Ahmet Kekeç: 'Sünni blok' ifadesi çok tehlikeli

Ahmet Kekeç: 'Sünni blok' ifadesi çok tehlikeli
 Siyaset 24 programında, Yemen'e yapılan operasyonu değerlendiren Ahmet Kekeç 'sünni blok' ifadesinin çok tehlikeli olduğunu söyledi.24 TV'deSeda Selek'in sunduğuSiyaset...

 

Siyaset 24 programında, Yemen'e yapılan operasyonu değerlendiren Ahmet Kekeç 'sünni blok' ifadesinin çok tehlikeli olduğunu söyledi.

24 TV'deSeda Selek'in sunduğuSiyaset 24programında;Ahmet Kekeç, Ceren KenarveHalime Kökçe Suudi Arabistan'ın Yemen'deki Husilere yönelik başlattığı ve 10 ülkenin iştirak ettiği operasyona dair değerlendirmelerde bulundu.

Üç isim de, Yemen'de yaşananlar üzerinden bölgeye dair önemli bir detaya dikkat çekti:Medyada kullanılan "sünni blok" ifadesi.

AHMET KEKEÇ: "SÜNNİ BLOK" İFADESİ ÇOK TEHLİKELİ!

Ahmet Kekeç, Sünni blok ifadesinin bölge adına oldukça tehlikeli olduğunun altını çizerken, aslında Yemen'de yaşanan şeyin bir mezhep çatışmasından ziyade eski statükoya geri dönüş çabası olduğunu vurguladı.

İran'ın hep bir Pers asabiyetiyle, milliyetçilik hisleriyle hareket ettiğini belirten Kekeç, sünnilerin ise hareket tarzının bu olmadığını ifade etti.

Ahmet Kekeç şunları söyledi:

Olay, "şii yayılmacılığı, İran yayılmacılığı" şeklinde lanse ediliyor. Kurulan koalisyon "sünni blok" şeklinde tanımlanıyor. Esasında bu çok  tehlikeli birşey. Kissenger'in 2002'de söylediği "bundan sonra savaş müslümanlar arasında olmalı" sözünü bir anlamda teyit eden, bu sözün altını besleyen bir duruma dönüşmesi itibariyle de can sıkıcı bir tanımlama.

"İRAN YAYILMACILIĞININ KARŞISINDAKİ ŞEY SÜNNİ BLOK DEĞİL"

Aslında, "İran yayılmacılığı" dediğimiz şeyin karşısında dikilen bir "sünni blok" ya da "sünni hassasiyet" değil. Çünkü bunu, pozisyonlara baktığımızda çok rahat anlarız. Şia'yı var eden değerlerle, tarihsel referanslarla, sünni dünyasını var eden tarihsel referanslara baktığımızda bunu görürüz. Çünkü Şia daha travmatik bir tarihten bakar, Sünni dünyası çok da böyle bakmaz.

"YEMEN'DE OLAN ŞEY, ÖNCEKİ STATÜKOYA DÖNME ÇABASI"

Yemen'de olan, daha önceki statükoya dönme çabası bu. Bunu böyle görmek daha sağlıklı olur.

İran hep Pers asabiyetiyle hareket edip, onu din hassasiyetiyle kılıflayarak sunmayı alıkanlık haline getirmiştir. Tamamen dünyevi, tamamen yayılmacı, milliyetçi, bir tür asabiyet, bir tür delilik halidir.

HALİME KÖKÇE: İRAN İSLAM DÜNYASINDAKİ AHLAKİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETTİ

Halime Kökçe de, İran'ın İslam devriminden bu yana İslam dünyasında "ahlaki bir meşruiyetinin" olduğunu, anti-emperyalist söylemlerinin bu coğrafyada bir İran'a karşı zamanında bir sempati uyandırdığını belirtirken, o meşruiyetin artık kalmadığının da altını çizdi.

Kendi dış politikasını, kendi halkının dini inançlarıyla meşrulaştırma yoluna giden İran'ın şu anda bölgedeki halklar arasında dostu kalmadığını ifade eden Kökçe, " Bu bence, İslam dünyasında konuşlanmış bir ülke için çok hazin bir şey. Yani İran'ın durumuyla İsrail'in durumu İslam coğrafyası açısından farklı değil. Bu çok hazin bir şey gerçekten" dedi.

Halime Kökçe sözlerini şöyle sürdürdü:

Yemen'de hangi aktörler, ne zaman, hangi pozisyondalar? Aslında sürekli bakılması, takip edilmesi gereken durum bu. Çünkü değişebiliyor. İşte, Suudi Arabistan Husilere bir dönem göz yumdu. Ama iş çığırından çıkınca ve kral da değişince başka bir pozisyon devreye girdi. 8-10 ülkeden oluşan bir koalisyonla havadan bombalıyorlar.

"İSLAM DÜNYASI ADINA ÇOK HAZİN BİR COĞRAFYADA YAŞIYORUZ"

Arap isyanlarından sonra coğrafyaya şöyle bir baktığımızda ne görüyoruz? Gerçekten çok hazin bir coğrafyada yaşıyoruz şu anda. Yani başımızı önümüze eğip gözyaşı dökeceğimiz bir halde şu an bütün o İslam dünyası. Irak, Suriye, Mısır, Tunus, Libya, Yemen... Hakikaten insanlık adına hazin. Müslümanlığımızla ilgili kendimizi sorgulamamızı gerektirecek bir manzarayla karşı karşıyayız. Yani hepimize bir sorumluluk yüklüyor bu.

"İRAN, İSLAM DÜNYASINDAKİ AHLAKİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETTİ VE ŞU ANDA HİÇ DOSTU YOK"

İran'la ilgili olarak ise; İran, İslam devriminden bugüne garip bir biçimde ahlaki bir meşruiyete sahipti. Çünkü anti-emperyalist bir söylemi vardı. Bir devrim gerçekleştirmişti. Kendi içinde demokratik sorunları olmakla beraber, öyle ya da böyle İran bugünkünden farklı bir İran'dı.

Ama son belki 5 yılda, bizim için görünür olan, ama en çok da belki 2003'te Amerika'nın Irak'ı işgalinden bu yana başka bir İran var karşımızda. Kendi mensubu olduğu mezhebi, şii yayılmacılığı ile; dış politikasını, kendi halkının dini inançlarıyla meşrulaştırmaya çalışan ve ahlaki meşruiyetini giderek kaybeden bir İran var. İran bir devlet olarak, bütün müslüman coğrafyada meşruiyetini kaybediyor ve kaybetti şu anda. Halklar nezdinde de İran'ın dostu yok şu anda.

Bu bence, İslam dünyasında konuşlanmış bir ülke için çok hazin bir şey. Yani İran'ın durumuyla İsrail'in durumu İslam coğrafyası açısından farklı değil. Bu çok hazin bir şey gerçekten.

"ALLAH VERMESİN, BİR SUUDİ ARABİSTAN-İRAN SAVAŞI KÖRÜKLENEBİLİR"

Şii yayılmacılığına kadar "sünni blok" diye birşeyden bahsedilmiyordu. Ve ben bu şii yayılmacılığının Amerika tarafından da önünün açıldığını ve bunun Allah vermesin, bir Suudi Arabistan-İran savaşına kadar belki körükleneceğini düşünüyorum. Ama son tahlilde Suudi Arabistan'ın bu tehlikeye karşı tedbirli olan bir ülke olduğunu düşünüyorum. İslam dünyasında sağduyu pozisyon, ne olursa olsun kaybedilmemeli.

CEREN KENAR: BÖLGEDE EMPERYAL BİR STRATEJİ GÜDEN İRAN BİRÇOK ÜLKEDE ÇOK ETKİN VE GÜÇLÜ

Ceren Kenar ise, Yemen'de yaşananları , ülkenin ve bölgenin yakın geçmişini hatırlatarak analiz etti. Yemen'deki diktatörlük dönemini, Husiler'in durumunu, Suudi Arabistan'ın Husilere karşı tutumunu, Amerika'nın bölgedeki rolünü tek tek irdeleyen Ceren Kenar, İran'ın yayılmacı politikasına dikkat çekti, hamlelerinin soğukkanlılıkla yaptığını belirtti.

Ceren Kenar şöyle konuştu:

YEMEN'DE DAHA ÖNCE NE OLMUŞTU, ŞİMDİ NE OLUYOR?

Yemen aslında Arap devrimleri sonrasında yaşanan devrim-karşı devrim hamlesine benzer bir hamleyle karşı karşıya olan bir ülke. Arap devrimlerinden Yemen de nasibini almıştı. Orada gösteriler olmuştu.

O dönem Amerika ve Suudi Arabistan'ın desteklediği diktatör Ali Salih görevi bırakmıştı. Kansız bir geçiş olmuştu. Ve yeni bir geçiş hükümeti kurulmuştu. "Yemen modeli" diye bir model çıkmıştı.

Fakat işler istendiği gibi ilerlemedi. Orada oluşan güç vakumunu İran çok iyi değerlendirdi. Oradak azınlığı oluşturan (nüfusun yüzde 30'u) Husilere çok ciddi bir destek verdi. Onların ilerlemesini destekledi. Ve bir darbe sonucu Husiler oradaki geçiş hükümetini devirmeye çalıştılar ve devirdiler de. Aynı zamanda neredeyse Yemen'in başkentini işgal ettiler.

"ALİ SALİH DE DENKLEMDEN ÇIKMADI"

Bu arada Ali Salih de denklemden çıkmadı. Husiler de zaten eski rejimin artıklarıyla hareket ediyorlar. Halime Kökçe'nin işaret ettiği gibi orada böyle bir koalisyondan (Ali Salih-Husiiler) bahsetmek mümkün.

"YEMEN ÇOK STRATEJİK BİR BÖLGE, ÖZELLİKLE SUUDİ ARABİSTAN İÇİN"

Yemen stratejik bir bölge. Yani Suudi Arabistan için çok önemli. Ve o hattın İran'ın etkisine ve kontrolüne girmesi, İran'ın zaten hali hazırda bölgedeki yayılmacılığı Suudi Arabistan'ı çok rahatsız ediyor. Şu anda baktımız zaman İran, Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'de ana aktör İran. Hani hep Türkiye veya başka bölgelerdeki ülkeler Neo Osmanlıcı olmakla eleştiriliyor ama burada hakikaten bayağı bir emperyal strateji güden ve bunu çok başarıyla uygulayan bir İran örneği var.

Dolayısıyla Suudi Arabistan'ın bir müdahalesi oldu.

Bölgedeki sünni blok aslında çok konjonktürel bir sünni blok. Sürekli, her konuda anlaşan bir sünni bloktan bahsedemiyoruz. Örneğin, Türkiye ile Suudi Arabistan'ın Mısır'a bakışı çok farklı. Fakat Türkiye'yle Suudi Arabistan'ın Suriye konusunda Esad karşıtlığı konusunda birleştiğini görüyorsunuz.

"AMERİKA YEMEN'DEKİ OPERASYONLARA DESTEK VEREREK İRAN'A KARŞI BUNU KULLANIYOR"

Amerika'nın ise, Yemen'deki operasyonlara verdiği destek, İran'la müzakereler devam ederken bunu bir baskı unsuru olarak kullanması açısından önemli. Suudi Arabistan'ın bundan sonraki Yemen politikasına Amerika'nın hep destek vereceği anlamına gelmiyor bu. Çünkü Amerikalılar El-Kaide'ye karşı Husileri desteklediler.

"İRAN YEMEN'DE DİREKT MÜDAHİL OLMUYOR, ÖRGÜTLERİ VE GRUPLARI KULLANIYOR"

Amerika'yla İran arasındaki nükleer müzakereler bence bölgedeki dinamiklerden bağımsız olarak ilerleyecek. Ki, İran da bu anlamda çok akıllıca davranıyor aslında. Zaten İran'ın Yemen'de yaptığı şey şu, İran direkt müdahil olmuyor. İran bazı grupları ve örgütleri kullanarak oradaki etkisini artırıyor. Ve İran'ın Arap devrimlerinden sonraki projesi, her ülkede bir Hizbullah kurmak. Nasıl Lübnan'da devlet içi devlet, devletin ordusundan daha kuvvetli bir milis gücü olan Hizbullah varsa ve Lübnan siyasetini İran Hizbullah üzerinden kontrol ediyorsa bunu başka ülkelerde de yapmak istiyor. Bunu Irak'ta şii milisler ve Bağdat hükümeti üzerinden, Suriye'de Esat'ı korumaya çalışmak ve orada Esat gitse bile sonrasında böylesi bir gücü kontrol etmek. Ve bunu Yemen'de de yapmak. Dolayısıyla İran'ın silah sevkiyatında bir artış olabilir örneğin Yemen'e karşı. Fakat öyle devrim muhafızlarını göreceğimizi zannetmiyorum Yemen sahasında.

"AMERİKALILARIN İRAN'I ZIMNEN BİR MÜTTEFİK OLARAK GÖRDÜKLERİ SÖYLENEBİLİR"

İran orada çok rasyonel ve hareketlerini dengeli götüren bir aktör. Ve Amerikalılar da bunun farkında. O yüzden Amerikalılar İran'ı bir anlamda zımnen bir müttefik olarak görüyorlar aslında. Diğer yandan, Amerika'da da İran'ın yayılmacılığı konusunda farklı görüşler de var. Ben 2016'dan sonra seyrin değişeceğini düşünüyorum. Nükleer müzakereler devam edecektir. Ben sonuç alınacağını düşünüyorum. İki taraf da büyük risk almış oldu. Bundan geri adım atmak Obama iktidarı için hakikaten çok büyük bir başarısızlık hikayesi olacak. Fakat bu görüşmeler tamamlandıktan sonra İran'ın bölgedeki etkisini belki Amerika'nın müttefikkleri, yani Suudi Arabistan gibi müttefikleri üzerinden dengelemek isteyebilir. Ve 2016'dan sonra Suriye meselesinde, Irak meselesinde daha nüanslı bir Amerikan siyaseti görebiliriz.

İRAN ASLINDA EN ÇOK HUSİLERE ZARAR VERİYOR

Anadolu Ajansı'nın Yemen muhabiri Samet Doğan'la röportaj yaptım. Gerçekten sahayı çok iyi bilen, çok başarılı bir gazeteci. Şöyle bir tespitte bulundu: Aslında İran Yemen'de Husileri, oradaki şiileri çok büyük bir tehlikeye atıyor. Çünkü oradaki şiilerin hepsi aslında Husi değil.

PROGRAMIN TAMAMINI AŞAĞIDAN İZLEYEBİLİRSİNİZ: 

star.com.tr

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.