'15 Temmuz bir darbe değil katliamdı'
İSTANBUL
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, aralarında Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 34 kişinin şehit edildiği, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin, haklarında 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen 135'i tutuklu 143 sanığın yargılandığı dava yarına ertelendi.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Salonu'nda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumuna, müşteki ifadelerinin alınmasıyla devam edildi.
Müştekilerden gazi Fatih Öztürk ifadesine, "Bu esef ve onur kırıcı, 15 Temmuz için utanç kaynağı olan, vatan müdafaası için beslediğimiz insanlara aldıkları her nefes haram olsun" diyerek başladı.
İmam Hatip Lisesi okuduğunu, mütedeyyin bir aileden geldiğini belirten Öztürk, "İmam Hatip Lisesi’nde okurken, Hava Harp Okulu’nun önünden her geçtiğimde her bir savaş pilotu olmak isterdim. Bilmezdim ki kendi ülkemde dışlanacağım. Bu insanlar bizi sadece köprüde vurmadılar. 28 Şubat’da da devletine isyan eden olmamak için okulumu bırakıp yurt dışına gittim. Daha sonra bir şeyler değişince geri döndüm. Burada, uyuyordum diyeni de gördük, tankı görmedim diyeni de. Öyle şeyler gördüm ki şaşırıyorum. Bugünlere gelmemizin sebebi 28 Şubat’ı yeterince temizleyemememizdir. Burada salağa yatan bunlar mı yönetime el koyacaktı? Biz bunlara helal yedirmedik mi? Bu millet bunlara ne yaptı ki elinde taş olmayan, sopa olmayan insanlara saldırdılar. Bunları idam sehpasında görsem, sadece bu millete yazık ettiniz derim. Alışmış kudurmuştan beterdir. Bunları salsanız yine gider aynısını yaparlar."
"Hainler hainliğini tam anlamıyla yaptı"
Darbe girişimi olduğunu sezince evden çıktığını kaydeden Öztürk, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Evlatlarım için süt alıp kapıya bıraktım ve yola çıktım. Eğer ertesi gün bunlar amaçlarını gerçekleştirmiş olsaydı süt değil su vermezlerdi su. Kısıklı ve Çengelköy’e gittikten sonra, arkadaşlarla köprüye doğru yol aldık. Bu yolda, bir kez can varsa bir kez verilir. Köprüde en öne kadar ilerledim. Ateş ediyorlardı. Sanki karşılarında ‘Allahu Ekber’ diyenler değil de İngiliz, Fransız, Yunan ya da İsrail askeri var gibi ateş ediyorlardı. 15 Temmuz bir darbe değil, katliamdır. Köprüde boş bir çekici arabası vardı. Çevremdekilere çekici aracı siper edip ateş edenlere yakınlaşabileceğimizi söyledim. Öyle yoğun bir ateş vardı ki bu hainler hainliğini tam anlamıyla yaptı. Yere eğilmiştim, kalkarken vurulmuşum. Ambulanslar gelmiyordu. Beni ve diğer yaralıları taşıyan araçlar vardı. Bu insanlar gazi sayılmadılar. İsimleri de bilinmiyor. Sürekli ring atarak yaralıları götürdüler. Burada sanıklar ‘Emre uydum’ diyorlar. O zaman, onun üstü de emre uydum desin, onun üstü de. O zaman namus davalarında azmettirici babalara ceza verilmesin."
Öztürk, sanıklar ve avukatlarının soru sormamasını, sorsalar da cevaplamayacağını söyledi.
Sanığın tehdit ettiği iddiası tutanak altına alındı
Öztürk’ün müdahil avukatlarının sorularına cevap verdiği sırada bir gazi, tutuklu sanıklardan Tugay Çiçek olduğu öğrenilen kişinin bir eliyle diğer elini perde yapıp işaret parmağıyla, ‘Size sonra göstereceğiz’ diye kendilerini tehdit ettiğini ileri sürdü. Müştekiler ve gazilerin tepki göstermesi üzerine salonda gerginlik yaşandı. Sanık Çiçek, salondan çıkarılırken, mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.
Aranın ardından yeniden başlayan duruşmada sanıklar ile müştekiler arasında bulunan bölümdeki jandarma sayısı arttırıldı. Sanık avukatlarının soru sorma talebi üzerine mahkeme başkanı usule göre avukatlara söz verdi. Sanık avukatının soru sorduğu sırada elleriyle kulaklarını kapatan Öztürk, mahkeme başkanı tarafından uyarıldı. Öztürk, sanık avukatları ve sanıkların sorularını cevaplamazken, bazı soruları ise direkt mahkeme başkanına cevapladı. Öte yandan bir müşteki vekilinin, ara öncesi duruşma salonunda sanık Çiçek’in, müştekileri tehdit ettiği iddiasına ilişkin tutanak tuttuklarını, bu tutanağı da savcılığa sunacaklarını bildirdiler.
"Merak ediyorum, bunların içinde hiç teröriste ateş eden var mı?"
Öztürk’ün ardından müşteki gazilerden Veli Gamlı ifade verdi. Gamlı, televizyonda askerleri köprüde görünce bir gariplik olduğunu anladığını, sosyal medya kullanmadığını, 80 darbesini görmüş biri olarak darbeyi gerektirecek bir durum bulunmadığından bunun iç savaş olduğu düşüncesine vardığını anlattı. Gamlı, köprüye şahsi aracıyla gittiğini, cep telefonunu aracında unuttuğunu, gece saat 3 gibi köprüye vardığını belirterek, şöyle devam etti:
"Telefonum aracımda kaldığında, şehitler ve gaziler olduğundan haberim yoktu. Böyle şey olmaz, bu askerlerle konuşalım, bizim askerimizse bize sıkmaz diye düşündük. Beton blokların oraya vardık. niyetimiz daha ileri gidip askerle görüşmekti. Ateş yağmuru başladı. ‘Bu bizim askerimiz değildir’ dedim. Şu an düşünüyorum. Gerçekten bunlar bizim askerimiz olamaz. Merak ediyorum, bunların içinde hiç teröriste ateş eden var mı? Ayağa kalkar kalkmaz bir yaralıyı almaya giderken kolumdan vurulmuşum. Geri geri giderken bile ateş etmeye devam ettiler. Gazi olduk."
Darbe girişiminin saat 21.00 - 22.00 aralığında başladığını kaydeden Gamlı, "Haydi 1 saatte ne olduğunu anlamadılar, 2-3 saate sonra, sabaha kadar anlamadılar mı bunun bir darbe olduğunu. Askeri öğrencileri okula alırken bir zeka testi falan yapmıyorlar mı? Geri zekalı mı bunlar?" dedi.
Duruşma, yarın müşteki ifadelerinin alınmasıyla devam edecek.
Muhabir: Başak Akbulut Yazar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.