“Almanya, Ermenistan Ve Dostlarının Yanında Yer Almıştır”
Almanya Parlementosunun Aldığı “ Ërmeni ve Diğer Azınlıklara Türkiyede Soykırımı Olmuştur” Kararı.
Yüce Türk Milletinin Evlatları,
Almanyanın, kendi parlementosunda, 2.Haziran 2016 tarihinde nerdeyse firesiz olarak aldığı, Ermenilere Soykırım Yapılmıştır”kararını bugün öğrenmiş durumdayız.
Bu karar, Türk Milletine ve T.C. Devletine karşı yapılan, tarihi bir hakarettir. Almanya bu anlamda, Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletine karşı tavır almış, Ermenistan ve dostlarının yanında yer almıştır.
Almanya, aldığı bu kararla, ülkesinde önemli derecede Türk Kökenli vatandaşını ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını, Türkiyeyle tarihi dostluğunu, en büyük ticaret ortağı olmasını en net bir biçimde bir anda elinin tersi ile itmiştir. Karar evet siyasidir. Hukuki değildir. Uluslararası Hukuk bu anlamda, siyaset terörizmine kurban edilmiştir. Bu karar, Almanyada ve Avrupada bu konuda Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine zincirleme yeni bir süreci başlatacaktır. Almanyadaki Türkler konunun ilk kurbanları olacaklar, okullarda okutulacak kitaplar ve verilecek dersler, imtahanlar ve işlenecek tezler ile, Alman Devlet terörizmi (terörizm illa fiziksel yapılmaz) ile karşı karşıya geleceklerdir.
Peki, bu güne kadar konu üzerinde Almanya ve Avrupadaki Türk oluşumları, Türk bireyler, Türk Diplomatları, Diyanet de dahil, esası Türk milletinin bireylerinden olan diğer cami cemaatleri, Türk kökenli, Hukukçular, bilim adamları, çeşitli meslek kuruluşları, İş adamları, Siyasette yer alan şahsiyetler ve yayın organları üzerlerine düşeni yapmışlarmıdır? Bizce bu sorunun cevabı kocaman bir hayırdır. İş yapmak son anda resimde gözükmek değildir. Bireyler ve kuruluşlar bazındada Türkler sınıfta kalmıştır.
Sabah akşam 7-24 içerisi tıka basa dolu olan kahvehanelerde, yanındaki arkadaşını bir iki çay ödetmek ve ütmek için çırpınmak, avereliğini gizlemek ve üretmiyenliğini gizlemek için günde 5 vakit namaz kılarak günahlarını affettirmeye çalışanlar, seccadeyi nereye atıyor ve namazimi nerede kılıyorsam orası benim için vatandır diyenler, sorduğun zaman ben sadece müslümanım diyen ve Türklükle alakası yanlışlıkla Türkiyede ve sadece Türk anne babadan olmadan ibaret haline gelmiş yoğunluktaki toplumların bireyleri, oturduğu ülkenin dilini gayret edip öğrenmemekte direnen kişiler, tuzu kuru olduğunu sanan ve bana değmiyen bir yılan bin yaşasın diyen bencil korkaklar, oturdukları ülkenin yerli halkıyla alakası kalmayan, bir yandan yediği herşeye helalmı harammi diye bakan ama aynı zamanda çok yaygın olarak şahit olduğumuz şekilde, oturduğu ülkenin sosyal yardım paralarını elde etmek için, her türlü dalevereyi çeviren, açıkçası yaygın dolandırıcılığa yatkın bireyler, tabiki bu gelişmeleri önleyemezler. Malesef şu anda Avrupadaki Türklerin azımsanmayacak bir kısmının bu konumda olduğunu biliyoruz. Bu gibi toplumlar çürümüş ve dinamik olmayan toplumlardır. Millet olarak yok olmayı bilerek yada bilmeyerek onaylamış toplumlardır.
Eğer, önümüzdeki süreçte, kendimizi geliştirmez ve nitelik olarak güçlendirmez ve milletimiz için 50 yıllık 100 yıllık planlar yapmaz isek, kendimize çeki düzen vermez isek, Almanyanın aldığı bu tarihsel hakaret ve Türklere karşı bilimsel olmayan ve bir millete karşı insanlık suçu kararı olarak tabir edebileceğimiz bu karardan daha fazlası önümüze sürülecek ve önce alınan kararı Avrupanın kendi yerli halklarına da, bizede yedirtileceklerdir.
HTK olarak, son bir buçuk yıllık süreçte, Hiollanda çapında yaptığımız etkinliklerde, öncelikle kış uykusuna yatmış Türkleri uyandırmaya çalıştık. Ermeni konusundada öyle. Bu sırada yanımızda 5 vakit namaz kılıp kendi günahlarını affettirmek için ve cennette yer kapmak için dua edenleri göremedik. Milliyetçiyim diye geçinenleride, Hele hele Hollanda Parlementosunda, Almanyanın bugünkü kararı gibi geçen yıl aynı içerikli alınan karardan sonra, o kadar Türk kökenli hukukçu geçinenler arasında, bir tanesi bile Sahte Soykırım Kararını onaylıyan parlementerlere 1. Euro davası açmak istememize rağmen bize yanaşmamışlar ve korkmuşlardır.
Aklı ve Bilmi, Tarihi bilmiyen halkların çocukları gerici ve bölücü dinamikler üretirler. Şu anda malesef Allahla Kul arasına girilmemesi için ibadet yeri olması gereken kısmı olarak Camiler, kısmı olarak Cem Evleri ve Türkiyede etnik ayrılıkçılığı körükleyen kurumlar bu dinamiklerdir. Avrupada olduğu gibi Holanda ve Almanyada olduğu gibi, bu dinamikler en örgütlü kesimlerdir. Bunları bir yandan Emperyalizm finansal katkılar ve bina gibi katkıların yanında, Türkiyedeki Siyasi Partiler ve Hükümette desteklemektedir. Bunların ortak paydası, Atatürk, T.C. ve Türk düşmanlığı üzerine kurulmuştur. Esasında T. C. Devletinin bir kurumu olan Diyanet Camilerinde Türklük değil, biz müslüman cematiyiız teması işlenirken şahit olanımız az değildir. Yani Yurtdışındaki Türkler, sadece tarikatler, yabancı devletlerin istihbaratları eliyle değil, T.C. devleti eliylede yoğun olarak Türklükten uzaklaştırma temasını işlemiştir. Ve günümüzde Türklerin ve T.C. Devletinin diplomasi ve uluslararası ilişkiler ağında değerlendirebileceği sivil toplkum örgütleri yok denecek kadar azalmıştır. Zaten bu az olan kesimde T.C. Devletini yöneten Cumhurbaşkanının ve Hükümetin hedef tahtasındadır. Düşman olarak görülmektedir. Bu anlayışlarla, Yurtdışı Türkleri, Türklük bilinci olmayan, hafızasız, saniyelik tepkiler veren insanlar olarak, tarihte ise yaramayan insanlar olarak yerini alacaktır.
Peki , T.C Devleti ve Milleti ne karşı alinan aleyhte kararları tersine çevirmek mümkünmüdür? Evet Mümkündür. Mümküniyeti ise bugüne kadar yapılanların tersini yapmaktır.
T.C. Devleti, aynı 12 Eylülde olduğu gibi, Hükümete yüzde yüz itaadçi anlayıştan çıkmalıdır. Aklı ve Bilimi öne alan, Türklerin eleştirilerine kulak vermeli, değerlendirmeli, ciddiye almalı ve eleştirilerden ders çıkarmalıdır. Diyanet Camilerine çeki duzen vermeli, ve Camilere gelenlere Türklük bilincide verilmeli dir, camiler şahit olduğumuz islamcı, İŞİD kafalı insan tipinden uzaklaştırılmalıdır. Camiler Milli kimliki unutturmayan , İbadet ve insani öğreti yeri olmalıdır.
Bugün Almanyanın aldığı karar, Türkiye Cumhuriyetine ve Türklere büyük bir ihtardır. Peki Almanya neden geçmişte böyle bir karar alamamakta ve şimdi almaktadır? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin uluslararası arenada en yalnız dönemini yaşamaktadır. Mevcut Hükümet ve Cumhurbaşkanı Türkiyeyi ve Yurtdışındaki Türkleri, Diyanet ve tarikatler aracılığı ile İslamcılaştırarak elinde tutacağını zannetmektedir. Bu Dünya çapında ürküntü yaratmaktadır. Yurtdışında yaşayan Türkler, Cumhurbaşkanının ve Hükümetin kontrolündeki dernekler, kurumlar ve kişiler bu islamcılaşma sürecinde Avrupa içersinde devlet içersinde devlet gibi görülmeye başlanmıştır ve tehdit olarak algılanmaktadır. Bu alınan karar esasında Almanyanın Türkiyedeki Hükümete ve Cumhurbaşkanına bir restidir. Ortada Türkiye Cumhuriyeti ve Türkler kalmıştır. Birde Sahte Ermeni Soykırımı bilgileriyle kandırılan Avrupalılar kalmıştır.
Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet, islamcı siyasi çizgisinden vazgeçmez ve elindeki tüm devlet olanaklarını kullanarak, Türkleri islamcı olarak dönüştürmeyi durdurmaz ise, Türkiye buna benzer kararlarla çok karşılaşacaktır. Yani konu sadece Almanyanın “”Ermeni Soykırımı ve Diğer Azınlıklara Soykırım vardır” kararı esasında başka konularıda içermektedir. Alınan bu karar, sıradaki ilkleri göstermektedir. Başımız çok ağrıyacaktır.
Buna karşı, Yurtdışındaki Türklerde, aklı ve bilimi öne almalı ve Laiklik ilkesine sahip çıkarak, Türk tarihini öğrenmeli, Türlük bilincini okuyarak, seminerler ve konferanslarla geliştirmeli, bulunduğu ülkedeki yerli halkla kaynaşmaya gitmeli, kapalı devre etnik insan ilişkilerden çıkmalıdır. İçinde bulunduğu toplumları etkileyecek projeler geliştirmeli, kendisini ve uygar Türk olma inancını pekiştirecek, laik demokratik dernekler ve kuruluşlar kurmalıdır. Şimdiki Yurtdışındaki Türk oluşum ve sözde karizmatik insanları gözden geçirmeli ve olmazı mümkün kılarak, yeni uygar liderler yaratmalı ve kurum ve kuruluş yönetimlerini değiştirmelidir. Yani Türkler Yurtdışında uygar anlamda değişime ve her anlamda nitelik olarak güçlenmeye önem vermelidir. O zaman güç olarak ciddiye alınır ve olumsuz kararlara karşı konabilir.
Uygar Türk Olmak, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini taşımak ve Yurtdışındaki onurlu Türk olmak artık, bugün, bugünkü yöneticilere bırakılmayacak kadar elzem hale gelmiştir. T.C. Devleti ve Türk Milleti yol ayrımındadır. Ya MEVCUT Cumhurbaşkanı ve Hükümetle çağ dışı, akıl dışı, bilim dışı islamcılaşmayı sürdürecek ve kişilere akılsız itaadi geliştirecek, yada kendisine gelip Türk Milleti olma, Özgür birey olma ve aklı ve bilimi önüne koyan uluslararası toplum olma yeteneklerini geliştirecek ve Uluslarasi TOPLUMDA VE BULUNDUKLARI ÜLKELERDE, SOYKIRIM SUÇLUSU DEĞİL, İMRENİLEN TOPLUM HAKLİNE GELECEKTİR..
Mesele Almanyanın bugünkü aleyhimize aldığı karar değil, Emperyalizmin Türkiye Cumhuriyetini ve Türklüğü kuşatmadaki kararlılığıdır. Bugün istediklerini gerçekleştirmek için sahte bir tarih yaratmışlar ve onun üzerinden bize saldırmaktadır. Buna karşıda Türküm diyen herkes, Türklük bilincini, Atatürk bilinci ile ele almalıdır. Bugün ve yarın Türkler ve T.C. aleyhinde alınacak, ülkesel ve Uluslararası kararlara karşı,tarihi bilinç, bilgiye dayanan her konuda haksız saldırılara karşı, karşı taaruz yaparak , laiklik,hukun Üstünlüğü, Demokratik Düşünce etrafında birleşmeli, örgütlenmeli, yada var olan örgütler bu felsefede şekillenmeli ve gelecek tehlikelere karşı onurlu bir kararlılık göstermelidir.
Onurlu yaşamak istiyorsak bundan başka çözüm yoktur.
HTK olarak Almanyanın aldığı bu tarihsel saldırıyı kınıyor ve lanetliyoruz.
Bu konuda ugar mücadele yöntemleri ve uygar örgütlenme şekillerini görüşmek için Türk kuruluş ve bireylerini bizimle ilişkiye geçmesini ve ortak bir toplantı yapılmasını öneriyoruz.
Saygılarımzla
HTK- Hollanda Türkleri Konseyi Adına
Sefa Yürükel, sefamyurukel65@gmail.com
Mustafa Cıngöz, cingöz.mustafa@gmail.com
Kemal Altiparmak
Tel.0031 634371012.
adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.