini tamamladıkları görülür. Akif, şimdinin şairidir ve bir bozgunu anlatır. Akif?in şiirlerinde Balkan Harbi, Balkanların kaybedilişi, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale savaşı ve Milli Mücadele adeta tablolaşır. Yahya Kemal ise geçmişin, muhteşem mazinin, fetih düşlerinin şairidir. Her iki şair, milletimize kim olduğunu anlatırken, Akif, şiiri kaleme aldığı günden hareket eder, Yahya Kemal de Osmanlı?nın ihtişam ve fetih döneminden hareket eder, ama ikisi de emperyalist Batı medeniyeti karşısında milletimizin nefis müdafaasını yapar.

Cumhuriyet?in kuruluşuna da tanıklık eden iki şair, resmi ideoloji haline gelen Batıcılığa itirazlarıyla muhalif edebiyatın öncülüğünü yaparlar. Müslüman zihnin daima çatışma halinde olduğu Batılı değerler tarafından önce kuşatılması, sonra yenilgiye uğratılmasıyla neticelenen süreç, 20. yüzyıl boyunca Batıcılık adı verilen aşağılık kompleksine dönüşmüştü. Bu kompleks, modern dünyayı temsil eden her şeyi tereddütsüz kabullenmeye evrildiği için derinliğimizi yitirme ve eleştirel bakış açımızı kaybetme kabusuyla karşılaştık. Yahya Kemal bu süreçte Müslüman zihnin savunmasını yaparken yerle bir olan milli hafızanın da imarına soyunmuştur. Yahya Kemal, ?bozgunda fetih düşü? olan şiirleriyle milli hafızanın mimarıdır.

H.Ömer Özden, ?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal? kitabında Yahya Kemal?i Mehmet Akif Ersoy?un yanından kaldırıp Ziya Gökalp?in yanına konumlamaya çalışmaktadır. Yazar, ?Kültür ve Medeniyet?, ?Din ve Kültür? ve ?Felsefe ve Din? başlıklarını attığı ilk üç yazısında, Yahya Kemal?in ele aldığı konulara ilişkin görüşlerine yer vermek yerine kitabın ilerleyen bölümlerindeki yazılarına göndermeler yaparak tam bir zihin dökümünde bulunmuştur. Bu üç yazıda H.Ömer Özden?in Ziya Gökalp ekseninde düşünce üretirken seküler düşünceye eklemlendiğini görmekteyiz.

Yazar, ?din, ferdin bu dünya içindeki yerini belirleyen ve kişilik kazanmasında yardımcı olan bir sosyal olgu olarak da görülebilir? (Sh.36) diyerek, dini bir sosyal olgu, beşeri kaynaklı bir sosyal kurum olarak ele aldığını saklamamaktadır. Dahası ?sahip olduğu bütün kültürel değerleri tamamen dinden kaynaklanan küçük toplumlar bulunduğu gibi, önceleri dine dayalı kültüre sahip olduğu halde, sonraları dini olmayan unsurları da içine alan gelişmiş kültürler de sözkonusudur? (Sh.37) diyebilmektedir. Yazara göre kültür, dinin üstünde ve daha kapsayıcı bir sistemdir, din sadece kültürün alt unsurlarından biridir. Dinin hayatın her anına ve alanına müdahalesini, yerleşmesi bakımından başlangıçta kabul edilebilir olsa da, kurumlaşma sağlandıktan sonra aynı tutumun ?yanlış sonuçlara götürebileceği?(S h.40) tespitini yapmaktadır. Yazarın kitapta Yahya Kemal?in şiir ve fikir dünyasını ele alırken dine profan yaklaşım sergilemesi her şeyden önce şaire gerekli saygıda bir kusur değil midir?

H.Ömer Özden, kitabına ?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal? adını koyarken yaşadığı sorunu da isme yansıtmış zaten: ?İnanç terkibi? nedir? ?Kültür terkibi? nedir? Her düşünür, yazar ve sanatçı inanç terkibi yapabilir mi? Yoksa iman hakikatleri olan inanç esasları vahiyle mi belirlenir? Kültürü toplumlar üretmez mi?. Fert kültür terkibini nasıl yapar? Yazar kitapta kavramların tanımlarını zorlamakta, yer yer özel anlamlarda kullanmakta..

Yahya Kemal, vahye dayalı İslam medeniyetini savunur. Şiirlerinin arka planındaki tarihi, İslam felsefesini, kelamı ve tasavvufu da kapsayan düşüncesini ortaya çıkarmak kolay bir iş değil. Şiirden yola çıkarak tarih, tasavvuf, zihniyet üzerine felsefi denilebilecek bir düzeyde, üstelik iktisat alanında düşünce üreten Sabri Ülgener?in başardığını H.Ömer Özden?den de felsefe alanında bekliyordum. Martin Heidegger?in (1889-1976) Friedrich Hölderlin (1770- 1843), Rainer Maria Rilke (1875-1926), Paul Cézanne (1839-1906) ve Paul Klee (1879-1940) gibi sanatçılardan yararlanıp dil ile felsefe arasında bir orta yolda nasıl ilerlediyse,

H.Ömer Özden?in de, aynı şekilde felsefenin diliyle, felsefenin sorunsalı çerçevesinde şiir tahlilleri yapmasını umuyordum.

Şiirinden yola çıkarak felsefi bakış açısıyla Yahya Kemal?in düşünce dünyası ortaya konacaksa, felsefi çerçevede ontoloji, epistemoloji, etik ve estetiğin sorunsalları kapsamında ele alınmalıydı.. Elbette şairin fikir dünyası, ontolojik ve epistemolojik boyutlarını müstakil olarak ele almadan, doğrudan etik ve estetik boyutlarıyla ele alınabilirdi. Dr.Turan Koç?un ?İslam Estetiği?nde "İslâm'ın hakikat telâkkisi, varlık ve hayat anlayışı gereği gibi anlaşılmadan, Müslümanların bu konudaki ve genel olarak hayat ve dünyaya ilişikin duyuş, seziş, algılayış ve kavrayışlarının somut bir tezahürü olan sanat eserlerini gereği gibi anlamak ve değerlendirmek mümkün değildir. Bu da çok ciddî bir entelekkütel çaba ister." şeklinde dile getirdiği estetiğin, etik, ontolojik ve epistemolojik temellendirmesi yapılmadan ele alınamayacağı gerçeği göz ardı edilemez.

?Estetik ve Din? başlıklı bölümde yazarın estetiğe ve dine bakışındaki sorunlar oldukça belirgindir; felsefede, estetik alanında bugüne kadar yapılan çalışmalar kısaca anlatılırken yazarın durumu iyice ortaya çıkar. Sözkonusu dine ve estetiğe yüzeysel yaklaşım, çokça tartışılan meselelerden İslâm estetiğinde resim konusuna gelince, ciddi bir problem halini alır: Resim yasağına ilişkin ? bu yasak, katı bir tutuma dönüşmüş ve neredeyse her türlü sanata uygulanmak istenmiştir? (Sh.65) tespitini yaptıktan sonra, ?İslam dininde resim ve heykel hakkında bir yasaklama söz konusu değildir? (Sh.67) hükmünü vererek, İslâm'ın resme ve heykele bu 'tavrı'nı, bir sanat düşmanlığı olarak takdim eden oryantalizme yenilmiştir.

Batı?da heykel ve resim yasağından hareketle bir genellemeye gidilerek İslâm'da sanatın mümkün olmadığı iddiaları gündeme getirilmişti. Oysa İslâm estetiğinin yumuşak karnı gibi duran bu meselede, heykel ve resim sanatına soğuk bakanın sadece İslâmiyet olmadığı, başka din ve anlayışların da bu konuda benzer tavırlar sergilediği bilinmektedir. İslâm'ın estetik bir meseleyi tümden yok saymak yerine ona yeni bir biçim ve mahiyet kazandırdığı rahatlıkla düşünülebilir. İslâm sanatlarında gördüğümüz soyutlama doğru ortaya konulacaksa, İslâm sanatında tabiatı olduğu gibi taklit etmenin iyi karşılanmadığı gerçeği dile getirilmelidir. İslam estetiği, tabiattan ve tabiilikten kopardığı şeylere yeni bir ruh ve anlam vererek özgün ve yeni bir sanat ortaya çıkarmıştır. İslam estetiğinde heykel ve resim yasağı, savunma veya suçlama psikolojilerinden uzak olarak ele alınınca, resim sanatına İslâm'ın estetik zenginliği içerisinde yeni form ve anlamlar kazandırdığı görülmektedir çünkü..

?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal? kitabını her şeye rağmen keyifle okudum. Yıllarca önce düşünüp geçtiğimiz pek çok fikri meseleyi yeniden düşünmemi sağladı. Her şeyden önce ?Yahya Kemal?in şiirini Martin Heidegger yorumlasa? isteğini uyandırdı gönlümde... Kim bilir, belki bir gün biri gerçekleştirir...

H.Ömer Özden?in ?Bir inanç ve kültür terkipçisi: Yahya Kemal? kitabı Ötüken Yayınları arasından çıktı.. Türk milliyetçiliği yaklaşımıyla Yahya Kemal?i yorumlama çalışmalarına önemli bir örnek teşkil ediyor bu eser...

Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafayurekli@gmail.com

www.otuken.com.tr

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.