Artan yaşlılık ülkemizde sosyal risk oluşturuyor?
Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen "Pembe Yakalı Melekler Projesi", koordinatörü Sefer Demir tarafından Suluova'da "Sosyal Bakım Dünü - Bugünü - Yarını" Konulu Konferans düzenlendi.
Suluova Kaymakamlığı SYD Vakfı tarafından yürütülen ve AB ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen "Pembe Yakalı Melekler Projesi" koordinatörü Sefer DEMİR tarafından Suluova'da 18 Şubat 2011 tarihinde "Sosyal Bakım Dünü - Bugünü - Yarını" Konulu Konferans düzenlendi.
Toplantıya katılan Prof. Dr. Ali SEYYAR ile Yrd. Doç. Dr. Sema OĞLAK tarafından konu detaylı olarak ele alındı.
Suluova Kaymakamı ve SYD Vakfı Başkanı Harun Sarıfakıoğulları'nın açılış konuşmasıyla başlayan konferansta Sarıfakıoğulları;
"Pembe Yakalı Melekler projemiz ile kadın istihdamının geliştirilmesi kadar kalifiye işgücünün oluşturulması da hedeflenmiştir.
Devlet olarakta ekonomik yoksulluk içerisinde yer alan insanımıza ulaşmayı hedeflemekteyiz. Bu kapsamda yaşlı ve engelli ailelerimize öncelikli hizmet etmek SYD Vakfımızın birinci ilkesidir.'' dedi.
Konuşmacı olarak katılan İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Sema Oğlak konuşmasında;
"Yaşlı Bakım Sosyal Bakım denildiğinde ülkemizde henüz gelişen çok fazla bilinmeyen bir konu.
Yaşlı nüfusun artmasıyla ve kalifiye eleman ihtiyacının artmasıyla birlikte Sosyal bakımın bir ayağı olan yaşlı bakım önemli bir ivme kazanmıştır. Bizde bu alanda yaşlı bakım ve gündüz yaşlıların gidebileceği Yaşlı Kreşini konu alan güzel bir AB projesi yürüttük.
Sosyal Bakım Hizmetleri ne sağlar?
Sosyal Bakım bireyin sağlık düzeyi ve yaşam kalitesini yükseltir. Yemeğini yiyemeyen, üstünü giyemeyen, banyo yapamayan bireyin yaşam kalitesinden bahsetmek mümkün değildir. Toplumun ekonomik ve sosyal refahının yükselmesi anlamında önemlidir.
Bireyler arasındaki ayrılmışlığın önlenmesi anlamında da Sosyal Bakım önemlidir. Dezavantajlı grupların topluma katılıp toplumsal kaynaşmanın sağlanması açısından önemlidir. Sosyal Bakım bireyin onur ve saygınlığını koruması açısından önemlidir.
. ABD'de yapılan araştırmalara göre önümüzdeki 10 yılın en hızlı talep edilecek meslekler sıralamasında Sosyal Bakım Elemanı ihtiyacı 2 ve 3 sırada yer almaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu alanda büyük bir boşluk olmaktadır.
Avrupa da bakıma muhtaçlık olayı Sosyal Risk olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle bu ihtiyacın karşılanmasının maliyeti devlet tarafından karşılanmaktadır.''dedi.
Sakarya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ali SEYYAR ise konuşmasında;
"Sosyal Bakımı kavramı ülkemiz açısından 5 - 6 yıllık geçmişi olan bir kavramdır. Daha önceki özürlüler kanununun içeriğine bakıldığında tıbbı ve fizyolojik ağırlıklıdır.
. Daha önceki özürlüler kanununun içeriğine bakıldığında tıbbı ve fizyolojik ağırlıklıdır. Türkiyede bakım denildiğinde iki bakış vardır. Klasik bakış tıbbi model ağırlıklıdır. İnsanlar tedavi edilebilir veya tedavi edilemez.
Tedavi edilemeyen ve dolayısıyla kronik hasta olan yatağa mahkum olan insanların durumu ne olacak?
Tıpçılar maalesef bu konuda gerekli çözüm ve stratejiyi geliştirme yönünde hem acizliği itiraf edememekte hem de yeni sosyal araştırmalar sergileyememektedirler. İnsan bir sosyal varlıktır.
Elbette hasta olduğu zaman tıbbi tedavi ve tıbbi rehabilitasyon imkanları sunulması lazımdır.
Özürlülerimiz ve Yaşlılarımızın bir çoğu, özellikle yaşlılığın ilerlediği dönemlerde fizyolojik, biyolojik ve sosyolojik olarak belirli bir yıpranma sonucunda eski gücünü kuvvetini, fiziki kapasitesini hatta zihni kapasitesini yitirebilmektedir.
Biz konuşurken birbirimize "Uzun Ömürler" diliyoruz ama uzun ömür "Sosyal Riski" davet etmektir.
Türkiye'de ortalama ömür şu anda 73.6'dır. Erkeklerde takribi olarak 71 kadınlarda 76'dır. Bakıma muhtaçlara baktığımızda ağırlıklı olarak kadınların bakıma muhtaç olduğunu görürüz. İleri yaşlılıkla birlikte bakıma muhtaçlık riski de artmaktadır.
Bakıma muhtaçlık riski nedir?
Kendi kendinize yeterli olmamakla birlikte başkalarının fiziki, maddi, sosyal, manevi desteği olmaksızın hayatınızı idame ettirme noktasında değişik zorluklarla karşılaşabiliyorsunuz.
Türkiye de maalesef öyle acı hadiseler yaşanıyor ki biz sosyal bilimciler olarak uyarmamıza rağmen bürokrasinin hantal yapısından dolayı maalesef yavaş işlerlik kazanmaktadır.
Şu anda Türkiye'de yaklaşık olarak 300 bin bakıma muhtaç özürlüye bakan kişiye bakım ödeneği sağlanmaktadır. Kanunda evde bakım hizmeti denildiği halde evde bakım hizmeti uygulanamamaktadır.
Bakıma muhtaçlık tek başına sosyal risk olduğu halde ülkemizde bu risk kısmen olarak kabul ediliyor hem de başka bir şarta fakirlik şartına bağlanmaktadır.
Bakıma muhtaç olan kişilere elbette öncelikle aile fertleri bakmak isteyeceklerdir. Bakan kişi emek piyasasında çalışamayacağından onlara güvence sağlamak elbette gereklidir. Ancak bazı bakıma muhtaç insanlara 24 saat hizmet götürülmesi gerekiyor.
Bakıcı aile fertlerinde en fazla görülen şikayetlerden bir tanesi de yoğun bakıma bağlı olarak tükenmişlik sendromu'dur.
İnsanın ruh, vicdan, nefs, akıl ve merhamet duygusu taşıması hasebiyle manevi varlıktır. Dolayısıyla insanlara normal bakım hizmetlerinin yanısıra manevi bakım hizmetleri verilmelidir.
Aileler ve bakıma muhtaç insanların duygularının dikkate alınarak bütüncül bakım hizmetleri sunulmalıdır" dedi.
Bakıma aylığı aldığı halde bakım yapmayanı şikayet etmek insanlık görevidir
Konferansın son bölümünde gelen "bakım parası aldığı halde bakıma muhtaç olan kişiye bakmayanlarla ilgili şikayet mercii ve yapılabilecekler" ile ilgili bir soruya Prof. Dr. Ali SEYYAR cevap olarak;
"Bakım Ücreti SHÇK İl Müdürleri tarafından tahsis edilmektedir. Maksadına uygun olarak kullanılmıyorsa ve bakım yapılmıyorsa İnsanlık Görevi olarak bunu şikayet etmek gerekir.
Bakılan kişinin gerekirse evden alınarak kurumsal bakıma tabi tutulması gerekmektedir" dedi.
Toplantının son bölümünde Suluova Kaymakamı Harun Sarıfakıoğullar'ı konferansa katılan hocalara teşekkürlerini sunarak plaket verdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.