AB, Türkiye'deki reformları tehdit ediyor...

AB, Türkiye'deki reformları tehdit ediyor...
 Avrupa Birliği, Türkiye'de son bir yılda yaşanan siyasî ve iktisadî gelişmeleri değerlendirdiği 14. İlerleme Raporu ve Strateji Belgesi'ni yayınladı.Asker-sivil...


 

Avrupa Birliği, Türkiye'de son bir yılda yaşanan siyasî ve iktisadî gelişmeleri değerlendirdiği 14. İlerleme Raporu ve Strateji Belgesi'ni yayınladı.

Asker-sivil ilişkilerinde 'iyi' not alan Ankara, sanık hakları ve uzun tutukluluk süreleri konusunda tenkitlerin muhatabı oldu. İlerleme raporunda, Ergenekon ve darbe soruşturmalarının demokrasi açısından fırsat oluşturmaya devam ettiği vurgulandı. 12 Eylül referandumuyla kabul edilen anayasa paketinin özellikle yargıda standartları yükselttiğine dikkat çekilerek, yeni anayasa çağrısı yapıldı. 14. raporun en çok ilgi çeken yönlerinden biri, Avrupalı parlamenterlerin Türkiye ile müzakerelerin durma noktasına gelmesini eleştirmesi oldu. En sert tepki ise Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre'dan geldi. Flautre, yaptığı yazılı açıklamada, AB'yi Türkiye'deki reform sürecine tehdit oluşturmakla suçladı. Ülkesi Fransa, Almanya ve Rum Kesimi'ni ismen zikreden Flautre, bu ülkelerin Av- rupa'ya 'zarar' verdiklerinin altını çizdi.

Türkiye'de birçok sorun olduğunu ancak en acil konunun müzakerelerin durma noktasına gelmesi olduğuna dikkat çeken Flautre, Türkiye anayasa ve yargı reformlarını münazara ederken temel hak ve hürriyetlere ilişkin faslın kapalı olmasının yanlışlığına işaret ederek, "Bu, Türkiye'nin demokratik reform çabalarına gerçek bir tehdittir." dedi. Fransa, Almanya ve Rum Kesimi yüzünden AB'nin Türkiye'yi "etkileme" gücünü kaybettiğine işaret eden Flautre, AB'nin, uzun vadeli menfaatlerine zarar verildiğini kaydetti.

Türkiye'yi aday ilan ettiği 1999'dan bu yana reform sürecinin "motoru" olarak bilinen AB'nin bir Avrupa Parlamentosu üyesi tarafından "reform sürecine tehdit oluşturduğu" ifadesi, ilk defa gündeme geldi. Flautre, Fransa, Almanya ve Rum Kesimi'nin Türkiye ne yaparsa yapsın müzakereleri engellemek istediğini vurguladı ve mezkûr tavrın Avrupa'nın uzun vadeli menfaatlerine "zarar" verdiğini söyledi. Genişleme Komiseri Stefan Füle'nin Türkiye'ye yeni bir strateji sunulduğunu anlatmasının ardından söz alan parlamenterlerin neredeyse tamamı Türkiye ile müzakerelerin durma noktasına gelmesini tenkit etti. Türkiye'ye eleştirel yaklaşan AP üyeleri de AB'nin Türkiye ile ilişkilerin "ölmesine" müsaade etmemesi gerektiğini kaydetti. Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek de Türkiye'nin AB için "hayati ehemmiyette" bir ülke olduğuna işaret ederek Türkiye ile müzakerelerde ilerleme sağlanamamasının "üzüntü verici" olduğunu söyledi. Bu arada, Buzek'in görevini bırakmadan önce 24-25 Kasım'da Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştireceği öğrenildi.

ASKER-SİVİL İLİŞKİLERİNE İYİ NOT

Raporda Türkiye'nin ordu üzerinde sivil denetim konusunda "iyi ilerleme kaydettiği'' vurgulandı. Önceki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemeleri üzerine yeni atamaların hızla yapılması övgü aldı. Sivillerin ordu üzerindeki kontrolünde müspet ilerlemeler sıralanırken, "Genel olarak güvenlik güçleri üzerindeki sivil denetim prensibinin güçlendirilmesinde iyi ilerleme sağlandı. Ağustos 2011 YAŞ toplantısı, Silahlı Kuvvetler üzerinde daha güçlü sivil denetim yönünde atılmış bir adımdır. Askerî harcamalar üzerinde sivil gözetim güçlendirildi ve Milli Güvenlik Stratejisi gözden geçirildi. Buna ilaveten YAŞ kararları sivil yargının incelemesine açıldı.'' denildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yetkilerini aşan siyasî konulara doğrudan ya da dolaylı müdahale girişimi vakalarının azaldığı da ifade edildi.

Raporda ordunun sivil kontrol kapsamında Türkiye'ye yönelik eleştiriler arasında ise YAŞ'ın yapısı ve yetkilerinin değiştirilmemesi, askerî yargının yapısının gözden geçirilmemesi, YAŞ kararlarının ve diğer askerî makamların kariyer yönetimiyle ilgili kararlarının yargı denetimine yeterince açılmaması, orduya siyasete müdahale alanı bırakan TSK İç Hizmet Kanunu'nun değiştirilmemesi, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmaması, ortaöğrenimde milli güvenlik derslerinin subaylar tarafından verilmesi ve TSK'nın medya kuruluşlarına akreditasyon uygulamasını sürdürmesi sıralandı.

Yeni anayasa çağrısı

İlerleme raporunda, 12 Eylül referandumuyla kabul edilen anayasa paketinin özellikle yargıda standartları yükselttiği belirtilerek, "Yeni anayasa, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarına saygıyı güvence altına alan kurumların istikrarını güçlendirecek ve aralarında Kürt meselesinin de bulunduğu köklü sorunların çözülmesini sağlayacaktır. Hükümet ve muhalefet, özgürlükleri merkezine alan yeni anayasa için çalışma konusunda taahhütte bulundular. Anayasanın hazırlanması sürecinde tüm siyasi partiler ve sivil toplum dâhil en geniş istişarelerin gerçekleştirilmesinin güvence altına alınmasına azami dikkat edilmelidir.'' ifadesi kullanıldı. Ergenekon davası ve darbe planlarına yönelik diğer soruşturmaların "Türkiye açısından demokrasiye karşı işlendiği iddia edilen suçlara ışık tutmak ve hukukun üstünlüğüyle demokratik kurumların uygun işleyişine güveni artırmak için fırsat olmaya devam ettiği'' kaydedildi. Bununla birlikte raporda söz konusu soruşturmaların yürütülmesiyle ilgili endişelerin bulunduğu, savunma hakkının riske edildiği, savcıların ve mahkemelerin kamuoyunu bilgilendirme mekanizmalarına sahip olmadığı gibi sorunlar nedeniyle kamuoyunda süren davaların meşruiyetiyle ilgili endişelere neden olduğu dile getirildi.

Raporda, hassas olarak nitelendirilen meselelerin kamuoyunda açıkça tartışılabilmesine rağmen yüksek sayıda ifade özgürlüğü ihlallerinin ve basın özgürlüğünün pratikte kısıtlanmasının endişe doğurduğu bildirildi. Gazetecilerin hapse atılmasının ve Ergenekon soruşturması kapsamında bir kitap taslağına el konulmasının bu endişeleri güçlendirdiği savunulan raporda, Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğünde mesafe kat etmek için yasal düzenlemeler yapması gerektiği belirtildi. Raporda Türkiye'nin yargı alanında özellikle geçen yılki anayasa paketinin uygulanmasıyla ilerleme sağlamaya devam ettiği belirtilerek, Adalet Bakanlığı'nın HSYK üzerindeki etkisinin azaldığı kaydedildi. Raporda, daha önce sadece toplantılara katılmayarak karar alınmasını engelleyebilen adalet bakanı ve müsteşarının HSYK'daki yeni yapılanmanın ardından artık bu gücünü yitirdiği dile getirildi.

AB övgüde cimri, eleştiride cömert

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB'nin Türkiye'yi demokratik reformlar konusunda takdir eden ancak ifade özgürlüğü ve Rumlarla yaşanan sondaj krizi sebebiyle eleştiren İlerleme Raporu'na tepki gösterdi. Bağış, rapor hazırlanırken Türkiye ile övülecek konularda cimri bir tutum izlenirken, üyelik için sıkıntı oluşturacak konularda cömert davranıldığını söyledi. Bağış, "Rapor objektif ve dengeli bir Türkiye fotoğrafı çekmeye çalışmasına rağmen fotoğraf hem yanlış yerlere zum yapmış hem de oldukça flu." diye konuştu. AK Parti'nin yüzde 50 oy aldığı son seçimleri hatırlatarak, "Türkiye ile ilgili asıl ilerleme raporu 12 Haziran'daki seçim sonucudur." dedi.

Dün İstanbul'da bir basın toplantısı düzenleyerek İlerleme Raporu'nu değerlendiren Bakan Bağış, metinde Türkiye-AB ilişkilerini tıkayan ve süreci zora sokan statükocu bir tavır gördüklerini belirtti. Bazı dar görüşlü siyasetçilerin Avrupa Komisyonu'nu baskı altına aldıklarını öne sürdü.

AB'nin statükocu tavrından vazgeçmesi gerektiğini belirten Bağış, "Bundan sonra AB'nin de ilerlemesi için, aday ülkelerin de rapor hazırlaması faydalı olacaktır. Demokraside 'ama ya da ancak' olmaz. AB bu tür muğlak ifadelerle üyeliğimizi sürüncemede bırakıyor." yorumunu yaptı. Son anda Rum tarafının isteği üzerine Doğu Akdeniz'deki petrol arama krizinin rapora girmesini eleştiren Bağış, "Kıbrıs'ta çözümü istemeyenlerin gaz sancısı devam ediyor. Rum tarafının 'çözümsüzlük çözümdür' diyerek takındığı tavrı kabul etmemiz mümkün değil. Güney Kıbrıs'ın şımartılmasını ve AB sürecinde karşımıza engel olarak çıkmasını kabul etmiyoruz. Kıbrıs, İsrail ve AB ülkeleri arasındaki bazı çevreler tarafından Truva atı olarak kullanılıyor." dedi. Bağış, raporda gazeteciler hakkında açılan davaların ve tutuklamaların, ifade özgürlüğünü zayıflaştırdığı sonucuna varılmasını da anlamlandıramadığını söyleyerek şöyle konuştu: "Soruşturmaların ve tutuklamaların, gazetecilik faaliyetinden dolayı olmadığı dikkate alınmıyor. İllegal faaliyetlere girdikleri iddiasıyla tutuklular. Raporda sanki basın mensuplarının suç işleme özgürlüğü varmış gibi ifadelerin olduğu görülüyor." AB Bakanı'nın eleştirdiği bir diğer konu ise rapordaki azınlık başlığıydı. Azınlık hakları ile ilgili Türkiye'nin yetersiz kaldığını kaydeden maddeyi reddeden Bağış, iki ay öncesine kadar Cumhuriyet tarihinde azınlık haklarına yönelik en önemli değişikliğin yapılarak, onlara ait vakıf taşınmazlarının teslim edildiğini vurguladı.

Her şeye rağmen Türkiye'nin AB üyeliği sürecine bağlılığının devam edeceğini vurgulayan Bakan, "Biz artık anamızın ak sütü gibi helal olan AB üyeliği hakkımızı istiyoruz." diye konuştu. Bağış, AB Komisyonu'nun imtiyazlı ortaklık çağrışımlarını reddederek, Türkiye ile ilişkilerin derinleşmesi için reform, vize, ekonomi-ticaret ve dış politika ilişkilerinin derinleştirilmesini öngören teklif içinse, "Teklifi sunmadan önce, samimi olduklarını ispatlasınlar. AB, Sırbistan'a, Bosna'ya verdiği vize kolaylığını önce benim vatandaşıma da versin, samimiyetini ortaya koyduktan sonra teklifte bulunsun." ifadelerini kullandı. Zaman

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.