Arapça bana annemin mirası....
TRT'nin Arapça kanalı El Türkiye'de müzik programı yapmaya başlayan Selami Şahin mutlu. "Hataylıyım; ama Hatay lehçesi konuşsaydım program yapamazdım. Benim şansım annemin Mısırlı olmasıdır." diyen sanatçı, şimdiden Arap ülkelerinden konser davetleri alıyor.
Selami Şahin, 'hiç dinlemem, hiç bilmem' diyenlerin bile ayaküstü bir sohbette üç-beş şarkısını hayretle hatırlayacağı bir müzisyen. Ondan dinlemediyseniz bile, bir başkasından dinleyip sevdiğiniz bir şarkısı muhakkak var; 'Gözler Kalbin Aynasıdır', 'Sen Mevsimler Gibisin', 'Gitme Sana Muhtacım', 'Eskimeyen Dost', 'Alışmak Sevmekten Zor', 'Seninle Başım Dertte'... 350 şarkısından 150'si tutmuş nadir bestecilerden biri var karşımızda... 43 yıldır hem de... Unutturmadı kendini. Şimdi de TRT'nin Arapça kanalı 'El Türkiye'de' cuma geceleri yaptığı 'Binbir Gece' adlı programla gündemimizde. TRT'nin Arapça müzik programı için görüştüğü sanatçılar arasından Mısır lehçesiyle sıyrılabildiği için orada. Yedi yaşına kadar konuştuğu ana dilinin yıllar yıllar sonra yeşerip çiçeklenmesi hoş bir sürpriz doğrusu.
Aklınıza gelir miydi hiç? Çocukluğunuzun Arapçası 62 yaşınızda yeni bir kapı açsın önünüzde?
Gelmezdi tabii. Benim şansım annemin Mısırlı olmasıdır. Bu dil annemden miras bana. Siirtli, Mardinli, Hataylı, Adanalı, Mersinli canım kadar sevdiğim dostlarım var ama onların konuştuğu Arapça, Arap ülkelerinde anlaşılmaz. Mısır lehçesi bilmeseydim ben de Hatay lehçesiyle program yapamazdım. TRT yetkilileri 20-25 sanatçıyla görüşmüş, bende karar kıldılar. Saygı duyarım.
Çocukluğunuzda ne dinlenirdi evde? Anneniz Arapça şarkılar mırıldanan bir kadın mıydı? Bir de Mısır'dan Hatay'a nasıl gelmiş sizinkiler?
Mısır'dan Suriye'ye taşınmışlar. Suriye ile Türkiye arasında sınır yok o zaman tabii, oradan da Hatay'a gelmişler. Baba tarafım Türk. Dedem subaydı, Atatürk'ün silah arkadaşlarından. Babam annemle tanışıyor, kısmet işte, evlenmişler. Annem hiç Türkçe bilmezdi. Ben de yedi yaşında gel, git gibi birkaç kelime Türkçe biliyordum. Evde de Suriye, Lübnan, Mısır radyolarını dinlerdik. Ümmü Gülsüm, Ferit El Atraş, Abdülvahhab... Rahmetli annemin sesi çok güzeldi. Hanım arkadaşlarıyla evde ilahiler okurdu. Birinin kaydı var elimde. Orada diyor ki, "Salâvat getirin Efendimiz'e ey beni duyanlar, salâvat getirin. Peygamber olmasaydı ne cami olurdu ne de namaz." Dinlediğimde kalbim duracak gibi oluyor, dayanamıyorum, ağlıyorum. Onun sesinin dörtte biri bana miras kalmış.
Annenizden söz açılınca hep böyle gözleriniz dolar mı? İstanbul yoluna da onun rızasını alarak çıkmışsınız. 'Hayırlı evlat' tarifine uyuyorsunuz galiba.
İlkokulda, "Ayşem nereden geliyorsun?" gibi şarkılar okurdum, öğretmenlerim "Ay sesin ne kadar güzel, sen şarkıcı olursun." derlerdi, ama şarkıcı nasıl olunur bilmezdim. Zihnimde yer etmiş o cümle. Bir gün anneme, "Ben şarkıcı olacağım." dedim. Annem tedirgin oldu. "Okul bilmiyorsun, nota bilmiyorsun, ben seni nasıl bırakayım oğlum?" dedi ama sonra ikna oldu. Başka yapacak bir şey yoktu zaten. Yokluk içinde büyüdük. Çocukluk resmim bile olmadı. İlkokulu zor okudum, sonra imkân olmadığı için okuyamadım. Kamyona üç-beş parça eşyamı attım. Birbirimize sarıldık, ağlaştık, sonra onları o toprak yolun ucunda bırakıp gittim. O günü ömrüm boyunca unutmam.
İstanbul'a o kamyonla mı gittiniz?
Yok, önce Antakya'ya geldim. Köşgerler Çarşısı'ndaki bir lokantada komilik yaptım, lokantanın ikinci katında yattım. Sonra İskenderun'da bir arabada gömlek kazak, mendil sattım. Baktım, burada da şarkıcı olunmaz. 63'te İstanbul'a geldim, 15 yaşımın içindeydim.
Yalnız kalmak için tehlikeli bir yaş, kaybolup gidebilirdiniz.
Anne-baba terbiyesi çok önemli... Yürüyecek yolumu ve arkadaş seçimini onlar bana çok güzel öğretti. İstanbul'da ilk zaman çok zorluk çektim tabii. Anadolu'dan gelen bir çocuk filan şirketin müdürü olacak değil ya! Çok acılı günler yaşadım. Kasımpaşa'da ortaokulun karşısında plak satan biri vardı, Nüzhet Yazıcı, hâlâ hayatta, ömrü uzun olsun. Köyümüzden tanıdığım bir tek o vardı. Babası da köyün imamıydı. Zeytin ekmek yedim, biriktirdiğim parayı o hocayla köye gönderdim. 17 yaşında şöhret olduysam anne-babamdan hayır dua aldığım içindir. İlk kırkbeşliğimi dinlesen dersin ki, "Bu çocuk sesi mi, kız sesi mi nedir?" Bıyıklarım terlememişti daha. Kazandığım paralarla İskenderun'da ev yaptırdım onlara, eve telefon taktırdım, babama banka hesap numarası açtım. Yetmişli yıllarda hacca gönderdim ikisini de. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim böyle bir tutku bende onlar. Anne-baba değeri bilmeyen insan, hem Tanrı katında hem insanlar arasında sıfırdır bence.
Arapça albümünüz 'Dayman' geç kalmış bir proje gibi duruyor. Şartlar yeni mi oluştu?
Yıllardır bu proje var. 1978 yılından beri hatta. Bugün yarın yapayım, Arap ülkelerine gideyim, oradaki orkestralarla okuyayım derken... Ne bileyim işte kısmet... Daha önce bir-iki albümde bir-iki Arapça parça okudum. 1981'de 'Ya Ömer' diye bir beste yaptım ama ötesine gitmedim. Oğullarım Mehmet Lider ve Emirhan 'Baba haydi!' dediler, yaptık. Ama tam isabet, hem program hem albüm peş peşe geldi, bir taşla iki kuş.
Türkçe albümden ümidim yok ama Arapça albüm seller ırmaklar gibi akacak.' diyorsunuz bir yerde. Beklediğiniz ilgiyi bulabildiniz mi?
Arapça albümü Türkiye'den de dinleyenler var ama biz Arap ülkeleri için düşündük öncelikle. Önümüzdeki günlerde bir Arap firmasıyla anlaşacağız. Arap şarkıcılar benim Türkçe şarkılarımı okuyor zaten. Lübnanlı Vadii Murad, 'Hesabım Var' parçamı 'Hılvıddini' diye okudu, ortalığı yıktı. Vail Kufuri, 'Selam Olsun'la meşhur oldu. Beni arıyorlar. Selami Şahin'le görüşmek istediklerini söylüyorlar. Ben Arapça konuşunca, 'Siz tercümanı mısınız?' diye şaşırıyorlar. Geliyorlar, noterden İngilizce, Türkçe, Arapça muvafakat veriyorum ve paramı alıyorum. Şimdi kanunlar daha sıkı.
Arap ülkelerinde de tanınan bir yüz oldunuz galiba.
Mısır-Türk ortak yapımı 'Mumya Firarda' filminde başrol oynadığım için beni tanıyorlar oralarda ama üç-dört hafta sonra daha tanınır olacağız. Arap kanalı 350 milyon Arap'a ulaşacak. Daha şimdiden, telefonumuzu nereden buldularsa arayıp konser için davet ettiler. Yakında Mısır'da, Dubai'de ekstralara çıkacağız.
***
Kürt kanalı açılınca havalara uçtum
Kürt kanalı açıldığında çok mutlu oldum. Helal olsun, bak ne güzel bir adım, inşallah Arap kanalı da açılır dedim. Öyle de oldu. Türkiye'de yaşıyoruz, adam Karadenizli, damadı Kürt, gelini Çerkez, birbirimize karışmışız, bir bütün, bir yürek olmuşuz. Abimin eşi Kürt mesela, eniştelerimizden biri Arap, biri Laz, benim eşim Karadenizli. Beraber otururken konu açılır bazen, o Laz bu Kürt diye saymaya kalkışan olursa sustururum, "Hayır!" derim, "Kimin nereden olduğunun hiç önemi yok." Ailemin yüzde yetmiş beşi Suriye'de. Dedem, İdlib'de doğmuş ama 'Biz Türk'üz, Osmanlı'yız' derdi. Vizelerin kalkması da iyi oldu bence. Avrupa ülkeleri kendi aralarında serbestçe dolaşıyorlar. Başbakan'ımız güzel bir açılım yaptı, onu kutluyoruz.
u.akagunduz@zaman.com.tr
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.