'Batıya Doğru Akan Nehir'
İslam düşüncesi ve bilimi temelinde sürdürdüğü çalışmaların, "Batıya Doğru Akan Nehir" belgeseliyle, bir açıdan, somut örneğe dönüştürmüş oldu. Prof. Dr. Bekir Karlığa. Yazılı metin olarak "İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri"nin ilk cildini yayımlamıştı. (Litera yayıncılık, İstanbul 2004) Düşünce bir dereceye kadar bilim ağırlıklı çalışmalarını, "Batıya Doğru Akan Nehir" ile uygarlık olgusuna bağlamaya yöneldi karlığa.
Uygarlık ya da medeniyet kelimesinin kavramlaştırılması Batı'da XIX. Yüzyılın son yarısında gerçekleşir: "Civilization" Köken itibariyle kent, devlet, yurttaş ya da hemşeri (hemşehri) anlamlarıyla ilgili olmakla birlikte uygarlık kavramı farklı anlamları içerir nitelikte kullanılacaktır. Bir yönüyle de düşüncede, duyguda, kavrayış ve yaşama tarzlarında belli düzeye işaret etmekle ölçü değeri yüklenecektir. Böylece insanlığın geçmiş dönemlerinde oluşturduğu düşünce, bilim, sanat ve kültürün düzeylerinin belirlenmesi, ayrıştırılması, yorum ve değerlendirilmesi için ölçü işlevi görecektir. Ama kaçınılmaz olarak yoğun tartışmaları farklı yorum ve değerlendirilmesi için ölçü işlevi görecektir. Ama kaçınılmaz olarak yoğun tartışmaları farklı yorum ve değerlendirmeleri de beraberinde getirecektir. Kuşkusuz bu tartışmalar, farklı yorum ve değerlendirmeler, özellikle XVIII. Yüzyıl aydınlanma felsefeleri bağlamında somut öneriler ve uygulamalar ile doğrudan ya da dolaylı ilişki içinde olagelmiştir. Sözgelimi "uygar insan", "ilkel" ya da "vahşi insan", "uygar toplum", "ilkel toplum" ayrımında olduğu gibi. İnsan zihni de benzer bir ayrıma konu edilecektir. Dinler ya da inançlar da öyle. Genel olarak XIX. Yüzyılın ortalarına kadar böyle bir yaklaşım ve kavrayış Batı zihniyetinde ölçü gibi görülmüş ve kullanılmıştı. Günümüze kadar uzanan süreçte bunun tamamen ortadan kalktığı söylenemese de, belirgin biçimde törpülendiği, etkisini önemli ölçüde kaybettiği söylenebilir.
Bazı yaklaşımlara göre Batı uygarlığı, tarihin çeşitli dönemlerinde ortaya çıkmış ve etkin olmuş bazı uygarlıkların birikimlerinden doğrudan olmasa bile dolaylı yollardan etkilenmiş, belli ölçülerde yararlanmıştır. Bununla birlikte Batı uygarlığı, kaynağını oluşturan Yunan-Roma uygarlığının bir uzantısı olma yanında, özgün bir yorumudur. Yeniçağ Batı düşünce ve biliminin oluşum ve gelişimin de belli bir katkısı söz konusudur. Ama batı uygarlığının, uygarlık düzeyinde "İslam uygarlığı"ndan etkilendiği ya da yararlandığı ileri sürülebilir mi?
Bu noktada hem uygarlık olgu ve kavramı, hem mahiyet ve unsurları, kaynak ve niteliği gibi konular tartışmayı davet ettiği kadar, bir takım temel sorunları da işaret etmeye başlamaktadır.
Sanıyorum Karlığa'nın proje yazarlığı temelinde gerçekleştirilmiş olan "Batıya Doğra Akan Nehir" belgeseli bu benzer sorunların farkına varılmasında, tartışılmasında, yeni araştırmalara yönlenmesinde, en azından uyarıcı bir işlev görebilir, görmelidir. Tabii olarak, bunların yerli yerine oturtulabilmesi için, birtakım önyargıların, içi boş ön kabullerin, yersiz övünme heveslerinin önü alınması gerekmektedir. Ayrıca akıllı, sağduyulu haddini bilir bir zihin açıklığıyla kendi durum tesbitinin nesnel ölçüler içinde yapılması şartı vardır. Sözgelimi, kolayca benimsenen ve sağladığı geçici imkanlara kolayca teslim olunan iktidar ile uygarlık olgu ve değerlerinin dengelenmesi, bizde ve İslam dünyasında temel bir sorun olarak ortada durmaktadır. Keza, bir durum tespitinin vazgeçilmez öncüleri niteliği taşıyan sanat-edebiyat, düşünce ve bilim alanındaki çoraklık asla göz ardı edilemeyecek öğelerdir.
Bir endişemi de buraya iliştirme gereği duyuyorum.: 20 bölüm halinde gösterilecek belgeselin TRT'ye verilmesi Arabeskin ötesinde "lumpenleşmiş"bir görüntü içinde olan TRT'nin durumudur. Gerisini söylemeyeceğim.
"Batıya Doğru Akan Nehir" belgeselinin ortaya çıkartılması dolayısıyla Karlığa'yı tebrik ediyorum. Eline ve zihnine sağlık diliyorum.
Kadirbirlik gereği olarak hakları tespit edilme ve hatırlanmaları babından İslam düşünce ve bilimine ve Batıya etkileri sorununa işaret eden şu isimleri saygıyla anmak durumundayız: Hilmi Ziya Ülken, Nihat Keklik ve Celal Saraç. Birkaç adları unutulmuşları da.
İsmail Kıllıoğlu
araştırmacı yazar
Milli Gazete - 21 EYLÜL 2011
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.