“Bakkaldan Din Almak”!

“Bakkaldan Din Almak”!
Hocaların eski-yeni sözlerini “kes-yapıştır, söylemediklerini söylet” yöntemiyle servis edip ortalığı toza-dumana boğarak hocalarla siyaseti ve diyaneti karşı karşıya getirmek isteyen şeytanîmedyanın zil takıp oynadığını geçen hafta ve daha önce yazmıştım

Yazık ki, tartışma başka boyutlar kazandı…

Nihayet, Bakan BekirBozdağ, “…bazı medya organlarında 5-10 yıl önceki bazı konuşmalar, sanki bir yerden düğmeye basılmışçasına, bir gün birisi, bir gün başka biri çıkarılıyor, bazısı çarpıtılıyor, bağlamından koparılıyor, başka şekle getiriliyor. … Gelin bu tür şeyleri toplumun önüne getirerek Diyanet’i, dolayısıyla İslam’ı, Müslümanları ve din görevlilerimizi yıpratan çalışmalara izin vermeyelim”diyerek tartışmalara son noktayı koymaya çalıştı…

Umarım ki, hocalar üzerinden bizzat İslâm’ı yıpratmaya yönelik bu şeytani oyunuhep birlikte, basiret ve ferasetle geri püskürtürüz… 

Bugün Çanakkale’yi yazmak ve dedem Koca Mehmet dahil tüm şehidlere dualar etmekti niyetim…

“Üç Aylar”ın feyiz ve bereketini yazmak, Receb-i Şerif’inizi ve Reğaib’inizi tebrik etmekti niyetim…

Ama bindiğimiz dalları bizzat kendimizin kesmesi türünden bir garabeti yaşarken, ne mümkün!...

Önüne gelenin “Din” hakkında ahkâm kestiği, ilim ehlinin ise İslâm’ın helâl ve haramlarını beyan etmekte bile neredeyse zorlanır olduğu bir ortamda, bari şair üstadımızın şu hiciv-şiiriyle yetinelim…

 

Bakkal amca, bir din ver, bana şöyle yüz gram;

İçinde hem komedi, hem de birazcık dram. 

Öyle bir din olsun ki; bizi fazla sıkmasın, 

Her yerde ‘ahlâk’ diye, karşımıza çıkmasın... 

Ramazan’da otuz gün, vücut girsin bakıma, 

Ama bayram gelince, karışmasın rakıma.

Bırakalım insanlar, her tür haltı yesinler, 

‘’Ne yani.. Biz Müslüman değil miyiz?’’ desinler…

Bir din ver ki; içinde, birazcık kahve falı, 

Ve üstünde bir kaşık, sosyetik mevlid balı, 

Arasında bir dilim de kaşar falan olmalı, 

Böylece kalplerimiz, hidâyetle (!) dolmalı... (…)

Bakkal amca bir din ver; zorda “Allah” diyelim, 

Açılınca kapılar, “Haydi Yallah” diyelim. 

Âlimler ehli cümbüş, fetvâlarda varyasyon, 

Biraz Budist felsefe, biraz reenkarnasyon... 

Bir din ki; insanları, hayallere daldırsın, 

Tüm cinsel yasakları, yürürlükten kaldırsın. 

Eroslar, Afroditler, sokaklarda çıldırsın, 

Ve bu çılgın tanrılar, şeytanları yıldırsın... 

Açılsın sahillerde, beş yıldızlı mâbedler, 

Diskolarda, ruflarda, yapılsın ibadetler... 

Bir din ver ki; her akşam, sofraları kuralım, 

Kadehleri duayla, birbirine vuralım...

Bakkal amca, bir din ver; açık olsun tâvize, 

Rahatlatsın bizleri, tatlı baksın fâize. 

Mademki fâiz dedik, hazır girdik damardan, 

Bir din ver ki; bizleri, men etmesin kumardan…

Piyangolar, totolar, birer hayır kurumu, 

Bazı yobaz kafalar, görsünler bu durumu, 

Gece gündüz borsada, hayal kursun alıklar, 

Yesinler küçükleri, bazı büyük balıklar...  (…)

Dostlarım! Sanmayın ki; taş devrinden gelirim, 

Bakkaldan din istenmez, bunu ben de bilirim. 

İstedim ki; bu şaka, sizi biraz güldürsün, 

Güldürürken, biraz da, gerçeği düşündürsün...

(Cengiz NUMANOĞLU)

Yine de duâsız kalmayalım:

Rabbim, Bedir-Uhud’dan başlayarak Çanakkale ve Afrin’e kadar, “kendi yolunda” savaşırken şehid düşen tüm şehidlerimizin mekânlarını Cennet ve makamlarını “âlî” eylesin.

“Haram-hürmetli” aylardan biri ve “Şehrullah” olan Receb ayınız ve Reğaibkandiliniz mübarek olsun.

“Ey Allah’ım! Receb ve Şaban ayını bizim için bereketli kıl ve bizi Ramazan ayına eriştir.” Âmîn.

 

Abdullah Yıldız

http://dusuncemektebi.com

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.