İstanbul Deklarasyonu Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti ilan etti
İSTANBUL
İslam ülkeleri zirvesi İstanbul Deklarasyonu'nda, "Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı ilan ediyoruz." açıklaması yapıldı.
'Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıyoruz'
İslam ülkeleri dünyaya 'Doğu Kudüs' çağrısında bulunacak
'ABD'nin barış sürecinde yer almasına asla izin vermeyeceğiz..'
'Kudüs kararının hiçbir hükmü olamaz'
İşgalin 100. yılında Kudüs en zor günlerini yaşıyor
İşte 'Kudüs' kararını devre dışı bırakacak 7 adım
İSTANBUL
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi ülkeler, ABD yönetiminin Kudüs'ü İsrail’in başkenti olarak tanıması sonrasında İstanbul'da düzenlenen Olağanüstü Zirve'nin bildirisinde, Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan etti.
İslam ülkeleri, bütün devletleri Filistin Devletini ve Doğu Kudüs’ü onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet etti.
- Filistin Devlet Başkanı Abbas: ABD'nin barış sürecinde yer almasına asla izin vermeyeceğiz
- Kudüslüler İİT'den 'pratik kararlar' bekliyor
- İİT'ye 'İsrail işgalini bitirecek bir yol bulunması' çağrısı
- İİT Genel Sekreteri Useymin: Filistin'i tanımayan ülkeleri, tanımaya davetimizi yineliyoruz
- Ürdün Kralı 2. Abdullah: ABD'nin Kudüs kararı gerçekten çok tehlikeli
- İran Cumhurbaşkanı Ruhani: Müslüman ülkelerin her biriyle iş birliğine hazırız
İİT ülkelerinin kralları ile devlet ve hükümet başkanları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine ABD Başkanı Donald Trump'ın gayri hukuki biçimde Kudüs-ü Şerif’i işgalci güç İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklaması sonucunda meydana gelen gelişmeleri ve bu kararın İslam ümmetine etkilerini değerlendirmek üzere İstanbul’da gerçekleştirilen zirvede bir araya geldi.
Zirve bildirisinde, liderlerin zirveye ev sahipliği yapması nedeniyle Erdoğan’a minnetlerini sunduğu ifade edildi.
Filistin’le dayanışmanın vurgulandığı bildiride, "ABD Başkanı’nın Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararını en güçlü şekilde reddediyor ve kınıyor; hukuken hükümsüz ilan ediyor, bu beyanı Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama, aşırılık ve terörizme ivme verecek bir muharrik ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görüyor ve tüm üye devletlere Filistin sorununa, özellikle dünyanın diğer taraflarından karşıtlarıyla günlük temaslarında ve dış siyasi gündemlerinde yüksek öncelik vermeleri çağrısında bulunuyoruz." denildi.
Kudüs'ün Müslüman ve Hristiyan halkların kalpleri ve akıllarındaki yerine vurgu yapılan bildiride, iki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’ne dayanan adil ve kapsamlı bir barışa bağlılığın teyit edildi ve uluslararası topluma sorunun çözümü için harekete geçme çağrısı yapıldı.
"Kapsamlı ve adil bir barışın ancak işgalin sona erdirilmesi ve Kudüs-ü Şerif üzerinde ebedi başkenti olarak tam egemenliğe sahip bulunan bir Filistin Devleti’nin kurulması ile sağlanabileceği" ifade edilen bildiride, şunlar kaydedildi:
"Kudüs-ü Şerif’in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan bu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğunu; uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif’i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil ettiğini, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bağlamda imzalamış olduğu anlaşmalar ve verdiği taahhütlerin bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirdiğini değerlendiriyoruz.
ABD yönetimini bu yasa dışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutuyor ve söz konusu beyanı ABD yönetiminin barış destekçisi rolünden çekilmesinin ve bunun tüm paydaşlar tarafından da anlaşılmasının ilanı ve işgalci güç İsrail’in 1967’de işgal ettiği, merkezinde Kudüs-ü Şerif bulunan Filistin topraklarında sürdürdüğü sömürgecilik, yerleştirme, apartheid ve etnik temizlik siyasetinin teşvik edilmesi olarak görüyoruz."
Bildiride, ayrıca, "Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan ediyor ve bütün devletleri Filistin Devleti’ni ve Doğu Kudüs’ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet ediyoruz. Kudüs-ü Şerif şehrini, tarihi statüsünü, kültürel misyonunu ve hukuki statüsünü korumaya ve acımasız İsrail işgalinin ve bu işgali, sömürgeci ve ırkçı politikaları destekleyen tüm tarafların gerçekleştirdiği ihlalleri sonlandırmak için gereken tüm önlemleri alma konusundaki süregiden taahhüdümüzü ortaya koyuyor; bu bağlamda ABD Kongresi’nin işgalci güç İsrail’in emperyal ve ırkçı politikaları ve uygulamaları lehindeki tam ve haksız önyargısını kınıyoruz." ifadesine yer verildi.
Dünyaya Filistin çağrısı
ABD yönetiminin tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden beyanını bölgede ve dünyada güvenlik ve istikrar üzerindeki ciddi yansımaları nedeniyle reddeden uluslararası oydaşmanın memnuniyetle karşılandığı belirtilen bildiride bunun Filistin'e yönelik güçlü bir destek mesajı olarak kabul edildiği vurgulandı.
Bildiride şunlara yer verildi:
"Ulusal ve uluslararası düzeylerde Kudüs-ü Şerif şehrinin tarihi ve yasal statüsünün muhafazasına katkıda bulunan tüm hukuki ve siyasi adımları destekliyor ve Filistin Devleti’ni, Kudüs-ü Şerif ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki egemenliğini güçlendirmeye yönelik uluslararası forumlardaki tüm gayretlerinde destekliyoruz. Bütün devletleri BMGK’nın 1980 tarihli ve 478 sayılı kararını tam olarak uygulamaya çağırıyor ve bu doğrultuda bütün devletleri, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan kararını desteklemekten imtina etmeye ve diplomatik misyonlarını Kudüs-ü Şerif’e taşımamaya davet ediyoruz.
"İhlali BM Genel Kurulu'na götürmeye hazırız"
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması çağrısında bulunuyoruz. BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçememesi halinde, bu ağır ihlali BM Genel Kurulu’nun 377A sayılı “Barış için Birleşme kararı” çerçevesinde BM Genel Kurulu’na götürmeye hazır olduğumuzu teyit ediyoruz."
Bildiride, Filistin davası ve Kudüs'ün uluslararası platformlarda temel mesele olarak desteklendiği kaydedilen, bu duruştan farklı bir tutum benimseyen üye devletin İslami fikir birliğinden kopmuş olarak değerlendirilip bundan sorumlu tutulması gerekeceği ifade edildi.
İsrail’in barışçı protestolara yönelik saldırılarının kınandığı bildiride, Filistinli halkın sebatını desteklemek üzere gerekli maddi kaynakları temin etme taahhüdü teyit edildi.
Bildiride, BM Yakın Doğudaki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) çalışmalarına destek dile getirildi ve İİT üyeleri ile İİT organları Filistin halkına ve Filistin Devleti’ne her türlü ekonomik, sosyal, teknik ve maddi destek ile yardımı sağlamaya davet edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.