AK Parti Sözcüsü Çelik: NATO gerilimin düşürülmesi için bir zemin oluşturuyor
Ankara
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in, Türkiye ve Yunanistan'ın çatışmayı önleme mekanizmaları kurmak için teknik görüşme yapma kararı aldığı yönündeki açıklamasının ne anlama geldiği sorulan Çelik, aslında yürüyen mekanizmalar olduğunu söyledi.
Çelik, "Bu mekanizmalar bir bakıma oradaki yakınlaşmayı ayrıştırma misyonuyla yeniden değerlendirilmesi konusunda bir yaklaşım bu. Bu tabii ki askeri ve teknik bir yaklaşım. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili sorunların çözümüyle ilgili bir mekanizma değil. NATO askeri bir örgüt olduğu için." ifadesini kullandı.
Yunan kuvvetlerinin Türk gemilerini taciz ettiğini, Türkiye'nin de buna karşılık verdiğini aktaran Ömer Çelik, bu durumun da bir gerilim, bir tansiyon, bir çatışma riskini barındırdığını dile getirdi.
Çelik, şöyle devam etti:
"NATO burada bu gerilimin düşürülmesi için, bunun konuşulması için bir zemin oluşturuyor. Biz buna olumlu bakıyoruz, askeri ve teknik görüşmeler her zaman faydalıdır. Maksat oradaki kuvvetleri bir birinden ayrıştırma, sıcak temastan uzak tutma şeklinde bir şey. Yunan tarafı bunu reddederse NATO Genel Sekreteri'nin misyonunu da reddetmiş olur ve çatışmanın önlenmesine dönük bir mekanizmanın dışında kendisini konumlandırmış olur. Burada akılla bağdaşmayacak bir aktivizm içerisindeler. Mavi Vatan dediğimiz kendi yetki alanlarımız içerisinde biz bunu yapıyoruz. Bunlar 2004'ten beri BM'ye bildirilmiş yetki alanları, Yunanistan'ı ilgilendiren bir şey yok. Yunanistan'ın sadece hayali olan o maksimalist Ege'yi bir Yunan gölü yapma yaklaşımlarını burada fiili duruma çevirmeye çalışıyor."
Meis Adası örneğini veren Çelik, adanın Yunanistan'a 580 kilometre, Türkiye'ye ise 2 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen, Yunanistan'ın bu ada üzerinden 40 bin kilometrelik kıta sahanlığı üretmeye çalıştığına dikkati çekti.
Mekanizmanın işlemesi durumunda herkes için iyi olacağının altını çizen Çelik, "Net olan şu, tansiyonun düşmesi için Türkiye'ye telkinde bulunanlar açısından söylediğimiz şu, Türkiye her türlü müzakere masasında var her türlü arabuluculuk konusunu olumlu karşılıyor ama esas olan bu devletlerin mesaj göndermesi gereken taraf Yunanistan." diye konuştu.
Yunanistan'ın bu konuyu bir iç siyaset meselesi yaptığını vurgulayan Çelik, Türkiye'nin Güney Kıbrıs hariç "Akdeniz'e kıyıdaş olan bütün ülkelerle konuşalım ve bu sahaları müzakerelerle belirleyelim." dediğini aktardı.
Çelik, "Masayı tercih edersen masadayız, sahayı tercih edersen sahadayız." ifadesini kullandı.
Rusya'nın attığı adımlar hatırlatılarak, "Doğu Akdeniz'de Ankara'nın müttefiki Rusya olabilir mi?" yönündeki soru üzerine Çelik, Türkiye'nin bölgedeki bütün ülkelerin, bölgesel barışa nasıl katkı sunabileceği ile ilgili bir müzakere yürüttüğünü söyledi. Çelik, şöyle konuştu:
"Ama, NATO açısından bakarsanız, NATO'nun himaye ettiği toplantılarda en büyük rakip olarak ortaya koydukları şey Rusya. Şimdi Rusya Suriye'ye geldi, NATO'nun herhangi bir çözüm planı yok. Libya'ya geldi, NATO'nun herhangi bir çözüm planı yok, Rusya Doğu Akdeniz'de, herhangi bir çözüm planı yok. Dolayısıyla burada esas problem NATO'nun kendi içinde düştüğü çelişki. Ortaya bir Akdeniz konsepti koyuyorsanız, burada Rusya'nın artan varlığına ne diyeceksiniz? Sonuç olarak Türkiye açısından ne var orada, bir müttefiklik meselesi değil ama Rusya oradaysa biz Rusya'nın buradaki bölgesel istikrara nasıl katkı yapacağı ile ilgili bir tefekkür içerisinde oluruz. Biz burada herhangi bir güçle veya güçler arası bir çatışmanın tarafı olmak istemiyoruz. Bir çatışma da istemiyoruz. Doğu Akdeniz'de devlet aklını ortaya koyacağız, sağ duyuyla bunu çözeceğiz. Niye bu kadar rahatız, çünkü biz haklıyız. Uluslararası hukukun kuralları bizden yana işliyor."
AB'nin ve Almanya'nın attığı adımlar
Macron'un Fransa'yı yönetmekle ilgili zaafı ortaya çıktıkça dış politikada agresif davranmaya çalıştığını belirten Ömer Çelik, Macron'un Doğu Akdeniz'le ilgili çifte bir ajanda güttüğünü dile getirdi.
Çelik, "Birincisi, bu Fransa siyasetindeki zaafını örtmeye çalışıyor, ikincisi, NATO'nun ölümünü ilan etmek gibisinden. Böyle bir beyanatı da vardı. Anlıyoruz ki NATO'ya alternatif bir Avrupa ordusunun kurulmasına başkanlık etmeye çalışıyor. Buradan da Fransa için bir inisiyatif çıkarmaya çalışıyor." değerlendirmesini yaptı.
Almanya'nın tutumunu nasıl bulduğu da sorulan Çelik, burada da "çift vitesli" bir durum gördüğünü söyledi.
Brexit sonrası AB'nin genişleme ajandasının ortadan kalkarak, bunun kendi varlığını koruma ajandasına döndüğüne işaret eden Çelik, "bir AB ülkesinin diğer bir ülkeyle sorunu olursa onun arkasındayız" anlayışının hakim olduğunu vurguladı.
Bunu "ilkelere dayanmayan bir mahalle dayanışması" olarak yorumlayan Ömer Çelik, Merkel'in "Yunanistan'ın arkasındayız" açıklamalarıyla bu siyasete prim verdiğini aktardı.
"Merkel'in burada bir arabuluculuk ya da tansiyonu düşürme rölü çerçevesinde ortaya koyduğu yaklaşım tabii ki Türkiye açısından olumlu." diyen Çelik, burada söylenmek istenen şeyin, "Burada Navtex ilan etmeyin, gemileriniz geri çekilsin" şeklindeyse bunun mümkün olmadığını bildirdi.
Almanya'nın Türkiye'ye diyalog mesajı göndermesine gerek olmadığını ve Türkiye'nin zaten sağ duyulu davrandığının altını çizen Çelik, "Almanya'nın yaklaşımını olumlu karşılıyoruz, esas problem Almanya'nın sözünü Yunanistan'a geçirmesi. Biz hazırız müzakereye." dedi.
Bir soru üzerine, AB'nin mülteciler konusunda ve diğer konularda verdiği sözleri yerine getirmediğini de hatırlatan Çelik, "Kim ne derse desin, Türkiye olmadan Avrupa'nın güvenliği diye bir şey olmaz. (Yaptırım iddiaları) O noktaya gelmesini beklemiyorum. O saatten sonra AB Türkiye ile mülteci konusunda bir iş birliği beklemesin. Çünkü bu hasmane, düşmanca bir tavırdır. Bu Türkiye açısından asla kabul edilemez. AB duvarlar örerek değil, köprüler kurarak büyümüş bir birliktir. Avrupa'nın Türkiye ile kendi arasına duvar örmesi demek, AB'nin dağlım sürecini hızlandırmak demektir. Duvar ören Avrupa kendini yok eden bir Avrupa anlamına gelir." diye konuştu.
ABD'nin Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırması
ABD'nin Güney Kıbrıs'a yönelik silah ambargosunu kaldırmasının ne anlama geldiği ve krizin önlenmesine yönelik girişimleri sorulan Çelik, ABD'nin Yunanistan'ın beklediği şekilde hareket etmediğini, Yunanistan'ın aynen Fransa'yı mobilize etmek gibi ABD'yi de mobilize etmeye çalıştığını ancak bunun olmadığını söyledi.
ABD'nin Yunanistan politikasına angaje olmamak bakımından dikkatli ve özenli davrandığını belirten AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Ama Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne dönük silah ambargosunun kaldırılması ikili siyaset dediğim o, bölgedeki gerçekliği tam olarak okuyamadığı anlamına gelir. Burada dengeli bir tavır ortaya koyması gerekirdi. Ambargoyu kaldırmak istikrara hizmet eden bir adım olmamıştır." dedi.
Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda da bulunan Ömer Çelik, ABD'nin burada Afganistan'da yaptığı hatanın aynısını yaptığını dile getirdi.
Afganistan'da da bir terör örgütünü diğer terör örgütüne karşı desteklediklerini hatırlatan Çelik, desteklenen örgütünün ABD'nin başına bela olduğunu söyledi.
Buradaki terör örgütünün hem ABD hem de Rusya'ya "Sizin adınıza burada lejyoner devlet olarak çalışabilirim" dediğini aktaran Çelik, bu durumun örgütün ne kadar güvenilmez olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı.
Türkiye'nin güney sınırlarında bir terör devleti kurulmasına müsaade etmeyeceğini herkesin gördüğünü de hatırlatan Çelik, "Hiç kimse bir başka güce güvenerek, Türkiye'nin sınırında bir terör devleti kurmaya kalkmasın. Bu Türkiye için birinci derece güvenlik meselesidir ve kesinlikle müzakere konusu değildir." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Mısır'la başından itibaren bir diyalog kurulsa Doğu Akdeniz'de bu gerilim olmazdı" şeklindeki sözleri hatırlatılan Çelik, şunları kaydetti:
"CHP'de aslında deneyimli diplomatlar da var. Hiç mi siyasi hafıza yok? 'Siz oturun Sisi'yle konuşun, Esad'la konuşun, Hafter'le konuşun' diyor. Hafter BM'nin tanımadığı bir güç Tarhuna'daki toplu mezarların arkasında, biz bunla ne konuşalım. Sisi'nin durumu açısından baktığınızda, biz Sisi'nin darbeci hükümetine karşı sesimizi yükselttik. Ne kadar haklı olduğumuz görüldü. Bu şekildeki ilişki kurma biçimi Türkiye açısından mümkün değil. Ama tabii ki bir müzakere masasının etrafında Mısır devletinin temsilcileri, Akdeniz'in kıyıdaş devletlerinin temsilcileri, Türkiye'nin temsilcileri bu meseleleri konuşabilir. 40 bin kilometreye yakın deniz yetki sahası kaybı var Mısır'ın. Türkiye ile yapsaydı 17 bin 500 kilometre daha fazla yetki alanı olacaktı. Bütün kıyıdaş ülkelerin oturduğu bir mekanizma olsa bu sonuçlara varılabilir, nihayetinde Mısır'da bir Akdeniz ülkesi. Rum kesimi hariç diyoruz, onu tanımıyoruz diyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yapması gereken, Türkiye'ye mesaj vermek yerine 'Türkiye'ye bu düşmanlıkları yapmayın' diye Mısır'a, Libya'daki saldırgan güçlere, Esad güçlerine mesaj vermeli."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.