Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: Musul Musulluların, Telafer Telaferlilerindir
LONDRA
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin Irak’la ilgili en büyük hassasiyetlerinden birinin bölgedeki etnik ve mezhebi statükonun bozulmaması olduğunu belirterek, "Musul Musullularındır, Telafer Telaferlilerindir, Halep Haleplilerindir. Biz bu şehirleri bir terör örgütünden, DEAŞ'tan kurtaracağız derken başka terör örgütlerinin ya da silahlı teröristlerin eline bırakmayalım." dedi.
Kurtulmuş resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği İngiltere’de, Türkiye’nin Londra Büyükelçiliğinde bu ülkede faaliyet gösteren Türk sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi.
Burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin yeniden tarih sahnesindeki güçlü rolünü oynayacak potansiyele yaklaştığını ifade eden Kurtulmuş, "Türkiye ne kadar güçlenirse, birilerinin de bundan o kadar rahatsız olduğunu görüyoruz. Bizim kimseyle kavga, mücadele etmek gibi bir derdimiz yok. Biz başkaları kendileri için hangi iyilikleri istiyorsa, aynı iyiliklerin Türk halkı için de geçerli olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü biz kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteriz." görüşünü dile getirdi.
Ortadoğu’nun masa başında cetvelle çizilmiş sınırlarla bölünmesinin üzerinden yüzyıl geçtiğini anlatan Kurtulmuş, "Şimdi sınırlarını böldükleri insanların zihinlerini ve gönüllerini bölmeye çalışıyorlar. Bir tarafı dışarıdan gelen etkilerle, diğer tarafı bizim coğrafyamızın kendi iç sorunlarıyla birlikte bölge tam bir cadı kazanına dönmüş vaziyette." diye konuştu. Kurtulmuş, Türkiye’nin ise bölgede tek istikrarlı demokrasiye sahip ülke olarak öneminin giderek arttığını vurguladı.
"DEAŞ'tan kurtaracağız derken başka terör örgütlerinin eline bırakmayalım"
Irak’taki durumla ilgili bir soru üzerine Kurtulmuş, “Türkiye olarak en büyük hassasiyetlerimizden birisi bölgedeki etnik ve mezhebi statükonun bozulmamasıdır.” dedi.
Bunun özellikle bazı şehirler için geçerli olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanımızın Lozan Anlaşması'nı hatırlatması, bizlerin Lozan meselesini gündeme getirmemizin arkasındaki temel sebep de budur. Musul, Kerkük, Telafer gibi şehirler farklı etnik ve mezhebi kompozisyona sahip. Biz diyoruz ki Musul Musullularındır, Telafer Telaferlilerindir, Halep Haleplilerindir. Biz bu şehirleri bir terör örgütünden, DEAŞ'tan kurtaracağız derken başka terör örgütlerinin ya da silahlı teröristlerin eline bırakmayalım.”
Türkiye’nin DEAŞ’la bu örgütü bulunduğu bölgelerden temizlemek üzere mücadele ettiğine dikkati çeken Kurtulmuş, “Samimi olarak mücadele veriyoruz, hatta askerlerimizi bile kaybediyoruz bu mücadelede. Onlar Türkiye sınırlarına da füzeler, roketler atarak insanlarımızı öldürdüler. Ama uluslararası camiaya bakıyorsunuz DEAŞ'la mücadele adı altında bu çok kültürlü, çok etnik yapılı şehirlerimizin yapısını bozmaya çalışıyorlar. DEAŞ'ı gönderelim yerine Haşdi Şabi'yi mi getirelim, yerine PYD'yi mi getirelim, PKK'yı mı getirelim? Asla kabul edilemez. Türkiye olarak sokak sokak, mahalle mahalle, bütün bu şehirlerde birebir takip ediyoruz. Her türlü senaryoya karşı da hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bölgede etnik ve mezhebi bir temizlik hareketinin olmaması için Türkiye olarak elimizden gelen çabayı gösteriyoruz.” ifadelerini kullandı.
"Türkiye Kırım’ın ilhakına karşıdır"
Türkiye’nin Kırım Tatarlarının yaşadığı sorunlarla ilgili tavrına yönelik bir soru üzerine de Kurtulmuş, Türkiye’nin Kırım Tatarlarının meselelerini yakından takip ettiğini belirterek, "Kırım’ın meselesi bizim meselemizdir. Bu anlamda bizim için Kerkük’ün meselesi ile Kırım’ın meselesini takip etmek arasında en ufak fark yoktur." yanıtını verdi.
“Kırım’ın ilhakıyla ilgili süreçte Türkiye olarak başından itibaren Rusya’nın bu tavrını kınadığımızı her platformda dile getiriyoruz.” ifadesini kullanan Kurtulmuş, “Her ne kadar Ruslarla son zamanlarda ilişkilerimiz düzelse de Türkiye Kırım’ın ilhakına karşıdır. Uluslararası platformlarda bu tezlerini savunmaya devam etmektedir.” diye konuştu.
"Sistem, problem çözme yeteneğini kaybetti"
Kırım, Ukrayna ve Suriye’deki krizlerin dünya sistemindeki büyük bir açığı ortaya koyduğunu anlatan Kurtulmuş, “Dünya sistemi artık öyle bir noktaya geldi ki bütün bu tartışmalar, bu acı olaylar dünyada bir doğum sancısıdır diye düşünüyorum. Mevcut sistem, problem çözme yeteneğini kaybetmiştir.” dedi.
Uluslararası sistemin 2. Dünya Savaşı'nın şartlarına göre kurulduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Ama Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla başlayan süreçte dünyada bir düzen değil, düzensizlik hakimdir. Onun için Kırım meselesi, Suriye meselesi çözülemiyor. Uluslararası sistem dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir sorunu çözemiyor. Kilitlenmiş vaziyette.” görüşünü dile getirdi.
Kurtulmuş, Türkiye’nin "Dünya 5’ten büyüktür" sözleriyle dile getirdiği tezin de bu bağlamda anlaşılması gerektiğini belirterek, “5 ülkenin belirlediği bir uluslararası sistem barış getirmez.” dedi.
Uluslararası sisteme yönelttiği eleştiriler nedeniyle Türkiye’nin bazı güç merkezlerinin hedefi haline geldiğine dikkati çeken Kurtulmuş, "Ama biz bunu söyleyeceğiz. Bir müddet sonra sadece söylemek değil, bunların gerçekleşmesi için de gücü artmış bir Türkiye olarak dünya sisteminde daha etkili olacağız." diye konuştu.
Kurtulmuş, siyasi ve iktisadi istikrarını sürdürmesi halinde Türkiye’nin uluslararası sisteme yönelttiği eleştirilerin etkisinin de artacağını kaydetti.
Dünyanın zenginleşen kuzeyiyle, fakirleşen güneyi arasındaki dengesizliklerin dünyayı yaşanılır olmaktan çıkaracağına işaret eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bu dünya adil bir dünyaya doğru dönmek teşebbüsü içinde olmazsa, 20 sene sonra değil sınırları çelik duvarlarla örmek, gök kubbeyi çelikle de örtseler dünyanın zengin ülkeleri göçmen baskısından kurtulamaz. Öyle bir sistem ki milyonlarca insan temiz su, bir dilim ekmek bulamıyor ama aynı ülkelerin insanlarının tanesi 100 bin, 150 bin dolarlık ölüm makinaları var. Bu adamlara bu ölüm makinalarını kim veriyor? Boko Haram, DEAŞ, El Kaide dediğiniz bu terör örgütleri nasıl, hangi kaynaklardan besleniyor? Bunları sorduğunuz zaman sistemin ne kadar problemli olduğunu görürsünüz. Bu sistem bütün insanlık için bir tehdittir. Bunu çözecek sözleri de söylemek Türkiye’ye düşüyor."
Avrupa’daki terör faaliyetleri
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Avrupa ülkelerinden DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerine katılımların artmasıyla ilgili bir soru üzerine, Türkiye’nin Avrupa'dan Suriye ve Irak bağlantılı bütün teröristler konusunda Avrupa ülkeleriyle çok yakın bir temas içerisinde olduğunu söyledi.
“Zaman zaman bazı listeleri buraya uyarı olarak gönderiyoruz.” diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sınırda, Türkiye'de yakalananlar olursa da onları sınır dışı ederek ilgili ülkelere gönderiyoruz. Özellikle DEAŞ'ın uluslararası savaşçılar konusundaki önemli kaynaklardan birisinin Avrupa olduğunu biliyoruz. Adil bir sistemin kurulamamış olmasının yansımalarından birisi de bu. Çocuklar da buralarda bir şekilde kandırılıyor, devşiriliyor, sadece yoksul ülkelerden değil, iyi ortamlardan kandırılan çocuklar var. Batı'nın ciddi şekilde düşünmesi gereken konulardan biridir. Biz bu konuları konuşuyoruz. Üzerimize düşeni yapıyoruz, aynı şeyleri diğer ülkelerden bekliyoruz.”
PKK’nın yanı sıra Türkiye’den kaçarak Avrupa’ya gelen FETÖ mensuplarının da Avrupa ülkelerindeki varlığının arttığını belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bunlarla ilgili her türlü bilgiyi ilgili makamlarla paylaşıyoruz. Onlardan da iş birliği bekliyoruz. FETÖ sadece Türkiye için bir tehdit değil, İngiltere için de, ABD için de bir tehdittir. Varlık gösterdiği bütün ülkeler için bir tehdittir. Çünkü duman gibi görüyorsun ama elle tutamıyorsun. Her yere gizlenmesini biliyor. Her türlü şekilde sahip oldukları ekonomik, siyasi, kültürel bağlantıları kullanmayı biliyor. Bakıyorsunuz bazı ülkelerde başkanlık seçiminde dahi verdikleri fonlarla, yaptıkları maddi yardımlarla siyasete etki ediyor. Milletvekillerinin seçimlerine etki ediyor. Çok demokratik gördüğünüz ülkelerde de etki edebiliyor. PKK için de birçok ülkede etkin bir şekilde demokratik süreçlerin içerisine girdiğini, hele hele Türkiye'ye karşı tarafgir davranan bazı ülkelerin siyasetçileri bakımından da makbul görünen unsurlar haline geldiğini görüyoruz.”
"İki toplumlu bir Kıbrıs’ın varlığından geri adım atmayacağız"
Sonuçsuz kalan Kıbrıs müzakereleriyle ilgili bir soruya da Kurtulmuş, "Kıbrıs görüşmelerinde belli bir noktaya gelindi ama son aşamada durdu. Biz de Kıbrıs’ta makul, adil bir barıştan yanayız ve bu konuda üzerimize düşeni yerine getiriyoruz." yanıtını verdi.
"Türkiye barış olsun da hangi tavizi verirsek verelim noktasında değil.” ifadesini kullanan Kurtulmuş, “Türkiye hangi noktaya kadar gideceğini biliyor, nerede duracağımızı biliyoruz, veremeyeceğimiz tavizleri biliyoruz. Bunlardan birisi de Türkiye’nin Kıbrıs adasında iki toplumlu, eşit haklara sahip iki toplumlu bir Kıbrıs’ın varlığından asla bir adım geri atmayacağını söylemek isterim." dedi.
Kurtulmuş, Türkiye’nin Kıbrıs’ta ulusal çıkarlarından asla geri adım atmayacağını vurguladı.
Öte yandan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş resmi temaslaları kapsamında bugün İngiltere’nin Ulusal güvenlik Konseyi Sekreteri ve Başbakan Theresa May’in Ulusal Güvenlik Danışmanı Mark Lyall Grant’la bir araya geldi.
Kurtulmuş, akşam saatlerinde de Türkiye’nin Londra Büyükelçiliğinde Avrupalı Türk Demokratlar Birliğinin (UETD) İngiltere şubesinin temsilcilerini kabul etti.
Muhabir: Tayfun Salcı-Yunus Kaymaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.