Mustafa Yürekli: 'Osmanlı Hanedanı fotoğrafından tarihi yaraya bakmak..'

Mustafa Yürekli: 'Osmanlı Hanedanı fotoğrafından tarihi yaraya bakmak..'
Abdülhamid Han tahttan indirildi, Darülislam Batı işgalleriyle cehennem haline getirildi ve İslam milleti günümüze kadar işbirlikçi sömürge yönetimlerinden bir türlü başını kurtaramadı. İslam milletinin bölünmüş toplum sendromu artık geleceğini tehlike..'

33657.jpg

 

Osmanlı Hanedanı fotoğrafından tarihi yaraya bakmak..

 

Murat Hüdavendigar’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Yavuz Sultan Selim’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Abdülhamid Han’ın torunlarıyla yapılan bu aktüel fotoğraf, Batı’nın intikamını gösteriyor olmalı..

Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid Han’ın vefatının 100’üncü yıldönümü münasebetiyle bir dizi etkinlik gerçekleştiriliyor. Bunlardan en ilgi çekeni, kuşkusuz Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Konferans Salonu’nda Osmanlı Hanedanının hayatta olan üyeleriyle gerçekleştirilen toplantıydı.

osmanlihanedan.jpg

Fransa, İngiltere, Almanya, Lübnan, Suudi Arabistan, Avusturya ve hatta Meksika gibi ülkelerde yaşayan 50’ye yakın hanedan üyesi, İstanbul’da buluşarak hasret giderdi. Kuran’ı Kerim tilavetiyle başlayan etkinlikte, “Sultan 2. Abdülhamid Han’ın Dersaadeti” belgesel gösterimi izletilmiş katılımcılara. Bir arada olmaktan duydukları memnuniyeti dile getiren hanedan üyeleri, özellikle yurtdışından gelen misafirler, Türkiye’yi özlediklerini belirtmişler.

On, onbeş kadının içine birkaç erkek serpiştirerek yapılan bu Osmanlı Hanedanı fotoğrafının verdiği mesaj nedir? Yapanların aklına şaşıyorum ben.. Yapmasalar, daha iyiydi! Murat Hüdavendigar’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Yavuz Sultan Selim’in, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Abdülhamid Han’ın torunlarıyla yapılan bu aktüel fotoğraf, Batı’nın intikamını gösteriyor olmalı..

Öncelikle Türkiye’nin son bir asırda geldiği yeri göstermesi bakımından bu etkinlikler çok önemli: Yakın tarih, Abdülhamid Han üzerinden okundu özellikle.. Bir taraf “Kızıl Sultan” dedi, diğer taraf “Ulu Hakan” dedi.

Ölümünün yüzüncü yılında sönük bir şekilde gerçekleştirilen bu etkinlikler sayesinde “Ulu Hakan” söyleminin içinin ne kadar boş olduğu artık iyice anlaşılmış oldu..

1909’da Abdülhamid Han’ın tahttan indirilişinin anlamı henüz kavranmamış görünüyor.

Önceki padişah, amcası Abdülaziz, suikastla tahttan uzaklaştırılmıştı. Abdülhamid Han’ın 33 yıllık saltanatıyla devlet biraz toplandı ama yıkılışı durdurulamadı. Abdülhamid Han’ın da darbeyle tahttan indirilişi, yönetimin tamamen Batıcıların eline geçmesiyle sonuçlandı. Abdülhamid Han’dan sonra darbe anayasalarıyla ve darbelerin iktidara taşıdığı Batıcı kadrolarla yönetilen bir ülke haline geldik.

Abdülhamid Han’la birlikte İslamcılar muhalefete geriledi, vatanın sahibi, devletin kurucusu millet-i hakime olan İslam milleti, “azınlık, cemaat” anlamında “ulus” haline getirildi; iktidardaki gayrimüslim ve kozmopolitlerden oluşan Batıcılar, darbe anayasalarıyla ve Batı’dan çevrilmiş hukukla dünya güçlerinin belirlediği vaziyet ve istikamette tuttular ülkeyi.

Abdülhamid Han, 1909’da tahttan indirildikten 5 yıl sonra, devlet İttihat Terakki’nin A kadrosuyla Birinci Dünya Savaşına sokulup tarih sahnesinden kaldırıldı. Abdülhamid Han, ömrünün son 9 yıllık diliminde uzaktan izledi bu tarihi ihanet oyununu. Osmanlı’yı savaşa sokan ve yenilgiyle devleti tasfiye eden kadro, yargılanmadı bile..

Cumhuriyet’i ilan eden İttihat Terakki’nin B kadrosu, dolayısıyla devamı olan Batıcıların kalesi Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne kadar cuntalar oluşturup darbe yaparak görünüşte muhalefette, gerçekte hep iktidarda oldu.. CHP yakın siyasi tarihin tek değişmez aktörü ama karşısındaki muhalefet partileri sürekli kapatıldı; DP, AP, ANAP, DYP, MSP,RP,FP yanıp sönen ateş böceği hükmünde kaldılar.

Abdülhamid Han’ın vefatının 100’üncü yıldönümünde sargıyı yırtıp tarihi yara haline gelen devlet yönetimine şöyle bir bakınca şunu görüyoruz: Devletin süreklilik gösteren, asli unsuru olan vatan, millet, din ve medeniyet ikinci plana atılmış.. Devletin değişken boyutunu oluşturan iktidar, rejim, hükümet programı ve iç/dış politika gibi unsurlar ön plana çıkarılmış bulunuyor. Tali olanın asli olanın yerine konulması, 28 Şubat rejiminin 1000 yıl süreceğinin söylenmesiyle komik bir hal almıştı..

Oysa yönetimde asıl olan milletin iradesiydi ve oluşturulan TBMM, ne kadar acıdır ki bir asırdır bir sivil anayasa yapamadı, yaptırılmadı; iş dünyası ve sivil/asker bürokrasiden oluşan Batıcılar, dünya güçlerini arkalarına almanın şımarıklığıyla bilinen yedi, sekiz; bilinmeyen onlarca darbe yaptı, gelen gidenleri anayasayı çiğnemekle suçladı, her cunta kendi anayasasını topluma dayattı ve devlet kadrolarında temizlik yapıp hazineyi boşalttılar..

Abdülhamid Han’ı tahttan indirip Osmanlı İslam Devleti’ni 1918’de tarih sahnesinden kaldıranlar, halk yönetimi olan Cumhuriyet’i ilan etmelerine rağmen son bir asırda vesayet rejimleriyle yönettikleri ülkeyi darbelerle vaziyet ve istikamet ettiler.. 31 Mart darbesi o kadar şiddetli oldu ki hala artçı darbelerden kurtulamıyoruz.

Abdülhamid Han tahttan indirildi, Darülislam Batı işgalleriyle cehennem haline getirildi ve İslam milleti günümüze kadar işbirlikçi sömürge yönetimlerinden bir türlü başını kurtaramadı. İslam milletinin bölünmüş toplum sendromu artık geleceğini tehlikeye atmaktadır.

Abdülhamid Han’ın vefatının 100’üncü yıldönümünde, tarihi yaraya bakılacak olursa, İslam milleti Batıcı vesayet rejimleriyle prangalanmış. Batıcı kadroların yönettiği onlarca parçaya bölünmüş İslam devleti, hala İslam milletine karşı dünya güçlerinin yanında, etkisi altında.

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.