Afrin, kültürel miras ve kara propaganda
İSTANBUL - CENGİZ TOMAR
Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO’nun Afrin’i büyük bir başarıyla terörist unsurlardan temizlemesinin ardından Avrupa basını ile sosyal medya hesaplarında birden bire Afrin’in arkeolojik kalıntıları gündeme geldi.
Osmanlılar döneminde Kilis’e bağlı küçük bir kasaba olan Afrin’de çok önemli tarihi eserler bulunmamakla birlikte M.Ö. 1000’lere kadar uzanan arkeolojik kalıntılar mevcut. Türkiye’nin Zeytin Dalı harekâtına başlamasının ardından masum insanların katledildiği gibi ithamlarda bulunan Batı basını, Afrin’in düşmesinden sonra son çare olarak Afrin’in pek de zengin olmayan antik eserleri üzerinden bir kara propagandaya başladı. Avrupalıların 19. yy.’dan itibaren özellikle Osmanlı coğrafyasındaki tarihi eserleri kaçırmada sabıkası bilinmekteyken; Türkiye, Mısır, Suriye ve Irak’tan kaçırılan eserler Avrupa ve ABD’deki müzelerde sergilenmekteyken...
Eski Dünya’nın Mısır (Nil Vadisi) ile birlikte en önemli üç medeniyet merkezinden ikisi olan ve uzun süredir fiilen ABD ve Rusya hâkimiyetindeki Irak (Mezopotamya) ile Suriye’nin (Münbit Hilal) çok zengin kültürel mirasının başına neler geldiğini kısaca hatırlatalım. Zira bölge 13. yüzyıldaki Moğol istilasının ardından kültürel yıkım açısından da en zor günlerini yaşıyor. Üstelik bunun yapanlar bölgeye demokrasi getirdiklerini söyleyen havariler.
ABD’nin uzun yıllardır hâkim olduğu Irak’ta Musul Müzesi, Nemrud şehri ile UNESCO kültür mirası listesinde yer alan Hatra tahrip oldu. Dârüsselâm yani “Barış Şehri” resmi adıyla 766’da Abbasi başkenti olarak kurulan Bağdat’tan hiç bahsetmeyelim. Yine Müslümanların karargâh şehirler (emsâr) olarak kurdukları Basra, Kufe (Necef) ile Türkmen şehri Kerkük’ten.
Irak işgalinin yol açtığı yıkım
Daha spesifik ve somut olması açısından 2003'teki ABD işgalinin ardından yağmalanan Bağdat’ın nadir ve paha biçilmez elyazması kitapları barındıran kütüphanelerinden bahsedelim. O Bağdat ki 9-10. yy'da İslam rönesansının merkezi olması ve bir caddesinin boydan boya kitapçı ve sahaf dükkânlarıyla dolu olmasıyla meşhur. 13. yüzyılda Moğollar, Bağdat’ı işgal ve istila ettiklerinde kütüphaneleri yakıp o kadar çok elyazmasını Bağdat’ın ortasından geçen Dicle nehrine atmışlardı ki rivayete göre nehir bu kitapların mürekkebinin çözülmesiyle bir müddet siyah akmıştı. Bağdat 2003’te işgal edildiğindeyse, sadece bu şehirde, on elyazması kütüphanesi yağmalanmış ve bu elim hadise Irak Milli Kütüphanesi ve Arşivler genel müdürünün tabiriyle “tasavvuru mümkün olmayan bir milli felâket” olarak kelimelere dökülmüştü.
Bağdat’ın kütüphanelerinden yalnızca biri, müdürü ve çalışanlarının fedakârlığı sayesinde Moğolların modern versiyonlarının sebep olduğu bu akıbetten kurtulabildi. Yağmadan şans eseri kurtulan ve Abdülkadir Geylani’nin türbesinin bulunduğu külliyede yer alan Kadiriyye Kütüphanesinin müdürü, “Amerikalılar geldiğinde onlara fakir insanlar olduklarını ve ellerinde kendilerini korumak için iki kalaşnikoftan başka bir şey olmadığını söylediklerinde askerlerin çekip gittiğini ve günlerce bu çok değerli kitapları saklayıp korumak için gece gündüz kütüphanede beklediklerini” anlatır. Kütüphanede bulunan 85 bin civarındaki nadir eser arasında çok değerli müzehhep tarihi mushaflar mevcut. Bunlardan biri de Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan tarafından kütüphaneye hediye edilmiş.
Suriye'deki tahribat
Suriye’de yedi yılını doldurmuş iç savaş ve işgalin kültürel miras açısından faturası da çok ağır. Tarihte Irak ile birlikte ilk şehir devletlerinin kurulduğu, alfabenin bulunduğu, Antik dönemde Babil, Assur ve Hititlerin önemli merkezlerinden olan Suriye Grek, Sasani, Pers ve Roma hâkimiyetinin ardından çok erken dönemdeki İslam fetihleriyle Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Eyyubiler, Memlükler ve nihayet Osmanlı kültürel mirasına sahip. Şam ve bugün yer ile yeksan olmuş Halep, dünya tarihinin üzerinde kesintisiz yerleşimin olduğu en eski iki şehri. Antikitenin yanı sıra bu bölgeden neş’et eden Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın hiçbir yerde bulunamayacak ortak yaşam sentezine sahip.
Bu kadim medeniyet merkezinin batısı Moskova Knezliğinin (beyliğinin) çarlığa dönüştüğü 1547’yi başlangıç tarihi kabul edersek 500 yıllık bir tarihe sahip Rusya ile doğusu toplamda 250 yıllık bir siyasi geçmişe sahip olan ABD’nin fiili hâkimiyetinde. Suriye’deki yıkımın sadece bir özet olarak çarpıcı örneklerini vermekle yetinelim.
İslam Peygamberinin çocukluğunda geldiği ve meşhur Rahib Bahira hadisesinin yaşandığı; Hz. Peygamber’den hâlâ izler taşıyan Busra. Şam’ın güneyinde UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki bu tarihi kent harap olmuş durumda. Şam’ın içi nispeten korunmuş olmakla birlikte Dâriyya ve Gûta gibi tarihi banliyoları yer ile yeksan oldu. Hemdâniler, Selçuklular, Eyyubiler ve Memlükler’in önemli şehirlerinden, Osmanlılar döneminde İstanbul ve Kahire’den sonra bölgenin üçüncü büyük kenti olan Halep, Rus ve rejim güçleri tarafından gözlerimizin önünde yerle bir edildi. Meşhur Halep kalesi, kapalıçarşı, Emevi camisi vs. büyük ölçüde tahrip edildi. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki antik kent Palmira (Tedmür) Rusya destekli rejim tarafından karargâh olarak kullanılmakta. Ortaçağdan kalma Haçlı kaleleri arasında en iyi korunmuş olanlarından, Arslan Yürekli Richard ile özdeşleşmiş UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki Crac des Chevaliers (Kal’atu’l-Hısn) ile Lazkiye yakınlarındaki Selahaddin (Sahyun) kalesi büyük hasar görmüş durumda.
Bütün bunların dışında açık arazide bulunan arkeolojik pek çok alan, tarihi köyler ile müzeler tahrip edilerek yağmalandı. Yağmalanan eserler arasında Hama müzesinde bulunan ve M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenen altın kaplama bronz Arami Tanrıçası heykeli en fazla bilinen paha biçilemez objelerden. Ayrıca Humus, Hama, (Caber Kalesi Müzesi olarak bilinen) Rakka, Deyr-i Zor ve Maaratu’n-numan Müzeleri çoktan yağmalanmış. ABD ve PYD tarafından berhava edilen Abbasilerin bir müddet başkentliğini yapmış olan Rakka’daki müzeden yağmalanan eserler arasında M.Ö. 3.000 yılına uzanan Tanrı İştar heykeli ile Afamya’daki (Apamea) Roma dönemi mozaik ve sütunları önemli yer tutuyor.
24 Nisan yaklaşmakta. İngilizlerin Kuzey Amerika ve Avustralya yerlilerine, Stalin’in içlerinde Türklerin ve Tatarların da bulunduğu pek çok millete, Fransızların Cezayirlilere Almanların Namibyalılara yaptığı soykırımlar hatırlanmayacak ama 1915 tehciri tekrar gündeme gelecek. Tıpkı Irak ve Suriye’de Halep, Şam, Bağdat, Musul ve Rakka gibi İslam medeniyet merkezlerinin tarumar eden ABD ve Rusya yerine Afrin gibi küçük ve tarihi miras açısından fakir olan Afrin’in antik kültürel mirasının birdenbire hatırlanması gibi.
* “Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.