Abdülhamid Ruhu Geri Döndü Moody's Pes Etti
Moody?s?in Türkiye'nin notunu artırmasının altında Hükümetin Abdülhamid'in politikasını uygulaması yatıyor.
Son bir haftada IMF ile olan borcun bitmesinin ardından not artırım haberi piyasalara doping etkisi yaparken Moody's'in not artırım metnin satır araları dikkat çekici ifadelerle doluydu. Not artırım gerekçelerinin açıklandığı metninin girişinde en çok vurgu yapılan konu dış borcun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı oldu. Türkiye GSYH'nin yurtiçi hasılaya oranı konusunda Moody's'den övgü aldı, şu anda bu oranın yüzde 36 olduğu belir tildi. 336 milyar dolar borcu olan Türkiye bu oranı ile Avrupa'nın pek çok ülkesini geride bırakmış durumda. İtalya'da bu oran yüzde 102, Almanya'da ise yüzde 80'ler civarına ulaştı.
DIŞ BORÇ KESKİN BİR ŞEKİLDE DÜŞTÜ
2002 yılında 56,2 milyar dolar olan Türkiye'nin dış borcu son 10 yılda yüzde 371 arttı. Ancak bu bazı çevrelerde konuşulduğu gibi Türkiye'nin çok borçlu olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü GSHY'e borcun oranı 2002'de yüzde 56.2 iken bugün yüzde 36,3 civarına düşmüş durumda. Tarihte dış borcun oranındaki diğer bir keskin düşüş sadece II. Abdülhamid döneminde gerçekleşmişti. Şimdi biraz o dönemi hatırlayalım...
ABDÜLHAMİD BORCU YÜZDE 90 AZALTTI
Sultan Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı'nın 300 milyon altın dış borcu vardı. Tahttan ayrıldığı 1908 temmuz'unda ise bu rakam 30 milyon altına düştü. Ve dış borcun GSYH'ye oranı ise yaklaşık yüzde 39 seviyesine kadar geriledi. Bu başarı devlette israfın neredeyse sıfıra indirilmesi sonucunda geldi. Ayrıca o dönemde vergi gelirlerinin önemli bir kısmı da savaş tazminatı olarak ödeniyordu.
İSRAF HARAMDIR ŞİARIYDI
Abdülhamid'in en büyük özelliklerinden birisi iyi giyinmek ve günde iki üç defa elbise değiştirmekti. Kruvaze ceket giyerdi. Her zaman beyaz gömlek (o zamanlar 'frenk gömleği') ve yerli malı kumaştan yapılmış elbiseler giyerdi. Özellikle Hereke'de dokunmuş kumaşları tercih eder, fakat onların istediğİ olmayışından şikayet etmekten de geri durmazdı. Huzuruna çıkanları yeni bir elbise giyinmiş görse, "Benimki sizinki kadar şık değil ama halis Türk malı, Hereke kumaşıdır" diye övünürdü. "İsraf haramdır", şiarıydı. Muhasip Nadir Ağa'yı hemen her gün alışverişe yollar, dönüşte tek tek aldıklarının hesabını sorardı. Semih Mümtaz S. Evvel Zaman İçinde (1946)
TAHTTAN İNDİĞİNDE BÜTÇE FAZLA VERDİ
1908'de Abdülhamid 'Temmuz devrimi' sonucu tahttan indirildiği yılın sonunda devlet bütçesi toplamda yüzde 4 fazla vermişti. Şunu hatırlatmak gerekir ki Adbülhamit döneminde ülkenin tuz, şeker gibi temel gıda ürünlerinden alınan vergilerin yüzde 32'si batılı devletlere gidiyordu.
İSTANBUL FİNANS MERKEZİYDİ
İstanbul şu sıralar Finans Merkezi olmaya çalışıyor. Aslında uzun yıllar önce İstanbul bunu başarmıştı. Monataryum sonrası açıklanan Muharrem Kararnamesi ile Osmanlı tahvilleri İstanbul Karaköy'de 'tezgah üstü piyasa' olarak bilinen borsa tipi ile satılmaya başlanmıştı. Bu kağıtları daha çok gayrimüslimler alıyordu. Tabii ki şunu da eklemek gerekir ki devletin borç içinde yüzdüğü bu dönemde tahvil faizleri de uçuk oranlara çıkıyordu.
İLK BORÇ 1854'TE ALINDI
Osmanlı Devleti ilk dış borcu 1854 yılında alıyor ve bundan sonra borcun ardı arkası kesilmiyor. Alınan paralara teminat olarak ise Mısır'ın vergi gelirleri, İstanbul'un gümrük gelirleri çiftçilerden alınan koyun vergisi ve Duyun-u Umumiye gelirleri gibi unsurlar teminat olarak gösteriliyor. 1854 ile Abdülhamit'in tahta çıktığı 1876 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu 237 milyon altın lira borç almış bunun için 63 milyon altın lira faiz ödemiştir. Abdülhamit döneminde ise sadece 34.3 milyon altın liralık borç alınmıştır. Bu alınan borçların aracı kurumları arasında Alman Deutsche Bank ve Rotschilds'ler gibi hala ayakta olan devasa kurumlar da bulunuyor.
Akşam
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.