Başbakan Yıldırım: Değerlendirmelerin gerçeklik payı sıfır

Başbakan Yıldırım: Değerlendirmelerin gerçeklik payı sıfır
Başbakan Yıldırım: AKPM Denetim Komisyonunun açıklamasına ilişkin, "Bu gibi değerlendirmelerin gerçeklik payı sıfır. Demokratik kültürü gelişmiş bir ülkeden bahsediyoruz, Türkiye'den bahsediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

MADRİD

Başbakan Binali Yıldırım, Madrid'de düzenlediği basın toplantısında İspanyol gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Denetim Komisyonunun 24 Haziran'da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimi hakkındaki açıklamalarına ilişkin soru üzerine, endişesi olanları Türkiye'ye davet eden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Türkiye yıllardır seçim yapıyor. Son 30 yıldır 100'e yakın seçim, halk oylaması, belediye seçimi yaptı. Gayet şeffaf, en az yüzde 80'in üzerinde katılımlarla seçim gerçekleştirdik. Dolayısıyla bu gibi değerlendirmelerin gerçeklik payı sıfır. Demokratik kültürü gelişmiş bir ülkeden bahsediyoruz, Türkiye'den bahsediyoruz." dedi.

"Bunun da gereği yapılır"

Muhaliflerin değil, Türkiye'yi yıkmak isteyen, demokrasiyi yok etmek isteyen teröristlerin mahkemede şu anda hesap verdiğini kaydeden Yıldırım, "Suçlularla hükümeti eleştirenleri, muhalefet yapanları birbirinden ayırt etmemiz lazım. Sonuna kadar eleştiriye açığız. Türkiye'de insanların her türlü aykırı fikri söyleme hakkı vardır. Terör örgütünün bile gazetesi, televizyonu var Türkiye'de. Terör örgütünü açıktan destekleyen ama terör örgütüne destek verirsiniz, ona lojistik hizmet yaparsanız terörün bir parçası olursunuz. Bunun da gereği yapılır." diye konuştu.

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"İspanya, Katalonya'da yaptıklarından dolayı kınanabilir mi? Niçin yaptı? Ülkenin toprak bütünlüğünü korumak için yaptı. Anayasal düzenin devamı için yaptı. Biz de bunu destekliyoruz. Doğru bir iş yapıldı. Onun için bu gibi değerlendirmeler ön yargılı değerlendirmelerdir. Eğer gerçekleri görmek isteyen varsa, buyursun Türkiye'de seçimlerin nasıl yapıldığını görsün, nasıl şeffaf, nasıl yoğun katılım içerisinde bir seçim olduğunu gözleriyle görsünler. Hariçten gazel okumakla gerçekler örtülemez. Gerçek olan Türkiye'nin demokratik olgunlukla bugüne kadar bu seçimleri yapması, bundan sonra da yapacağıdır."

"Normal hayatın akışına zerre kadar etkisi yoktur"

Olağanüstü hal kararının terörle mücadele için alındığını vurgulayan Yıldırım, "Normal hayatın akışına zerre kadar etkisi yoktur. Ben dün, bugün burada İspanya'daydım. İş adamlarına sordum, 'Olağanüstü halden sizin bir zararınız oldu mu, hiç sıkıntı yaşadınız mı?' diye. Yok, hiç kimsenin böyle bir şikayeti yok. Olağanüstü hali biz kendimize ilan ettik. Hükümet olarak kendimize ilan ettik. Neden biz bu alçak terör örgütünün bu faaliyeti yapmasını, bu kadar büyük bir tahribat yapmasını önceden tespit edemedik? Bunun için yaptık ve şimdi o temizliği yapıyoruz. Ülkenin yargısına, ordusuna, bürokrasisine, bütün yönetim kademelerine sızmış FETÖ'yü temizlemek için bir hukuki süreç başlattık. Olay bundan ibarettir." ifadelerini kullandı.

Bununla vatandaşların hak ve hukukunun, hayatın normal akışının birbirine karıştırılmaması gerektiğini dile getiren Yıldırım, "Fransa'da bir patlama oldu, ondan sonra biliyorsunuz iki yıldan fazla olağanüstü hal ilan edildi. Hala sokaklarda askeri kıyafetli insanlar var. Sonunda kaldırdı ama ne yaptı? Olağanüstü hali bütçenin maddelerini bir kanunda topladı, bir kanun çıkardı, sözde olağanüstü hal yok ama büyük yetkiler verdi. Niçin? Terörle mücadele için?" değerlendirmesinde bulundu.

"Ülkelerin rızası esastır"

Yıldırım, Avrupa'da seçim kampanyası yapılıp yapılmayacağına ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı:

"Türk vatandaşı olup Avrupa'da yaşayan 6 milyonun üzerinde vatandaşımız var, soydaşımız var. Bunlar birkaç dönemdir seçimlerde Türkiye için oy kullanıyorlar. Bu seçimlerde de oy kullanılması için gerekli çalışmaları yapıyoruz. AB'den, Avrupa'daki dostlarımızın bu seçimlerde vatandaşlarımızın tercihlerini rahatça, herhangi bir baskıya maruz kalmadan kullanmaları konusunda destek olmalarını istiyoruz, yardımcı olmalarını istiyoruz. Bu ülkelerde kampanya yapılması konusunda ülkelerin rızası esastır. Eğer rızaları yoksa biz zorla 'Kampanya yapacağız' demeyiz, arzu ederiz kampanya yapmayı. Ancak kampanya yapmamız konusunda olumlu bir yaklaşım olmazsa ısrarcı da olmayız, gerginlik de çıkarmayız. O bakımdan şu anki kararımız bu yöndedir. Bu ülkelerin verecekleri karar doğrultusunda hareket ederiz. Ancak onların da seçim güvenliği için oy kullanacakların tercihlerinin en iyi şekilde, baskı altında olmadan sandığa yansıması için gerekli katkıyı sağlamalarını bekleriz."

"Dünya AB'den ibaret değil"

Başbakan Yıldırım, AB üyelik sürecine ilişkin bir soru üzerine, "AB, 60 yıldır kulağının üzerine yatıyor, maalesef olumlu adım atmıyor, bu da bizim çok hoşumuza gitmiyor ama dünya AB'den ibaret değil, AB'nin de bunu bilmesi lazım. Başka bölümler de var dünyada, başka bölgeler de var. Türkiye jeopolitik olarak, coğrafi olarak Avrupalıdır. AB hedefi, devam etmektedir ama bu tek taraflı bir irade ile olmaz. AB'nin aynı yönde kararlı adımlar atmasıyla olur." dedi.

"Fazla naz aşık usandır"

AB'nin Brexit ile beraber geleceğe bir karar vermesi gerektiğini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin de içinde yer aldığı, Balkanlar'ın içinde yer aldığı bütün Avrupa'yı kuşatan bir vizyonla mı yoluna devam edecek yoksa içine kapanacak mı bunun kararını AB verecek, biz verecek değiliz. Biz bugüne kadar yapılması gereken her şeyi yaptık. Artık AB'nin bu kafa karışıklığından bir an önce kurtulmasını bekliyoruz. İspanya gibi net bir şekilde AB üyeliğine destek vermesi gerekir. Bunun önünü açacak adımları atmalarını bekliyoruz. Fazla naz aşık usandır." değerlendirmesinde bulundu. 

 "Avrupa'nın aktif rol alması lazım"

DEAŞ'la en etkili ve anlamlı mücadeleyi Türkiye'nin yaptığını ifade eden Yıldırım, Suriye'de Rusya ve İran ile beraber gerilimin azaltılması, ateşkesin sağlanması noktasında çok ciddi mesafeler alındığını söyledi. 

Ancak bunun kalıcı barışa kalıcı çözüme dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Bunu Cenevre sürecine taşımamız lazım, Birleşmiş Milletler (BM), koalisyon güçleri, Avrupa'nın da burada aktif rol alması lazım." değerlendirmesinde bulundu. 

"Sınırımızın her noktasında güvenlik sağlanıncaya kadar"

Suriye'nin geleceğinin, silaha, teröre bulaşmamış bütün etnik grupların temsil edildiği ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlandığı kalıcı bir çözüm olduğunu kaydeden Yıldırım, Türkiye'nin dışında diğer ülkelerin de katkı sağlamasının önemine dikkati çekti. 

Türkiye'nin güvenliğini sağladığı bölgelerde normal hayata dönüldüğünün altını çizen Yıldırım, "Ama Fırat'ın doğusunda hala oradaki terör örgütü maalesef yerel halka baskı uygulamaya, çocuklarını ellerinden almaya, mallarını almaya, kadınların ırzına geçmeye devam ediyor. Buna karşı tabii bizim mücadelemiz de sürecek. Ta ki 911 kilometre sınırımızın her noktasında güvenlik sağlanıncaya kadar, terör unsurları temizleninceye kadar bu çalışmaları sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.

Esed'in Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Yıldırım, "Ancak başlangıçta, barış sürecinde istense de istenmese de Esed rejimi, bir gerçektir ve paydaşlardan biridir. Herkes de bunu kabul ediyor. Ama orta ve uzun vadede bu kadar acılar yaşandıktan sonra, bu kadar kin ve nefret olduktan sonra bu iş yürümez." dedi. 

Erken seçim kararı

Başbakan Yıldırım, erken seçimlerin ekonomiye muhtemel etkilerine ilişkin bir soru üzerine, seçimlerin 3 Kasım 2019'da yapılmasının planlandığını hatırlatarak, "Ama gerek muhalefet, gerek bazı çevreler sürekli bu seçimlerin öne alınması gerektiğini, bu kadar beklemenin doğru olmadığını, çünkü kendilerinin iktidara gelmek istediklerini ve buna hazır olmak istediklerini söylediler. Biz de bu taleplerini kırmadık, kararımızı değiştirdik, olay bundan ibaret." dedi. 

Hükümetin gündeminde erken seçimin bulunmadığını vurgulayan Yıldırım, "Ama bu zorlamalarla, dışardan gelen zorlamalarla böyle bir karar almak durumunda kaldık. Dolayısıyla bir an önce seçim olsun, yatırımcılar, iş adamlarımız uzun vadeli kararlarını da daha rahatlıkla versinler istiyoruz." ifadelerini kullandı. 

S-400 hava savunma sistemleri

Yıldırım, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alınması ve bunun NATO sistemleri ile uyumlu olmamasına yönelik eleştirilere ilişkin bir soru üzerine, şunları söyledi: 

"Yunanistan NATO ülkesi değil mi, onda da Rus füzesi var. Bu soru ona soruldu mu acaba? Burada da bir çifte standart var. Yunanistan'da Rus füzesi var, biliyor muydunuz? Dolayısıyla anlamsız. Biz NATO ülkelerinden bu silahları almak için çok gayret ettik. Fakat maalesef Suriye'de bunca roket saldırılarına maruzken İspanya geldi bize Patriot'u ödünç verdi. Paramızla alamadık ama oradaki teröristlere bedava silah veren dostlarımız var. Türkiye'yi hiç kimse bu konuda suçlayamaz. Türkiye ulusal güvenliğini teminatı altına almak için her türlü tedbiri almaya muktedirdir. Biz de bunu yaptık, yaptığımız bundan ibaret. Bu NATO işine bir zarar getirmez."

FETÖ elebaşı Gülen'in iadesi

Başbakan Yıldırım, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi talebine ilişkin olarak da "Onun yönettiği terör örgütü FETÖ, Türkiye'deki darbenin birinci derecedeki sorumlusudur ve Fetullah Gülen'i ilk andan itibaren Amerika'dan istedik. Şu ana kadar ses soluk yok. Bekliyoruz, bakalım ne zaman harekete geçecekler." dedi. 

Muhabir: Hasan Esen

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.