Bakan Topçu: 'O zaman Türkiye partisi olurlar'
Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Bakanlar Kurulu’na katılan HDP’li 2 bakanın Bakanlar Kurulu’ndaki davranışları ve görüntülerinin mensup oldukları partinin kurmaylarında olması gerektiğini, o zaman Türkiye partisi olabileceklerini söyledi.
TBMM’de düzenlenen yeni adli yargı yılı açılış resepsiyonuna katılan seçim hükümeti Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, seçim hükümetinin anayasanın gereği olarak kurulduğunu kaydederek, görev kendisine tevdi edildiği anda kabul edildiğini söyledi. HDP’li 2 bakanın da katıldığı Bakanlar Kuruluna ilişkin sorulara cevap veren Yalçın Topçu, isim vermeden HDP’yi işaret ederek, “O partinin temsilcilerinin, Bakanlar Kurulundaki o davranışları ve görüntüleri mensup oldukları partinin kurmaylarında olsa Türkiye’nin hayrına olur. Türkiye partisi olurlar o zaman” açıklamasında bulundu.
“BIRAKTIĞIMIZ ZAMAN YÜRÜYEREK GİDER GELİRİZ”
“Anayasanın amir hükmü gereği kurulan bu hükümette debana devletten meşruiyet almış ilgili yerler ‘sen bu işin içinde olur musun?’ dedi. Biz 15 yaşında devleti zor dönemde ‘kim var’ denildiğinde ayağa kalkmışız. Bugün tartışılabilir yöntemi, metodu ama ‘biz varız’ demişiz. Şimdi de ben ‘yok’ mu diyeceğim, ‘bana ne sizin devletinden’ mi diyeceğim” açıklamasında bulunan Yalçın Topçu, ömrünü bu işlere vermiş bir insan olarak katkı sunacağını belirtti. Topçu, “Ama onun dışında bizim için bu tip makamların inandığımız değerler gereği hiçbir önemi yoktur. Ben dün başka makamları işgal ediyordum bıraktım, belediye otobüsüyle gittim geldim. Bugün burayı işgal ederiz bırakırız, yürüyerek gider geliriz. Biz başkaları gibi değiliz” dedi.
“GÖNLÜM ARZU EDİYOR, AÇILMALI”
Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ilgili yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine Topçu, “Siz niye anlamıyorsunuz beni. Ben felsefe mezunuyum, sadece matematikçi değil. Ben orada dedim ki, ‘evet bu bizim gönül sızımızdır.’ ‘Bizim’ derken medeniyet coğrafyamızın tamamını kastediyorum. Bunu derken bir başka medeniyete gol atayım, kafa atayım işte bilmem ne çıkarayım, bunu demiyorum kardeşim. Anlayalım birbirimizi yani. Ama bizim medeniyetimiz benim en tabi hakkımdır. Ben dünyadaki bütün kültürlere ve medeniyetlere saygı göstermek zorundayım. Neticede insanlar onu yapıyor, bakıyor, seviyor değil mi? Onlarda benim medeniyet değerlerime saygı göstermek zorunda. Ayasofya ile ilgili 1934 alınmış bir karar var. Bu tartışmalı bir karardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün imzaladığını iddia edenler sonra çıkıyorlar diyorlar ki ‘bu imza var ya, tamamen sahtedir.’ Bu sahte midir, değil midir? Tartışmalı bir hadisedir ve o günkü konjonktürde çıkmış bir karardır. Şuanda kahir ekseriyetin arzusu, isteği nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup şuna buna inanmış kardeşlerimiz bile ecdadın bedel ödeyerek fethettiği topraklarda, netice itibariyle kendi medeniyet değerleri doğrultusunda bir vakfa dönüştürüp ve bir yeminle altını mühürleyerek ‘kim ki bu vakfı’ diye başlayan o meşhur Fatih’in. Bunu ben şimdi medeniyet davası olan, ömrünü bu işte harcamış olan ve bu işin bakanı olan bir adam. Ben devlette bir gün bir saniye anlamam. Devlette bir saniye bile milletin menfaatine, milletin hak ve menfaatine çalışılmalı ve zayi edilmemelidir. Evet, şimdi durum bu, gönlüm arzu ediyor, tabi ki öyle olmalı, açılmalı. Bunu ne zaman yapmışım ben, siyaset yaptığım zaman. O günkü şartlarda niye yapmışım, evet bu benim bir davam. Demişim ki arkadaşlara ‘yazın kardeşim bakalım ne zorluğu var bu işlerin.’ Demin söylediğim bilgiler çıkmış” açıklamasında bulundu.
Bakan Topçu, “Yeni bir girişim olacak mı?” sorusuna ise, “Yeni yok. Ben dediğim gibi bu ideal, bu ülkü de olan bir eski siyaset adamıyım. Bu hükümet siyasetin dışında icra yapacak, devleti temsil edecek. Bu noktada Kültür Bakanıyım. Gönlümün isteğini ve dileğini söylüyorum. 1,5 milyardan bir tanesi olarak söylüyorum” ifadeleriyle cevap verdi.
“O ZAMAN TÜRKİYE PARTİSİ OLURLAR”
HDP’li 2 bakanın da katıldığı Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda herhangi bir tartışma yaşanıp yaşanmadığı sorusuna, “Hayır. Keşke Bakanlar Kurulundaki bu görüntü ile ilgili o söylediğin partinin temsilcilerinin, Bakanlar Kurulundaki o davranışları ve görüntüleri mensup oldukları partinin kurmaylarında olsa Türkiye’nin hayrına olur. Türkiye partisi olurlar o zaman” şeklinde cevap veren Topçu, Levent Üzümcü’nün Şehir Tiyatrolarından ihracına ilişkin ise, “Benim zamanında çıkmadı öyle bir karar. Ben neticede milletin önünde siyaset yapan, dupduru, natürel, hormonsuz bir Anadolu çocuğuyum. Biz birilerinin keyfi için siyaset yapmadık. Yapsak bir yerlerde olurduk. Bu milletin sanatını, edebiyatını ilgili yerlerini temsil edenler benim için çok kıymetlidir. Nereye kadar, neye kadar? Bu devletin, bu milletin, bu vatanın birliğine, dirliğine, varlığına el uzatıp dokunana, fiiliyatta bulunana kadar. Benim savaşım sadece onlarla olur. Fikrini ifade eder. Benim kültürümde Allah’ın ayetullahı neyse odur. Allah herkese güneşi doğurur, herkese yağmuru yağdırır. ‘Şu bana iyi kulluk yapıyor, ona yağmuru vereyim’ demez. Onun için bahsettiğin olayı bilmiyorum. O arkadaşımızı da bilmiyorum. Bakacağım bu neymiş bende merak ettim. Ben dün ilgili yerin hem genel müdürü hem de genel müdür yardımcısıyla… Bu işler benim için özeldir. Sanat ve sanatçı… Bazı kesimlere bakarsanız tabi biz bunlardan anlamayız ama onların kırkından kırk kat anlarız. En azından ben senfoni orkestrasının bir müziği icra edilirken minderle, şarapla öyle bir icranın dinlenmeyeceğini bilecek kadar bu işlerden anlarım. Çok iyi anlarım bunlardan” ifadelerini kullandı.
“ŞARAPLI, MİNDERLİ KONSERE İZİN VERMEM”
“İdil Biret'in konser verdiği sırada Topkapı Sarayı dışında protesto gösterisi yapan Alperen Ocakları’na destek vermiştiniz, o zaman BBP Genel Başkanıydınız. Destek verdiğiniz için eleştiri almıştınız. Kültür Bakanı olduktan sonra bu haberler yeniden gündeme geldi. Topkapı’da bugün öyle bir konser olsa izin verir misiniz?” sorusuna ise Topçu şu ifadelerle cevap verdi:
“Şaraplı minderli konsere izin vermem. O sanatın çıktığı menşei olan ülkelerde bir senfoni hangi adap ve edeple dinlenir, hanımefendiler, beyefendiler şıkır şıkır kıyafetleriyle değil mi? O salonda bir tane tokat çıksa döner herkes kafasını sana bakar. Biz barda halaya dururuz, orada da valsı yaparız. Bizi öyle başkalarıyla karıştırmasınlar. Orada ideolojik bir linçle falan biz bunların hiçbirisine eyvallah etmeyiz. Sanat bu toplumun hayat damarıdır. Bizim milletimiz bu dünya medeniyetine çok önemli şeyler bırakmıştır. Başka milletlerinden sanatsal önemli şeyleri vardır. Onları koruyacağız kollayacağız. Bahsettiğin arkadaş eğer dediğim gibi devletin birliğine, vatanın bütünlüğüne kastetmişse, dağdaki de aynı muameleyi hak eder, ovadaki de. Bu dokunulmazlıklarımıza saldıran her kim olursa olsun, kılık kıyafet farkı var sadece. Birisi bunu kravatla, kalemle, şunla bunla yapar, birisi dağa uygun şunuyla bunuyla yapar. Bizim devletimiz bölünmez, yıkılmaz, milletimiz parçalanmaz ve vatanımız bir bütündür, bir tane çakıl taşı kimseye verilmez. Bununla ilgili eylemler, söylemler ‘ben bu devleti yıkacağım’… Vatandaşlık hakları da vardır vecibeleri de vardır. Vatandaş hakkını sonuna kadar kullanacak. Vecibelerinde gereğine katlanacak. Eğer kalkar sen ‘ben devleti yıkacağım, ben bu ülkeyi böleceğim, ben bu ülkeyi satacağım’ dersen bu devlet gereğini yapar, senin gibi vatandaşa Yunus olurken öyle eşkıyaya da Yavuz olur.”
DERYA YETİM
ANKARA
İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.