Amerika’da İslam alimleri yetiştirmeliyiz

Amerika’da İslam alimleri yetiştirmeliyiz
Fetö’yü, Amerika’daki Müslümanların Türkiye’ye bakışını, kızı Merve Kavakçı’nın mağdur edildiği dönemdeki yaşadıklarını konuştuğumuz ilim adamlarımızdan Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı, “

Diyanet gibi, TİKA gibi büyük kuruluşlar Amerika’da eğitim işine sahip çıkmalı. Yerli Amerikan, Türk ilim ve irfanına göre yetiştirilmiş, Amerika’da doğmuş orada büyümüş aksansız İngilizce konuşan İslam âlimleri, İslam mücahitleri yetiştirmeliyiz” dedi.

SOHBETLERİ / FATMA GÜLŞEN KOÇAK - Uzun yıllar Amerika’da yaşamış olan ülkemizin yetiştirdiği değerli ilim adamlarımızdan Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı ile FETÖ’yü, Amerika’daki Müslümanların Türkiye’ye bakışını, kızı Merve Kavakçı’nın mağdur edildiği dönemdeki yaşadıklarını konuştuk. Yusuf Ziya Kavakçı, Amerika’daki Müslümanların desteğini almak için yerli Amerikan, Türk ilim ve irfanına göre yetiştirilmiş Amerika’da doğmuş orada büyümüş aksansız İngilizce konuşan İslam âlimleri, İslam mücahitleri yetiştirmeliyiz. Amerika’nın İslamlaşmasını harekete geçirecek dünyada bir tek yer var İslam’a müheyya ve hazır. O da Amerika’dır. Vatandaş Amerika’da İslam’ı duymamış” dedi.

15 TEMMUZ İŞGAL GİRİŞİMİDİR

¥ Türkiye’yi ve dünyayı iyi bilen bir Aydın olarak 15 Temmuz’u değerlendirir misiniz?

- 15 Temmuz bir sürprizdir. Şahsen beklenmedik bir şey olduğunu düşünüyorum. Kalkışma diyorlar. Bazıları darbe diyor ki bence darbenin de birkaç türlüsü olabilir. Pekâlâ, darbe denilebilir. Niye denmesin, işin içerisinde askerler ve bombalamalar var ve daha evvel görmediğimiz bir metotla meclisin bombalanması, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bombalanması, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün bombalanması, Özel Kuvvetler’in bombalanması söz konusudur. Bu ne iştir! Binaları niye bombalıyorlar, insanları niye bombalıyorlar? O kadar insan ölüyor. Birileri buna darbe diyemiyorsa anlayışla karşılanmaması gerekir, bu darbe değil de nedir? Bu darbedir hatta işgal girişimidir.

“FETÖ’NÜN BÜYÜMESİ NORMAL BİR BÜYÜME DEĞİL”

¥ Sizce sıradan bir vaiz nasıl bu güce ulaştı. Uluslararası alanda nasıl bir tezgahın içine girdi?

- Fethullah Gülen’i ben 1957-1959’dan beri bilirim. Vaiz olarak tanırım, o vaizdi ben de bir ara vaizlik yaptım. Ama nasıl oldu da böyle talebelere nüfuz etti nasıl zenginlerin parasını toplayabildi, insanlar ona nasıl inandı. Nasıl oldu, doğrusu o hayret-i mucip bir şeydir. Başka âlimler de başka vaizler de vardı bu memlekette. Nasuhi Efendi benim hocam olur, onun etrafında on tane adam yoktu, tek başına dolaşan ve kitap yazan bir adamdı. Başka âlimler de vardı. İstanbul’da Çolak Mehmet Efendi vardı. Çarşamba’da evi olan Vaiz Büyük Cemal vardı ve devamlı güldüren bir vaizdi. Vaiz Küçük Cemal vardı. Bunlar yeri yerinden oynatacak vaizlerdir, onlar da hocaydı, onlar da âlimdi. Bu güzide isimler insanlara İslam’ı anlattılar. İrşad çalışması yaptılar. Hiçbirisi FETÖ gibi bir yapılanmaya girip uluslararası güç oluşturmadı. Fetö’nün büyümesi normal bir büyüme değil. Fetö yapılanmasına baktığımızda dünya çapında okullaşma vesaire, büyük devletler ve büyük istihbarat organizasyonlarının rolü olduğu ortada.

SEFİRLER CUMAYA GİTMEZ KOKTEYLE GİDERLERDİ

¥ Amerika’da Fetö’nün etki alanını kırmak anlamında Türk Devleti ne gibi çalışmalar yapmalıdır?

- Amerika’yı tanıyorum orada yaşadım. Dışişlerindeki sefir cumaya gitmez, namaza gitmez, kokteyllerdedir. Kimseyi itham etmiyorum ama bir dış işlerinden bahsediyorum. Böyle oraya gidip iki nutuk atmakla yahut Türkiye’den bir iki görevli göndermekle pek bir şey olacağını zannetmiyorum. Amerika’nın yerlisi, Amerika’da gençler var. Onlar hafızlık yapmak istiyorlar, Arapça öğrenmek istiyorlar, onlar tefsir okumak istiyor. Onları iyi tanıyorum ve Amerikan ordusunda “din subaylığı” kadroları var. Oralara Müslüman din görevlisi yetiştirmek için benim bir Suffe İslam Semineri diye kuruluşum var. Ben onu Türkiye’nin devralmasını yahut yürütmesini daha doğrusu Türk ilim ve irfanını Türk hocaların Arapça’yı Kur’an-ı Kerim’i okutacakları bir Türk-İslam üniversitesi gibi bir şey kurulmasını arzu ediyorum. Onun bünyesinde Suffe İslam Semineri’nin olmasını da isterim. Bende hangi dersler okutulacak hepsi mevcut, sadece para yok. Ben de bu yaştan sonra kalkıp da para toplamaya hiç niyetim yok.

“DİYANET VE TİKA, AMERİKA’DA EĞİTİME KATKI SUNMALI”

Diyanet gibi, TİKA gibi büyük bir kuruluş bu işe sahip çıksın. Amerika’da kimseden okul ve üniversite açmak için müsaade almak gerekmiyor. Açarsınız, çalışırsınız, devletin kanunlarına göre muhasebenizi geriye doğru üç sene içinde sizin özel olarak da yaptığınız masraflar dâhil hepsi vergiden muafiyetini veriyor. Amerika başka bir yer, Türkiye Amerika’yı tanımıyor. Amerika’da din adamları yok, iki üç yerde diyanete bağlı cami var, birkaç da başkalarının camisi var ama onlar devede kulaktır. Onların hiçbiri Amerika’daki Müslümanların toplantılarına iştirak etmiyor. O kuruluşlarda bulunmuyor. Ben 10 seneye yakın orada şura azalığı yaptım, görmedim. Bir iki laf olsun diye gözükme olabilir ama böyle can ciğer değil. Ben diyorum ki bu dini bir konudur ve Amerika’daki Müslümanların desteğini almak için yerli Amerikan, Türk ilim ve irfanına göre yetiştirilmiş Amerika’da doğmuş orada büyümüş aksansız İngilizce konuşan İslam âlimleri, İslam mücahitleri  yetiştirmeliyiz. Amerika’nın İslamlaşmasını harekete geçirecek dünyada bir tek yer var İslam’a müheyya ve hazır. O da Amerika’dır. Vatandaş Amerika’da İslam’ı duymamış.

“CUMHURBAŞKANIMIZA DESTEK OLMAMIZ GEREKİR” 

¥ Amerika’daki Müslümanların Türkiye’ye bakışı nasıl efendim?

- Amerika’da dünyanın her yerinden gelmiş paralı, güçlü dil bilen kaliteli Müslümanlar var. Avrupa’daki işçiler gibi değil. Amerika’daki Müslümanlar meslek sahibi ve dil biliyor, onların çocukları orada yaşadılar. Orada onlar Türkiye’ye, “Dünyada bir tek lider ülke var, o da Türkiye” diyorlar. Çeyrek asır orada yaşadım, orada kızım var dört tane torunum var. Her gün iletişim halindeyiz. Onun için Amerika’daki Müslümanlar tek ülkeye lider diye bakıyorlar Türkiye’ye. Onun başında da “Erdoğan Erdoğan” deyip duruyorlar, Recep Tayyip Erdoğan. Bizim yatıp kalkıp şükretmemiz lazım, teşekkür etmemiz ve Tayyip Beye yardımcı olmamız gerekir. Dünyada tek ülke var, maalesef ki bu ülkenin etrafı ateş, herkes çökertmek için çalışıyor. Öyle de bir devredeyiz, düştük o devrenin içine. Böyle şey de olur mu, insan hayret ediyor, strateji ve dünya bakışı bakımından. Nedir bu PKK işi, niye bitmiyor? Nedir bu IŞİD, nereden çıktı. Eskiden El-Kaide diyorduk, şimdi IŞİD nerden çıktı? Ne oldu bu Suriye’ye, paramparça. Irak, Afganistan, Pakistan, Mısır, Lübnan… Etrafımız bu kadar kötü, Allah memleketimizi korusun. Cumhurbaşkanımıza destek olmamız gerekir, yardımcı olmamız gerekir, dua etmemiz gerekir.

 

“Türkiye’nin istikbali hakkında ümitliyim”

¥ Peki, Türkiye’den ve Türkiye’nin gidişatından umutlu musunuz?

- Çok umutluyum. Dışarıda çeyrek asır yaşamış birisi olarak Türkiye’de olanlar beni hayretlere düşürdü. Olamaz bu kadar değişiklikler. Benim zamanımda benim de bulunduğum İslami İlimler Fakültesi Atatürk Üniversitesi’nde, bir de Ankara’da ilahiyat Fakültesi vardı. Ben aynı zamanda hukuk mezunuyum. Yüksek İslam mezunlarına doktora hakkını biz verdik. Yani şunu demek istiyorum. Yüz küsur ilahiyat var. Muazzam bir sayı, bu kadar imam hatipler var. Amma biraz endişeliyim. Türkiye’nin istikbali hakkında çok ümitliyim, çok sevgiyle bakıyorum. Ama endişeliyim çünkü etrafımız ateş, Avrupa Birliği Türkiye’ye ders vermek lazım diyor, NATO diye bir şey kalmadı, bizi yüz üstü bırakıyorlar. Biz saf ta değiliz, anlıyoruz yani. Amerika’da da Türkiye’ye bir ders lazım diyorlar, yani endişeliyim. Dünyada güçlü istihbarat teşkilatları, diyorlar. Bu durumda çok ümitliyim, çok dua ediyorum. Amma endişem var.

¥ Verdiğiniz kıymetli bilgiler için çok teşekkür ederiz.

- Ben de bu röportaj için her zaman takip ettiğim ve sevdiğim gazeteme ve size çok teşekkür ederim.

 “Türkiye’de nasibimiz bitti mi acaba dedik”

¥ Siz de darbe mağdurusunuz. Kızınız Merve Kavakçı 28 Şubat’ta mağdur edildiğinde ne hissettiniz?

- Hiç tahmin etmediğimiz şeylerle karşılaştık ve ailecek sıkıntılar çektik. Hayretler ettik. Hele 28 Şubattan sonra Türkiye’de bizim nasibimiz bitti mi acaba demeye başladık. Bizim topraklarımız, dedelerimizin kabirleri bu ülkede ama nasibimiz bitti mi burada demeye başladık. Bize bunu dedirttirecek kadar rahatsız edici talihsiz saldırılar yaşadık. İki tane gazeteci geldi, Merve hadisesinden sonra Dallas’a geldiler. Galiba Hürriyet’ten ve Milliyet’ten, biri hanım biri erkek. Onunla bununla görüşmüşler, milyonlar kazanmışız yahut toplamışız gibi yalan haberler yapmışlar. Hâlbuki ben hayatımda para işiyle hiç uğraşmam. Ne başkası için ne kendim için beş kuruş toplamadım. Çünkü benim öyle bir hassasiyetim var. İftiralara maruz kaldık. Daha birçok acılar yaşadık. Çok kötü şeyler hissettik. O günleri hatırlamak bile istemiyorum. 

 “Ahirette hesap vereceğiz, sen Müslümansın”

¥ Efendim, diğer kızınız Ravza Hanım, milletvekili olduğunda neler hissettiniz?

- İyilik hissettik, kızımız dedik. O da politikanın içindeydi, eskiden Merve’ye yardımcıydı. O da yumuşak karakterli birisidir. Kızım yolun açık olsun dedik, yap amma normal bilinen palavracı, vaadeder yapmaz, sakın ha öyle şeyin içine girme. Biz ahirette hesap vereceğiz, sen Müslümansın. Öyle lüzumsuz şey kimseye vaadetme. Yapabileceğini yap. Yanlış işlere girme, yolun açık olsun dedik. Biz her zaman buradayız, sormak istediğin bir şey varsa, bazen devlet işleri karışık oluyor. Daima dürüst, doğru, ahirette hesap verebilecek tarzda hareket et dedik ve iyi hissettik.

 

Türk ilim ve irfanı üniversitesi kurulmalı

 ¥ Efendim, batıyı ilerlemede yakalamak, hatta batıyı geçmek için sizce ne yapmalıyız?

- Müslümanlar niye sukut etti diye bir bahis var. İslam medeniyetinin, Müslümanların gerilemesinin sebepleri hakkında kitaplar yazıldı. Malik Bin Nebi’nin medeniyet görüşü var. Ben bu işe meraklıydım. Ekonomi bakımından, teknoloji bakımından gibi birkaç tane sebep olabilir. Ben şimdi dini bakımdan ve eğitim bakımından diyeceğim, çünkü kendi saham. Bence yeniden batıyı yakalamak için lider beynelmilel seviyede dünyaya İslam’ı ve irfanı anlatacak din adamına ihtiyaç vardır. Onun için de Türk ilim ve irfanı üniversitesi kurulması gerekir. Amerika’da kurulması gerekir. Onlar Türkiye’ye gelecek, Türkiye’den de oraya götüreceğiz. Yani uluslararası seviyede hitap edecek batı medeniyetine batının metotlarıyla cevap verecek ama İngilizcesi mükemmel, Kur’an’a hâkim dinler tarihini iyi bilen, uluslararası standartta âlimler gerekir. Yok öyle bir âlim! Kaliteli güçlü din adamı gerekir. Ben kendi alanımdan söylüyorum. Ama ekonomi, teknoloji ve diğer sahalarda stratejik düşünebilen taktikle hareket edebilen, istikbali gören, doğru tahmin eden lider kadro gerekir. Kadronun tepesinin tepesi olması gerekir. Ama ben o kadronun İslam âlimleri kadrosu kısmıyla meşgulüm. Ona cevabım, uluslararası seviyede din âlimi yetiştirmemiz gerekir, öyle bir şey görmüyorum ve çok kötü. NASA fezaya gitti, orada istasyonlar kurdu. Efendim şimdi dünya tek köy, tek bina tek pazar yeridir. Peki, o dünyada dini muhafaza edecek dini anlatacak kim? Lüzum yok diyorlar, ne lüzum yok! Sizin torunların kafasındaki şeyi silip süpürecek, senin verdiğin şeyi silip süpürecek. Ona karşı uluslararası seviyede din âlimi yetiştirecek mekanizmaya ihtiyaç vardır. Ama bakışı olan, stratejik düşünebilen, taktik hareket etmesini bilen olmalıdır. Biz mahalle imamı seviyesinde kasaba seviyesinde çalışıyoruz.

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.