Bekir Bozdağ: Soruşturmanın gizliliğini ihlal suçtur

Bekir Bozdağ: Soruşturmanın gizliliğini ihlal suçtur
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, eski bakanlar hakkındaki fezlekelerin içeriğinin açıklanması taleplerine ilişkin, "Bizim hukukumuzda soruşturmanın gizliliğini...

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, eski bakanlar hakkındaki fezlekelerin içeriğinin açıklanması taleplerine ilişkin, "Bizim hukukumuzda soruşturmanın gizliliğini ihlal suçtur" dedi.

 

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hukuk uyuşmazlıklarında görev yapacak arabulucular ile bir araya geldi. Bozdağ, program sonrası basın mensuplarının gündeme dair sorularını cevapladı. Dinlemelerle ilgili soruşturmaların başlatıldığını belirten Bakan Bozdağ, ?Bildiğiniz gibi soruşturmalar gizli, soruşturmaların muhtevasına dair benim burada bir bilgi paylaşma imkanım yok. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı?nın yaptığı açıklama var. Bu açıklama çerçevesinde bu montaj kasetlerle alakalı bir adli sürecin başlatıldığını açıkladılar. Şuan da bu adli süreç işliyor. Ankara?da Sayın Başbakanımızın konutunda yapılan dinlemelerle ilgili de başlatılmış bir adli süreç var, bu da devam ediyor. Aynı şekilde casuslukla ilgili başlatılmış bir adli süreç var, o da devam ediyor. Şuan da Türkiye?de hangi savcılıkta hangi soruşturmalar var, bütün detaylarını bilebilme imkanımız yok. Onlar gizli ama bildiğimiz kadarıyla basına yansıyanlardan, yapılan açıklamalardan Türkiye?nin bazı illerinde Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından başlatılmış, yürüyen soruşturmalar var. Bunlar adli süreçlerdir. Sağlıklı yürümesi bizim dileğimizdir. Sonuçlarını zaman içerisinde hep beraber göreceğiz. Sayın Başbakanımızın, siyasilerin veya vatandaşlarımızın açıklamaları var. Bu açıklamalar bizim hukukumuzda bir suç duyurusu niteliği de taşır. Şikayet niteliği de taşır. Suç duyurusu olduğu zaman Cumhuriyet Savcılıkları bunları değerlendirirler. Takip gerektiren bir şey varsa zaten kanun gereği bunları yapması gerekeni yaparlar. Şuan da benim bildiğim bazı yerlerde yürüyen soruşturmalar var? dedi.

?MONTAJ OLDUĞUNU BİLİYORUM?

Elinde belge olanların bunları savcılara vermeleri gerektiğini belirten Bekir Bozdağ, şöyle konuştu:

?Ben montaj olduğunu biliyorum. Onu söyleyeyim. Onun dışından da bunlarla alakalı tabi Türkiye?de şöyle bir gelenek oluştu. Birileri iftira ediyor veya yalan söylüyor. Sen şöyle bir adamsın diyor. Ben öyle biri değilim, öyleyse ispat et diyor. İftirayı yapan sensin demi, hukukçuyuz hepimiz, iddiasını ispatla mükelleftir. Yani temiz insanlara, dürüst insanlara siz kalkıp diyeceksiniz ki sen şusun, ondan sonra ya ben o değilim. Öyle değilsen hadi bakalım ispat et. Ben şimdi kalksam birisine desem ki; sen şöyle suçlar işleyen, şöyle ahlaki zafiyet içinde olan bir adam dediğimde kamuoyu buna hemen inanıp nasıl olacak iftira olduğunu, o zaman ispat etsin. Böyle bir şey olmaz. Böyle bir şey istemek hem ahlaken doğru değil hem de hukuken doğru değil. İnsanlara bir isnat yapıyorsa birileri, o isnadı ispat etmesi lazım. Öyle montaj, kumpasla değil, Cumhuriyet Savcılarımız var. Elinde bir belge olan varsa getirip savcılara verecek, adli süreç işleyecek. Hukuku tersten işleten anlayış kabul edilebilir anlayış değildir. Birilerinin elinde bir şey varsa oradan buradan, sahte hesaplardan Türkiye?nin içinden dışından yaymak yerine onlar Cumhuriyet Savcılarımız var götürsünler, oraya versinler. Dürüstlerse onu yapsınlar. Ellerindeki belgeleri ortaya koysunlar. Ben böyle bir şeyi görmedim, duymadım. İftirayı yapıyor müfteriler, temiz insanlara ispat külfeti yüklüyorlar. Hukukta, ahlakta bunu himaye etmez.?

?EVRAKIN İÇERİĞİNİN İNCELENMESİ MİLLETVEKİLLERİ İÇİN MÜMKÜN DEĞİLDİR?

Fezlekelerin Meclis?te görüşülecek olmasına ilişkin Bozdağ şöyle konuştu:

?Bakanların hükümet politikalarıyla, bakanlık görevleriyle ilgili konuda savcıların iddianame düzenleme yetkisi yok. Esasında orada iddianame yerine geçecek, adli süreci işletecek doğrudan çalışma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi?ne aittir. Bizim hukukumuz da Ceza Mahkemesi Kanunu 157. maddesinde soruşturma gizlidir. Bu konudaki süreç bana göre de adli süreçtir, adli süreç olduğu içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi?ndeki çalışmalar gizlidir. Ancak TBMM herhangi bir bakan hakkında Soruşturma Komisyonu kurması halinde komisyon üyeleri soruşturmanın gizliliğine riayet etmek kaydıyla dosyadaki bütün evrakı inceleyebilirler ve savcı yetkisiyle donatılmış olarak bunu yaparlar. Ceza usule uygun olarak bunu yaparlar. Meclis Soruşturma Komisyonu çalışırken iç tüzüğe göre kuruluyor ama çalışma usulü Ceza Muhakemesi Kanunu?na göre yapılıyor. Orada savcıların soruşturma sırasında haiz olduğu yetkiler neyse ona göre çalışmasını yürütüyor. Dolayısıyla yürütülen adli bir çalışmadır. Meclis tarafından savcının yaptığı bir soruşturmanın meclisin kurduğu bir komisyon marifetiyle yapılmasıdır. Bizim hukukumuzda soruşturmanın gizliliği ihlali de suçtur. Meclis?te buna dahildir. Benim kanaatim adli süreç olduğu için Soruşturma Komisyonu kurulmadığı sürece o evrakın içeriğinin incelenmesi milletvekillerini için mümkün değildir. Soruşturma Komisyonu kurulduğunda da sadece Soruşturma Komisyonu üyeleri inceleyebilir.?

?SİYASİ AÇIKLAMA YAPACAKSA PARTİ KURSUNLAR?

Bakan Bozdağ, Fethullah Gülen?in bir gazeteye yaptığı açıklamalarla ilgili olarak ise şunları söyledi:

?Din hizmeti sunan kişilerin siyaset yapmasını ben hiçbir zaman doğru görmedim. Dini konularda faaliyette bulunan kişilerin, Türkiye?nin iç politikasına, dış politikasına, ekonomisine dair elbette görüşleri vardır, onu konuşabilirler. Biz her görüşe açığız. Hangi taraf söylerse söylesin. Ama dini grupların siyasal parti veyahut da bir örgüt edasıyla çalışmalarını, açıklama yapmalarını işin doğrusu ben doğru görmüyorum. Bunları yapıyorlarsa o zaman bir parti kurmaları lazım. Kendileri genel başkan olurlar, projelerini ortaya koyarlar ona göre açıklamalarına cevap veririm.?

?ŞİKAYETLERE İLİŞKİN KARAR BENİM ÖNÜME HENÜZ GELMEDİ, GELDİĞİ ZAMAN DEĞERLENDİRECEĞİM?

Ergenekon hakimlerinin kararın açıklanmasının üzerinden yaklaşık 8 ay geçmesine karşın gerekçeli kararın yazılmamış olmasını eleştiren Bozdağ, dosyanın HSYK?ya gelmesi halinde inceleme yapacağını belirterek, şunları kaydetti:

?Mahkemelerin verdikleri kararın gerekçesini, karar verdiği anda dosyaya koyması doğru olandır. Bizim hukukumuzda buna amirdir. Siz gerekçeyi oluşturmadan karar veriyorsanız zaten hata yapıyorsunuzdur demektir. Dosyayı 1 yıl, 2 yıl, 5 yıl takip eden bir hakim kararını açıklarken zaten gerekçeyi zihninde oluşturmuş, o gerekçenin üzerine kısa kararını açıklıyor. Geriye kalan sadece oluşturduğu o gerekçenin yazıya dökülmesidir. Burada bakıyorsunuz 2013 yılının Ağustos ayında mahkeme kısa kararını açıklıyor, 7 ay doldu neredeyse 8?inci ay bitmek üzere, neredeyse hala gerekçeli kararı yazamamıştır. Ben o zaman merak ediyorum, hakimler kararı verirken kafalarında gerekçelerini sağlıklı bir şekilde oluşturmadan karar mı verdiler. Gerekçe yazmak için zamana ihtiyaçları var. Dosyaya zaten hakimler, dosyayı biliyorlar. Kafalarında bu oluştu. Bu kadar zaman içerisinde gerekçeli kararın yazılmamasının kanuni bir izahı yok. Kanun 15 gün süre koymuş. Ne kadar uzun olursa olsun, anında koyamıyorsan 15 günde koy diyor. 15 günün dışında kalan her süreç kanunun çizdiği sınırı aşmaktır. Gerekçeli kararın yazılmamış olması haklarında karar verilen kişilerin, kanun yollarına başvurma hakkını kullanmalarını da engellemekte, geciktirmektedir. Bu da bir mağduriyet. Son çıkan kanunla da biz 15 gün kararı yazılmamış olanlarla ilgili gerekçeli karar için 15 günlük bir ilave süre verdi. Umarız bu süre içerisinde yazarlar. Çarşamba veya Perşembe günü süre doluyor. Umarız bu süre içerisinde kararı yazarlar. Şuana kadar HSYK?nın 3. Dairesi?nden bu konu ile ilgili kurul başkanı olarak benim önüme gelmiş bir dosya henüz yok. Basından şikayetler yapıldığını duydum. Bu şikayete ilişkin karar benim önüme henüz gelmedi. Geldiği zaman değerlendireceğim. Gerekçeli kararın 8 aydır yazılmamasını bir hak ihlali olarak görüyorum. Burada yargılanan kişilerin mağduriyetine yol açtığına inanıyorum. Mahkemelerin buna hakkı yok. Hakimlerin hiç hakkı yok.?

Türkiye?nin bir hukuk devleti olduğunu ve hukuk devletinde yargılamaların zamanında bitirilmesinin esas olduğunu belirten Bozdağ, şunlar söyledi:

?Bir hukuk devletinde suçla muhatap olan vatandaşını mahkeme, 7 yıl, 8 yıl senin suçun şudur sabit oldu, cezan da şudur diyemiyorsa orada hukuk devletinin işleyişinde bir sakatlık var demektir. 2010 yılının 31 Aralık?ında tutuklamaya sınır getirilen 10 yıllık süre yürürlüğe girdiğinde Hizbullah davasından hüküm giyenler, hükmen tutuklu bazı kişiler dosyası Yargıtay?dayken tahliye olmuştu. O zaman Türkiye?de çok tartışmalar yaşandı. O dönem dosyalara baktığımda DHKP-C terör örgütünden 16 yıldır içeride olup hala hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmayan insanımız vardı. Sonuçta kim olursa olsun, suçlular da bu ülkenin insanları. Onlarda hangi örgütün üyesi olursa olsun aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. 16 yıl yargılayacaksınız birini, senin suçun şu değil diyeceksiniz, ondan sonra devleti kutsayacaksınız böyle bir şey olmaz. Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu yapılırken Ağır Ceza Mahkemesi görevine giren suçlarda yargılama süresi 2 yıl. Yasa koyucu 2 yıl yeter mahkemeye, 2 yılda biter bu iş diyor. Oldu ki bitmedi, 3 yıl daha uzatabilirsin. 5 yıl istisnadır. Yargılama süreçlerinde görev yapanların da daha titiz davranması hem hakimlerin hem de avukatların beraber hareket etmesinde önem var. Tutukluluk süresini 10 yıldan 5 yıla indiren düzenleme sadece tutuklulara uygulanır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkememizin verdiği karar çok açık. Diyor ki tutukluluk, tutuklama kararının fiilen uygulanmaya başladığı tarih ile ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararını verdiği tarih arasındaki geçen süreyi kapsar. Karardan sonraki kısım hükmen tutukluluk. Bizim 5 yıla indiren düzenlememiz hükmen tutukluları kapsayan düzenleme değil. Hükmen tutukluluk döneminde de mahkemeler, Yargıtay tahliye kararı verebilir. Bu zaten tabiri bir tedbir her zaman bunu yapabilir. Ama hükmen tutuklu olanlarla ilgili 5 yıl. 5 yıla tutuklama süresi indi diye tahliye kararı vermesini ben bizim uygulamamız bakımından doğru olmadığını düşünüyorum. Mahkemelerin bir kısmı öyle kararlar verdiler İstanbul?da. Ben 10 yıldan 5 yıla indirme gerekçesiyle verilen tahliye kararının gerekçesine katılmıyorum. Tahliye edilebilir. Ama bu gerekçeye dayanması ben işin doğrusu uygulamamız bakımından doğru görmüyorum. İlker Başbuğ ile ilgili Anayasa Mahkemesi?nin verdiği gerekçeli karara referans yapan tahliye gerekçelerine de doğru görüyorum. Çünkü 8 ay gerekçenin yazılmaması bir hakkaniyetli tutum değildir. Şuan da KCK?dan veya başka şeylerden tutuklu olanlardan kimler tahliye oldu kimler olmadı henüz elimizde net bir şey yok. Ben talimat verdim tahliyelerle ilgili nerde kimler tahliye oldu. Bunun bilgisini çıkarıyorlar. Ondan sonra rahat konuşabiliriz. Her suçtan ilgili tahliyeler olmuş olabilir. Rakam şuanda veremiyoruz.?

Suriye?deki gelişmelere BM ve dünya kamuoyunun duyarsız olduğunu söyleyen Bozdağ, "Suriye?de büyük bir vahşet yaşanıyor. Dünyanın gözü önünde cinayetler işleniyor. 160 bin civarında insanın hayatını kaybettiğini Birleşmiş Milletler söylüyor. 3 milyon civarında Suriyelinin başka ülkelere gittiğini biliyoruz. Suriye?deki bu dram maalesef BM?nin gözetim ve denetimi altında yaşanıyor. BM ve dünya kamuoyu, Suriye?de olanlara herkes değişik bir siyasi hesapla yaklaşıyor. Önce bu yangının söndürülmesi, daha sonra diğer çalışmaların yapılması gerekir. Türkiye bu kapsamda üzerine düşeni yapmıştır. Yapmaya da devam edecektir. Umarız dünya da bu duyarsızlığından vazgeçer? dedi.

İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.