'12. Altın Hilal Film Festivali' İsviçre'de sinemaseverlerle buluştu
İstanbul
Çağrı filminin yönetmeni Mustafa Akkad sergisinin de düzenlendiği açılışta, İsviçre İslam Toplumu Eğitim Merkezi tiyatro biriminin hazırladığı, Ahmet Türkel ve Ayşe Kasapoğlu'nun yönettiği "Game'n Yapıyoruz" adlı oyun da sahnelendi.
Açılışta konuşan İsviçre İslam Toplumu Başkanı Abdullah Kasapoğlu, insanların sinema ve medya tarafından yönlendirildiğini aktararak, tüketim delisi, hız ve haz tutkunu insanlar, boşanmalar, bağımlıklar ve intiharların da bunun bir sonucu olduğunu ifade etti.
Kasapoğlu, hayalleri, büyük hedefleri ve idealleri olduğunu söyleyerek, "Biz inandık ve yola koyulduk. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için ve festivalimizin kalitesini daha da arttırmak için bundan sonra da aşkla ve azimle gayret etmeye hazırız. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır." değerlendirmesinde bulundu.
Son dönemde birçok ülkede, "Diriliş" ve "Kuruluş" gibi Türk dizilerinin ilgiyle izlendiğine dikkati çeken Kasapoğlu, "Kurgusunda, aile, fedakarlık, garibe yardım, yaşlıya saygı, eşe sadakat, mazluma merhamet, haine ceza, kahramana övgü gibi hikayelerin yaşatıldığı filmlere ilginin artacağını düşünüyorum. Çünkü insanı yaratan Allah, insanı değerlere eğilimli yarattı." ifadelerini kullandı.
"Böylesine etkili ve önemli bir alanda sessiz kalmamız mümkün değil"
İsviçre İslam Toplumu Gençlik Teşkilatı Başkanı Fevzi Yükseldi ise festivalin ilkinin 2009'da düzenlendiğini, her yıl hedefini biraz daha büyüterek, Avrupa'da eşsiz bir programa dönüştüğünü dile getirdi.
Yükseldi, dijital çağın yaşandığını belirterek, "Teknolojinin hızla gelişmesiyle sinema ve medya, günümüzün en önemli kitle iletişim araçları haline geldi. Bunlar için dev bütçeler ayrılıyor ve kitleler sanatla, sinemayla ve medyayla yönlendiriliyor ve bundan herkes nasibini alıyor. Çünkü maruz kaldığımız her şey bir tuğla taşı misali zihnimizdeki yapıya ekleniyor. Nelerle meşgul oluyor, nelere en çok vaktimizi harcıyorsak yavaş yavaş onun gibi düşünmeye, onun gibi davranmaya başlıyoruz." dedi.
İnternette, faydalı kadar zararlı içeriklerin de bulunduğuna işaret eden Yükseldi, şunları kaydetti:
"Mevcut kısa videoları, filmleri ve dizileri göz önünde bulunduracak olursak kaçının örfümüzle dinimizle ve kültürümüzle bağdaştığını tespit etmek zor iş olmasa gerekir. Bundan dolayı böylesine etkili ve önemli bir alanda sessiz kalmamız mümkün değildi. 'Şayet sen kendi hikayeni anlatmazsan, başkaları seninle ilgili istediği hikayeyi anlatır' düsturu gereği, bizler de kendi hikayemizi anlatabilmek, kendi mesajlarımızı aktarabilmek için böyle bir platform oluşturduk. Bugün olduğu gibi, bundan sonra da toplumsal meseleler ve değerler hakkında hikayesi ve derdi olan tüm kardeşlerimizin katılıp mesajlarını beyaz perdede aktarabilmelerini amaçlıyoruz."
Fevzi Yükseldi, bu yıl festival kapsamına kısa filmlerin yanı sıra farklı içeriklerin de alındığına işaret ederek, "Özellikle sinema ve sanat alanında büyük bedeller ödemiş, zor imtihanlardan geçmiş olan Mustafa Akkad'ın sergisi de bulunmakta. Belki bu vesileyle onun mücadelesi, gayreti ve azmi bizlere de örnek teşkil eder, kendimiz için gereken dersleri çıkarırız." diye konuştu.
"Filmleri onurla izliyor, gururla alkışlıyoruz"
Festivalde jüri üyesi olarak görev yapan genç oyuncu Emre Basalak da sinema, sanat, edebiyat ve tiyatronun kendini anlatmak için önemli bir araç olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
"Bizler bu akşam çok hevesli ve yetenekli gençlerin önünü açmak, yürümelerini sağlamak için buradayız. 12'ncisi düzenleniyor festivalin. Onurla izliyoruz filmleri. Gururla alkışlıyoruz. Bu gece herkes evine gidecek. Belki 12, 13, 14 yaşında kardeşlerim var burada. Fotoğraf çektirdik ve sohbet ettik onlarla. 16-17 yaşına geldiklerinde, karşınıza dikilip de, 'anne, baba, ben tiyatrocu olmak istiyorum' derse, ne dersiniz? İlk filmimizin adı Ayna'ydı. Aynaya bakmakta fayda var. Kendimizi anlatmak için ikna etmeye ihtiyacımız var. Bir filmimizin adı İkna'ydı. Bir filmimizin adı 'Ekran'dı. Her şeyi ekranlardan seyretmeyelim lütfen. Bir filmimizin adı 'Değer'di. Değerlerimizi kaybetmeden bunu başarabiliriz. Yeter ki mayınlara basmayalım."
Çocukların hayal etmesinin önemine işaret eden Basalak, "Lütfen onların hayal etmesine ve önlerini açmaya yardım edelim ki biz kendimizi anlatabilelim." değerlendirmesinde bulundu.
Oyuncu Derda Yasir Yenal da salgın dolayısıyla festivale iki yıl ara verildiğini söyleyerek, "İki yıl aradan sonra açıkçası bu kadar hızlı bir dönüş beklemiyorduk. O anlamda gayet memnun etti ve yeterli geldi. İnşallah önümüzdeki sene çok daha güzellerinin yapılacağını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
Festivalde 4 ödül verildiğini ve filmlerin beklentinin çok üzerinde olduğunu sözlerine ekleyen Yenal, "Buradaki kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın, birlik içerisinde, kültür ve sanat adına bu faaliyetleri yapmaları gerçekten hoş. Bizleri Türkiye'den misafir ettiler. Aslında onlar buraya zamanında misafir olarak gelmiş fakat bugün bizleri misafir edebilecek kadar kenetlenmiş, güçlü bir yapı oluşturmuşlar. Umarım güçlenerek devam ederler." diye konuştu.
Bu sene altı filmin yarıştığı festivalde, Sinan Çetinkaya'nın yönettiği "Ekran" birincilik ödülünü alırken, "Mayın" filmiyle Ali Gürboğa ikinci, İbrahim Kısa'nın yönetmenliğini yaptığı "İkna" filmi üçüncü oldu. Muhammed Yaşartürk'ün yönetmen koltuğunda oturduğu "Ayna" adlı film ise Jüri Özel Ödülü'ne layık görüldü.
Koordinatörlüğünü Mustafa Uğur'un yaptığı festivalin jüri üyeleri arasında, senarist Bilali Yıldırım, oyuncular Emre Basalak, Derda Yasir Yenal, sinema yazarları Bedir Acar ile Bünyamin Yılmaz yer aldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.