Bir Dava Adamı Edibali

Bir Dava Adamı Edibali
Hareketin adı “Mücadele Birliği”, kadroları mücadeleciler olarak tarihe geçmiştir. Davası; “Milletin Varlık ve Beka Davası” dır.

Her doğan ölümü tadacaktır. Ölüm hayatın acı gerçeğidir. Sevenlerin hüzünlü ayrılık hissi, kelimelerle tam anlatılamaz bu duygular, yutkunursunuz. Bunu ifade edebilme becerisi bir kabiliyet ve sanat işidir. İşte böyle hüzünlü duyguların tavan yaptığı bir ortamda Mücadele Birliğinin lideri ve dava adamı Aykut Edibali abiyi 15 Ocağının soğuk kış ortamında öğle namazından sonra Dâr-ı dünyadan, dâr-ı Bekaya son görevimizi yaparak uğurladık arkadaşlarının omuzlarında Ankara Hacı Bayram camiinden.

İnsanları ölümün arkasından teselli eden güzel hatıraları ve geride bıraktığı eserleridir. Dar-ı Beka âlemindeki hayatta ise inancımıza göre zaten yaşamaktadır. Onun için Hakka yürüdü der, hayırla yâd ederiz. Bu çerçeveden geriye doğru bakınca Aykut Edibali’yi geleneğimiz ve saygımız gereği bir abi, bir lider ve dava adamı kimliği ile hep anacağız.

1940-50 lı Yıllar Türkiye’de tek parti iktidarının antidemokratik uygulamaları ve dayattığı batılılaşma ideolojisi içinde bunalmıştı. Anadolu insanı, Türkiye’nin çok partili döneme geçişiyle Demokrat Parti İktidarı döneminde biraz nefes almıştı. Ancak 1961 ihtilali ile gerilen ortam ve sonrasında yaşanan ıstıraplar ve kaos, ülkenin varlık ve bekasını yeniden tehdit eden tehlikeli bir hal almıştı. Bireysel veya topluluk halinde milletin derdini dile getiren her alanda çabalar vardı, ama bu çalışmalar derinlikli değildi, ya teselli veren heyecanlandıran nutuklar, ya da içe dönük topluma güven ve umut vermeyen çalışmalardan ileri gitmiyordu. Ciddi manada çözüm ortaya koyan, sorumluluk alan öncü bir kuşak yoktu. Toplum tehlikeli bir kutuplaşmaya, ideolojik ayrışmaya doğru gidiyordu. Ülke ve devlet batıcı, sözüm ona aydın elit eliyle, milletin değerleri ile çatışan yanlış bir rotaya oturtulmaya çalıyordu. Şükür ki, millet henüz istikametini ve ümidini kaybetmemişti.

İşte böyle bir ortamda, milletin önüne düşerek ona rehberlik yapacak, sorumluluk üstlenecek, düşünen, okuyan, araştıran, çözüm üreten, şuurlu, inançlı, fedakâr bir grup üniversiteli gencin başlattığı uyanış mücadelesinin, gençlik hareketinin fikri lideri Edibali, aksiyoneri merhum Yavuz Aslan Argun’dur.

Hareketin adı “Mücadele Birliği”, kadroları mücadeleciler olarak tarihe geçmiştir. Davası; “Milletin Varlık ve Beka Davası” dır. Hareketin ilk yıllarında bir kısım toplum önderleri ile bu konuyu bir hayli tartışmış, sonra yolda buldukları ile değil, birlikte çıkmaya karar verdikleri öncü kadroları yola devam etmiştir. ile devam etmiştir.

Bu hazırlık, geleneğin manevi, fikri ve tecrübi temelleri ile çağının ideolojik, siyasi, sosyal kültürel, fikri düşünce yapıları iyi okunarak, incelenerek analiz edilmiş, bunun üzerinden hareketin fikri, felsefi ve sosyolojik düşünce temelleri; metodolojisi, stratejisi ve meşruiyeti bütün yönleriyle ortaya konulmuştur. Sonra yepyeni bir düşünce, fikir ve hareket metoduyla milletin önüne çıkılmıştır. “İlmi sağ” olarak adlandırılan bu görüş, o zaman aktüel “sola” karşı bir tepki değil, milletin hayat ideolojisinin ilmileşmesi olarak ifade edilmiştir.

1968 yıllarının sağ-sol çatışmaları içinde, Anadolu insanının kalbine ve ruhuna hitap eden bu yepyeni hareket, özellikle gençlerin ilgisini ve sempatisini çekerek onların sığınağı ve umudu olmuştur. Kısa sürede bir arı kovanı içindeki döngü gibi oğul veriyor ve bütün eğitim kurumları ve üniversitelerinden zeki, çalışkan, duyarlı, kabiliyetli gençler akın akın mücadele saflarına katılıyor, hareket dalga dalga büyüyordu. Onlar slogan üretmiyordu, onlarınki bir fikir çilesiydi, milletin ıstırabıyla dertlenip derman olma mücadelesinin öncü kuşaklarıydı. Öncü olmak, önde olmak büyük bir sorumluluk gerektiriyordu. Bunun için okumak, araştırmak, düşünmek, tefekkür etmek, kendini her yönüyle yetiştirmek, ekip ruhuyla birlikte müzakere ve istişare etmek, kişilik ve şahsiyet sahibi ahlaklı, erdemli bir adam olmak gerekiyordu. Önce sade, samimi, ihlaslı, şuurlu bir Müslüman olmaktan başlayan şahsiyet inşası, insan yetiştirmeyi meslek edinmeyi, işinde ve hayatında her yönüyle örnek olmayı, lider olmayı hedefliyordu. Bunun adı abi olmaktı. Kolay değildi abi olmak dikkat, rikkat ve özen gerektiriyordu. Mücadele kadrolarında abilik böyle bir eğitim işeydi. Herkesin birbirini yetiştirdiği, hayata ve hayatla mücadeleye hazırlayan abi.

Onlar davalarına sımsıkı şuurla bağlı bir fedakârlık abidesiydi her bireri. Onlar haftalık Yeniden Milli Mücadele dergisi, günlük Bizim Anadolu ve Bayrak isimli iki gazete, aylık bir edebiyat ve sanat alanında Pınar, üç aylık bir fikir dergisi Gerçek ve Otağ Yayınevi gibi yayınları ve Matbaasını öğrenci harçlıkları, rızıklarından kestikleri imkânları ile kurmuş ve yaşatmışlardır. Sattıkları yayınların bir kuruşunu bile harcamadan yerine ulaştırmışlar, fedakârlıklarla oluşturdukları imkânların bereketi ile davalarına bir ibadet şuuru ile hizmet onların şiarı olmuştur. Bu kadronun en önemli meziyetlerinden biri de günümüzde özlemle aradığımız birbirlerini hasbi sevmeleri ve bu sevgi ve saygının sonucu aralarında kaybolmayan değer kardeşlik bağlarıdır.

İşte bu meziyet ve özelliklerle yetişmiş, vatanına ve milletine, dini ve milli değerlerine bağlı Milli Mücadele kadroları, Milletin değerlerinin hayat bulması adına yürüttükleri mücadele ile ülkemizin 1970 li yıllardan bu yana geçirdiği tarihi, siyasi, sosyal kültürel değişim ve dönüşümüne damga vurmuş önemli bir hareket olmuştur.

Bu hareketin “Milli Devlet” ideali; baştan beri dikkatli incelenecek olursa tarihten tevarüs ettiğimiz, ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundan belli bir süre sonra, onu inkâr politikaları ile ray değiştirerek batı medeniyetine doğru evrilen yönünün, yeniden kendi değerlerimize dönerek Medeniyetimizin inşasına yöneliktir.

Onun ve yetiştirdiği kadrolarının fikri, ilmi, siyasi, sosyal, kültürel ve sanatsal çalışmaları tam bir medeniyet inşa çalışmasının temelini oluşturur. Bu hareketin yetiştirdiği insanlar, hayatlarında ilkelerinden taviz vermeden gerek özel sektörde, ticarette, sivil toplum kuruluşlarında, gerekse kamunun bütün alanlarında, bürokraside, yargıda, sanatta siyasette, basında, akademik alanlarda en önemli makamlarda yer almışlar ve ülkeye başarılı hizmetler yapmışlar, çevrelerinde saygın insanlar olmuşlardır.

Harekete bu bütünlük içinde bakılmalıdır. Yoksa Edibali ve bir kısım arkadaşının en son siyaset kurumunda yaptığı çalışma üzerinden, siyasetteki durduğu yerden, aldığı neticeden bakılarak bir başarı değerlendirmesi yapılırsa bu hatalı bir bakış olur. Çünkü siyaset davayı temsil ve taşımanın vasıtalarından sadece biridir. Bu hareketin kadrolarının yukarıda belirtildiği gibi ülkenin her yerinde her alanda ürettikleri ve bu ülkenin geleceğine kattığı değerler manzumesine bir bütün olarak bakıldığında toplumun büyük bir kesiminin mücadele hareketine neden saygı ile baktığı anlaşılır durumdur.

Öyle görünüyor ki, Edibali, siyasi alandaki bu kurumsal faaliyetini, siyasetin bu gün geldiği toplumsal ilişkilerdeki öne çıkan kirlenmişlik gibi olumsuz algıların dışında tutabilmesi ve milletin gönlünde yer eden davasının safiyetine halel getirmemiş olması önemlidir. Siyasette gelinen bu durum kitleleşme döneminde değişik saiklerle toplum tarafından yeterince anlaşılamamış, anlatılamamış olmanın sonucu olabilir. Ancak bu Mücadele Birliği hareketinin değerinden bir şey kaybettirmez. Edibali ve Arkadaşlarının tarihe mal olmuş bu büyük eser, Türkiye için zamanla anlaşılacak ve dikkate alınacak bir değerdir.

Değerli dava, fikir ve siyaset adamı Mücadele kadrolarının ağabeyi Aykut Edibali de her fani gibi dünyasını tamamladı ve ebedi hayata tevdi edildi. Allah kendisine ve ahirete intikal eden dava arkadaşlarına rahmet etsin, mekânları Cennet olsun. Ailesi ve sevenlerinin başı sağ olsun.

Hayrullah BAŞER

Anadolu Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.