AB konusunda yoğurdu üfleyerek yiyoruz
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Kanal 7'de katıldığı programda Türkiye-AB ilişkileri ve gündemdeki diğer konulara ilişkin soruları cevapladı.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin dönem başkanlığında "Pozitif Gündem" aracılığıyla AB Komisyonu ile doğrudan ilişki kuracaklarına belirterek, "Pozitif Gündem, müzakere sürecinin önündeki engelleri aşacak bir köprüdür, bir by-passtır, etrafından dolanmaktır. İşte Güney Kıbrıs Rum yönetimi de 6 aylık dönem başkanlığında 'kumda oynasın ayağına taş batmasın' diyoruz" dedi.
AB'nin bir barış projesi olduğunun hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini belirten Bağış, "Ama bu bir kıtasal barış projesidir. Türkiye'nin katılımı bu kıtasal barış projesini küreselleştirecektir. Bugün Türkiye'nin Ortadoğu'daki etkinliği, Türkiye'nin Kafkaslar'daki ağırlığı, Türkiye'nin Balkanlar'daki, Ortaasya'daki ağırlığı, AB entelektüel vizyoner kapasitesi tarafından da çok net görülmektedir. Türkiyesiz bir Avrupa çok yalnız kalır. Türkiyesiz bir Avrupa çok fakir kalır" dedi.
Bağış, Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB dönem başkanlığı sürecinde nasıl ilişki kurulacağının sorulması üzerine, bir aday ülkenin dönem başkanı ile aynı masanın etrafına oturmasının fasıl açılması ile olacağını kaydederek, son üç dönem başkanlığında da zaten herhangi bir faslın açılmadığını hatırlattı.
Rumların dönem başkanlığını aşacak Pozitif Gündem'i devreye soktuklarını dile getiren Bağış, "Adeta biz o dönem başkanlığının etrafından dolandık, Komisyonla bir anlaşmaya vardık. Her ne kadar üye ülkelerin oy birliğini gerektiren fasıl açma işlemini yapamasak da Komisyon 8 ayrı fasılda Türkiye ile çalışma grubu kurarak süreci devam ettireceğini, Türkiye'nin elde ettiği reform başarılarını takdir edebilecek, eksikleri varsa bunları eleştirebilecek bir platform oluşturmayı kabul etti. Pozitif Gündem'i adeta AB'nin tarihinde ilk defa Türkiye vesilesiyle icat ettirmiş olduk. Böylelikle Komisyon Türkiye ile direkt ilişkiye giriyor" diye konuştu.
Pozitif Gündem'in müzakere sürecinin bir alternatifi olmadığını da vurgulayan Bağış, "Pozitif Gündem, müzakere sürecinin önündeki engelleri aşacak bir köprüdür, bir by-passtır, etrafından dolanmaktır. İşte Güney Kıbrıs Rum yönetimi de 6 aylık dönem başkanlığında 'kumda oynasın ayağına taş batmasın' diyoruz" dedi.
Üyelik sürecinde gelinen son aşamayı da anlatan Bağış, 33 faslın 13'nün açıldığını, geriye kalan 20 faslın 16'sını bir yıl içinde açabilecek duruma, bu 16 faslın 12 tanesini de kapatabilecek noktaya getirdiklerini bildirdi.
Türkiye ekonomisine yük getirecek fasılları bu aşamada açmak istemediklerini kaydeden Bağış, "Biz AB'nin Türkiye'den sorumlu bakanı değiliz. Allah'ın izniyle sayın Başbakanımızın talimatı çerçevesinde Türkiye'nin AB'deki çıkarlarını gözetiyoruz" dedi.
"Türk vatandaşlarına uygulanan vizeler çifte standart"
Bakan Bağış, AB ile vizelerin kaldırılması konusunda yapılan çalışmaların sorulması üzerine de vizelerin kalkması için topyekün bir mücadele verdiklerini belirtti.
"Aslında bu vize belası, AB üyesi ülkelerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına uyguladığı vize, maalesef 1980 darbesinin Türkiye'ye attığı en ağır kazıklardan birisidir" diye konuşan Bağış, AB'nin Türkiye'ye vize kolaylığı önerdiğini ancak kendilerinin vize muafiyeti talep ettiklerini söyledi.
Şu anda müzakere eden ülkeler içinde vatandaşlarının vize almak zorunda kaldığı tek ülkenin Türkiye olduğunu anlatan Bağış, bunun haksızlık ve çifte standart olduğunu ifade etti.
AB ülkelerinin Komisyon'a Türkiye ile vize muafiyeti müzakerelerine başlama yetkisi vermesi halinde, Türkiye üzerinden AB ülkelerine kaçak geçen üçüncü ülke vatandaşlarına yönelik çalışmaları artıracağını belirten Bağış, "AB'nin Türkiye tarihinde çok tutulmamış sözleri olduğu için yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Ve Avrupalıların sözünü tutmalarının güvencelerini, mekanizmalarını kurmalarını istiyoruz. Ama şu da bir gerçek; bugün kişi başına düşen gelirimiz yaklaşık 11 bin dolar. Biz 20 bin dolara yaklaşalım vizeleri biz istemesek bile onlar kaldıracaklar" dedi.
Bağış, Avrupalıların eninde sonunda "içine girdikleri akıl tutulmasından kurtulup" Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına "buyurun" diyeceklerini söyledi.
Bağış, Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda Türkiye-AB ilişkileri ve gündemdeki diğer konulara yönelik soruları cevapladı.
Egemen Bağış, AB'nin Balyoz ve Ergenekon davalarına destek verdiği ama bu davalardaki usule ve ifade özgürlüğüne ilişkin bazı eleştiriler getirildiğinin hatırlatılması üzerine, geçen yıl İngiltere'de medya patronlarının gözaltına alındığını ve gazetelerin kapatıldığını söyledi.
Türkiye'de de tutuklu gazetecilerin olduğunu belirten Bağış, "Ama gazetecilik yaptıkları için tutuklu değiller. Başka birtakım suçlardan yargılanıyorlar. Ve bağımsız Türk yargısı bu konudaki süreci takip ediyor" dedi.
Yargının Hükümete endeksli olmadığını belirten Bağış, herkesin kendi görevini en iyi şekilde yapması gerektiğine de dikkati çekerek, "Bizim milletimiz ordusunu sever. Ama ordusunu kışlasında sever. Bizim milletimiz siyasetçiyi de siyasette sever. Siyasetçiyi nasıl kışlada görmek istemezse askeri de siyasetin içinde görmek istemez. Doktoru hastanede, mühendisi şantiyede sever. Herkesi işini yapsın der" diye konuştu.
"AK Parti'nin reform yapma iradesinin zayıfladığı" iddialarının sorulması üzerine de Bağış, bu konuda kendilerine çok ciddi haksızlık yapıldığını söyledi.
Son üç yılda yapılan reformları örnek veren Bağış, Türkiye'nin son üç yılda gerçekleştirdiği reform kadar reform gerçekleştirebilen bir AB ülkesi olmadığını dile getirdi.
Bağış, Türkiye'nin aynı zamanda "kanayan yara" terörle de mücadele ettiğini hatırlatarak, "Şimdi tutup kimse Türkiye'ye terörle mücadele konusunda insan hakları dersi falan vermesin. Diğer ülkelerdeki uygulamaları da biz biliyoruz. Ama biz Türkiye olarak bütün vatandaşlarımızla kucaklaşmak istiyoruz" dedi.
"Uludere'de yaraları sarmak için çalışıyoruz"
Bağış, Uludere olayının ardından Hükümete ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerin sorulması üzerine de Uludere olayının ardından Başbakan Erdoğan'ın ilgili bakanları bölgeyi gönderdiğini, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın da aileleri tek tek dolaşarak taziye ziyaretinde bulunduğunu hatırlattı.
Devlet adına özür dilendiğini ve tazminat ödendiğini belirten Bağış, "Bütün bunlara rağmen hala bunu böyle tekrar tekrar kayış gibi uzatmanın ne faydası var? Kim ne kazanıyor? Bu konuyu temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getirmenin bir anlamı yok. Biz o yaraları sarmak için uğraşıyoruz. Herhalde en ciddi tazminatlar Uludere'deki mağdurların ailelerine ödenmiştir. Yani kanuni sınırların çok çok üzerinde tazminatlar ödendi. Bakanlar Kurulu'nda biz bunu saatlerce tartıştık, o insanların acısını nasıl azaltabiliriz diye" dedi.
Uludere konusunda AK Parti içinde bir ayrışma olup olmadığının sorulması üzerine de Bağış, AK Parti'nin "bazı partilerin aksine" belirli bir ideoloji, etnik grup ya da coğrafyanın partisi olmadığını söyledi.
AK Parti'nin içinde görüş zenginliği ve farklı yaklaşımların da olduğunu kaydeden Bağış, "AK Parti için önemli olan Türkiye'nin sorunlarına çareler üretmektir. Herkesin farklı çare önerisi olabilir bunları tartışabiliriz. Ve AK Parti, parti içi istişareye en çok önem veren, intizamı en çok güçlendiren bir parti olarak ilkeleri çerçevesinde tartışır, her konuyu tartışır, ama karar alındıktan sonra da tek yumruk olur" diye konuştu.
Yargı reformu paketleri
Yargı reform paketlerine ilişkin de açıklamalar yapan Bağış, reformların yavaşladığı iddia edilen üç yıl içinde dört tane yargı paketini Bakanlar Kurulu olarak tartıştıklarını ve onayladıklarını kaydetti.
Bu konuda AB, Adalet, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının ortak çalışmalar yaptıklarını anlatan Bağış, 8 Haziran'da Ordu'da gerçekleştirilecek Reform İzleme Grubu (RİG) toplantısında ve 11 Haziran'da Bakanlar Kurulu toplantılarında bu konuları ele alacaklarını belirtti.
"CMK 250. maddeye ilişkin yapılacak düzenleme ile Balyoz, Ergenekon ve KCK sanıklarının serbest kalacağı iddiaları"na ilişkin, "Bu sonucu doğuracak bir düzenleme yapacak mısınız" sorusu üzerine de Bağış, yargı paketinin içeriğinin henüz olgunlaşmadığını ve çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
Bu davalardaki kişilerin tutuklanmasının Hükümetin ya da Başbakan Erdoğan'ın kararıyla olmadığını anlatan Bağış, aynen öyle de, bırakılıp bırakılmaması konusunun da yargının vereceği bir karar olduğunu söyledi.
Bağış, "Bu yargı gün geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nı yargılayabilecek kadar özgüvene sahip bir yargıdır. İşte daha geçenlerde Başbakan'ın bizzat atamasını yaptığı MİT Müsteşarı'yla ilgili bir süreç yaşandı. Çok yeni. Şimdi tutup da kimse bize 'yargıyı bunlar şöyle yapıyor böyle yapıyor' falan demesin. Yargı anayasadan aldığı güç çerçevesinde kendi yetkilerini de sonuna kadar kullanır. Yürütme de kendi yetkilerini kullanır. Ha yasama, onların yetkileri ile bir takım sınırlamalar getirir getirmez onları da tartışacağız ayın 11'indeki Bakanlar Kurulu toplantısında inşallah" diye konuştu.
Bağış, Aselsan hisselerinin yüzde 50'sinin İsrail'e satıldığı iddialarının sorulması üzerine de, iddia üzerine Savunma Sanayi Müsteşarı'nı aradığını ve iddiaların aslının olmadığını öğrendiğini dile getirdi.
Bağış, Türkiye'nin dünyadaki imajının sorulması üzerine ise "AB üyesi ülkelere ekonomik gücümüzle, büyüme oranlarımızla, genç nüfusumuzla, demografimizle bir ilham kaynağıyız. Ama doğumuzdaki ülkelere de insan haklarımızla ifade özgürlüğümüzle serbest pazar ekonomimizle sivil toplum örgütlerimizin güçlülüğü ile ilham kaynağıyız. Türkiye bölgenin yükselen yıldızı" diye konuştu.
Kaynak: Ajanslar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.