"Avustralya'da İngilizleşen Türkler
DİL DOSYASİ-1
"Avustralya'da İngilizleşen Türkler
Size, belki de kırk defa tekrar ettiğim çok önemli bir husus var. Hemen her vesileyle diyorum ki;
"Türkçe bizim varlık sebebimizdir. Dirliğimiz, birliğimiz, geçmişimiz, geleceğimiz dilimize bağlı. Dilini unutan bir millet kaybolmuşlar listesinde kupkuru bir isim olarak kalır.
Türkçe neden bizim varlık sebebimiz?
Millet hayatımızda dil neden çok önemli ?
Bunu iki mühim olayla dikkatinize sunmak istiyorum: Bir süre önce Avustral- ya'ya gittim. Avustralya Türkiye'den on kere daha büyük bir ülke. Nüfusu ise sadece on sekiz milyon üç yüz bin civarında. Toprağın yeşiliyle denizin mavisi adeta koyun koyuna ama ülkenin iç kısımları bitmez tükenmez çöllerle kaplı. Yani Avustralya'nın doğusundan batısına gitmek istediniz mi yolunuz kum çöllerinden geçecektir. Bu çöllerde ülkenin yerli halkı olan Aborjinler yaşıyor.
İngilizler el koydukları ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine nasıl gidip gelsinler? Aborjin saldırılarından nasıl kurtulsunlar? İngilizler Sultan İkinci Abdulhamid Han'a başvurarak yardım istemişler. Abdulhamid Han da Afganistan'da yaşayan Türkmenlerden bir grubu bir fermanla Avustralya'ya göndertmiş. Türkmenler develeriyle çıkıp gitmişler. Bir süre çölde taşımacılık işleriyle uğraşmışlar. Sonra şehirlere yerleşip kalmışlar ve zamanla kaybolup gitmişler. Çünkü Türkmenler kendi ana dillerini bırakıp İngilizce konuşmaya başlamışlar. Sonra dinlerini de değiştirip Hıristiyan olmuşlar. Türkçeyi unutunca dinlerinden de kopmuşlar.
Bugün Avustralya çöllerinde başıboş dolaşan sahipsiz develerin 1867 yılında Afganistan'dan göçen Türkmenlere ait olduğu söyleniyor. Avustralya'da Türkmen develeri vardır. Fakat Türkmenler yok olup gitmişlerdir.
Avustralya'ya ikinci Türk göçü 1893 yılın da olmuş. İstanbul'dan Hüseyin Ara Efendi, 363 kişilik bir grupla Avustralya'ya gelmiş. Zamanla onlar da dillerini terk ederek İngilizce konuşmaya başlamışlar. Hüseyin Ara Efendi'nin torunları zamanla Albert, Cindy, Peter Sara, James gibi isimler almışlar. Üstelik dinlerini de değiştirip Katolik olmuşlar.
Dilimizi kaybedince, unutunca Müslümanlıktan da kopuyoruz, sonra geleneklerimizi, göreneklerimizi bir tarafa bırakıyoruz. Sonra tarih şuurumuzdan uzaklaşıyoruz ve kendi kökümüze yabancılaşıyoruz. Yani Türkçeyi unutmak, Türklükten ve İslamiyet'ten kopmak demektir."
Yavuz Bülent Bakiler/ Sözün Doğrusu
DİL DOSYASI 2
İnsan Eşit Dil, Dil Eşit İnsandır
Kısaca ifade etmek gerekirse "insan eşit dildir."
Hani bir söz vardır,"Bir dil bir insan, iki dil iki insan" derler. İşte aynen o deyişte olduğu gibi her dil bir insandır.
Her dil, bir kültürel birikimin toplamı ve bir kültürde yaşayan insanlar arası iletişimin aracı olduğu için değil aynı zamanda "kişinin toplum içinde var olmasının, yani "bireyin toplumsal varlığının da bir aracı" olduğu için "İnsan eşit dildir" ya da "Dil eşit insandır" diyorum.
Dil bireyin toplumsal varlığının aracıdır; çünkü birey ile toplum arasında karşılıklı bir etkileşimin, bireyi birey yapan ve toplumu toplum yapan değerlerin, inançların, kısacası bireysel ve toplumsal tutum ve davranışların karşılıklı etkileşimine imkân tanır.
Bireyin "toplumsallaşması" dil sayesinde olur. İnsan, içinde yaşadığı toplumun değerlerini, düşüncelerini kurallarını ancak dil yoluyla öğrenir.
Biz buna" toplumsallaşma" diyoruz. Bireyin kimliği, kişiliği oluştuktan sonra dönüp" toplumu etkilemesi" de yine dil sayesinde olur. Yani birey; toplumun içinde büyümüş, öteki bireylerden farklı ve özgün olan kimliği gelişmiş, sıra birey olarak içinde yaşadığı toplumu etkilemesine gelmiştir.
Politika, sanat, edebiyat, öğretmenlik, memurluk, esnaflık veya zanaatkârlık gibi bireyin toplum içinde sahip olacağı herhangi bir meslek sadece bir geçim aracı değil, onun toplumu etkileme yoludur da.
Gerek toplumun bireyi oluşturması gerekse bireyin kendini oluşturduktan sonra dönüp toplumu etkilemesi ancak dil yoluyla olur.
Bu yüzden de ben "insan, eşit dildir."diyorum.
Emre KONGAR
DİL DOSYASI - 3
Vatandaş "Türk Osman"
Osman Bey sabah saat 7.00' de Casio marka masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı. Puffy yorganını kaldırdı. Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi. WC'ye uğradıktan sonra banyoya geçti. Clear şampuanı ve Provex sabunuyla duşunu aldı. Colgate ile dişlerini fırçaladı. Rowenta ile saçlarını kuruttu. Bill's gömleğini ve Pierre Cardın Ress takımını giydi. Lipton çayını yudumladı. Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi. Citizen kol saatine baktı. Aile fertlerine çav deyip Hyundai otomobiline bindi.
Blaupunk radyosunu açarak, rock müziği buldu. Ağzına bir Polo şeker attı.
Şehrin göbeğindeki Mega Center'daki ofisine varınca, Casper bilgisayarını çalıştırdı. Microsoft Excel'e girdi. Ofisboy'dan Nescafe'sini istedi. Saat l0.00'da doğru açlığını yatıştırmak için Grissini yedi. Öğlen Wimpy s Fast Food kafeteryaya gitti. Ayaküstü Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi. Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı. Akşam üzeri iş çıkışı Image Bar'a uğrayıp CB'sini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Center'a uğradı. Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kâğıdı, Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı. Bonus kartıyla faturayı ödedi.
Hafta sonu eşi Münevver'le Galeria'ya giden Osman Bey, Showroom da dolaşıp Kinetix ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği TV Guide'a göz atan Osman Bey, kanallar arasında zaping yaparak, First Class, Top Secret, Paparazzi gibi programları izledi. Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Saat 22.00'ye doğru Show'da Türk dili üzerine panel başladı. Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti. "Ne mutlu Türk'üm diyene" diye gerindi...
Ali ÖZDEMIR - Bolu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.