Anlamsız yasaklardan kurtulacağız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hiçbir devletin yasaklarla, kısıtlamalarla, korkularla varabileceği hedef yoktur" dedi.
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye daha güçlü, daha adil, daha müreffeh ve huzurlu bir ülke olmak adına tüm anlamsız yasak ve kısıtlamalardan kurtulmayı, demokrasiyi daha ileri standartlara kavuşturmayı, hak ve özgürlükleri daha da iyi işletmeyi sarsılmaz bir hedef olarak muhafaza edecektir" dedi.
Erdoğan, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından Ankara'da bir otelde düzenlenen 2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, başarılı geçmesini dilediği sempozyumu düzenleyenlere teşekkür etti.
Türkiye?de Kamu Denetçiliği Kurumunun 2012 yılında çıkarılan bir kanunla kurulduğunu ve 2 yılda Kurumun yapılanmasını tamamladığını, mevzuatını hazırladığını ve çalışmalarına başladığını hatırlatan Erdoğan, Kamu Denetçiliği Kurumu'nun 2013 ve 2014 yılları içinde 11 bin 580 adet başvurunun tamamını inceleyerek, neticelendirmesinden büyük memnuniyet duyduğunu kaydetti.
Kamu Denetçiliği Kurumunun başvurularla ilgili verdiği tavsiye kararlarına uyma oranının 2014 yılında yüzde 30 olarak gerçekleştiğini ve bu oranın yeni bir kurum için umut verici olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu oranın Hükümet ve Meclis'in desteğiyle daha da yükselmesini arzu ettiklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılı sonundan itibaren Türkiye?de demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerini güçlendirme adına tarihi adımlar atıldığını vurgulayarak, Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulmasının bu amaçla atılan adılar içinde önemli bir yer tuttuğunu, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının getirilmesinin de bireyin haklarını savunmak adına devrim niteliğinde bir önem, anlam taşıdığını söyledi. Erdoğan, "Bireyin idareye karşı haklarını savunma mekanizması gerek Anayasa Mahkemesi'ne başvuru hakkıyla gerek Kamu Denetçiliği Kurumu ile öze dönüşten, kökleriyle yeniden kucaklaşmaktan başka bir şey değildir" dedi.
Ombudsmanlığın, 18. yüzyılda bu topraklardan çıkarak, Avrupa?ya yayılan bir uygulama olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizim yüzyıllara sarih devlet ve idare geleneğimizde birey, devlet ve idare karşısında hiçbir zaman yalnız olmamıştır, çaresiz ve savunmasız bırakılmamıştır. Türk devletleri olan Memlüklere, Selçuklulara baktığınızda orada Divan-ı Mezalim ya da Dar-ül Harb gibi kurumların olduğunu görürsünüz. Kimi zaman bizzat sultanlar camilere giderek, namazın ardından vatandaşın dertlerin dinliyordu. Vatandaşın bir memurdan şikayeti varsa bunu çeşitli vasıtalarla ya da doğrudan sultana kadar iletebiliyordu. Osmanlı Devletinde Divan-ı Hümayün, kazaskerlik, şeyhülislamlık, kadılık gibi makamlar halkın şikayetlerini dinliyor, devletin ve idarenin halka zulmetmesini önüne geçiyordu. Bir temel ilke, Osmanlı Devletinin kuruluşunda yine Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye verdiği o meşhur nasihattir; ?insanı yaşat ki devlet yaşasın?. Yani devlet öncelikli bir yapı asla yok, insan öncelikli bir yapı söz konusu.
O dönemde başkent İstanbul, Afrika?nın içlerine kadar, Yemen?e kadar hükmediyor, oradaki halkın huzur, adalet içinde yaşamasını bu anlayışla temin ediyordu. Yerelde kadılıktan başlayana kadar İstanbul?daki sultana uzanan o idare zincir bozuluncaya kadar, teressüb edinceye kadar çok geniş bir coğrafya içinde adaleti tesis etmek, temin etmek de mümkün olabilmiştir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet ile birey arasındaki mesafe açıldıkça hem bireyin hem de devletin zayıfladığını anlatarak, "Devlet halkını, vatandaşını kendisini var eden kendisinin yegane sahibi olarak görüyorsa o devlet adildir, o devlet şefkatlidir, merhametlidir, ama devlet halkını, vatandaşını, vatandaşının taleplerini bir tehdit olarak görüyorsa, kendisini vatandaşına karşı korunaklı hale getiriyorsa o devlet zalim bir devlete dönüşür ve zayıflamaktan, çürümekten, yıkılıp gitmekten başka seçeneği de kalmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı Devletinin 6 asır boyunca dünyanın en güçlü devleti haline getiren temel özelliğin halkına karşı adaletli davranması, Selçuklu Devletini de asırlar boyunca coğrafyanın güçlü bir devleti haline getiren hususun, asırlar boyunca halkıyla kurduğu irtibat olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu iki devletin de halkı ile irtibatını kopardığı, zayıflattığı dönemde gerilemeye başlayarak, tarih sahnesinden silindiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye Cumhuriyeti hem adil ve güçlü bir devlet hem de uzun soluklu bir devlet olacaksa tarihindeki büyük tecrübeleri kullanarak, tarihindeki bu zengin mirası tevarüs ederek bunu sağlayabilir, ancak o zaman bunu başarabilir. Onun için ümitsiz olmaya asla gerek yok. Bizim tarih içinde kurduğumuz devletlere baktığımızda hiçbirinde vatandaşı şekillendirmek, formatlamak tek tip birey oluşturmak gibi bir siyasetin olmadığını görürsünüz. Kıyafet dayatması yoktur, dil dayatması, kültür dayatması, etnik köken, din, mezhep dayatması yoktur. Saray Bosna?dan Batum?a, Kırım?dan Sana?ya, Bağdat?dan Cezayir?e kadar çok geniş bir coğrafya içinde dinler, mezhepler, diller, kültür ve gelenekler tam bir özgürlük içinde varlıklarını idame ettirmişlerdir. Devlet ve idare halk üzerinde ceberut, baskıcı, zalim bir yapı değil, tam aksine kucaklayan, merhametli, şefkatli, dinleyen ve saygı duyan bir yapı olmuştur. Bu sayede adil, bu sayede uzun ömürlü olmuşlardır.
Son 12 yılda yaptığımız reformlara dikkat edin, bireyler üzerindeki baskıları, kısıtlamaya kaldırmaya çalıştığımızda bundan devletin zarar göreceği ifade ediliyordu. Kıyafetler üzerindeki, özellikle de başörtüsü üzerindeki baskı ve yasaklamaları kaldırdığımızda bundan ülkenin zarar göreceği ifade ediliyordu. Şarkıları, türküleri, kelimeleri, anlamları hatta kalem ve klavye üzerindeki baskıyı kaldırdığımızda Türkiye?nin zayıflayacağı, parçalanacağı iddia ediliyordu. 12 yıl içinde tüm iddiaların, karamsar senaryoların tam tersi gerçekleşti. Bireyin hak ve özgürlükleri genişledikçe devlet güçlendi. Hak ve özgürlükler genişledikçe devlet kadar ekonomi güçlendi, siyaset güçlendi. Kaldırılan her bir yasak, her bir kısıtlama hem bireyi güçlendirdi hem de iddia edilenin tersine devleti güçlendirdi, milleti güçlendirdi, ülkeyi güçlendirdi. Hiçbir devletin yasaklarla, kısıtlamalarla, korkularla varabileceği hedef yoktur. Bireyi, halkını, vatandaşını kendisi için bir tehdit olarak gören devletin adil olma imkanı ve ihtimali asla yoktur. Onun için Türkiye daha güçlü, daha adil, daha müreffeh ve huzurlu bir ülke olmak adına tüm anlamsız yasak ve kısıtlamalardan kurtulmayı, demokrasiyi daha ileri standartlara kavuşturmayı, hak ve özgürlükleri daha da iyi işletmeyi sarsılmaz bir hedef olarak muhafaza edecektir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.