Ben hukuk arıyorum
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Ben hukuk arıyorum. Yasa benim için önemli değil. Hakkımı arıyorum. Adil yöneticiler, yargıçlar arıyorum"dedi.
İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bakınız şu anda Suriye'de 300 bini aşkın insan öldürüldü hala dünyanın sesi yok. Kendileriyle hep görüşüyorum ama söylediklerimle kalıyorum, en ufak bir hassasiyetleri yok. Tek hassasiyetleri var; petrol" dedi.
Erdoğan, CVK Otel'de düzenlenen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ndeki konuşmasına, bugün idrak edilen 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün tüm öğretmenler için kutlu olmasını dileyerek başladı.
"Tüm öğretmenlerimize bir kez de bu anlamlı gün vesilesiyle şahsım, ülkem ve aziz milletim adına sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum" diyen Erdoğan, bu akşam Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda 81 vilayetten gelecek öğretmenlerle bir arada olacaklarını hatırlattı.
KADEM'in 8 Mart 2013 tarihinde kurulduğunu ve yaklaşık 1,5 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen ses getiren, dikkat çeken uyaran ve uyandıran çok sayıda faaliyete başarıyla imza attığını söyleyen Erdoğan, "KADEM bu alanda faaliyet gösteren mevcut tüm diğer sivil toplum örgütlerine nazaran duruşuyla, söylemleriyle, alternatif fikirleriyle farkını çok net bir biçimde ortaya koydu. Yani bu fikrini masada ortaya koymak başka bir şey, bu fikrini hizmetle ortaya koymak başka bir şey ama bir de toplum içerisinde gerilimler meydana getirmek suretiyle 'acaba sesimi duyurabilir miyim?' demek başka bir şey" dedi.
Asıl olanın önce dinlemek sonra da dinletebilmek olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Zaten müzakerenin, aslında ehil münakaşanın yolu da budur. Türkiye'nin kadın sorunlarına böyle farklı açılımlar getiren bir derneğe gerçekten ihtiyacı vardı. KADEM çok yeni bir dernek olmasına rağmen kısa zamanda bu ihtiyacı karşılar bir konuma yükseldi. Bugün ve yarın gerçekleşecek olan Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nin de esasında KADEM'in o farklı bakış açısını yansıtan çok önemli bir etkinlik olacağına inanıyorum. Kadın sorunlarını hem ulusal hem uluslararası düzeyde bunun altını çiziyorum 'adalet' kavramıyla birlikte ele alınmasını şahsen çok önemsediğimi burada ifade etmekte fayda var. Zira modern dünyada insana ve insanlığa ilişkin her meselenin bir şekilde ele alındığını biliyoruz. Ama sorunlara karşı bütüncül, adil bir yaklaşım ortaya konamadığını üzülerek müşahede ediyoruz."
Zihinlerin ve vicdanların adeta kompartımanlara, farklı farklı bölmelere ayrıldığı, kendi ilgi alanlarına yoğunlaşan kesimlerin başka dünyalara, başka sorunlara duyarsız hale geldiği bir çağda yaşandığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
"Bunun onlarca örneği var, belki yüzlerce örneği var. Çevre konusunda aşırı duyarlılık gösteren kesimlerin örneğin silahlanma konusunda son derece duyarsız kaldıklarını görüyorsunuz. Başka ülkelerin, çevre sorunlarına karşı hassas olanların kendi ülkelerinin çevreye verdiği zarara karşı son derece duyarsız kaldıklarına şahit olabiliyorsunuz. Şu anda dünyada özellikle çevre konusunda atılan adımlar ve 'demokraside çok ileriyiz' diyen ülkelerde aynı hassasiyetin olmadığını görüyorsunuz. Belli ülkelerde en küçük bir demokrasi ihlalini ya da insan hakları ihlalini çok büyük bir mesele haline getirenlerin, başka birtakım ülkelerdeki demokrasi katliamına, darbe girişimlerine, insan katliamlarına gözlerini kapattıklarını görüyorsunuz."
- "Batsın bu dünya"
Erdoğan, fok balıklarının avlanmasını küresel bir mesele haline getirenlerin Filistin'de, Gazze'de, Suriye'de binlerce çocuğun binlerce kadının katledilmesine en küçük bir tepki en küçük bir duyarlılık göstermediğinin görüldüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bakınız şu anda Suriye'de 300 bini aşkın insan öldürüldü hala dünyanın sesi yok. Kendileriyle hep görüşüyorum ama söylediklerimle kalıyorum en ufak bir hassasiyetleri yok. Tek hassasiyetleri var petrol, petrol...İşte kucağında yavrusuyla ölen dün bir misafirim vardı. 30 yaşındaki evladının Mısır'da helikopterden sniperlerle nasıl öldürüldüğünü evladının anlatıyor ve tabii o anne gözyaşlarıyla orada yanımızda hakikaten eşimle birlikte dinledik evimde. O tabloyu bize sergiledi. 'Ben şimdi diyor uluslararası bir mahkemeye gidebilecek miyim? Ülkemde dava açamıyorum' diyor. 'Çünkü bana diyorlar ki eğer burada dava açarsan durum çok daha kötü olabilir.' Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Onlarca, yüzlerce, binlerce örneği var bunun. Bütün bu çifte standartlar, bu ikircikli yaklaşımlar aslında karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümünde en büyük eksiğin adalet duygusunun olduğunu bizlere gösteriyor. Hani bizim Gencebayımız var ya, 'batsın bu dünya' diyor ya, işte batsın bu dünya."
Erdoğan ayrıca, eğer sorunlara bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılmıyorsa, eğer sorunlar arasında dahi ayrımcılık yapılıyorsa orada adalet duygusundan söz edilemeyeceğini belirterek, "Adaletin devreye girmediği hiçbir mesele hakkaniyetli şekilde çözüme kavuşturulamaz. Demokrasiyi demokratik hakları kendin için savunurken başka ülkedeki demokrasi ihlalini görmezden gelirsen samimi de olamazsın, adil de olamazsın, inandırıcı hiç olamazsın" diye konuştu.
Orada bazı dost ülkelerinin liderlerinin yanına gelerek "İşte X ülkenin lideriyle bir barışsanız" dediklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"'Barışamam' dedim ve 'onu kabul de edemem' dedim. Zira 'zalimin zulmüne rıza zulümdür' dedim. 'Zalimlerden olmak istemiyorum onun için de bu zulme rıza gösteremem ve kendisini de asla kabul edemem' dedim. Ama işte şöyle oluyor, böyle oluyor. 'Beni ne öylesi ne böylesi ilgilendirmiyor' dedim. 'Bu makamda bulunduğum sürece böyle bir şey asla yapmam' dedim. Niye? Çünkü bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü yakın siyasi tarihte görülmüş hiç bir ülke yok. İşte Mısır bunu yaşadı. Mısır'da bunu, hiçbir lider kendinden önce böyle bir uygulama yapmadı. Bir günde bu kadar insan öldürüldü. Oylarıyla iktidara gelmiş bir insanı devirdiler. 'Demokratız' diyen ülkeler ne dedi? Bir ses çıkardılar mı? Olumlu bir yaklaşımları oldu mu? 'Ne yapıyorsunuz' dediler mi? Hala bakıyorsunuz, baş göz ediyorlar, hala meşruiyet kavgasını sürdürüyorlar. Siz meşru görseniz de biz meşru görmeyeceğiz farkımız bu."
Kendi için kendi halkın için hürriyet ve bağımsızlık hakkını savunurken başka ülkelerdeki mazlum ve mağdur halkların hürriyet ve bağımsızlık hakkını görmezden gelenin, dürüst ve adil olamayacağını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çevre sorunlarını savunduğun kadar Filistinli, Suriyeli çocukların, kadınların temel insan haklarını da ilgi alanına almıyorsan samimi olamazsın, dürüst olamazsın, adil olamazsın. Saraybosna'da kadınlar ölürken susarsan, Mısır'da, Libya'da, Irak'ta insanlık ölürken tepkisiz kalırsan asla haktan, hukuktan, adaletten bahsedemezsin. Bakın burada bir noktayı açık açık ifade etmek istiyorum, bunu açıklamak zorundayım. Bugün bizim küresel sorunların hemen her birinde asıl ihtiyacımız olan adalettir. Adalet mülkün temelidir, bu çok önemli. Irkçılığın çözümü adalettir. Beyaz adam ile siyah adam arasındaki ayrımcılığı kaldırmanın yegane yolu adalettir."
- "Bazıları hukukla yasayı karıştırıyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, antisemitizmin de islamofobianın da çözümünün adalet olduğunu vurgulayarak, "Çevre kirlenmesinin, demokrasi ve insan hakları ihlallerinin gerçek çözümü adalettir. Yoksulluğun azaltılmasından işsizliğin azaltılmasında, savaşların, çatışmaların son bulmasında ihtiyacımız olan yegane duygu adalettir. Aynı şekilde küresel ölçekte kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünde de yegane başvurulacak yol hiç kuşkusuz adalettir" dedi.
Adalet, hukuk, yasalar ve eşitliğin başka başka şeyler olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bazıları hukukla yasayı karıştırıyor. Hukuk başka bir şey, yasa başka bir şeydir. Ben hukuk arıyorum, hukuk. Yasa benim için önemli değil. Hakkımı arıyorum, adil yöneticiler arıyorum, adil yargıçlar arıyorum. Bunlar olduğu anda o ülkede huzuru bulursunuz, yoksa bulamazsınız. İstediğiniz kadar cumhurbaşkanı olun, başbakan olun, meclis başkanı olun eğer adil yargıçlar yoksa durumunuz felakettir. Bunu çok açık ortaya koyuyorum" diye konuştu.
Elbette eşitlik olacağını ve elbette hakların hukukla korunacağını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer yasa hukuka uygunsa değerlidir. Eğer yasa hukuka uygun değilse hiçbir değeri yoktur. Eşitlik olsa bile yasa hukuka uygun değilse, adalet yoksa sorunlara gerçek çözümler üretilemez, haklar gerçek manada sahiplerine teslim edilemez. Hukuk, şimdi onu düzenli, adil bir yasa olarak tanımlayalım, otorite tarafından yapılır hukuka uygun olarak ama adalet hakikat duygusundan yola çıkar ve gerçek vicdanlar tarafından yapılırsa netice alırız. Karşı karşıya kaldığımız her meseleye en başta adalet gözlüğüyle bakmak zorundayız. Karşı karşıya kaldığımız her meseleyi en başta adalet ve vicdan terazisinde tartmak zorundayız. Eşitlik kavramını, hukuk kavramını, adaletin ve vicdanın üzerine inşa etmek zorundayız. Bunu yapabilen, yani adalet ve vicdanı yasalarına hakim kılabilen devletler ve toplumlar sorunlara da en köklü, en tatmin edici çözümleri üretebilirler."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin köklü devlet geleneğini çok anlamlı şekilde özetleyen bir ilkenin bulunduğuna işaret ederek, "Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'ye hocası Şeyh Edebali nasihat ediyor ve diyor ki 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' bizim medeniyetimizde, bizim devlet ve millet anlayışımızda işte bu temel ilke vardır. İnsanın yaşaması adaletle mümkün olur. Eğer devlet yasalar yapıp milletine bu yasaları dayatırsa oradan hukuk değil, zulüm doğar" şeklinde konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.