Başbakan'dan Kevser Sûresi ile mesaj!

Başbakan'dan Kevser Sûresi ile mesaj!
Başbakan Erdoğan, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Ankara'da düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada Kevser Suresi'nden ayetlerle ırkçılığa karşı...


Başbakan Erdoğan, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Ankara'da düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada Kevser Suresi'nden ayetlerle ırkçılığa karşı mesajlar verirken, 'Çözüm Süreci'ne atıfta bulunarak sürece karşı olanların Ebu Cehil'in yolunda olduğunu vurguladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından "Hz. Peygamber ve İnsan Onuru" temasıyla Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliğinin açılış törenine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç katıldı.

Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliğinde, konuşmasına "Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla" diyerek başladı.

Başbakan Erdoğan, "Veladetinin miladi seneyi devriyesinde güzeller güzeline, Allah'ın sevgilisine, 'sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım' hitabına mazhar olan, alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberi zişan efendimize salat ve selam gönderiyorum. Onu görmenin, onu duymanın ve onun mübarek kokusunu teneffüs etmenin tarifsiz hazzını yaşayan ehlibeyte ve kutlu ashabına da Allah'ın selamı üzerlerine olsun diyorum. Bir kere daha kutlu doğuma, Habibullah'ın doğumunun seneyi devriyesine bizleri ulaştırdığı için Rabbime hamd ediyorum. Allah habibinin Hazreti Muhammed Mustafa sallahu aleyhi ve sellem efendimizin şefaatine bizleri nail eylesin. Rabbim iki cihanda da bizlerden rahmetini, nimetini esirgemesin, Hazreti peygamberin şanlı sancağı altında haşr olmayı nasip etsin" diye konuştu.

Kutlu doğumun anlamını her yıl Türkiye ve Dünyaya tekrar takrar hatırlatan ve gönül dünyalarını zenginleştiren Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve tüm ekibini tebrik eden Erdoğan, Hazreti Muhammed'in emin kişiliğiyle sade yaşantısıyla örnek davranışlarıyla edep ve hayasıyla yepyeni bir dünyanın yepyeni bir hayatın kapılarını açtığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Resulü Ekrem efendimiz risaletiyle varlığa anlam kattı. Zamana ruh verdi. İnsanlara insanlıklarını hatırlattı. Kendinden sonra gelecek nesillere aydınlık oldu. O, zulmete yani karanlığa bir güneş gibi parladı. Kabuğu zift bağlamış, katran kesmiş yürekleri eritti. Bir taş kadar sertleşmiş kalpleri yumuşattı. Çöle dönmüş gönüllere adeta bir çağlayan gibi aktı. Onu öldürmek için gelenler onda dirilerek geri döndüler. Tıpkı Hazreti Ömer gibi. Ona ve İslam'a düşmanlık besleyenler onda hayat buldular. İnsana ait ne kadar kötü haslet varsa, husumet, kin, nefret, zulüm bütün o çirkin hasletler Hazreti Peygamber efendimizin ummanlar kadar engin yüreği karşısında kardeşliğe, dayanışmaya, merhamete, edebe ve hayaya buyurdu.

Hazreti Peygamber mahsundu, bütün mahsunların peygamberiydi. Hazreti Peygamber mazlumdu, bütün mazlumların peygamberiydi. Hazreti Peygamber edep timsaliydi, edebin peygamberiydi. Hazreti Nebi kahramandı, cesaretin peygamberiydi. Kararlıydı, kutlu direnişin peygamberiydi. Resulü ekrem insana ait değerli her ne varsa onu kalbinde ve hayatında, kendi benliğinde ve kendi ruhunda müşahhas hale getirmiş eşrefi mahlukatın en şereflisi, alemlere rahmet bir peygamberdi."

Hazreti Muhammed'in bir yetim ve öksüz olarak en çok da yetim ve öksüzlerin, çocukların peygamberi olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Sadece arşın iki yanına asılmış küpeler olarak tarif ettiği Hasan ile Hüseyin'in değil, bütün çocukların sevgilisiydi. Çocukların başını okşamanın sadaka olduğunu ifade edecek kadar çocuklara inanmış bir peygamberdi'' dedi.

''Her türlü asabiyeti, ırkçılığı ayaklarının altına aldı''

Hazreti Muhammed'in, zenginin üstün, güçlünün haklı, zencinin ikinci sınıf olduğu, yoksul, mağdur, mazlum, yolda kalmış, kadın ve kölenin dışlandığı, ötelendiği, insanın aşağıların en aşağısına düştüğü bir çağda gönderildiğini belirten Erdoğan, ''Bizlere 'inananlar kardeştir' ilahi mesajını ilettiği kadar Müslümanların kardeşliğini hayatının her zerresine nakşetmiş, evet kardeşliğin peygamberiydi. Müslümanlar arasında kan bağı, soy bağı, akrabalık bağı kurmadı. Kuranlara müsaade etmedi. Her türlü asabiyeti, ırkçılığı ayaklarının altına aldı. İnsanları gönül bağıyla birbirine bağladı. Kuran-ı Kerim sevgisiyle, Allah aşkıyla kaynaştırdı'' diye konuştu.

Hucurat Suresi 13. ayetini okuyan Erdoğan, şöyle devam etti:

"(Ey insanlar şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en onurlunuz takvada en üstün olanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilen hakkıyla haberdar olandır) evet işte bu emirler doğrultusunda Hazreti Peygamber muhaciri ensara kardeş kıldı, Arabı Aceme kardeş eyledi. Hazreti Bilali Habeşi'yi kölelikten kurtarıp bize, bütün ümmetine hürmetle yad ettiğimiz, ismini her andığımızda Allah'ın selamını ilettiğimz bir efendi yaptı. Hazreti Peygamber Kuran-ı Kerim'de defalarca zikredilen bir annenin çocukları anlamına da gelen ümmet kavramıyla Müslümanlar arasında kardeşlik hukukunu tesis etti. Ashabını ve ümmetini aynı sofranın, aynı lokmanın, aynı mücadelenin, aynı sevincin ortağı yaptı. Zengini fakirin hamisi, zenciyi beyazın kader ortağı yaptı. Komşuyu komşuya neredeyse birbirlerinin mirasçısı olacak kadar yakınlaştırırken mümin ile mümini bir elin kenetlenmiş parmakları gibi, bir duvarın birbirine geçmiş tuğlaları gibi bir ve beraber gördü.''

"Rabbimizin verdiği kesin ihtardır"

Hazreti Muhammed'in oğullarının hiçbirinin uzun süre hayatta kalmadığını çocuk yaşlarında hakkın rahmetine kavuştuklarını anlatan Erdoğan, Hazreti peygamberin ehlibeyti amcasının oğlu Hazreti Ali ve kızı Hazreti Fatıma soyundan devam ettiğini hatırlattı. Erdoğan, cahillerin, Hazreti Peygambere oğlu olmadığı için "soyu devam etmemiş, soyu tamamlanmamış" diye hakaret ettiklerini ve Allah'ın Kevser suresini indirdiğini anlattı.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"(Biz sana kevseri verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Doğrusu sana buğzeden ebterin, yani soyu kesik olanın ta kendisidir) İşte bu ayetin rehberliğinde Hazreti Peygamberin şahsı manevisinde bugün karşı karşıya kaldığımız meseleleri tekrar tekrar düşünmek zorundayız. Kevser Suresi ırkçılığın kesin reddidir. Kevser Suresi asabiyetin reddidir. Her gün namazlarımızda okuduğumuz Kevser Suresi soy üstünlüğü iddia edenlere, asalet taslayanlara, kendisini diğerinden üstün görenlere Rabbimizin verdiği kesin ihtardır.

Oğullarıyla övünenler, soylarıyla böbürlenenler, mezarlardaki ölülerini dahi sayacak kadar kafataslarını ölçecek kadar aklını ve izanını kaybedenler aynı şekilde Kevser'i de kaybetmişlerdir. Bizler 780 bin kilometrekare üzerinde tıpkı dünya sathına yayılmış Müslümanlar, müminler gibi en önce Kevser Suresi'ni öğrenen, en önce çocuklarımıza Kevser suresini öğreten onu tekrar tekrar okuyan bir ümmetiz. Soy üstünlüğünü, asabiyeti kesinlikle reddeden bu sure bizim birbirimize nasıl bakmamız gerektiğini gösteren ölçüdür. Kendisini diğerinden üstün gören, kendi ırkını, kendi soyunu, kendi kavmini ve kabilesini diğerinden üstün gören veya üstte gören Kevser'i kaybetmiş, Hazreti Peygambere takdir edersiniz ki yüz çevirmiştir."

SÜRECE KARŞI OLANLAR EBU CEHİL'İN YOLUNDADIR

"Hacer annemiz bir rivayete göre siyahiydi. Oğlu İsmail'e su bulmak için kıvranıyor. Allah onlara zemzemi bahşetti. Kurumuş kalpleri ısıtacak bir damlacık suyun ihtiyacı içindeyiz. Herbirimiz Safa ile Merve arasında o bir damla suyu bulmak ve alevleri söndürmek zorundayız. Hz. Peygamberimiz nasıl mübarek hırkayı yere serip Hacer-ül Esved'i nasıl yerine koyduysa, bugün de biz elimizi taşın altına koyup hırkanın ucundan tutalım. Bizim her meselede başvuru kaynağımız Kur'an-ı Mecid, rehberimiz Hz. Peygamberdir. Kim ki kanın aktığı, canların yandığı, ocaklara ateşlerin düştüğü bu meseleyi çözmek varken karşısında duranlar Hz. Peygamberin değil, Ebu Cehillerin yanındadır.

Konuşmamın sonunda Hz. Peygamber'e Arif Nihat Asya'nın şu dizeleriyle seslenmek istiyorum:
Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr'ini;
Evliyâ, okusun Kur'ân'lar!
Ve Kur'ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman'lar
Na'tını Galip yazsın,
Mevlid'ini Süleyman'lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan'lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel;
Mi'râc'dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!
Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
"Hû hû"lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!"

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.